İnsan dediğimiz, akıllı, zeki, onurlu, güzel varlık; insanî, İslam’ı duygu, niyet, düşünce, eylem, davranış, hareketler taşımalıdır. Diğer insanlara ve varlıklara karşı; kin, nefret, düşmanlık, hainlik, kötülük, çirkinlik, zarar – ziyan verme gibi düşünce ve eylemler taşımamalıdır. Başka varlıklara ve kendine dost, arkadaş, kardeş olmalı. Sevgi, saygı, barış, kardeşlik, dostluk içinde olmalı. İnsanca davranmalı. Hayvanlaşmamalı. Hayvanlardan daha çok zarar verme alçaklığına düşmemeli.

Sizlere bir başka yerden edinemeyeceğiniz kadar doğru bilgiyi, ilmi, bilimi, inancı, sanatı, kültürü, lâzım olan her şeyi yazmaya çalışıyorum. Kullanacağınız, uygulanabilir, gerçekleştirilebilir, yararlı bilgileri aktarıyorum. İki âlemde huzurlu, mutlu edecek, bilgileri sizlere kazandırmaya çalışıyorum. Lütfen! Okuyunuz, okutunuz, seviniz, sevdiriniz. Sosyal medyada yayınlayınız. Asla hımbıl, uyuşuk, pısırık, tembel, çekingen davranmayınız. Hak, hukukla hareket edip, cesaretli olunuz. Hukuktan şaşmayınız. Asla kimseyi incitip, kırmayınız. Doğruyu söylemekte geri durmayınız. Her işi edebi, adabı, usulü, güzel ahlak ile lütfen yapınız. Yanlış, eksik yazmışsam, uymayınız. Bu bizlerin eksikliğinden kaynaklanmış olur.

Herhangi bir insana, varlığa düşmanlık, kin, nefret, intikam beslemek; kalbimizin kararması, ahlakımızın bozulması, davranışlarımızın kötüleşmesine neden olur. Düşmanlık, kin, nefret duyguları sürekli kötülük etmeyi, zarar vermeyi, hayvanca davranmayı körükler. Düşmanlık insanı; insanlıktan çıkarır. Hayvanlardan daha zararlı, aşağı ve kötü duruma düşürür. İnsanlıklı olmayan; huzurlu, mutlu insan olamaz. Müslüman da olamaz. Kin, nefret, intikam, düşmanlık, hainlik, kötülük, çirkinlik, öldürme, zarar verme düşüncesi taşıyıp; bu eylemleri yapandan ne insan olabilir ne de hak mümin, hakiki Müslüman olur. Müslümanlığın ilkeleri, kuralları, hükümleri açıktır ve bellidir.

Kin, nefret ve düşmanlığın olduğu yerlerde kavgalar, huzursuzluklar, mutsuzluklar, çatışmalar, savaşlar olur, olmaktadır! Barış, kardeşlik, dostluk içinde yaşayamazlar. Düşmanlık, kin, nefret, intikam duygusu şeytani hastalıktır. Allah’ı bırakıp, şeytana, nefsinin kötülük dürtmesine uyar. Birey, aile, toplum, devletler bu hastalıkta ise iyileşmeleri zor, güç olur! En büyük düşman; kötülük, cehalet, benlik gütmedir. Başkalarının hak ve hukuklarına saygılı olmamadır. Empati yapmamadır. Teröristler ve terörist taraftarları bu hastalığın pençesindeki zavallı kafada beyin, göğüste kalp bulundurmayanlardır!

İnsan, insanlıklı olması için kötü, çirkin, zararlı, batıl duygu, niyet, düşünce ve eylemlerden vazgeçmelidir. Kötü iş ve davranışların ardından koşmamalı. “Tüm insanlar birbirini sevmek zorunda değildir ama saygılı olmak zorundadır. İnsanlar birbirinin hak, hukukuna saygılı olsa; kavga, çatışma, savaş olmaz. Bu düşmanlıklar, milyarlarca insanın ölümüne, milyarlarca varlığın yok olmasına neden olmuştur! İnsan öldürenden, insanlık beklenemez. İnsan olamayanlar, cezasını çekerken de cezaevinde eğitilmelidir. Onlara insani bilgi öğretilip, benimsetilmelidir. Hayvani davranış ve durumlardan kurtarılmalıdır. İslam olmayandan pek insanı davranış beklenemeyeceğini de söyleyelim.”

Teröristlerde insanlık yoktur. İnsanlık olsa teröristlik yapmazlardı. İnsanları, bebekleri, çocukları, yaşlıları, kadınları, günahsızları, varlıkları katletmezlerdir. Bunları doğrudan veya dolaylı destekleyenlerde insanlıktan nasiplenmemişlerdir. Teröristlere güç, destek verenler; teröristleri kötülükte güçlendirmektedirler.

