Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ı Kur’ân’da bildirilen şekilde tanıyıp, O’na sevgi, saygı, şükür, hamt, itaat, ibadet, dua, zikir, tövbe, taat, kulluk etmeliyiz. Gönderdiği, Kur’ân’ı Kerim’e eksiksiz, peygamberimiz gibi uymalıyız. Peygamberimizin sünnet ve hadis-i şeriflerini aynen yaşamalıyız. Peygamberimizin dini yaşaması hem farz hem sünnettir. Peygamberimiz hiçbir ibadetini kendi heva ve hevesinden, nefsinden yapmamıştır. Sünnetlerini bilip, yaptığımız gibi hadis-i şeriflerini de bilip, uymalıyız.

                Hadisler konusunda, “Kütüb-i Sitte” denilen hadisleri çok iyi bilip, yaşam tarzı yapmalıyız. Kütüb-i Sitte Hadisleri’nden başka hadislerde bulunmaktadır. Kütüb-i Sitte hadis kitabında; “Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi, İmam Malik’in “Muvatta” aklımıza gelmektedir.” Teysirul – Vüsül ile “Camii’l Usul” bu altı kitaptan meydana gelmiştir. İbni Mace’nin Sünen’inde yer alan, diğer hadis kitaplarında bulunmayan hadislerde Kütüb-i Sitte’de yer almaktadır.”Teysrü’l – Vüsül’da 5,988 hadis bulunmaktadır. Kütüb- Sitte’de şu 6 hadis kitabı, hadis-i şerifleri bulunmaktadır:

1-      Buhari’de 9,082 hadis bulunmaktadır.

2-      Müslim’de 7,275 hadis bulunmaktadır.

3-      Nesai’de 5,724 hadis bulunmaktadır.  

4-      Ebu Davud’ta; 5,274 hadis vardır.

5-      Tirmizi; 3,951 hadis vardır.

6-      Muvatta’da 1,326 Hadis-i şerif bulunmaktadır. Kütüb-i Sitte’de tekrarlar çıkarılarak; 33,632 Hadis-i şerif vardır.

                Kur’ân-i Kerim’i bilme yanında, peygamberimizin sünnet ve hadislerini de bilip, İslâm dini konusunda bütüncül bilgi edinmeliyiz. Peygamberimizi tanımadan, Kur’ân’ı dosdoğru anlayıp, yaşamak mümkün değildir. Mümkün olsa idi, Allah cc. Peygamber olmadan, ayet mesajlarını gönderirdi. Allah’ın bütün mesajları- iletileri peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılmıştır.

                Peygamberimizin sözlerine; Hadis-i şerif denmektedir.

                Peygamberimizin din olarak yaptığı ibadetlere, eylemlere de; sünnet denmektedir.

                Hadis ve sünnetler, Kur’ân- Kerim’in açılımı, yorumu, açıklaması, yardımcısıdır. “Kur’ân’da namaz kılın, zekât verin, der. Oruç tutun, hac yapın, der ama nasıl namaz kılınacağını, nasıl ve kime zekât verileceğini, oruç tutulacağını, hac yapılacağını, bir ilmihal kitabı gibi açıklamaz. Biz bu farz ibadetleri, peygamberimizin hadislerinden, sünnetlerinden, ibadet yapışından, sahabeden, o zamanın âlimlerinden öğreniyoruz. Eğer hadis ve sünnetleri, Siyer’i dikkate almazsak; saz çalıp, oynar! Ağızınızdan ateş çıkarır. Kendini şişlersiniz! Zincirle döversiniz! Ama dini ritüel yaptığınızı, sevap aldığınızı sanırsınız!

