Al-i İmran Süresi 104. Ayet: “ Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların esenlikte olduğu ( güvende olduğu, zarar görmediği) kimsedir. Muhacir de, Allah’ın yasakladıklarını terk eden kimsedir.”

Bakara Süresi 4. Ayet: “ Onlar ( Müslümanlar) sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.”

Bakara Süresi 172. Ayet: “ Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin; eğer Allah’a kulluk- ibadet ediyorsanız!”

Hadis-i Şerif: “ İki nimet vardır ki, bunlar konusunda çoğu kimse aldanmıştır. Onlarda; sağlık- sıhhat ve boş vakittir.”

Peygamberimiz sav.  Hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki: ( Kısaltılarak, özetle alınmıştır)             “ (Mahveden 7 günahtan sakınınız. Onlar; Allah’a ortak- eş koşmak, sihir, büyü yapmak, haksız yere insan öldürmek, yetim malı yemek, rıba- faiz alıp- vermek, meşru savaştan kaçmak, iffetli ve iman sahibi kadına zina iftirasında bulunmaktır.”

“ Allah’ın rızası, anne ve babayı razı etmekle kazanılır. Anne ve babaya itaat etmek, Allah’a itaat etmektir. Asi olmak, Allah’a asi olmaktır.”

“ Cennet annelerin ayakları altındadır. Anne ve babayı üzen, büyük günah kazanır. Sakin anne ve babaya karşı gelmeyin.”

 Allah cc. En çok vaktinde kılınan namazı ve anne ve babaya yapılan iyiliği sever.”

 “Babanın, çocuklarına duası, misafirin duası, mazlumun duası kabul edilir. Annenize ve babanıza öncelikle iyilik ediniz. Anne ve babasına iyilik edenlerin ömrü bereketlenir.”

“ Allah cc: Allah’a ibadet edin, anne ve babaya iyilik yapın, buyurmaktadır.”

“Sevabı en erken verilecek iyilik; anne ve babaya yapılan iyiliktir. Cezası en çabuk verilecek kötülükte; anne ve babaya yapılacak, kötülüktür.”

“ Yoksulları sev ve onlara yakınlık göster. Dargın olanları barıştır.”

“ Allah cc. Yolunda çalışırken, başkalarının olumsuzluklarına aldırış etme! Acıda olsa gerçeği söylemekten geri durma!”

 “Zikrede, zikir yap.”

“ Sadakanın en faziletlisi, kendinize düşmanlık besleyen akrabaya verilendir. Şu üç huy kimde bulunursa, Allah, onun hesabını kolay görür ve cennete koyar. Hayır yapmayana, hayır yapman, akrabalık bağlarını koparanlara yakınlık göstermen, sana karşı haksızlık yapanları bağışlamandır!)”

Akıl, zekâ konusunda pek çok bilimsel makale yazısı yazdım. Ama görüyorum ki, kâfirler hiç akıllarını doğru kullanmıyorlar. Müslümanlarda; ilim, irfan, bilim, hikmet, teknik, teknoloji alanında ve de din konusunda pek çaba göstermiyorlar. Hala halkımın çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, yurdumda çok sayıda kâfir, ateist, deist, dinsiz- imansız vardır. Aklı doğru bilgilerle işlevli kılmıyorlar. Sadece okul okumak, okumak değildir. Sadece kitap okumak, bilim ve hak hakikat edinmek demek değildir.

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ En akıllı insan, Allahü Teâlâ’dan en çok korkan, onun emir ve yasaklarına en güzel şekilde uyandır.”

Mehmet KASAP diyor ki: “ Akıllı insan, dünya ve ahirette zarara uğramayan, mümin Müslüman insandır.”

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ (Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.

Aklı olmayanın dinide yoktur.

Aklı olan kimse, iman eder.

 Akıllı şudur ki, Allah’a ve peygambere inanır. İbadetlerini yapar.

 En akıllı insan, Allahü Teâlâ’dan en çok korkan, O’nun emir ve yasaklarına en güzel şekilde uyandır.

Aklın çokluğu, Allah korkusunun çokluğu ile belli olur. Akıllı, kendini hesaba çeken ve ölümden sonrası için ibadet edendir. Akıllı olan, Allah’a ve resulüne inanıp, ibadetlerini yapar.

 Akıllı insan, nefsine uymaz. İbadetlerini yapar. Ahmak olan, nefsine uyar. Günah işler. Sonrada Allah affeder, diye ümit eder.

Aklını artır ki, Rabbine olan yakınlığında artsın. Haramdan- yasaklananlardan sakın, farzları yap, akıllı olursun.