Kötülerden, çirkinlerden, düşmanlık edenlerden, kötülük besleyenlerden, hilecilerden, sahtekârlardan, hak- hukuk tanımayanlardan, olgun insan olmaz. Olmadığını görüyoruz. Hakkı, hakikati görmeyenler, işitmeyenler, bilmeyenler; insanlıklarını yitirdiklerinden, doğru ve gerçeği anlayamamaktadırlar.

Hak değerlere, doğru düşüncelere bağlı olanlar; birbiri ile dost, kardeşlik içinde, huzurlu, mutlu yaşarlar. Birbirinden güç alırlar. Her kötülüğe karşı dururlar. Birbiriyle yardımlaşır, dayanışma, paylaşma içinde olurlar. Bencil olmazlar. Merhametlidirler. Şefkatli, müşfiktirler. Kavga etmezler, çatışmazlar, birbirine düşmanlık beslemezler. Dünyada barış, huzur, mutluluk, kolaylık, güzellik, refah içinde yaşarlar. Vatani, milleti, ümmeti, insanlığı, varlığı, dünyayı, insanları severler. İki dünyada huzurlu, mutlu, rahat olmayı isterler.

İnsan özverili, diğerkam, fedakâr olmalı. Allah’ın emirlerini tutup, yasakladıklarından sakınmalı. İyiliği artırıp, yaymalı. Kötülükleri engellemeli. Batıl, küfür, şeytan, şeytanlaşmışların yoluna gitmemeli. Başkasının hak, hukukuna tecavüz etmemeli. Kendi hakkına razı olmalı. Helalden, meşru yoldan, mubah yoldan kazanıp, israfsız helal olarak harcamalı.

Toplum içindeki farklı düşünenleri dışlamamalı. Herkes bizim gibi düşünemez. Bizim gibi müminde olamaz. Başkalarının zarar vermemesini, kin ve nefret ile hareket etmemesini isterim. Hakkın olduğu her yerde batıl vardır. Her şey zıddı ile vardır ve bulunmaktadır. Bize düşen görev; vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, din- iman, insanlık düşmanımız olmamasıdır. Çemberimizin içinde barışçı yaşamak istemesidir. Sadece din – iman, vatan, millet, devlet, iffet düşmanı adileri, alçakları, kahpeleri, kalleşleri, hainleri affetmem. Cezalarını hakkıyla ve layığıyla çekmelerini gönülden isterim. Devletime kastedenleri, milletimizi katledenleri, ormanlarımızı yakanları, kötü insan yetiştirenleri, devletimizin ve milletimin alın teri olan emeklerini çalmalarını affetmem. Hakkımı da bağışlamam, helâl etmem.

Ülkemiz, Kur’ân, sünnet, ilim, irfan, akıl, zekâ, bilim ve teknik muhalefeti bir anlayışla yönetildiği için hiçbir işimiz, görevimiz, eylemimiz; doğru, dürüst, düzgün, iyi, güzel, dayanıklı, yararlı değildir. Her işten doğrudan veya dolaylı zarar görüyoruz! “Kısacası güzel, iyi, ahlaklı, yararlı insan yetiştiremiyoruz. Devlet, millet olarak dini ve ilmi görevlerimizi bilerek, tasarlayarak, ideolojik saplantılar nedeniyle; düzgün, doğru, dürüst yapmıyoruz.”

Bugün Cuma günüdür. Yine evime yakın olan tarihi Karabali Camii ’ine Cuma namazına gittim. Yine camide 15 yaş altı 4 çocuk vardı. Okullarda eğitim- öğretim korona virüs nedeniyle kısıtlı yapılıyor. Sadece anaokulu, 1- 8 -12. Sınıflar okula haftada iki gün gidiyor. Diğer okullar pandemi nedeniyle tamamen kapalıdır. Ama çocuk ve genç camilerde yok kadar azdır! İnsan yetiştirmiyoruz. “İnsan yetiştirmek istemiyoruz. Bunun için başımız beladan, dertten, sıkıntıdan, kazadan, musibetten, felaketten, fecaatten kurtulmuyor!” Kazancımız, varlığımız; pis işleri durdurmakla geçiyor!

