Prof. Dr. Cüneyt Ulutin değişen dünya düzeninde ve artan nüfus yoğunluğundan dolayı tekrar tüm dünyayı etkisi altına alabilecek herhangi bir salgın hastalığa karşı, “İş yerleri çalışanlarının sağlığını koruması için İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına salgın hastalıklarla mücadeleyi de dahil etmeliler” dedi.

Korona virüs salgını, tüm dünyayı etkilemesi ile birlikte günlük yaşamda virüsten korunmak için alınan önlemlerin yanı sıra iş hayatına da belli başlı kuralların gelmesine sebep oldu. Virüsün yayılımının en büyük sebeplerinden biri olan kalabalık ortamlar ve kullanılan alanların hijyeni konusu da her geçen gün insanları tedirgin etmeye devam ediyor. Genellikle sosyal mesafelerin az olduğu ve kalabalık ortamların oluştuğu yerlerden bir tanesi de iş yerleri. 1 Haziran itibari ile yeni normalleşme sürecinde birçok iş yeri tedbirlerini alarak kapılarını açsalar bile asıl büyük firmalar ve şirketler 1 Temmuz itibari ile faaliyete geçmeye hazırlanıyor. Bir tarafta ekonomik anlamda uzun dönem faaliyetlerine ara vererek zarara girmek isteyemeyen iş yerleri bir tarafta da kapalı ve kalabalık mekanlarda çalışmak istemeyen çalışanlar. Maaş kesintisi ve iş kaybı gibi korkuları olan çalışanlar kişisel anlamda aldıkları tedbirlerin yanı sıra kurumların ve işverenlerin de kendi sağlıkları için önlemler almasını temenni ediyor. Uzmanlar da "iş yerinde işin yürütülmesi sırasında çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalar” olan İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına pandemi ve salgın hastalıkların da eklenmesi gerektiğini söyleyerek çalışanların sağlığının korunması yönünde görüşler vermeye başladı. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cüneyt Ulutin de bu anlamda büyük ya da küçük, özel ya da kamu fark etmeksizin tüm iş yerlerinin deprem, yangın, su baskınları gibi afet planlarının dışında pandemi ve salgın hastalıklara karşı gereken acil planlarının oluşturulması gerektiğini ifade etti.

Sadece korona virüs değil dünya nüfusunun giderek artmasından dolayı salgın hastalıkların belki de farklı şekillerde karşımıza çıkabileceğini söyleyen Prof. Dr. Cüneyt Ulutin bu anlamda iş yerlerinin çalışanlarının sağlığını koruması için İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına salgın hastalıklarla mücadele konusunu da katması gerektiğini söyledi. Gerek korona virüs gerekse olası bir salgın hastalıktan en iyi şekilde korunabilmek için iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının ve iş yeri doktorlarının beraber hareket etmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ulutin, bu konuda iş verenlerin de çalışanlar kadar eğitim görmesi gerektiğini ifade etti. Aksi takdirde uzun vadede her iki tarafında zararına olabileceğini vurgulayan Ulutin sözlerine şu şekilde devam etti;

“Öncelikli olarak tedbirlerin yeterince alınıp alınmadığını iş yeri hekimi bilimsel açıdan İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı da kendi alanı açısından gözlemleyerek bahsedilen şartların yerine getirilmesini önermeli. İş yeri hekimlerinin bilimsel anlamda tıbbı bilgileri ile gereken tedbirlerin alınmasını sağlayabilir. Uzmanlar da konuyla alakalı olarak gereken önlemlerin alınmasını sağlayarak gerektiğinde işvereni bu konuda uyarmalı, gereken eğitimleri verilmesi sağlamalı ve bu kurallara uyulmuyorsa bir üst makama konuyu bildirmesi gerekiyor. İşverenin üzerine düşen sorumluluk ise; bu işteki çalışanların ve iş görenlerin hastalık nedeniyle iş gücü kaybı yaşamasının ucunun kendisine dokunacağının farkına varması. Aksi takdirde iş gücü kaybolacak ve dışarıdan yeni tecrübesiz, kişileri çalıştırmak zorunda kalacak. Buna bağlı olarak da verimlilik ve kazancı düşecek her şeyden de öte aynı zamanda insani açıdan insan sağlığı ve yaşamı risk altına girecektir.”

