22 yıldır kapalı olan Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasının önünde yer alan en büyük engelin diaspora olduğunu belirten Prof. Dr. Mitat Çelikpala, “Ermenistan, Türkiye’nin soykırım kabulü konusunda somut adımlar atmasını, tazminat ödemesini bekliyor. Türkiye ise sınır ile soykırım konularını birbirinden bağımsız biçimde ele alıyor” dedi.
Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde gerçekleştirilen Türkiye Ermenistan Sınırı Neden Kapalı? sempozyumu öncesi bölgeye dair soruları yanıtlayan Kadir Has Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mitat Çelikpala, önemli tespitlerde bulundu. Karabağ meselesinin sınırın kapalı olmasının esas nedeni olduğuna vurgu yapan Prof.Dr. Mitat Çelikpala, “Karabağ meselesi bizim Ermenistan’la olan sınırımızın kapalı olmasının asli sebebi. Yani 1993 senesinin Nisan ayında Ermeni saldırıları Karabağ ve çevresinde topraklara yayılıp işgal genişleyince Türkiye o döneme kadar 1991’den 1993’e kadar açık olan yardım yaptığı sınırları kapattı. O tarihten bugüne de kapalı. Ermeni tarafının işgal ettiği toprakları en azından boşaltarak iyi niyetini göstermesi, Dağlık Karabağ meselesini bir çözüm için adım atacağını göstermiş olmasını bekliyoruz. Sınırlar bu yüzden kapalı ve sınırların kapalı olması da bu anlamda, Dağlık Karabağ meselesinde dengelerin Azerbaycan adına sağlanmasına destek olmuş vaziyette. Dağlık Karabağ meselesinin çözümü sınırlara bağlı değil fakat sınırların açılması Dağlık Karabağ meselesinin çözümüne bağlıdır” dedi.
KOMŞULARLA SIFIR SORUN PROJESİ
Komşularla sıfır sorun projesinin geniş kapsamlı ve her ayrıntısıyla düşünülmüş bir yaklaşımın sonucu olmadığından iyi sonuç elde edemediğini belirten Prof.Dr. Mitat Çelikpala, “Türkiye’nin komşularla sıfır sorun politikası bağlamında en azından Ermenistan ile normalleşmesi yaklaşımı protokollere hapsedildi. Protokoller de alt yapısı düzgün biçimde doldurulmadığı için sonuç getiremedi. Bu yüzden Türkiye’nin komşularla sıfır sorun politikası en azından Ermenistan örneğinde çalışmadı. Tabi burada Türkiye’yi tek başına suçlamak da çok haklı bir yaklaşım değil. Ermeni tarafının tavrı da burada çok belirleyici ve etkili. Ama Türkiye de bu anlamda çok geniş kapsamlı bir Kafkasya ve Türkiye-Ermenistan politikası gerçekleştirmediği için oldu. Bunu tüm Türkiye’nin sınırlarına yaydığımızda da benzer sonuçları görüyoruz. Yani sıfır sorun politikası bir iyi niyet beyanı bir hedef olarak kendini gösterdi ama uygulaması bu söylemle her yerde örtüşmediği için, biraz da konjonktür izin vermediği için başarılamadı” diye konuştu.
ERMENİ SORUNUNA AKİL İNSANLAR PROJESİ
Prof. Dr. Çelikpala, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından demokratik açılım ve çözüm süreci kapsamında oluşturulan Akil İnsanlar projesi Ermeni sorunu için de düşünülebilir mi?” sorusunu şöyle cevapladı: “Bu türde yaklaşımlar geçen dönemde birkaç defa denendi. En az 2 büyük uzlaşı komitesi kuruldu. Tarafların entelektüelleri, akademisyenleri, eski siyasetçileri bir araya gelip bu durumu tartıştı. İçinde bulunduğumuz noktada aslında tartışılmayan hiçbir boyut kalmadı. Mesele artık çok siyasi boyutta. Tabii perde arkasında ikinci seviyedeki ilişkiler devam ediyor. Birtakım çözüm faaliyetleri yürüyor. Entelektüeller bir arada ama bu türde bir komisyonu kursanız bile eğer siyasi bir hedef yoksa zor. Hele elimizde iki tane yazılmış ve imzalanmış protokol metni var. Bu protokollerde ne yapılabileceği ile ilgili çok net bilgi var. Dolayısıyla tekrar bunları müzakere etmenin dışında bu tür grupların ilişkileri yakınlaştırmanın dışında çözüm elde edecek bir adım atmaları mümkün gözükmüyor."