Terörle 1968 yılından beri mücadele ediyoruz! Ormanlarımız yanıyor. Devlet çalıyor. Belediyeler hırsızlık, yolsuzluk yapıyor. Belediye kamu kurumudur. Gelirini PKK gibi terör örgütüne aktarıyor. Yanlış işler durdurulmuyor. “Okulda helal, haram benimsetilerek, içselleştirilerek, özümseterek, ruha sindirilerek, öğretilmiyor. İmamlar haftada bir, bir hutbe okuyor. Müezzinler camiye gelirse, sadece kamet ediyor. Kamu görevlisi ve özel kişiler görevini yapmıyor. Müftülükler sadece Mevlit Kandil’inde bir konferans düzenliyor. Valilikler ve Kaymakamlıklar halkı bilinçlendirmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim- öğretimde amacı; ideolojik saplantılı mankut yetiştirmektir! Kültür Bakanlığı, sapkınlığı teşvik ediyor! Nefsi, şeytani, yıkıcı çalışmalar destekleniyor!

Resmi kurumlar, sivil toplum örgütleri, bireyler; PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C… yetiştiriyor! Bunlar bakımsız tarlada, bahçede yetişmiyor. Bunları anneler, babalar, öğretmenler, imamlar, devlet- kamu görevlileri yetiştiriyor.

PKK-  Apocular, 1978 yılından beri, 50 bin kadar insanımızı katletti! Her pisliği, hukuksuzluğu, kanunsuzluğu ülkemizde ve ülke dışında yapmaktadırlar! Siyasi uzantısı da TBMM’de %13 oy alarak, milletvekilleriyle vardır!

Anayasa Mahkemesi, devlete- kamuya alınacak memurların güvenlik soruşturmasını iptal etti!  “Her türlü terör mensubu artık devlette amir, memur olabilmektedir. Zaten PKK mensupları; devlet yanlısı gözükerek; devlette amir, memur olmaktadırlar! Balık baştan kokmuş! Biz kuyruğunu kokluyoruz!”

“Ülkemizde din adına da terör yapan Fetö, Hizbullah, El Kaide, Deaş gibi dini istismar eden haçlı ve Siyonist Yahudi gibi bozuk anlayışlarda var. Deaş, din istismarcısı terör örgütü sadece ülkemizde 2014 yılından beri; 13 güvenlik görevlisi ve 315 sivil vatandaşımızı katletti!”

“Fetö da sadece 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde 251 vatandaşımızı katletti! 2,193 kadar insanımızı yaraladı, sakat bıraktı! Binlerce faili meçhul cinayet yaptı! Devletin %80’lere varan amiri, memuru, valisi, emniyet müdürü, subayı, yargıcı, savcısı onlardı! 1964 yılından beri devlete yerleştiler.”

PKK dışındaki solcu terör örgütleri, 1968- 1980 yılları arasında de 10 bin vatandaşımızı katletti! Her gün 25 kişiyi katlediyorlardı! Ama propagandalarında özgürlük, tam bağımsızlık, hak, hukuk, emek, demokrasi, hürriyet, insan hakları istiyorlardı! PKK’da ayni propagandayı yapıyor!  HDP’de PKK’ya eleman kazandıran resmi, legal siyasi örgüttür. Bu alçak, adi, katil, katliamcıları destekleyenlerde ayni söylemlerle propaganda yapıyor. Hepsinin canı cehenneme diyorum! Hakkımı helâl etmiyorum. Bunları hoş görmüyorum. Hoşgörü ile bakmıyorum. Sevgi, saygı duymuyorum. Milletimizin emeği, alın teri, kazancı bu alçakların zararlarını yerine getirmeye gidiyor, harcanıyor.

“Sizlere, görevlilerin doğru- dürüst görev yapmadığını, yapılan işlerin sakat, çürük, hileli olduğunu anlatabilmek şu resmi bilgiyi de aktarmak istiyorum: İzmir Valiliği ile İnşaat Mühendisleri Odası 2009 yılında gerçekleştirdiği yapı stoku araştırması, depremin yıkıma neden olduğu İzmir, Bayraklı İlçesi’nde birçok yapının olası bir depremde yıkılabileceğini, 11 yıl önceden haber vermiş. Rapora göre; üç pilot bölgede incelenen, 1,490 binadan sadece 39’u iyi durumda bulunmuş. Yanı binaların sadece %2’si iyi durumda bulunmuş! Manavkuyu Mahallesi’nde incelenen 696 binadan ise 304 tanesinin zayıf olduğu saptanmış.  İşte bizim ülkemizde yapılan işler ve görevlilerin yaptığı sağlam işler bu orandadır! Burasıda hep en çok konuşan, iş yapmayan, şarlatanların yönetici olduğu İlerdendir.”

Devlet, bir yıl içinde İzmir’de 4 bin konut yapıp, depremden zarar görenlere verecek. 18 ay boyunca kira ödemesi yapacak. 30 bin lira eşya yardımı yapacak. Sosyal devletin gereği budur. Ama hep bizim emeğimiz, kazancımız böylesi bozuk, yalan, yanlış işlerde harcanmaktadır. Önceki depremin yaraları sarılmadan, ikinci, üçüncü deprem olmaktadır.

