İnsanın iki âlemde kurtuluşu sadece ve ancak aklı, zekâyı; ilim ile İslâm ile işlevli hale getirip, samimiyetle yaşamaktadır. Doğru bilgi sahibi olup, Kur’ân ve sünneti samimiyetle yaşamalı. Her anımızda hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, fazilet değerlerini yaşayarak; en güzel şekilde hayırlı ve yararlı işler yapmalı. Allah’a, insanlara, varlıklara olan görev ve sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmeliyiz. Edindiğimiz akli ve dini bilgileri, sanatı, doğru kültürü en güzel şekilde yaşantımıza uygulamalı, gerçekleştirmeliyiz.

Tüm görev ve işlerimizde; ahlak, maneviyat, ilim, din değerlerini gerçekleştirmeli. Her zaman hak, hukuk içinde davranarak, en ideal hak mümin, hakiki takva Müslüman olmalı. Her zaman hak ve adaletle; hakça, hukukça davranmak hedef olmalı. “İlim ve İslam dinini her şeyden üstün tutmalı.” Şefkat, merhamet, müşfiklik ile muamele etmeli. Zalim olup, asla zulmetmemeli. Batıl, sapık, sapkın duruma düşmemeli. “Hakkın üstünü örtmemeli. Hakkı, hakikati inkâr etmemeli. Yalancı, iftiracı gibi aşağılık kişiliklere sahip olmamalı.”

“ Allah cc. Ne dedi ise tutmalı. Peygamberimiz, Allah’ın emirlerini nasıl yaptı ise aynen öyle yapmalı.” İlmin, bilimin, sanatın, tekniğin, teknolojinin, doğru kültürün, tarımın, hayvancılığın, her güzelliğin nimetinden meşru olarak yararlanmalı.

İlmimizi, değerlerimizi, gücümüzü; insanlığın ve varlığın hayrına kullanmalı. Her türlü zulmü ve haksızlığı ortadan kaldırma çalışmalarını; planlı, programlı, projeli şekilde en kaliteli, verimli yapmalı.

“İyiliği yaymalı. Her türlü kötülüğü kaldırmalı.” Herkes gücü, görevi, yetkisi, yetkinliği oranında hakça, hukukça işler yapmalı. Hakkı, hakikati, doğruluğu, adaleti, iyiliği, güzelliği, hayrı, yararlı olanı egemen kılmalı. İyi, güzel, yararlı, hayırlı, faziletli, en güzel ahlaklı, edepli, insanlıklı, İslamlı; birey, aile, toplum, devlet inşa etmeli.

Birey, aile, toplum, devlet gücünü; kötülük, çirkinlik, yalan, yanlış, haksızlık için kullanmamalı. Bugün bu erkler gücünü daha çok kötülük için kullandığı için birey, aile, toplumlar huzurlu, mutlu değildir. Ülkemizde mutluluk oranı %50’nin altındadır. Huzur ise pek kalmamıştır! Şaşırmış sapkınlar, toplumun huzurunu bozmaktadır. Canına, malına, ırzına, iffetine, nesline, aklına, değerlerine zarar vermektedirler! Bu da Müslümanların edilgen, pasif, pısırık, uyuşuk olmasından ve de birlik- beraberlik içinde olmayışından kaynaklanmaktadır.

Birey, aile, toplum ve devletler hakça, hukukça tüm insanlığa hizmet etmeli. Doğruluğu, dürüstlüğü, adaleti, hakkaniyeti, huzuru, barışı, iffeti, izzeti egemen kılmalı. Saygın konuma yükselmeli. Bozuk insanlarla iş yapmamalı.

Devlet yönetimi; adil, hakça, hukukça yönetim kurmalı. Hakkaniyeti tesis etmeli. İnsanlar arasında dil, din, ırk, bölge, renk, statü ayrımı yapmamalı. Adil ve eşit davranmalı. Maddi, manevi tüm sıkıntıları def etmeli.

Devlet yönetimi; zenginlere, yüksek makamdakilere, makam ve mevki sahiplerine ayrıcalık tanımamalı. Bu ayrımcılık, ayrıcalık tanıma, dünyada her ülkede vardır. Bu da sınıflar arası husumete, çekişmeye, çatışmalara neden olmaktadır! Anarşi, şiddet, terör, savaşlar bunun üzerinden kurgulanmaktadır. Mikropların üremesine zemin, olanak ve ortam hazırlanmaktadır!