                Bizler, 1975 yıllarında Lise okuyorduk. Sınıflarımız çok kalabalıktı. Lise birinci sınıfta 71 öğrenci olduğumuzu anımsıyorum. Öğretmenler hem sabahçı hem de öğlencilerin derslerine girerlerdi. Öğretmenler yorgun olduğu için sayısal dersleri hiç yorumsuz, açıklamasız anlatırlardı. Problemleri kara tahtada tebeşir ile yazarlardı. Yazarken, hiç konuşmazlardı. Biz konuları böylece anlayamazdık. Her dersin “Yardımcı Ders Kitabı,” adında yardımcı ders kitabı kaynağı piyasada satılırdı. Gidip, o kitapları alırdık. Anlayamadınız konuları evde ders çalışarak, öğrenmeye çalışırdık. Böylece her gün ve hafta sonları beş saatten fazla ders çalışmak zorunda kalırdık.

                O yıllarda sınıf geçmek çok zordu. Ben, 1968- 1969 öğretim yılında ortaokul birinci sınıf, 6. Sınıf okuyordum. Bir dersten geçemediğim için sınıf tekrarı ettim. Aynı sınıf tekrarını Lise ikide de yaptım. Tek dersten sınıfta kaldığım için ertesi eğitim ve öğretim yılında bütün yıl, tüm derslerden okula gittim.

                Kur’ân’da yapılması gerekenler; kısa, öz, yorumsuz, açıklamasız anlatılır, söylenir. Başka türlüsü hiçbir İlahi, dini kitapta da olmaz. Yorumlu olsa, yüzlerce cilt kitaba, Kur’ân sığmaz. Dini ilimler; yüzlerce, binlerce kitap ile anlatılmaktadır.

                Bugün, “Kur’ân İslam’ı,” “Kur’ân Müslümanlığı” diyenler, art niyetlidir. Peygamberimizi devre dışı bırakmak istediklerinden, böyle söylemektedirler. İbadetsiz yeni tek bir din oluşturmak istemektedirler. Hatta bunların Fetö gibileri; Kur’ân’ sız, Peygamber ’siz din oluşturup, ortak din kurmak istiyorlardı. “İbrahim’i din diyorlardı. Hazreti İbrahim bütün dinlerin ortak peygamberidir, diyorlardı. Onun etrafında toplanma arzulanmıştı. Mardin’de bu konuda toplantılar yapıyorlardı. Dinler arası diyalog söylemi ile de yeni bir dinde birleşme istenmekteydi.” Bir insan; sapık, sapkın, sapan, sapıtan, şaşırmış olursa; ondan doğru, dürüst, hak- hukuk içinde davranması beklenemez, beklenmemeli.

                Kur’ân bir hidayet ve icaz ( sözü kısa kesme,) Rabbani, mucize bir kitaptır. İnsanlığı doğru yola iletmek için Allah cc. Tarafından gönderilmiş, eşsiz bir kitaptır. Kur’ân, sözcük anlamı olarak; “okumak” anlamına gelmektedir. Zaten ilk inen ayeti de; “Oku!” Olmuştur. Dünyada en çok okunan kitabı; Kur’ân olmaktadır. Kur’ân sözcüğü, Kur’ân’da “Kur’ân” olarak geçmektedir. Kur’ân, ayet ayet, süre süre, Cebrail aracılığı ile peygamberimize indirilmiş. Kur’ân ayet ve süreleri ezberlenmiş. Farklı objelere yazılmıştır. Daha sonrada çoğaltılmıştır. Kur’ân’ın pek çok eşanlamlı adı vardır. Kur’ân yaklaşık 23 yılda indirildi. Vahiy yolu ile indirildi. Kur’ân tebliğ etmek, irşat etmek, ıslah etmek, tedavi etmek, iyileştirmek, düzeltmek, yanlışı tespit etmek, terbiye etmek, ahlaklandırmak için ana fikir kaynağıdır. Kur’ân, kıyamete kadar hiç değişmeden, aslını koruyacaktır. Koruyacak olan da sadece ve ancak Allah cc. Hazretleridir.

                Kur’ân, sözleri, lafzı ile ibadet edilen İlahi, mukaddes, kutsal, mübarek bir kitaptır. Okuması, yazması, anlatılması, ibadette kullanılması, dinlenmesi, öğrenilmesi, öğretilmesi çok sevaptır. Diğer beşeri kitaplarla karşılaştırılamaz. Biri Allah’ın eseri, diğerleri insanların eserleridir.