Vatan, anadır, babadır, havadır, sudur, güneştir, topraktır, gıdadır, iffettir. Millet, kardeştir, dosttur, sığınacak kimselerdir. Devlet, koruyucu babadır, şemsiyedir, paratonerdir. Bayrak, değerdir, koruyandır, özgürlüktür, bağımsızlıktır. Din, varlığımız, değerimiz, kıymetimiz, onurumuz, huzurumuz, mutluluğumuzdur. Her birine sahip çıkmalıyız. Öyle uyuşuk, pısırık, tembel, miskin olmamalıyız. Hainlere bu değerleri yıktırmamalıyız.

Ülkemizde 500 milyar liralık sebze, meyve, besin, gıda üretiliyor. Yarısı, %50’si zayi, kayıp oluyor. Çünkü soğuk zinciri kanun çıkmasına rağmen hâlâ kuramadık. Sıcaktan, soğuktan telef oluyor. İsraf ediliyor.

1948 yılından beri 23 defa binalara, topraklara “imar barışı” çıkararak, depremlerde yıkılmasına, insanlarımızın ölmesine neden oluyoruz. Gecekondulara tapu veriyoruz. Yüksek katlı çürük binalara 2- 3 bin lira ödeyene “imar ve iskân izni” verdik. Bunu en son 2 yıl önce 10 milyondan fazla konuta da tekrar yaptık. Devlet, paraya sıkıştığında, halktan para almak için kanunsuz bir durumu kanuni- yasal duruma getirerek, para alıyor. Sonra milletin parası, canı deprem ve afetlerde yok oluyor!

Doğu Karadeniz’de 2,600 bina derenin içinde yapılmış. Bir ayağı bir tarafa, diğer ayağı öbür tarafına yapılmış. Yaylalar işgal edilmiş. Biz ilkokula giderken, ülkemizde 40 bin köyümüzün olduğunu okumuştuk. O köylerde yapılan evlerin tamamı izinsizdir. Aklına gelmiş. Temel açmış. Çamurdan, topraktan, briketten ev yapmış. Sonra yıkıldığında milletin parası depremzedeye ödenmiş! Devlete sordu da mı yaptı?  

Ülkemizde 2007- 2017 yılları arasında, 10 yılda 66 bin hektar ormanımız yakılmış. Her yıl ortalama 2,425 orman yangını çıkarılmış! Son 82 yılda 106,603 orman yangını çıkarılmış. 1.667.676 hektar ormanımız farklı niyetlerle yakılmış. Yanı bir Kıbrıs adasının 1,5 katı ormanımız yakılmış, kül edilmiş! Bir orman 30 yılda oluşabiliyor. Buraların çoğu da çöl olmuş!

Ülkemizde korona virüs, Kovid 19 pandemi salgın virüs hastalığı var. Tüm dünyayı kapsamış. Ülkemizde bu salgından dolayı 11 Mart 2020 gününden beri ölme devam ediyor! Bugün 07.11.2020 gününe kadar yaklaşık 10.500 kadar insanımız öldü! Yüzbinlerce hasta tedavi edildi. Okullar, camiler, işyerleri kapalı tutuldu. Bütün bunlar; “temizlik- hijyen, mesafe, maske takma kuralına uyulmadığından oluyor.” Kul hakkına giriliyor. Amerika ve Avrupa’da biz kurallara uymayız, diye polisle çatışılıyor.  Ama onlarda ölü sayısı 100 binleri aştı!

Milletimize, devletimize, memleketimize zarar verenler, yeterli ceza almadığından, düzen bozuluyor. Milletimiz, devletimiz zarar- ziyan görüyor. Önce halk tümü ile iyice, iyi şekilde eğitilip, öğretilmeli. Sonra kuralları çiğneyenler, hukuk ve adalet karşısında hak ettiği cezayı almalı. Suçlara, suçlulara hoş bakmamalı. Hoşgörü göstermemeli. Eğitimi, öğretimi bilimselleştirmeli. İdeolojik saplantılardan kurtarmalı. İlmi, bilimi, dini- imanı öğretip, benimsetmeli. Yaşam biçimi haline dönüştürmeli. Devlet, millet haram, günah, zararlı olan işleri yasal olarak yapmamalı. Tütün ürünleri, alkol, içki satamamalı. Kumar oynatamamalı. Hile, sahtecilik, sahtekârlık yapamamalı. Yapanların hem malına el konulmalı. Hem cezasını çekmeli. Bütünüyle sahtekârların, hainlerin zararlarını milletimizin akıllı, dürüst olanları telafi etmektedir. Bu böyle olmamalı, böyle yapılmamalı.