İnsanların huzurlu, mutlu, sağlıklı, nitelikli, özellikli, nicelikle, iki âlemde hayırlı olması için; akıllı, zeki, sağduyulu, makul, mantıklı, bilgili, İslâm yaşantılı, takva dindar Müslüman olması gerekiyor. Müslüman, ilim, irfan, sanat, meslek, teknik, teknoloji, yapay zekâ ile donanımlı olmalı. Ödevlerini, görevlerini, sorumluluklarını, yükümlülüklerini, İslam ahlâkı ile yapmalı. Kur’ân ahlâkı, peygamber ahlakı ile ahlaklanmalı. Batıla, küfre, sapıklığa, sapkınlığa, bozukluğa düşmemeli. Kapitalizmden, liberallikten, sosyalizmden, komünizmden, faşizmden, İslam ve Müslüman düşmanlığından, feminizmden, LGBT+ ve felsefi bozukluk, ideolojik sapkınlıktan yardım, iyilik, hayır, yarar beklememeli. Bu beşeri sapkınlıklar insanlık, İslam, Müslüman düşmanıdır. Hak, hakikat, doğruluk, gerçeklik, ilim, irfan, bilim düşmanıdır. Huzur ve mutluluğu yok edicidir.

 Sapkın ideolojilere, sapık felsefi görüşlere aldanıp; hak ve hakikat yolu olan İlahi yoldan bir milimetre bile sapmamalı. Bir milimetre bile sapılırsa; batıla, küfre düşülür! İman konusunda şaşma, sapma, şüphe zerre miktarı asla olmamalı. İslam’ın, iman, ibadet, güzel ahlâk, muamelatını da; hakkıyla, layıkıyla samimiyetle yaşamalı. Kur’ân- Kerim’i peygamberimiz gibi yaşamalı. İslam dinini, peygamberler gibi samimiyetle, büyük bir azim ve de gayretle yaşamalı.

Müslüman, sosyal hayatı, kültürel hayatı, ekonomik hayatı, çalışma hayatını, sanatı, ilmi, irfanı, toplum yaşantısını, devleti, milleti, eğitimi, öğretimi, medyayı;  İslam ile bilim ile sanat, meslek, edep ile şekillendirmeli. Öyle sömürü sistemi kapitalizmle, insanların yetenek, beceri, ahlak ve insanlığını katleden komünizmle, insanlığa kan kusturan faşizmle, insanların nefsine hitap eden liberallikle, insanları sınıflara ayıran ırkçılıkla, İslam ve insanlık düşmanlığı ile iki âlemde huzurlu, mutlu, refah içinde rahat olunmaz. İdeoloji olan feminizmle, cinsel sapkın hastalık olan LGBTİ+ sapkınlıklarıyla; huzurlu, mutlu, rahat, kurtuluşa ermiş olunmaz. Beşeri, felsefi sözde dini inanışlarla da hiç insanlık huzur bulamadı. Bunlar insanların sapık saplantılı sapkınlıklarıdır. Hak ve hakikat, İslam düşmandırlar. Her varlığın düşmanıdırlar.

Müslüman, önce bu tür batıla, küfre, sapık saplantılara hayır demeli. Ondan sonrada; Kelime-i Tevhit, Kelime-i Şahadet getirip, iman etmeli. İman ettikten sonrada, İslam dinini yaşayıp; takva, muttaki dindar bilge Müslüman olmalı.

Birey, aile, toplum, devlet yönetilirken; bilim ve din ilkeleri uygulanmalı. Öyle saçma sapan, ilimden, bilimden eksik, yanlış davranıldığında, her şey berbat ve harap olur. Ülkemde ne bilimin ne dinin ilkeleri uygulanmaktadır. Bunun içinde her şey bozuk olmaktadır. Başka ülkelerde döviz, dolar yükselmezken, bizde anormal, dengesiz, ölçüsüz, dünya konjonktüründen- toplu durumdan farklı, ekonomik sapmalar, saçmalıklar olmaktadır.