 Günah işleyenin bir aklı gider. Bir daha geri dönmez. Günah işlemek, zamanla insanı küfre sürükler.

 Aklı çok olan daha üstündür. Ya Ayşe! İnsanlar akıllarından daha fazla mı iş yapıyorlar? Herkes aklı oranında iş yapar. Ona göre de ödülünü alır.)”

Müslümanlar ve de bazı Müslüman olmayan milletler; akıllarını, zekâlarını kullanamadığından, çok perişan durumdadırlar! Bazı zenginlerde; hak- hukuk tanımadığından, kul hakkı yemektedirler. Türkiye’miz, dünyanın 17. Büyük ekonomisine sahiptir. Çin’den sonra, son 20 yıl içinde her zaman en çok kalkınan ülke konumunu korumaktadır. 2022 yılı için 84 milyon nüfusa sahip ülkemizin yıllık bütçesi, bugün ki, döviz kurundan hesaplarsak, 110 milyar dolar kadardır. GSMH denilen halkın tüm zenginliği de; 800 milyar dolar kadardır.

Oysa dünyada 110- 300 milyar dolar serveti olan onlarca birey vardır. Sadece bir akıllı telefon yapım şirketi olan Apple İphone Plan’ın hisse değeri; 3 trilyon dolardır. Böylesi 100 tane şirket bulunmaktadır. Yanı ülkemizde olan 84 milyon insanın üretiminden, 23,5 milyon hektar arazinin ürününden, 100 milyondan fazla hayvan varlığından, orman değerimizden, 67 bin fabrikamızın üretim değerinden daha fazla bir değere sahiptir. Bunda daha çok bilim, fen, teknik, teknoloji, ticaretin, aklın payı vardır.

“Hak dinimizi öğrenirken, mutlaka ama muhakkak bilim, teknik, sanatta da öğrenim görmeliyiz. Aksi halde ekmeğimizi kazanamaz. Dünyada da perişan oluruz. Dünyada perişan olanın, ahireti de perişan olur, olmaktadır. Sadece hak din öğrenimi görende, tek kanatlı kuş gibi olur. Yarım yamalak bilgi aktarır. Çoğu kez yarar yerine zarar da verir. Tüm bilimler, Allah cc. Katındandır. Hepsinin İlahi, Rabbani özellikleri vardır.

Ülkemizde yeterince okul, öğretmen bulunmaktadır. Okullaşma oranı %100’e ulaşmıştır. Ama bu kaliteli, verimli, stratejik AR- GE de değildir. Yüksek zekâda olanlara daha çok olanak sağlayarak, stratejik kalite ve verimde öğrenciler yetiştirmeliyiz. AR- GE yaptırmalı. İnovasyon olmalı. Plan, program, tasarım, projelerle sorunlara çözüm bulmalı. Algoritma üretmeli. Teknik gelişmeler, icat, keşif yaptırmalıyız. “Ülkeler bilim ve teknik olmadan, gelişemezler.”

Ülkemizde şu liseler bulunmaktadır:

Mesleki Ve Teknik Anadolu Liseleri,

Anadolu Lisesi,

Fen Lisesi,

Sosyal Bilimler Lisesi,

İmam- Hatip Lisesi,

Sağlık Meslek Liseleri,

Genel Lise, bir başka adı ile “Düz liseler” 2013 yılında kaldırılarak, Anadolu Lisesine dönüştürüldü.

Açık liselerde işlevini yürütmektedir.

Ülkemizde 81 tane İl- vilayet vardır. Ülkemizde 207 tane üniversite bulunmaktadır. Liseden mezun olanların %90 kadarı üniversitelerde okuyabilmektedir. Üniversitelerde 3,7 milyon öğrenci örgün, 4,3 milyon öğrenci yaygın öğretimle okumaktadır. Üniversitelerde 180 bin akademisyen vardır. Diğer okullarda 1,2 milyonu aşan öğretmen görev yapmaktadır. Hastanelerimizde de 1,200 bin kadar sağlıkçı görev yapmaktadır. Allah’a hamt olsun ki, eleman sıkıntımız yoktur.