“İş yerlerine yasa tasarılarıyla yaptırımlar uygulanabilir”

1 Haziran ile birlikte açılan iş yerlerinin bazılarının gerekli hassasiyete uymadığını da dile getiren Ulutin, “Dünya sağlık örgütünün çalışma yerleri için önermiş olduğu kurallar ülkemizde de kısmen uyuldu diyebiliriz. Kısmen diyorum çünkü çalışma hayatının tekrar normale dönmeye çalıştığı zaman diliminde her akşam bakanlık verilerine bakıldığında vak’a sayılarında artış olduğunu ve buna karşın Sağlık Bakanımızın uyarılarını görüyoruz. Bu yüzden kuralları daha etkili hale getirmek için belirli yasa tasarılarıyla yaptırımlar getirilebilir. Fakat bireysel anlamda bu yaptırımları ya da genelgeleri ne kadar uyguluyoruz sorunu da var. Burada da devreye iş sağlığı güvenliği uzmanlarına ve iş yerleri hekimlerine büyük görevler düşer” dedi.

“Afet planlarına mutlaka salgın hastalıkların da dahil edilmesi gerekiyor”

Gelişen ve değişen dünya düzeniyle oluşabilecek sağlık problemleri için iş verenlerin belli bir sorumluluk alması gerektiğini de söyleyen Ulutin, “Örneğin özel veya kamu devlet hastanelerinin hepsinin afet planı var. Mevcut afet planlarına müdahale olarak gelişebilecek senaryolara uygun tatbikatlar yapılır. Fakat günümüz şartları değiştiği ve nüfus yoğunluğu arttığı için bunların güncellenmesi gerekiyor. Bunun dışında hastane örneği dışında da en ufak kuruluşa kadar herkesin basit bir afet planının olması gerekiyor ve bu afet planlarına mutlaka salgın hastalıkların da dahil edilmesi gerekiyor. Şu anlık korona virüs için bir aşı bulunacağına dair kesin bir bulgu yok elimizde. Çalışmalar sürdürülüyor. Fakat ya aşısı bulunamazsa ya da korona biterse bile başka bir virüs yayılımı başlarsa. Bu amaçla her kuruluşun ve o kuruluşun iş sağlığı ve güvenliği uzmanları tarafından konuyla ilgili işverenin bilgisi doğrultusunda, oluşturulacak bir acil eylem planlayıcı grubunun bütün ihtimalleri sahadaki tecrübelerle buraya yansıtmaları gerekiyor. Dolayısıyla bunu yapacak olan komisyonunun o kurumda oluşturulması eğer o kuruluş yeterli büyüklükte değilse bunun için dışarıdan yardım alabilecekleri ihtimallerin ve bunun mecburi kılınmasını öneriyorum. Yeni düzen ve çağda farklı bakış açıları geliştirerek, tedbirlerini gerek yasal gerekse içsel olarak eğitimle sağlamak zorundayız. Yani, bu ve buna benzer durumların ortaya çıkmasını engellemek için deprem, yangın, su baskınları gibi afet planlarının dışında pandemi dediğimiz dünyayı ya da bir ülkeyi etkileyebilen hastalıklara karşı alınması gereken acil planların da oluşturulması gerekiyor” diye konuştu.

“İş yerlerinde köşe bucak sterilizasyon şart”

Son olarak da şimdilik iş yerlerinde uygulanan belli başlı kuralların yanı sıra her türlü bakteri ve virüse karşı sterilizasyonun çok önemli olduğunu vurgulayan Ulutin, “Özellikle bu tarz salgın oluşturan virüslerde sterilizasyon çok önemli. Bu anlamda artık çağımız teknolojik anlamda çok ilerledi. Çok kapsamlı her noktayı bakterilerden ve virüslerden temizleyen sterilizasyon cihazları üreten yerler var. Ultraviyole ışığı yayabilen robotik cihazlarla bunlar mümkün. Ultraviyole cihazını iş yerlerinde uygun bir yere yerleştirerek özellikle büyük metrekarelere sahip mekanlarda bu cihazların bir şekilde kullanılması ya da bu tedbirler alınamıyorsa havalandırma esnasında insanlar yokken köşe bucak bir virüs temizliği yapılması için sterilizasyonu her noktaya iletilmesi sağlayacak sistemlerin entegre edilmesi gerekiyor. Bunların dışında yine tabi maske ya da koruyucu ekipmanların kullanılması, el hijyenin en uygun şekilde yapılması ve maske kullanımı da son derece hassasiyetle yerine getirilmeye devam edilmeli” diyerek sözlerini sonlandırdı.