Şu anda oğlum İbrahim ile konuşuyorum. Belarus’te öyle bir döviz artışı yok! Hem de o ülke bizim kadar gelişmemiştir. Üretmekte yoksundur. Batı dünyası; Rusya’ya, Çin’e, Belarus’e, İran’a, Venezüella’ya ambargo uygulamaktadırlar. Türkiye’ye de kısmen ambargo uygulanıp, düşmanlık yapılmaktadır. Dış düşmanlıkla, iç düşmanlık birleşince, ülkemizin ekonomisi, siyaseti berbat, harap, haşat olmaktadır. Bizde iç düşmanlık daha çok olumsuz etki yapmaktadır. İç düşmanlar, dış düşmanları yönlendirmektedir. “Türkiye’ye yatırım yapmayın! Türkiye güvenilir ülke değildir. Hiç kimsenin can güvenliği yoktur. Yatırım yaparsanız, paranızı biz iktidara geldiğimizde ödemeyiz, diye söylenmektedir. Büyükelçilere mektuplar yazılmaktadır.” Aslında iç düşmanlarla, dış düşmanların; ırk, inanış, fikir olarak benzerdir. İttihatçı uzantılarıdırlar. 1915 tehcirinden kalanlardırlar.

Millet, ümmet,  devlet olarak; bir, beraber, dost, kardeş, yardımlaşan, dayanışan, paylaşan, ortak hareket eden olmalıyız. Ama bunu bir türlü beceremiyoruz. Prof. Dr. Necmettin Erbakan,  Refah- Yol Hükumeti döneminde “D- 8 EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI,” 15 Haziran 1997 günü resmen İstanbul’da kuruldu. Nüfus olarak en büyük nüfusa sahip olan 8 İslam ülkesi D-8 ‘e üye oldu. Bu ülkeler: “ Türkiye, Bangladeş, Mısır, Endonezya, Nijerya, İran, Malezya, Pakistan’dan oluşmuştu. Aradan 24 yıl geçti. Her yıl temsilciler bir araya gelmektedir. Ama iş olsun, çuval dolsun, derler; bir iş becerdikleri yok! Etkin, aktif değillerdir. Çünkü her biri bir ağaya, beye, patrona köledirler!

İslam İşbirliği Teşkilatında da 57 İslam ülkesi vardır. Bunlarda atıl, edilgen, pasiftir. 57 tanesi bir batılı ülke kadar dünyada etkin değildir!

Ak Parti Hükümeti’nin başı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “Türk Konseyini” kurdu. Birkaç hafta önce İstanbul’da yapılan toplantıda adı değiştirilerek; “Türk Devletleri Birliği” adını aldı. 2040 yılına kadar hedeflerini belirleyip, etkin olacak! Neden 2040 yılı? Kalkınma, gelişme, ilerleme, birlik - beraberlik uyuşuklukla, tembellikle, pasiflikle- edilgenlikle olmaz. Atik, atılımcı, etkin, yetkin, girişimci, planlayıcı, tasarımcı, gerçekleştirici olmalı. Batı dünyası pek çok uluslararası kuruluşu en etkin şekilde çalıştırıp; zalimlik, zulüm yapmaktadır. Zenginliğini ve gücünü diğer ülkeleri sömürüsünden almaktadır. Biz, o zalim kenelere sömürülmemek, ezilmemek için; birlik, beraberlik içinde güçlü olmalıyız. Mazlumlarla bir araya gelmeliyiz.

Bugün, 11.12.2021 günü yeni bir birlik oluşumu daha ilk defa birbiri ile görüştü. Bu birliğin kurulmasının fikir- düşünce babası da; ülkemizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kafkas ülkeleri birliği ile ortaya çıktı. 6 ülke dendi ama henüz Gürcistan bu birliğin toplantısına katılmadı. Bu birlikte; Rusya Federasyonu, Türkiye, Azerbaycan, İran, Ermenistan var. Gürcistan’ın henüz birliğe katılmamasının nedeni; 2018 yılında Rusya, Gürcistan’ı işgal etmek için askeri harekât başaltı. Türkiye yardımına koştu. Dünyanın cılız tepkisi yüzünden, işgal tamamen olmadan, bitirildi. Ama Gürcistan’a ait olan Abhazya ve Güney Osetya bölgesini işgal edip, kendine aldı. Kendine kattı.  Bu gereçlerle Gürcistan henüz birliğe katılmadı.