2012 yılına kadar Mesleki teknik öğretime, meslek liselerine hainlik eden bir yönetim anlayışı vardı. Öğrencilerin ancak %35 kadarı meslek okullarında okuyordu. Bu öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarında 35 puanları kesiliyordu. Bunun için İlçemizde, Teknik Meslek Lisesinde okuyan 900 öğrenciden ancak 4 yılda bir, bir öğrenci üniversite okuyabiliyordu. Bu hak yemeyi, İmam- Hatip Liselerinin, üniversiteye okumaması için yapmışlardı. Bu haksızlıktan diğer teknik liselerde olumsuz etkileniyordu. 2012 yılında bu haksızlık kaldırıldı. Şimdi her lise mezunu eşit koşullarda üniversite sınavlarına girip, istediği bölüme girebiliyor. Bunun için meslek lisesi okuyan öğrencilerin oranı; %35’den , %43’e yükseldi. Bu OECD ülkelerinin ortalamasından yüksektir. Avrupa Birliği ülkeleri ile eşittir.

“Sanayi – endüstri, reel sektör kendine eleman yetiştirmek için okullar açmalıdır. Öyle; “ ben vasıflı, nitelikli, elverişli, usta eleman bulamıyorum, demekle olmaz.”

Meslek eğitimi alan kişilerin %88’i iş bulup, çalışmaktadır.

Sanayii sektörü; vasıflı, nitelikli eleman bulamamaktan hala yakınmaktadır. Her büyük iş insanı, kendine gereken elemanı yetiştirmek için okul açmalıdır.

Devlet ve millet ancak özel sektörün ve kamu sektörünün işbirliği, girişimciliği ile kalkınır. Karma ekonomi modeli uygulamalıdırlar. Yükü herkes yüklenmeli. Herkes gücünü kalkınma, gelişme, ilerleme, üretme, insan yetiştirme için kullanmalıdır. Bunu böyle yapmayan kapitalist ve komünist ülkeler, kalite ve verimi yakalayamamaktadır. Geri kalmaktadırlar. Yoksulluk, fakirlik, ekonomik ve siyasi kriz yaşamaktadırlar.

Askeri Liseler de, 15 Temmuz 2016 Fetö Terör Örgütü darbe girişimi sonrasında kaldırıldı. Askeri Liselerden, Harp Okullarına öğrenci alımına son verildi. Lise sonrası her lise mezunları sınavla Savunma Üniversitelerine alınmaya başlandı.

Fetö denilen örgüt, halka; dindar, cemaat görünümünde görünüp, Amerikan istihbarat, Glodya örgütü gibi dünyanın 170 ülkesine yayıldı. Herkese şirin görünerek, her hükumet döneminde devlete girdi. Devleti ele geçirdikten sonra; terör, anarşi, şiddet, yasa dışı suçlar işledi. Devleti ele geçirdiği içinde, suçları deşifre olmadı.

15 Temmuz 2016 da ülkemizde darbe yapmaya çalıştı. Fakat polislerimiz ve sivil halkımız direnince, başarıya ulaşamadılar. Akşam başladıkları darbe girişimi, sabaha başarısızlıkla çıktı. 17 bin faili meçhul cinayetleri vardı. Devlet bu yapılanmada olan 140 bin kişiyi devletten attı. Okullarına, dershanelerine, taşınmaz mallarına el koydu. Hala örgüte bağlı olanlar atılmakta, yargılanmaktadır. Fetö darbe girişiminde; 251 kişi öldürüldü! 2,193 kişi de yaralanmıştı.

Fetö terör örgütü ve diğer terör örgütleri; 02 Ocak 2022 günü Kazakistan’da da, Almatı şehrine, 20 bin kişi saldırarak darbe girişiminde bulundu. Askerlerin başlarını kestiler. Şehri yağmaladılar, tahrip ettiler. Aradan 8 gün geçti. 164 kişi saldırılarda öldürüldü! 8 bin kişi yakalandı. Olaylar bastırıldı. Tutuklamalar devam etmektedir.

Bir ülke, bir devlet; iyi, ilmi, dini, bilimsel yönetildiğinde, her kötülük, pislik, olumsuzluk meydana gelir. Bugün, dünya ülkelerinin halkları çok kötü, zararlı, pis durumdadır. Ülkemizde diğer İslam ve Türk- İslam ülkeleri de berbat durumdadır. Bilgi çağında, devlet, toplumu kolay şekillendirir. Devlet, tüm bilgi, kültür, medya, eğitim- öğretim etkinliklerini, iyi, olumlu yaparsa, kötülüğü önlerse, pislik yapacak insan yetişmez. Ama bunu eğitim, öğretim, kültür, sanat, din- iman, bilim, ahlak ile en iyi şekilde yapmalıdır. Kötülüğe fırsat ve olanak vermemeli. Bugün, İslam ülkeleri çok kötü durumdadır. Çünkü yönetimleri çok berbat durumdadır. Türk Cumhuriyetlerinin ve İslam ülkelerinde yönetim çok berbat durumdadır.