                Kur’ân, Allah cc. Kelamıdır, sözleridir. Ezelidir, kadimdir. Peygamberimizin tebliğlerinin tümü vahiy kaynaklıdır ama hepsi Kur’ân içinde değildir. Kur’ân, Arapça dille tüm insanlığa gönderilen, evrensel iletileri içermektedir. “Allah cc. Sözlerinden olan Hadis-i kutsiler, Kur’ân kapsamı içinde değildir.”

                Kur’ân; “iman, ibadet, güzel ahlak, aile düzeni, Allah’ın sıfatları, inançlar, iyi ve kötü, hak ve batıl, ekonomik yaşantı, ilim, akıl, tefekkür (derinden ince düşünme,) insan, Kur’ân, İlahi kitaplar, mümin, Müslüman, kâfir, müşrik, münafık, ölüm ve sonrası, peygamberler ve kavimleri, toplum düzeni, yer adları, yüzlerce farklı konuyu anlatır, açıklar.”

                Ülkemiz birazcık olsun; doğru, dürüst yönetildiğinde; zenginleşip, refaha ulaşmaktadır. 05 Kasım 2019 günü bilgilerine göre; gelir ve yaşam koşulları araştırmasında, ülkemizde satın alma durumu iyileşmektedir. Çamaşır makinesi, renkli televizyon, beyaz eşya, elektronik ve elektrikli araçlar,  telefon, otomobil, beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yeme, evin ısınma ihtiyacını karşılama yönü ile aşama kaydetmektedir.

Maddi yoksulluk çekenler ise; çok çocuklular, çalışmak istemeyenler, iş beğenmeyenler, üretmeyenler, tembeller, miskinler, uyuşuklar, az ücreti beğenmeyenler, oluşturmaktadır. Ya da yeterli, yetkin eğitim- öğretim almayanlar, bir sanat, meslek öğrenmeyenlerden oluşmaktadır. Geniş bir ailede bir kişinin çalışmak istemesi de maddi durumu kritik duruma sokmaktadır. İsraf etmeler, haram harcamalar, akılsız işlerin içine girmeler; bireyi, aileyi, toplumu, devleti maddi sıkıntıya sokmaktadır. Aslında etkin, aktif, çalışkan, yetkin öğrenimli, azimli, gayretli kişiler, geçim sıkıntısı çekmez. Kendini bilen zora, güç duruma düşmez.

Ülkemize 2011 yılından itibaren 4 milyon Suriyeli savaştan kaçan sığınmacı, Asya kıtası yoksul halklarından da yaklaşık 2 milyon kaçak insan girdi. Bu insanların 5- 10 tane çocukları var. Ülkemizde iyi- kötü geçimlerini sağlamaktadırlar. Ama ülkemizdeki eğitimsiz, öğrenimsiz, mesleksiz, sanatsız T.C. Vatandaşları; haybeden, beleşten, devletten, ebeveynlerden geçinme istemektedirler. İşsiz dediklerinin %80’i iş beğenmeyenlerdir.

                İslam dininin ilkeleri, kuralları, esasları çerçevesinde kendini yetiştiren bir kişi, dünya ve ahirette hiçbir yönü ile sıkıntı çekmez. Hayatın her dakikasını en verimli şekilde, bebeklik öncesinden beri en iyi, sağlıklı şekilde değerlendirmeliyiz. Dünyaya sağlıklı gelip, sağlıklı yaşamalıyız. Sağlıklı ve yeterli, mükemmel bir eğitim- öğretim almalıyız. Oku! Emrine uygun yaşamalıyız. Hayatı başıboş geçirmemeliyiz.

                Gerçek hak mümin ve hakiki Müslüman olan birey, aile, toplum, devlet; hiçbir yönü ile zorluk içinde kötü bir hayat sürmez. Olumsuzluklar, felaketler, dertler, belalar oluyorsa; olumsuzluktan ve akli doğru, dürüst kullanamamaktan kaynaklanmaktadır. Akıllı, zeki, ilimli, İrfanlı, güzel ahlaklı insanlar, her yönü ile yetkin olup; mükemmel insan olur.