Bugün, halklar batıl, küfür, sapıklık, sapkınlık içinde insanlığını yitirmiştir. Hayvan soyundan geldiğini söyleyenden, putçudan, beslenmedeki şaşırmışlıktan tutunda; hiçbir iş, eylem, davranış doğru değildir, dersek; pek yalan, yanlış olmaz. İşte bu sapıtmışlık; anarşi, şiddet, terör, çatışma, savaş, salgın hastalıklar oluşturmaktadır.

İnsanlığın kurtuluşu için küresel boyutta örgütlü çalışmalı. Her birey, aile, toplum, devlet üzerine düşen görevi yapmalı.

Bugün, hiçbir devlet yönetimi adil, adaletli değildir. Çifte standart uygulamaktadır. Kendi halkını ezmekte ama kendinden saymadığını yok etmeye çalışmaktadır! Tam bir zalim, zulmeden, haksızlık içinde debelenmektedirler. “Hukukta adalet ve eşitlik uygulanmamaktadır.” “Devlet halkın bir kısmına bankalardan, devletten akıtmaktadır. Diğer bir kısmına da yılda bir defa sadaka vermektedir!”

 Türkiye’miz dünyanın 17. Büyük ekonomisi olup;  yıllık devlet bütçesi 2020 yılında, 200 milyar dolar bile yoktur. Ama dünyada 120 milyar dolar serveti olan bireyler vardır. “Milyonlarca kişi işsiz iken, devletin ve özel sektörün bazı yöneticileri malı götürmektedir! “Asgari ücret, bir ailenin sadece kira, su, elektrik, iletişim, ulaşım, doğalgazını karşılamaktadır.” “Milyonlarca işsiz vardır. Yeni açılan bir işe yine üst kademedekilerin yakınları politik nedenlerle girmektedir.”

Emperyalistler, Siyonistler, kapitalistler, komünistler, faşistler dünyada savaş çıkarmaktadır! “Çatışma ve savaşlarda silah satarak yüksek kazanç elde etmektedirler! Sadece silah satarak kâr, kazanç sağlamamaktadır. Her ihtiyaç maddesini 100 kat, 500 kat daha pahalıya satarak, köşeyi dönmektedirler. Yüz milyarlarca serveti olanlar, bu şekilde kazanmışlardır. Devlette hala bu sömürücü haramzadeleri desteklemektedir. İçimizdeki alçak, kahpe, katil, bozguncu, fitneci, çatışmacı, teröristleri de; bu adiler destekleyip, kullanmaktadır. “İyilere, dürüstlere asla sözümüz yoktur.”

Kapitalizm, faşizm, komünizm, liberal; sömürü, zalimlik, haksızlık üzerine kurulmuştur. Her sapkın olan; bu rejimlerin sömüreni, ezeni, zalimi olup, benzer özelliktedir.  Bu zalimlerin aralarında gizli işbirliği anlaşmaları vardır. Birbirine düşman gibi görünürler. Halkları birbirine koyup, çatıştırır, savaştırırlar! Halklar arasındaki küçük farklılıkları bile savaşa dönüştürürler! Ama mankut olanlar, bunları anlayamazlar. Kullanmadıkları çok az sayıda insan vardır.

Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, insanlıktan yana olanlar, işbirliği yapmalıdır. Zalimler, sapıklar, şaşırmışlar, sapkınlar işbirliği yaparken; hakça olanlar dağılmamalıdır. Birbiri ile örgütsel, iletişimsel diyalog kurmalı. İşbirliği yapmalı. Bölünüp, parçalanmamalı. İnsanca davranmalı. Müslüman’ca hareket etmeli. Barışı, huzuru tesis etmeli.

Müslümanlar, birbirine düşüp, kavga etmemeli. Birbirini çekiştirmemeli. Bölünüp, parçalanmamalı. Yapıcı, onarıcı olmalı. İlimden, bilimden, dinden, imandan, akıldan ayrılmamalı. Hep yararlı, iyi, güzel, doğru olandan yana olmalı. Kâfirlerden, müşriklerden, münafıklardan, zalimlerden uzak durmalı. Onlara köle, tutsak, mankut, maraba, malzeme asla olmamalı.

