Diyarbakır’da 1985 yılından sonra ilgisizlik ve ihmal nedeniyle harabeye dönüşen ancak büyük çaba gösterilerek restore edilen tarihi Surp Giragos Ermeni Kilisesi, şimdi de din adamı yoksunluğu yaşıyor. Tarihi kilise aynı zamanda ayakta durabilmek için destek bekliyor. Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Ergün Ayık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olarak bütün mükellefiyetlerini yerine getirdiklerini belirterek, devletin kiliselere de destek vermesini istedi.
1600’lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen ve adına ilk kez 1610-1615 tarihleri arasında Polonyalı Simeon’un seyahatnamesinde rastlanan Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde bulunan Surp Giragos Ermeni Kilisesi, varlığını 1915 yılına kadar Doğu ve Güneydoğu’daki yaklaşık 2 bin Ermeni kilisesinin en büyüğü olarak sürdürdü. Ermeniler için büyük öneme sahip olan kilise, 1985 yılına kadar faal durumdaydı. Ancak kilise, bu tarihten sonra, kentte hem Ermeni cemaatinin azalması hem de ihmal yüzünden harabeye dönüştü. Gün geçtikçe tarihe gömülen kilise için geçtiğimiz yıllarda restorasyon atağı başlatıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının 2011 yılında tamamlanmasıyla kilise yıllar sonra yeniden ibadete açıldı. Ancak kilise de bu kez bir taraftan din adamı yoksunluğu yaşanmaya başlarken, diğer taraftan ayakta durabilmesi için desteğe ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
"RESTORASYONDAN KALAN BORÇLARIMIZ VAR"
İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Ergün Ayık, 7-8 yıl önce göreve başladıklarında yönetim olarak öncelikle restorasyonu düşündüklerini belirterek, "Bunun iki nedeni vardı. Birincisi bu kilisenin Ermeniler için büyük önem arz etmesi, ikincisi ise bölgede Ermeniler’in terk ettiği son şehrin Diyarbakır olması. Çünkü köylerden ve civar şehirlerden gelenler burada toplandılar ve daha sonra Diyarbakır’ı terk ettiler. Kilise atalarımızın burada kalmış olan izlerinden en önemlisi. Bu nedenle restorasyonuna başladık. Restorasyon gideri 5 milyon 400 bin lira civarındaydı. Bunun 950 bin lirasını Büyükşehir Belediyesi sağladı. Kalan diğer miktar ise gerek yurtdışı ve içindeki Ermeni cemaatinden toplandı. Şu anda küçük bir borcumuz var onu da çözeceğiz" dedi.
"SÜREKLİ BİR DİN GÖREVLİSİ YOK"
Restorasyonu yaptıklarını ancak kiliseyi yaşatmanın ve korumayı sürdürebilmelerinin çok önemli olduğunu ifade eden Ayık, "Kadro sıkıntımız var. Maddi açıdan sıkıntılarımız var. Kilisenin masrafı var ama pek bir geliri yok. Ziyaretçilerin ve bazı hayırseverlerin yardımı ile ihtiyaçları gidermeye çalışıyoruz. Diğer bir sıkıntımız ise burada devamlı bir din görevlisinin bulunmamasıdır. Bunda da pek çok sebep var. Türkiye’de artık din görevlisi eğitilememektedir. Gençlerin ya Kudüs ya da Erivan’a gitmeleri gerekiyor eğitim alabilmek için. Bu da tabi zor oluyor. Din görevlisi sıkıntısı İstanbul’da da olduğu için buraya devamlı olarak biri gönderilemiyor" diye konuştu.
"SADECE İÇERİNİN ELEKTRİK MASRAFI KARŞILANIYOR"
Tarih boyunca bizim Ermeniler ve diğer dini azınlıkların kiliselerini, okullarını ve hastanelerini hep kendi imkanlarıyla yaşattıklarına dikkat çeken Ayık, şunları kaydetti:
"Devletten bir katkı almadılar. Her kilisenin ve okulun bir vakfı vardı. Buralara yapılan bağışlarla o okullar ve kiliseler ayakta duruyordu. Şimdi maalesef o vakıflar bilhassa Anadolu’dakiler zamanla kayboldu. Artık böyle bir imkan yok. Diyanet sadece binanın içindeki elektrik masrafını karşılıyor. Dışındakiler yine vakıf tarafından karşılanıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olarak her türlü mükellefiyeti yerine getiriyorsak, devletin de buralara da imkan sağlaması gerekiyor."
"BURALARIN 100 YIL ÖNCEKİ GİBİ OLMADIĞINI GÖRÜYORLAR"
Kilisenin kent turizmi için de çok önemli bir yere sahip olduğuna işaret eden Ayık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"4 ayaklı minareden kiliseye gelen yolda bundan 6-7 sene öncesine kadar insanlar yürümeye korkuyorlardı. Şimdi bütün yol kenarında turistik malzeme satan mağazalar var. Bu bile en basit bir şekilde kilisenin şehrin ekonomisine olan faydasıdır. Yöre halkı da idrak etti. Onlar da istiyorlar bu tür olayların yaşanmasını. Bu kilisenin ziyarete ve ibadete açılması ile yurt dışından bölge kökenli insanlar da geliyorlar. Hem moral bakımından kendilerini iyi hissediyorlar hem de buraların 100 yıl önce buralarda yaşayanların anlattığı gibi olmadığını görüyorlar. Gelip buralardaki değişikleri görünce çok etkileniyorlar."