Rusya ayı tipli emperyalist, işgalci, vahşi, güvenilmez. Amerika tipi bir saldırgan ülkedir. 2014 yılında da Ukrayna’ya ait olan Kırım’ı işgal etti. Kendine bağladı. Şimdi, 2021 yılı Kasım ayında da Ukrayna doğusuna 125 bin asker yığdı. İşgal etmeye hazırlanıyor. Bölgede olan Rus azınlığın bulunduğu bölgeyi de, “Dombas” bölgesini de, Rusya’ya bağlamayı amaçlamış. ABD ve AB ülkeleri tepki verse de, bu ülkeler, Ukrayna için savaşa girmez.

NATO da 30 ülke vardır. Askeri bir paktır. Türkiye hariç, diğer ülkeler Batılı ülkelerdir.

Avrupa Birliği ( AB) denilen birlik siyasi, ekonomik bir birlik olup, 27 ülke birliğinden oluşmaktadır. İngiltere geçen yıl birlikten ayrıldı. NATO yasası gereği; bir NATO ülkesine saldırı olduğunda, 5. Madde gereği diğer ülkeler askeri yardım yapmakla yükümlüdür, denmektedir. Ama Türk ve Türkiye düşmanlıkları hiç bitmemiştir. Bunların hepsi de hiç kuşkusuz Türkiye’yi bölmek, parçalamak, işgal etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu ülkelerin hepsi de PKK- KCK- YPG- PJAK, FETÖ terör örgütlerine her türlü desteği açıktan vermektedirler.

Bizler birlikte güçlü olmalıyız. Yoksulluğa son vermeliyiz.

Açlığa, fakirliğe, zayıflığa son vermeliyiz.

Sağlıklı ve kaliteli yaşam için her ne gerekiyorsa, her konuda ve her dalda mutlaka yapmalıyız.

Nitelikli eğitim- öğretim, meslek, sanat, teknik, teknoloji, yapay zekâ, iletişim, bilim gibi pek çok alanda en önde, öncü olmalıyız.

Toplumda ezen, ezilen, hor görülen olmamalı. Cinsiyet ayrımı, ırk ayrımı, bölge ayrımı, dil, din ayrımı, renk ayrımı, hiçbir şekilde ayrım olmamalı. Herkes hakkını almalı. Hukuk karşısında eşitlik mutlaka sağlanmalı.

Temiz su, temiz hava, temiz toprak, temiz doğa kullanmalıyız. Hiçbir şekilde kirletmemeliyiz.

Erişebilir temiz enerjiye, yenilenebilen enerjiye sahip olmalıyız. Fosil enerji kullanmamalıyız.

İnsan onuruna yakışır iş, ekonomi, büyüme sağlamalıyız.

Sanayii katma değer üretmeli. Stratejik kalite ve verimde mal üretmeli. Hiçbir ülkeden eğri kalmamalı.

Eşitsizlikler azalmalı. Sömürüler bitirilmeli. Hak, hukuk egemen olmalı. Sömürü bitirilmeli.

Sürdürülebilir akıllı, temiz, yeşil, mavi şehirler kurmalı. Doğa bozulmadan yapılanmalı.