= (Müslüman, her konuda bilgili, bilinçli, önlemli, bilgisini yaşantısına uygulayan olmalı. Cahil cühela, ilgisiz, bilgisiz, vurdumduymaz olmamalı.

“Doğal ve beşeri afetlerden, iş kazalarından, trafik kazalarından korunmalı. Korunmasını bilmeli.”

 Örneğin: “Doğal afetlerin her birine karşı önlemli olmalı. Bilimin en son tekniklerini kullanmalı. Gidip de 540 deprem fay hattı üzerine kerpiç, briket, tuğla, sakat konut yapmamalı. Fay hattından sakınmalı. “Binaları çelik yapı olarak yapmalı. Betonarmede yapmamalı.”

Dere kenarlarında, deniz kıyılarında, heyelan bölgelerinde, bayırlarda, düz ovalarda, çürük zeminlerde konut yapmamalı.

Konutlarda yıldırımlık yapmalı.

Konutları orman içlerinde yapmamalı.

Çok yoğun trafiği olan yol kenarlarında konut yapmamalı.

Bozkırlarda konut yapmamalı.

Kirli havası olan yerlerde kentleşme yapmamalı.

Kentlerimizi yeşile, maviye, park, bahçeye, kültür, sanata dönüştürmeli.

“Ülke, devlet, millet olarak; akılla, ilimle, öngörü ile hareket etmeli. Barış yanlısı, diploması yanlısı olmalı. Her an savaşa da hazırlıklı olmalı. En eğitimli askere, en donanımlı orduya sahip olmalı. Ülkemizden 35 kat daha fazla ordusuna para ayıran, ABD ile savaşa kalkmamalı. Nüfusu bizden 20 kat kadar daha fazla olan Çin veya Hindistan ile kapışmamalı. Silah gücü bakımından dünyada 2. Sırada olan Rusya ile boğuşmaya kalkmamalı. Halkı ve devleti perişan etmemeli. Gâvurların savaşta hep birbirini tuttuklarını asla unutmamalı. Müslüman dediklerimizde, gâvurlara mankutluk yaptığını akıldan çıkarmamalı.

Çevreci anlayışla hareket etmeli. Çevreyi kirletmemeli. Sıfır atık projesi uygulamalı. Müslüman en ideal temizdir, hijyendir. Böyle olmalıdır. Lafla, cahil cühelalıkla Müslümanlık olmaz, olamamaktadır.

Dünyada ortalama insan ömürü uzamaktadır. 1950 yılında ortalama insan ömrü 46 yaş iken, 2015 yılında 71 yaşa- yıla çıkmıştır.

Ölenlerin sadece %0,5’i terör, savaş, doğal afetlerde ölmektedir.

“2017 yılında dünyada 56 milyon insan öldü. 1999 yılında ise 46 milyon insan ölmüştü. Ölümlerin %70’den fazlası bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölmektedir.”

Kalp- damar hastalığından ölenlerin oranı %32,3, kanserden %16,3, alt ve üst solunum yollarından 10,9, bunamadan %4,4, yeni doğan ölümlerden %3,2, ishale bağlı ölümler %3, trafik kazalarından ölümler %2,5, karaciğer hastalığından %2,3, trafik kazalarından 2017 yılında 1,2 milyon insan öldü. İntiharlarda artış var. Bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayısı 1999 yılına göre %50 azaldı. AIDS bulaşıcı hastalığından ölenlerin sayısı 2 milyondan, 1 milyona indi- düştü.

Türkiye insanı ortalama yaş yüksekliği olarak dünyada 40. Sırada yaşamaktadır. 2016 yılına göre kadınlar 82,3, erkekler 75,8 yıl yaşamaktadır.

“1970- 1975 yıllarında, bizler lise okurken, ülkemizde yaş ortalaması 53 yaş idi.”

En uzun yaşayanlar, Japonlardır. 83,94 yıl yaşamaktadırlar. En az yaşayanlar; Orta Afrika Cumhuriyeti’dir. 50,16 yıl yaşamaktadırlar.

Dünya ortalaması 2016 yılında ortalama yaşam süresi kadınlarda 75,33, erkeklerde 69,79 yıldır.

En çok sırası ile Japonlar, Singapurlular, İsviçre, İspanya, Avustralya, İtalya, Fransa, İzlanda, İsrailliler yaşamaktadır.