                İnsanın doğası, yaratılışı, aklı, fikri, düşüncesi, içtiği sütü, yediği doğal besini, toprağı, havası, suyu, kanı, kalbi, beyni, ruhu asla bozulmamalı. Yediği, içtiği, giydiği doğal, taze, helal olmalı. Yapay, genleri değişmiş, raf ömrü uzun olsun, diye kimyasal katılmış besinler yememeli. Yeterli, dengeli, ölçülü, temiz, taze, helal beslenirken; mutlaka ama muhakkak spor yapmalı. İslam dinini yaşarken; ilmi= bilimi= bilgiyi göz ardı asla etmemeli. “İlmin tümü Allah cc. Katındandır. Dini ilimler ve pozitif ilimler diye ayrım yapmamalı.” Ekmeğimiz, suyumuz, havamız, toprağımız, besinlerimiz gayet temiz, helal ve doğal olmalı. Helal sertifikalı olanları bile kullanırken, çok dikkatli ve hassas davranmalı. Hemen her konuda bilgili, bilinçli, duyarlı olmalıyız.

                Günde iki öğün yemek yemeliyiz. Her öğünde farklı yiyecekler yemeliyiz. Bazen oruç tutmalıyız. Peygamberimiz bir gün oruç tutar, bir gün yerdi. Sağ elle yemek yemeden önce ellerimizi, ağzımızı, burnumuzu mutlaka yıkamalıyız. Yemekten sonrada muhakkak el, ağız yıkanmalı. Dişler fırçalanmalı. Tatlı yemekleri ve meyveleri yemekten önce yemeliyiz. Ayni türden iki besini aynı öğünde yememeliyiz. Yanı iki hayvansal besini aynı öğünde tüketmemeliyiz. Çok farklı besinler yememeye çalışmalıyız. Ama çok farklı besinleri aynı öğünde yiyip, midemizi türlüye çevirmemeliyiz. Çok tuzlu, yağlı, kızartmalı, unlu ürünler tüketmemeliyiz. Yemek sofrasında kimyasal olmamalı. Yemek kaplarını da kimyasallarla yıkamamalı. Doğal arındırıcılar kullanmalı. Evde işler, yemekler yardımlaşma ile yapılmalı. Annedir, yapar, yapsın, gibi kesinlikle düşünmemeli. İçki, alkol, sigara, bağımlılık yapan madde, katkılı içecekler, gazlı içecekler içmemeli. “Her bilim dalından yeterli öğrenip, yaşantımıza uygulamalı. Tıbbi, sağlık bilgisi de mutlaka bilmeli.”

Bizler, üst- baş, ev, sokak, cadde, park, bahçe, çevre temizliğine azami ölçüde dikkat etmeliyiz. Her alanda tertemiz olmalıyız. Apartmanda kurallara uymalı. Hanzo, görmemiş gibi davranmamalı. “Bir iş yaparken, önce kendimizi değil başkalarını düşünerek yapmalıyız.” Toplum içinde sakin, uyumlu, geçimli, terbiyeli, güzel ahlaklı, edepli, hayâ sahibi, kibar, centilmen, nezaketli, efendi olmalı. Kaba- saba, görmemiş gibi hareket etmemeli. Kur’ân ve peygamberimiz ahlakında olmalı.

                1960’lı yıllarda yüksekokul, üniversiteye girenlerin sayısı yılda 28 bin kadardı. Benim 1976 yılında liseyi bitirip, üniversite sınavlarına girdiğimde, yüksekokul ve üniversitelere 32 bin kişi alındı. Oysa liselerden 650 bin kişi mezun olmuştu. Yanı 20 lise mezunundan bir tanesi yükseköğretimde okumaya hak kazandı.