Sorumlu üretim ve tüketim olmalı. Devlet üretimi düzenlemeli. Her insan istediğini ekip, biçmemeli. İhtiyaca göre üretme yapılmalı. Aracılar fiyat vurgunu yapamamalı. Şu anda kapitalistler gıdada, ihtiyaç mallarında vurgun, fahiş fiyata satma, stoklama yapmaktadır. Yetkilerin raporlarından birkaç örnek verelim: 2021 yılı Ekim ayında marketler aldığı sebze ve meyveyi tam 9 katına satmışlar! Eskiden marketler sadece halden sebze ve meyve alabiliyordu. Şimdi üreticiden de doğrudan alabilmektedir. İşte üreticiden aldığı tarım, ziraat malını tam dokuz katına satmışlar! Enflasyon ise TÜİK tarafından %21 olarak yıllık saptandı.  Bankaların Türk Lirasına verdiği faiz yıllık /15’tır. Bir de bundan gelir vergisi kesilmektedir.

1 Amerikan doları 01 Ocak 2021 de 7,43 liradır. AB Avrosu 01 Ocak 2021 de 9,07 liradır.

09 Aralık 2021 günü itibarıyla; Dolar 13,73 lira oldu. Avro ise 15,56 liraya yükseldi. YANI Dövizde %85’den fazla artış oldu. Merkez Bankası ise doları 2024 yılında 10 lira olarak tahmin edip, duyurmuştu. TÜİK’te 415 kalem eşya üzerinden yaptığı enflasyon hesabını böyle hesaplıyor!  Üreticiye, emekliye, çalışana TÜİK hesabı üzerinden ücret veriliyor.

Pazartesi günü yaklaşık 7 milyon çalışanın asgari ücreti tespit edilecek. İşveren, TÜİK hesabı, enflasyonu üzerinden hesaplanmasını isteyip, diretiyor. Asgari ücret 2021 yılı için 2,825 liradır. İlçemiz merkez nüfus olarak yaklaşık 40 bin nüfusa sahiptir. Halkın kalacağı, oturacağı evlerin kirası aylık tam 2 bin liradır. Verilen asgari ücret 2022 yılında uygulanacak. 2022 yılında kiralar 2,500 lirayı geçer! Asgari ücret belirlenirken, kira olayı hiç hesaplanmıyor.

Ülkemizde bu sapkın sapık gidişle çok zorluk çekilecek! Dünyada insanlarda çok berbat durumdadır. Hala bilgisiz bilinçsiz beceriksiz toplumlar alabildiğine çocuk yapmaktadır. Dünyanın adaletsiz düzeni daha da içinden çıkılmaz durum almaktadır. Kürtaj yapın demiyorum. Kürtaj haramdır. Ama çok çocuk yapmamanın onlarca yol ve yöntemi vardır. Dünya 8 milyar nüfusu kaldırmıyor. Üretim, tüketim, adaletsizlik, eşitsizlik artık sorun oldu. İklimler bozuldu. En belirgin bozulma yılı 2021 yılı oldu. Sularda yaşam bitiyor! Karada yaşanılmaz durum var! Hava kirletildi. Sular kirlilikten berbat olup, sudaki canlılar ölüyor! Barış, adalet yok oldu! Amaçlar, hedefler artık ortak değildir. Karanlık günler canlıları, insanları bekliyor!

