Gürgen Köyü Halkolim Mahallesi Köprüsü üzerinde toplanan vatandaşlar, burada okunan basın bildirisinin ardından Baro Enerjinin her an geri gelebilme ihtimaline karşı dere boyunca nöbetlerine devam ettiler.

Burada Handüzü Yaylası Kültür Çevre ve Tabiat Varlıklarını Koruma derneği tarafından yapılan açıklamada, tek amaçlarının yaşam alanlarını korumak olduğunu ve hukuk sürecinin bekllenmesi gerektiği vurgulandı.

Alicik HES Davası avukatlarından Av. Eslem Ayhan da yaptığı açıklamada: “ Buradaki talan ve yıkımın durdurulması için Alicik HES Çed Raporunun iptaliiçin Rize İdare Mahkemesinde açtığımız davanın sonucunu bekliyoruz. İlgili kurumların, idarenin de bu süreci sabırla beklemelerini istiyoruz . Ancak görüyoruz ki firma sabırsız ve hukuki süreci beklemeden, hukuksuz birşekilde çalışmalarına devam etmek istiyor. Bu konuda yasal çerçeve içinde kalarak gerekli her müdahaleyi yapacağımızı belirtmek isteriz. Zaten vatandaşlar da gerekeni yapmaktadır.” dedi.

MEMİŞ AĞA PARKINDA İMZA KAMPANYASI

Dernek yönetiminden yapılan açıklamada, 03.02.2020-09.01.2020 tarihleri arasında bir hafta süreyle Rize Memiş Ağa Parkında “Bir İmza Da Sen Ver, Bir “Can”A Can Ver” sloganıyla bir imza kampanyası düzenleyeceklerini ve bu kampanyaya tüm halkımızı beklediklerini belirttiler.

Handüzü Yaylası Kültür Çevre ve Tabiat Varlıklarını Koruma derneği tarafından yapılan açıklama şöyle:

"Vatan sevgisi kapındaki ağactan, evinin önünden akan dereden başlar.

Biz bu anlayışla sahip çıkıyoruz suyumuza, toprağımıza ve tüm canlı yaşamına...

Ancak, daha fazla kazanma hırsıyla doğayı olanlar bunu anlayamazlar.

Evet yaklaşık altı aydır, Baro Enerji tarafından onlarca iş makinesi ve kamyonla bir derenin, bir köyün, bir yaşam alanının nasıl yok edildiğine tanık olmaktayız. İnanın bugüne kadar birçok HES inşaatı gördük, ama böylesini ilk defa gördük. Adeta burada bütün yaşam hedef alınmış. Sadece canlı yasamı değil, aynı zamanda bir doğal yasam alanı, bir kültür, bir yaşam biçimi de insafsızca yok edilmek istenmektedir.

Ancak biz Güneysu Gürgen köylüler olarak bu duruma seyirci kalamazdık ve kalmadık da...

Bu amaçla köyünü seven, bu vadinin yok olmasına gönlü razı olmayan, kadın, genç, yaşlı, çocuk demeden herkes bu gidişe bir dur dedi. Bu talana, bu yıkıma artık yeter, dedi. Köyünü, deresini para baronlarının ve onların siyasi destekçilerinin insafsızca talanına karşı korumak için gece gündüz demeden nöbet tuttu. Bu süreçte hiçbir araca zarar verilmemeden, hiçbir çalışana sözlü veya fiili bir saldırı yapılmadan, dik durarak ama dikleşmeden adeta demokrasi dersi verildi.

Bu onurlu insanlara, bu kararlı ve dik duruşlarından dolayı teşekkür etmeyi de bir borç biliriz.

Sonuç olarak, bu talana, yıkıma daha fazla müsaade etmeyeceğimizi belirtiriz. Bu konuda gerekli her türlü demokratik hakkımızı kullanacağız. Ta ki, şirket köyümüzü terk edene kadar.

Toprağı, suyu, havayı ve tüm doğayı para olarak görenlere de bir Kızılderili sözüyle seslenmek istiyorum: "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; şirket sahipleri ve bu talana onay veren ilgili kurumlar, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak, ama korkarım çok geç olacak"