İlim, kâinatta olup biten olayları tasvir ve izah yoluyla kavrama çabasıdır. İnsanın merakını celbeden olaylara dair sorulan sorularla doğup gelişen ve bilimi de içine alan geniş bir disiplindir.

Bilimin konusu gözlenebilir olguların sebeplerini deneysel bir yöntemle araştırmaktır. İlim ise bu olgular ile fizik ötesi âleme dair bilgileri bir çatı altında birleştirir.

İlim konusunda ilerleyenlere “alim, ermiş” denir. Bilim konusunda ilerleyenlere “bilim adamı ” denir. İlimde seziler ön plandadır. Bilimde ise meta ön plandadır.

Gelin şimdi ilmi bir de, İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullahi aleyhten dinleyeli… Bir ismi de, Yakup bin İbrahim Ensari’dir. Ebu Hanife­ hazretlerinin ta­le­be­leri­nin en bü­yü­ğü­dür. Ha­ne­fî mez­he­bin­de ilk ki­tap ya­zan bu­dur. 731’de Küfe’de doğup, 798’de Bağdat’ta vefat et­ti.
İmam-ı Ebu Yu­suf haz­ret­le­ri şöy­le an­la­tır:
Ba­bam öl­dü­ğü za­man ben kü­çük idim. An­nem, sa­nat öğ­ren­mem için be­ni bir ter­zi­nin ya­nı­na ver­di. Ben ter­zi­yi bı­ra­kıp, İmam-ı Azam haz­ret­le­ri­nin ilim mec­li­si­ne de­vam et­me­ye baş­la­dım. Uzun bir za­man ge­çin­ce an­nem, ho­ca­ma ge­lip de­di ki:
Ho­ca efen­di! Ge­çi­mi­niz ye­rin­de, fa­kat biz fakir muh­ta­cız. Oğ­lu­mun ge­çi­mi­mi­zi te­min et­me­si için üc­ret­le ça­lış­ma­sı ge­re­ki­yor.
Sen onu ken­di hâ­li­ne bı­rak. O bu­ra­da sultanlarla, te­re­ya­ğı, fıs­tık ve ba­dem ez­me­si ye­me­si­ni öğ­re­ni­yor. Ben onun ka­za­na­ca­ğı pa­ra­yı her gün ve­re­ce­ğim.
Bu­nun üze­ri­ne an­nem dö­nüp git­ti. Ben ise daima ho­ca­mın ya­nın­da bu­lu­nur, hiz­me­tin­den ve mec­li­sin­den ay­rıl­maz­dım. Allahü tela ba­na, ilim­de çok şey­ler na­sip ey­le­di. Da­ha son­ra ba­na ka­dı­lık (tem­yiz re­is­li­ği) ver­di­ler.
Bir gün, Ab­ba­si halifesi Harun Re­şit ile sof­ra­da otu­ru­yor­dum. Sof­ra­ya; te­re­ya­ğı, fıs­tık ve ba­dem ez­me­si ge­tir­di­ler. Ha­run Re­şit ba­na de­di ki:
Bun­dan ye! Her za­man bi­ze böy­le ye­mek ver­mez­ler.
Ben gül­düm. Se­be­bi­ni sor­du­lar. İmam-ı Azam haz­ret­le­ri ile il­gi­li o ha­di­se­yi an­lat­tım. Harun-i Re­şit; “Ger­çek­ten, ilim in­sa­nı yük­sel­tir.” de­yip ho­ca­ma rah­met ile dua et­ti ve “Ha­ki­ka­ten, kalp gö­zü açık olup, daima hu­zur için­de idi. İn­san­la­rın baş gö­zü ile gör­me­dik­le­ri­ni o, kalp gö­zü ile gö­rür­dü.” de­di. Kaynak; İs­lâm Âlimleri An­sik­lo­pe­di­si…