Birazcık ta ekonomiden söz edelim. Ülkemizde ekonomi sistemi hep yanlış, kötü, zararlı, fakirlik ve sömürü oluşturucu olmaktadır. Buna devletin resmi kurumları neden olmaktadır. Merkez bankası gelecek yılın enflasyonu belirler. Devlette emekliye, çalışana, memura, işçiye, üreticiye ona göre zam verir. Ama hiçbir zaman tahmini ve icraatları doğru olmamıştır. Çünkü bilimsel hareket etmemektedir. Kendi de tahminine inanmamaktadır. 2021 yılında 1 Dolar, 8,5 liradır. 2024 yılında 10 lira olacağını söylüyor. Bankalarda da faiz %19’dan %15’e düşürülüyor. Daha da faizler düşecek, deniyor. Faiz haramdır, deniyor. Ama diğer 700 haram yasa gereği kanunla işletiliyor! Buna rağmen insanlar, Türk Lirasına güvenmiyor. Paralarını daha çok Dolar, altın olarak tasarruf ediyor. Bendenizde, dedemin dedesinden kalan paramı, Türk lirası olarak bankaya yatırıyorum. Eşimin dedesinin dedesinden kalan miras malını da satıyor. Eşim de parasını Türk Lirası olarak bankaya yatırıyor. Paramız bir iki haftada %100’e yakın değer kaybediyor. Gerçek enflasyon ise konut kirasında  %100’den fazla, demir ve çimento da %300’den fazla, yapay gübrede %300, hayvan yeminde %100’den fazla, süt ve süt ürünlerinde %100’den fazla, sıvı yemeklik yağda %300’den fazla artmıştır. Ama TÜİK enflasyonu 521 açıklamaktadır. Ama hükümet kamu çalışanına 2021 yılı için 512 zam verdi. 2023 yılı için iki aşamalı %14 zam pazarlığını sendikalarla imzaladı. Dövizin artması ile gelecek yıllarda enflasyon daha fazla olacak. Devlet ve şirketler yurt dışından 2700 çeşit mal almaktadır. Dolar ve Avro ile satın almaktadır. Ürettiğimiz sanayi ürünlerinin %79’u dışarıdan hammadde olarak alınıp, işlenmektedir. Katma değeri düşük mallar ülkemizde üretilmektedir. Bu önceki yıllarda tekstil, beyaz eşya, gıda olmuştur. Ekmeğe, 200 gram beyaz undan yapılan 200 gram ekmek 2 liradan 3 liraya yükseldi. Tam buğday ekmeği ise 3 liradan 6 liraya yükseldi. TÜİK neye göre enflasyonu %21 belirliyor, anlayamadık! Hile, sahtecilik, sahtekârlık, yalan her zaman işletiliyor.

Devlet ve özel şirketler Dolar ve Avro cinsinden yabancılara borçlanmaktadır. “Yap- işlet- devret” modeli ile yapılan yatırımların yapımında kullanılan paralarda; borç paradır. Dolar ve Avro cinsindendir. 2013 yılında 1 dolar= 1,86 lira idi. Şimdi bir dolar oldu 14 lira! Yol ve köprülerden bu fiyatla halkımız arabası ile geçemeyecek. Osmangazi Asma Köprüsünden bir taksi- otomobil ile 123 liraya geçemiyorduk. İzmit Körfezinden dolaşıp, İstanbul’a gidiyorduk. Geçişler otomobil için 35 dolar karşılığıydı. Şimdi dolar karşılığı olacak 500 lira! Geçişler devlet garantisindedir. Halk geçmese bile devlet parayı ödeyecek. Bu bir millet ve devletin borçlanmasıdır. Birde mal, eşya alımında ve de para ödüyoruz. Bir de şirketler ve devlet dışarıya borçlanıyor. Bir de benim aklımda kalan; ihracat ve ithalatta onlarca yıl %75 cari- ticari açık verdik. Bir de kurdaki yükselişler gelirimizi alıp götürdü. Borçları artırdı.

Devletin on binlerce makam arabası yabancı markadır. Zaten yerli üretim otomobilimiz hiç yoktur. 300 bin makam arabamız vardır. Halk altın ve döviz ile tasarruf yapıyor. Sosyete Paris, Londra, Amerika malı kullanıyor. Tatiller yabancı ülkelere yapılıyor. Kumar yabancı ülkelerde oynanıyor. Giyecek, mobilya Fransa’dan, ayakkabı İngiltere’den alınıyor. Pırlantalar yabancıdan,

Dün arkadaşlarım ile konuşuyorum. Tasarruflarını dolar cinsinden yapmışlar. Ben enayi miyim ki, Türk Lirasına yatırım yapayım, diyor.

Hükümetler, Bakanlığa atadığı kişilerin yüksek yetenek, beceri, kalite, verimine bakmıyor. Ekonomist olmayanı bile hazineden ve Maliyeden sorumlu bakan yapıyor. Bunun içinde ikide bir Bakanları değiştiriyor. Denetleme, kontrol yok! Marketler bir günde, iki defa fiyat değiştiriyor. Ama bu şekilde başarısız olan hükümetlerin hep ömrü kısa olmuştur. Hükümet olmuş siyasi 5 taneden fazla siyasi partinin şimdi %1 bile oyu yoktur. Olup- bitenden ders almalı. İbret almalı. Aynı yanlışa, hataya, çukura hep düşmemeli.