Türkiye’nin nabzını ölçmek açısından bu tür insanlara Türkiye’de de Ermenistan’da da Azerbaycan’da da ihtiyaç olduğunu anlatan Çelikpala,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mesele sadece Türkiye’nin, Ermenistan’ın, Diaspora’nın meselesi değil. Daha çok bölgeyi ilgilendiriyor. Dolayısıyla eğer bu konuda birtakım adımlar atılması, sonuçlar elde edilmesi isteniyorsa akil insanlar gibi oluşumların sürekli çalışıyor olması lazım. Çözümü kolaylaştıracak, kamuoyu oluşturacak adım atacaklardır. Doğrudan çözüm yolu olarak görülmemesi gerekiyor. Bu siyasi ve uluslararası bir sorun. Bu yüzden bunun özellikle siyasi zeminde konuşulması lazım. Diğer gruplar ise bu süreci destekleyecek siyasi karar alacak adamların alt yapısını ya da hareket alanlarını genişletecek adımlar atabilirler”
ENGEL DİASPORA
Sınırların açılmasının önündeki engelin Diaspora olduğu tespitinde bulunan Çelikpala, şunları söyledi: “Diaspora, Türkiye’nin özellikle soykırım kabulü konusunda somut adımlar atmasını, tazminat ödemesini bekliyor. Türkiye ise bu konuları birbirinden bağımsız biçimde ele alıyor. Yani Türkiye iki konuyu birbirinden ayırmaya çalışıyor. Bunu ayıramadığımız için sorun yaşıyoruz. Soykırım özellikle Diaspora’nın faaliyetleri anlamında önümüzde bir engel. Ermenistan’daki var olan iktidar da meseleye böyle bakıyor. Yani siyasi adım atmadan sadece sınırların açılması sonra siyasi adım atılması gibi bir beklentisi var. Ama geçmişteki tecrübelere baktığımızda şu an için bu mümkün görünmüyor. Sadece Karabağ değil Ermenistan ile olan tüm ilişkilerimizi göz önüne alıp tartışmamız gerekiyor. Karabağ, sınırların açılması için bir ön koşul. Ermeni tarafıyla Karabağ sorununun çözümü yönünde bir adım atılması Türkiye’nin özellikle protokollerin yürürlüğe sokulması konusunda önünü açacak bir davranış. Fakat bu tek başına çözüm yaratmayacak. Zamana yayılacak.”
SINIRIN AÇILMASI BÖLGEDE BARIŞI GETİRECEK
Sınırın açılmasının bölgesel barış anlamına geldiğinin altını çizen Çelikpala, şunları söyledi: “Sınırın açılması iki tarafın ve Azerbaycan’ın haklarını olumlu etkileyecektir. Çok büyük ve SSCB’nin çöküşünden bu yana atılmış önemli ve büyük bir adım olacak. Bu adımın atılması için şartların gerçekleşmesi gerekiyor. Kamuoyu buna hazır. Soykırım meselesi de bundan sonra daha sık tartışılabilir. Ermeniler Türkiye’ye Türkler Ermenistan’a daha rahat gidip gelmeye başlar. İnsanların birbirlerini tanımaları olumlu sonuç doğurur. Bunun için bir iyi niyetin olması gerekiyor.”