Japonya’da her doğan bebeklerin binde biri ölürken, gelişmemiş ülkelerde, her 20 bebekten biri ölmektedir!

İnsan bakamayacağı, yetiştiremeyeceği, yaşama hazırlamayacağı, perişan edeceği, kadar çok çocuk yapmamalı. Ağalara, beylere, patronlara; amele, maraba, köle, işçi, ırgat yetiştirmemeli. Çocukların, evlatların günahına girmemeli. Bu bilgisiz, bilinçsiz, sorumsuz ebeveynler; çocuklarının iki dünyasını perişan etmektedir! Mülteci, sığınmacı olup,  göç yollarında yok olmaktadır! Başka ülkelerin en pis, kötü, ağır, zararlı işlerini çok düşük ücretle yapmaktadırlar. Bir- iki tane çocuk yap. Okut, en iyi şekilde öğrenim aldır. Eğit, yararlı insan yap.

Müslüman, en ideal, üstün, değerli, önemli, yüksek insan olmalı. Bilgili, birikimli, donanımlı, estetik, harika, harikulade, sportif olmalı. İslam dinini kadınlar için ideolojik olarak, sapkın şekilde kullanmamalı. Kadının başına çuval geçirmemeli. Burka, peçe ile dolaştırmamalı. Aşırılık da gerilik de, gericilik de İslam dini değildir. Soyunmak, gericilik, ilkellik, geriliktir. Aşırılık da İslam dini değildir. Allah cc. Ve peygamberi ne demiş ise, en doğru olandır.=)

= (04 -24 Şubat 2020 günlerinde Umre yaptım. “Erkekler beyaz entari giymiş. Başını da beyaz örtü örtüp, güneşten korumaktadır. Ayaklarına da terlik giymektedir.” Kadınlar ise kara çarşaf giymiş. Peçe takmışlar. Ya da sadece gözleri görünüyor. Bir kere o iklimde kara giysi uygun değildir. Açık giysiler giymeli. Yaşlı kadınlar bile peçelidir. Kadınlar bakımsız, zayıf, çelimsiz, gelişememiş, perişan durumdadır. Oysa Müslüman’ın kadını, erkeği; atletik, sportif, güçlü, kuvvetli, hareketli, bilgili, birikimli, tesettürlü olmalıdır.

Ülkemde de görüyorum. Kadın çarşaflıdır. Peçe takanı da vardır. Ya da sadece gözleri açık ama ona da siyah gözlük takmış. Ellerine de siyah eldiven takmıştır. Benizleri soluktur. Kan seviyeleri düşük olduğundan, kan bile verememektedirler! Ama yanında kocası vardır. Spor ayakkabı, eşofman giymiş. Bu ideolojiktir, aşırılıktır. İslam dini aşırılığı ve gericiliği – ilkelliği reddeder. “Allah cc. Ve peygamberi ne demiş ise öyle olmalıdır.” “Hiç namaz kılmamak, İslam dini değildir. Ama sabah namazını da 4 rekât değil de, 6 rekât kılmak da, İslam dinini yaşamak değildir.”

İlkellik içinde olan dini yaşamayanlar, aşırılık içinde olan dini akıllarınca uydurup, yaşayanlar; takva mümin değildirler. Zaten İslam dinini ideolojik durumda yaşayanların;  farz ibadetleri bile yapmadıklarını görüyoruz. Başkalarının mankutları olduğunu biliyoruz.=)

Türkiye insanı, sağlık sorunları yönü ile 3. Sırada gelmektedir. Çünkü sağlığını koruyacak, önlemli yaşayacak; bilgi, bilinç, birikime sahip değildir. En iye sağlık hizmetini almakta ama yinede sağlık sorunları ile yaşamaktadır. Sağlık; bilgi, bilinçle olmaktadır. Kaybedilen sağlık, para ile kazanılamamaktadır. Ülkemizde sağlık hizmetleri ücretsiz verilmektedir. Maddi durumu iyi olmayan 7 (yedi)  milyon T.C. Vatandaşının sağlık sigortasını devlet ödemektedir. Sığınmacıların da sağlık sigortasını 85 lira olarak devlet ödemektedir. Sosyal devlet olmanın gereği de budur.