11.12.2021 günü yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, iş insanları ile 7 saatlik bir toplantı yaptı. Diğer yetkililerin dediği gibi bu bakan da; “ Serbest Piyasa Ekonomisinden asla vazgeçmeyeceğiz,” dedi. Kapitalist sistemin serbest piyasa ekonomisi tam bir halkı, üreticiyi, tüketiciyi kazıklama sistemidir. Bunun için hükümet stok ve fahiş fiyatlarla satış yapan sadece 2 kuruma ceza yazdı. Birisi oto galerisi, diğeri zincir marketti. Bu da göstermelikti. Serbest piyasa ekonomisi, kapitalist sistem uygulaması dediğinde; herkes istediği fiyatta satıyor. Beğenmiyorsan, alma! İşte bendeniz bunun için tüm sapkın, insanlık düşmanı ideolojilere, sapkın felsefi görüşlere karşı yazmaktayım, söylemekteyim.

Bireyde, insanda ticari ahlak, edep, hayâ, günah işlemekte Allah cc. Korkusu olmazsa, işi düzgün yönetemezsin. Ticaret ahlakı, edebi, hayâsı olmazsa, siyaset ahlakı, sosyal ahlak, tıp ahlakı, kurum ahlakı, işletme ahlakı, basın ahlakı, medya ahlakı, ahlak inancı, din ahlakı olmazsa, ahlaklı davranma bekleyemezsin. Ahlak öğretilmedi. Ahlak, hak din İslam’ın bir öğesi, ünitesi, bölümü, şubesidir. Laiklik adına, seküler adına, İslam ve Müslüman düşmanlığı adına hak, hakikat, hakkaniyet, güzel ahlak öğretilip, benimsetilmedi.

Ülkemizde Batılılaşma hareketi ile birlikte bozulma hızlandı. Her alanda bozulma, şiddet, terör, dışlama, kendinden olmayanı düşman görüp, insanlık dışı davranma arttı. İslam ve Müslüman düşmanlığı had safhaya ulaştı. Halk, devlete, devlet millete düşmanlık yapıp, çatışmaya girdi. Müslümanların tüm değerleri çiğnendi. Müslümanlar, devlete sokulmadı. Okula alınmadı. Devlette memur, amir, işçi yapılmadı. Devletin yasaları, işleyiş düzeni hala ABD, Avrupa ülkelerine göre düzenleniyor. Eğitim- öğretimde bu ülkeler denediği gibi Japonya modeli de uygulandı. İşi sapkınlığa, haçlı lığa, putperestliğe kadar götürdüler. Sağcı, solcu, milliyetçi, muhafazakâr denen siyasi parti hükumetleri benzer uygulamalar yaptı. Şimdide ekonomide Çin modeli uygulayalım, sözü tartışılmaya başlandı. Çin modeli ekonomi- iktisat sistemi uygulayalım, deniyor. Barı Buda putperestliği de alınsın! Dinsiz imansız Marksist- Leninist olan Mao Zedong sistemi de uygulansın! İnsan sapıtmamalı. Sapıtırsa, nerede duracağı belli olmaz. Cehennemin dibine kadar gider!

Çin modeline kısaca değineyim. Çin’de 1949 yılında komünist Maoist devrim oldu. Karşı çıkanlardan 50 milyon kişi katledildi. Devlete uygulanan sistem aktı, faşist, dinsiz, insanlık dışı komünizm oldu. Ekonomi, siyaset, rejimde komünist ülkeler egemen oldu. Böyle olunca, açlık baş gösterdi. Halk yaratılmış varlık adına her şeyi yemeye devam etti. 1991 yılında tüm dünyada komünisti rejimler çöktü! Kansız bir çöküş oldu. Zira sahiplenen olmadı. Yılan, akrep, örümcek, kertenkele, kedi, köpek yemek zorunda bırakılan halk sahiplenmedi. Elli taneden fazla komünist ülke vardı. Şimdi sadece Kuzey Kore kaldı. Küba dönüşmek üzeredir. Çin’de siyasette komünizm, ekonomide vahşi sömürücü kapitalizm egemendir. Çin nüfusu 1 milyar 350 milyon nüfusa sahiptir.