 Batı toplumları daha sapık, sapkın durumdadır. Ekonomik olarak iyi olsa da, bu bir sömürü, sömürge zenginliğidir. Ülkelerinde aç, açık, evsiz, işsiz, aşsız milyonlarca insan vardır. ABD’de 40 milyon insan aç, açık, evsiz, dışlanmış insan vardır. Çoğu da ırkçılık nedeniyle dışlanan siyahi insanlardır. Almanya, dünyanın 3. Büyük ekonomisine sahiptir. Almanya’da 750 bin insan sokaklarda evsiz oldukları için yaşamaktadır. Diğer batılı ülkeler de böyledir! Ama baskın kültür ve içimizdeki Batı kuklaları, uşakları, mankutları, bizlere onları çok iyi, cennette yaşıyor, göstermektedirler!

Kendimizi, ailemizi, toplumumuzu, devletimizi çok iyi yönetmeliyiz. İyi niyetle, bilimsel, dinsel yönetmeliyiz. Bizler önce iyi iş yapmaya niyet etmeliyiz. Kötülük ve haksızlık yapmamaya çalışmalıyız. Kötülükleri mutlaka önlemeliyiz.

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Allahü Teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalplerinize ve amellerinize- davranışlarınıza bakar.”

İslam ülkeleri yöneticileri, altın banyo ve Tuvalet kullanmaktadır. Dünyanın en zenginleri arasındadırlar. Kazakistan’daki yöneticilerde böyledir. Halkları aç, susuz, evsiz, işsiz, perişan durumdadır. Türk Cumhuriyetleri haklarının tamamı, Rusya, Belarus 100 dolar karşılığı aylık almaktadır. Bu insanlar diğer ülkelere göç ederken, her yıl 5 bin insan, Ege Denizi ve Akdeniz’de boğulup, can vermektedir!

Türk Cumhuriyetleri, SSCB egemenliğinden kurtulup, 1991 yılında bağımsız devlet oldular ama hala Rusya sömürüsü,  baskısı, egemenliği üzerlerinde devam etmektedir. Kazakistan 2022 yılı başı itibarıyla; 2 milyon 725 bin km2 yüzölçümü sahiptir. Yanı Türkiye’mizden 3 kat fazla toprağı vardır. Doğalgaz, petrol ve madenleri bulunmaktadır. 20 milyon kadar nüfusa sahiptir. Nüfusunun bugün itibarıyla %20’si Rus’tur. %78’i kazaktır. Hala eski komünist kafa egemendir. Komünist anlayışla devlet, millet gelişemez. İnsan doğasına zıt sapkın ve durağan kafa vardır. Hep dış güçler deyip, bozuk toplum yapısını yabancıya atmak yerine, kendin toplumu güzel şekillendireceksin. Kendi toplumunu başkası şekillendiriyorsa, sen devlet olarak ne yapıyorsun?

SSCB Devleti 1991 yılında 15 parçaya bölündü. SSCB Devletinden 15 bağımsız devlet çıktı. Ama bazıları kendi aralarında “Bağımsız Devletler Topluluğu” adı ile bir birlik anlaşması yaptı. Bu anlaşmayı yapanlar; Kazakistan, Özbekistan, Türkistan, Kırgızistan, Tacikistan Azerbaycan, Ermenistan, Belarus ’tur.

Akıllı olmalı. Aklı doğru bilgi ile adil kullanmalı. Öyle altın tuvalet, banyo, görkemli yaşantı, büyük, yüksek aylıklar, meşru olmayan kazanımlar olmamalı. Yüksek aylıklar, uşaklar olmamalı. Milletin malını, servetini iç etmemeli. Asgari ücretin en çok 3 ( üç) katı kadar aylık almalı. Devletin hazinesine el, avuç girmemeli. Devlet malını kendi özel işlerinde kullanmazken, devletin malını, parasını da israf etmemeli. Her işi, görevi, Allah’ın, peygamberinin ve akıllı insanların hoşuna gidecek şekilde yapmalı. Bozukluğa, bozgunculuğa, kötülüğe, çirkinliğe, yalana, yanlışa olanak ve fırsat vermemeli.

