DSP Genel Başkanı Masum Türker, basın mensuplarının yıpranma hakkının geri verilmesi gerektiğini söyledi.
Türker, 7 Haziran’da yapılacak olan genel seçimler kapsamında Kastamonu’yu ziyaret etti. Kastamonu’da Gazeteciler Cemiyetinde açıklamalarda bulunan Masum Türker, mesai kavramı olmayan, gece-gündüz demeden çalışan ve halkın haber alma hakkı görevini yerine getiren basın mensuplarının kaldırılan yıpranma haklarının tekrardan geri verilmesi gerektiğini kaydetti.
Gazeteciliğin önemli bir meslek olduğunu belirten Türker, kendisinin de bir gazeteci olması münasebetiyle yaşanan sıkıntıları en iyi kendisinin bildiğini söyledi. Türkiye’de, Kastamonu’daki yerel basının sorunlarını çözmenin diğer illerden daha öncelikli olduğuna dikkat çeken DSP Genel Başkanı Türker, “Kastamonu Milli Mücadele’nin kazanılmasında köprü görevi görmüş bir şehrimizdir. Milli Mücadele döneminde oluşturulan köprünün temelini kadınlarımız ve kadınlarımıza destek veren Kastamonu yerel medyasına borçludur. Kastamonulu kadınların 10 Aralık tarihinde yapmış oldukları bir miting sonrasında dünyadaki bütün devlet adamlarının eşlerine mektup yazarak çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz demişlerdir. Bu nedenlerden dolayı Kastamonu talimatla devre dışı bırakılmıştır. Devre dışı bırakıldıkça Milli Mücadele döneminde Kastamonu ikmal köprüsü görevi görmüştür. Bu durumu gündemde tutan ve işgalcilerin Kastamonu’ya gelmesini engelleyen Kastamonu yerel basını önemli bir görevi icra etmiştir. Ben 10 Aralık Günü’nü insan hakları olarak kutlarken ben ise Kurtuluş Mücadelesi’nin kazanılmasında Kastamonulu kadınların günü olarak kutlarım” dedi.
“GAZETECİNİN YIPRANMA VE FAZLA EMEĞİNİ ÖLÇEMEZSİNİZ”
Basının sorunlarının iki türlü olduğunu ifade eden Masum Türker, “Birincisi yerel basında çalışanları ilgilendiren sorunlar diğer ise yerel yayınlarla ilgili sorunlardır. Bu konuda yakın zamanda Basın İlan Kurumu’nda medyayı kontrol etmeye yönelik bazı düzenlemeler yapıldı. Yapılan uygulamanın yanlış olduğunu dönemin Basın İlan Kurumu Genel Müdürü’ne ilettim. Gazeteler üzerinde yapılan baskı bir basın ilan kurumu çalışanının hayatını kaybetmesine bile sebep oldu. bu sorunun çözülmesi için Basın İlan Kurumu’nun mevzuatında yer alan ancak uygulanmayan yardım maddelerinin uygulanması gerekiyor. Eğer Basın İlan Kurumu tezgâhlarda 250 yerel gazetenin bulunmasını ön görüyorsa o zaman gazetelerin dağıtım konusunda yaşadığı sıkıntıyı ortadan kaldırması gerekiyor. Gazeteleri en ücra köşede yaşayan vatandaşların ayağına kadar ulaştıracaksın ki gazetelere olan destek artsın. Kastamonu’nun gazetelerini Kastamonulular okur. Ya da Basın İlan Kurumu öyle bir örgüt kuracak ki gurbetteki Kastamonulular kendi ilinin gazetesini rahatlıkla okuyabilsin. Basın İlan Kurumu kurulduğu 1961 yılından beri yapması gereken görevi yerine getirmiyor. Basın İlan Kurumu görevlerini yerine getirmeden gazeteleri resmi ilan ile baskı altına almaya yönelik yaklaşım doğru değildir. Asıl buradaki yanlışlık gazetecileri tanzim etmeye yöneliktir. Ama en tehlikelisi ise basın camiasında yabancı sermaye payının artarak devam etmesidir. Ulusal basındaki yabancı sermaye artışını ancak yerel basın sayesinde yıkabiliyoruz. Basın ilan kurumu reklam gelirlerinden bir kısmını yerel basın mensuplarının en azından vergi ve sigorta finansmanında kullanması gerekiyor. Ayrıca gazetecilerin emeklilikteki ek süre ve yıpranma payları daha önceden uygulanıyordu. Ben de bir gazeteci olarak bu şekilde emekli oldum. Ancak bu uygulama kaldırıldı. Yıpranma payının mutlaka geri verilmesi gerekiyor. Gazetenin gecesi, gündüzü mesaisi yok. Gazetecinin yıpranma ve fazla emeğini ölçemezsiniz. Bu bakımdan basına sözle değil uygulama ile destek verilmesi gerekiyor” diye konuştu.