1991 yılında Çin’de komünizm çökünce, ekonomisini kapitalist sisteme dönüştürdü. Yeraltı madenleri işlenmemiş. Enerji, ulaşım, iletişim, bilişim, kaynaklar devlete aitti. Dünyanın kapitalist zengin- varsıl sömürücülerine, Çin yönetimi çağrı yaptı. Enerji, işçi, yol, yeraltı kaynakları çok ucuz. Gelin, Çin’e yatırım yapın. Yıl 1993 yılıydı. Kapitalistler fabrikalarını söküp, Çin’e taşımaya başladı. İlk seferler bir kilogram pirinç fiyatına işçi çalıştırıldı. Zorla, köle gibi işçi çalıştırıldı. Öyle ki, tüm elektrik, elektronik malzeme üreten fabrikalar Çin’e taşınmıştı. Ülkemizden de tüm elektrik ampulü üreten 5 fabrika Çin’e gitmişti.

2009 yılında laptop denilen dizüstü bilgisayar almak için İzmit’e gittim. Gold mağazasına girdim. On bir farklı markada bilgisayar vardı. Çin’de üretilen bilgisayar almak istemiyordum. Ama 11 farklı markada Çin’de üretilmişti. Çin, korona pandemi salgını olmasına rağmen geçen ay; 300 milyar dolarlık dışarıya mal sattı. Dış alım- satımda, satım fazlası vermektedir. İşçiler ucuz işçi çalıştırılıyor, diye çalışmamaktadır. Amerika’dan sonra ikinci üreten ülkedir. Her yıl en çok büyüyen ülkedir. Ortalama büyümesi son 20 yılda 56 olmuştur. İkinci en çok büyüyen ülke de Türkiye olmaktadır.

Şimdi biz sürekli ekonomik kriz yaşadığımızdan, Çin modeli ekonomiye geçelim, diyenler var. Çin, diğer ülkelerin hammaddelerini, tarım arazilerini, yeraltı kaynaklarını satın almaktadır. Emperyalist sömürücü ülke konumundadır. Yani bizde öyle mi olalım. Akıllı olmalı.

Ülkemizde 180 bin akademisyen görev yapmaktadır. Bunların bir kısmı maliyeci, işletmeci, iktisatçı, ekonomist, ticaretçi uzmanlardır. Bir ekonomi sistemi oluşturamıyorlar mı? Oluşturacağımız sitem bize uygun olmalı. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, düzgünlük, adalet, eşitlik, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, irfan, bilim, teknik, teknoloji, robotik teknoloji, İslam, insanlık, her değeri, her fazilet değerini taşımalı. İnsanları huzurlu, mutlu, rahat, kolay yaşam sürdüren etmeli. İyilik esas alınmalı. Kötülükler, çirkinlikler, yaramazlıklar yok edilmeli. İnsan yaratılış doğasına, insanlığa zıt olan her şey silinmeli. Akıl- us, güzel İslam ahlakı, edep, hayâ, ilim, irfan, bilim esas alınmalı. Sapıtıp da bir ona bir ötekine saldırmamalı. İnsanların hak, hukukları çiğnetilmemeli. Can, mal, akıl, zekâ, nesil, iffet, bilgi güvenliği sağlanmalı. Eğer sapık bir eğitim- öğretim modeli ile yönetim oluşursa, hiçbir konuda, hiçbir alanda, insanların değerleri korunamaz. İnsana kendini ve başkalarını koruma öğretilip, benimsetilmeli. Bunu insan otokontrol sistemi ile yapmalı. Bunu asker, polis, zorlama yasalarla yapmak mümkün değildir.