Arap ülkelerinde doğru yapılan hiçbir hükumet seçimi yoktur. Babadan oğula, oğul yoksa kardeşe geçen bir krallık, sultanlık yönetimi vardır. Bazıları seçim yapıyor. Ama seçimde hep kendileri %98 oranında kazanıyorlar. Bu diğer Batılı eski komünist ülkelerde de aynen yapılıyor. Göstermelik bir iki muhalefet kişiyi çıkarıyorlar. Sonuçta hep kendileri %98 oranında seçimi kazanıp, başkan oluyorlar! Komünizm 1991 yılı sonbaharında çöktü ama o günden beri, komünizm zamanında üst görev alanlar, hala görevlerini devam ettiriyorlar. Oysa hiç birini halkları istememektedir. O ülkelerin halkları ile görüştüğümde konuşuyorum. Diyorlar ki; seçimde bizim başkana oy veren olmuyor ama hep %98 oranında oy çoğunluğu alarak kazanıyor, başkan oluyor.

Filistin meselesi! Müslümanların içini kanatıyor, içini yakıyor. İsrail Siyonist halkı ve Siyonist İsrail Devleti, 100 yıldan beri Filistin halkına her gün yüzlerce kez saldırıyor, yaralıyor, öldürüyor! Evlerini, bahçelerini, zeytinliklerini yakıyor! Evlerinden zorla çıkarıp, el koyuyorlar! Ama Filistin halkı, iki siyasi gruba bölünmüş. Birbiriyle ortak işbirliği, güç birliği, dayanışma, yardımlaşma yapamıyorlar. Akıl kıt, zekâ işletme yetersiz; birlik, beraberlik olmayınca, sonuç; yıkım, felaket, berbat, yokluk, sefillik, uşak olma, köle olma, ceza yeme oluyor!

Bunlar en çok da biz Türkiye’yi olumsuz etkiliyor. Enerjimizi tüketiyor. Yerinden, evinden, yurdundan olanlar, hep ülkemize göç edip, sığınıyor. Sonrasında ülkemize de hainlik, alçaklık yapıyorlar. Çok sığınmacı aldık. Şimdi hepsi vatan, millet, devlet, bayrak, bütünlüğümüz düşmanı olmuşlar. Irak ve Suriye savaşından kaçanlarda, ülkemize sığındılar. Ama en çok terörist onlar oluyor! Acıyoruz, alıyoruz ama sonrasında vefa bilmiyorlar. Müslüman kardeş diye tümüne sahip çıkıyoruz ama bizi Müslüman kardeş olarak görmüyorlar. Zaten o anlayış olsa, yurtlarında rahat ederlerdi. Kısacası; Adam olamadılar, diyelim! İlkel toplum özelliği göstererek, sadece sefil, sefalette, okutulamayan, meslek ve sanat sahibi yapılamayan, giydirilemeyen, yedirilemeyen, öğrenim ve eğitim gördürülemeyen, onlarca çocuk yapılıyor. İzleyince içim acıyor, üzülüyor, gözüm yaşarıyor.

Ülkemde bir İlçe belediye başkanını canlı yayında izlemiştim. 75 çocuğu olduğunu, 100’e tamamlayacağını söylüyordu. Bir başkalarını izledim. İki kişinin de 65’er çocuğu vardı. Dün televizyon haberi izliyorum. Suriye 2011 yılı Mart ayından beri 11 yıldır savaştadır. Çadırda yaşayan milyonlarca insan vardır. Kış ayında, sel çadırlarını basmış. 31 tane çocuğu ile perişan durumda kalmış. Türk Kızılay yardımına ulaşmış. Böyle medeniyetsiz bir toplumun, bu toplumun bulunduğu devletin medeni olmasına olanak yoktur. Bu ilkelliktir, akılsızlıktır, geri zekâliktir, kapkara zifiri karanlıkta kalınmış, cahilliktir. Herkes önce kendinin en iyi şekilde yetişmesini sağlamalıdır.

Herkes en önce ve en başta kendinden sorumludur. Önce bizler kendimizi en iyi şekilde yetiştirmeliyiz ki, çocuklarımızı, aile bireylerimizi, akraba, komşu, arkadaş, dostlarımızı, diğer insanları en iyi şekilde yetiştirelim. İnsan olmayı, insnalıklı, insancıl olmayı öğretip, benimsetelim. İyi insan; vatanını, milletini, devletini, bayrağını, bağımsızlığını, özgürlüğünü, vatan bütünlüğünü, ümmeti, insanlığı, varlığı, hayvanları, bitkileri, havayı, suyu, toprağı çok sevip, yetiştiren, bakıp, iyileştirendir. Hiç kimseye hiçbir şekilde zarar vermeyip, yararlı olandır.