2020 yılında, bu yıl ise yaklaşık bir milyon öğrenci alınmaktadır. Üniversite de 8 milyon kadar öğrenci okumaktadır. Ama ülkemizde ve tüm dünyada okul okumak; bozulmak, kötüleşmek, insan doğasına zıt yetişmek gibi pek çok kötülüğü, çirkinliği, suç işleme eğilimini artırmaktadır! Eğitim- öğretim sistemini baştan aşağı değiştirmeli. Öğreticileri değiştirmeli. Ülkemiz Müslüman halkı olan bir toplum olmasına rağmen suç işleme oranı her yıl katlanmaktadır! Ak Parti Hükümeti din eğitimine, okullarda din öğretimi yapmaya, Diyanet’te Kur’ân Kursu açmaya önem vermekte ve bu alanda sayıyı artırmaktadır. Ama kalite, nitelik, İslam’ı özellik olmamaktadır. Öğreticiler daha çok tam bir lavaş düşkünüdür. Amaç, hedef, istikamet diye pek bir ideal yoktur. Bir kesimi şeyhe, tarikata, cemaate hizmet ederken, bir diğer tarafı da sapkın siyasi parti taraftarı olmaktadır. Ama sapkın felsefi görüşlere, sapık ve bozuk ideolojilere hizmet edenler, çok daha fazla azimle, gayretle, umutla, canı, kanı bahasına çalışmaktadır. Bu yüzdendir ki, sapkınlık ve suç işleme oranı her yıl katlanmaktadır.

                Diyanet’in Kur’ân Kurslarında son 18 yılda öğrenci sayısı %425 arttı. İmam - Hatip Okullarında ise öğrenci sayısı 65 binden, 2018- 2019 eğitim- öğretim yılında 1,3 milyon öğrenciye aştı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri alabildiğine fazladır. 125 bin camiden her birine İmam - Hatip, büyük camilerde müezzin atanmıştır. Medyada kısmen eskiye göre düzelme vardır. “Ama medyada din adına İlahiyatçı sıfatlı çıkanlar, daha çok sapkın, sapık, bozuk, fitne, fesatçılardır! Yanı hak özellikli, hak nitelikli, güzel sıfatlı önderlerimiz çok azdır. Çıkar, lavaş düşkünlüğü, batıla hizmet ön plandadır! Akademisyenden, İlahiyatçı dekana, İlahiyatçı öğretim üyesine, cemaat, tarikat önderine kadar otları, ilaç diye yalan söyleyerek, satmaktadırlar! RTÜK denilen “denetleme kurumu” da pek çok kez yalan söylediklerinden, para cezası ve 10 gün televizyona yayın durdurma yapmaktadır.  Allah cc. Hidayet etsin, diyorum.             

                Müslümanlar, halk üzerine yeterli, etkin ve etkili olamamaktadır. Etkili olma yolları da kısmen tıkalıdır. Atatürk’ü koruma kanunu; 5180 sayılı yasa, laiklik yasası, rejimi koruma yasaları, insanların çalışmalarını olumsuz etkilemektedir. Sadece Atatürk’ü koruma kanunu istismar edilerek, 10 yılda 5 bin kişi ceza almıştır! Rejim, Müslümanları bozmaktadır. Kanunlar çıkarılırken, İslam dini dikkate alınmamaktadır. Haram, mekruh, günah yüzlerce yasa işlemektedir! 2014 yılından beri ülkemizde, 6 yılda 2,394 kadın acımasızca katledilmiştir! Terör dışında katledilen erkeklerin sayısı, kadınların 10 katı kadardır!

Yargı son 8 yılda 1,6 milyon kadın için koruma kararı verdi. 2012 yılında 190 bin boşanma davası açılırken, bu sayı 2019 yılında 248 bine çıktı. Eşini aldatma, kadınlarda, erkeklerde 4 kat daha fazladır. Aile içi şiddet ve öldürme; bebekleri, çocukları, anne ve babayı da kapsamaktadır!

İstanbul Sözleşmesi’ni LGBTİ+ ENSES’LİLER istismar etmektedir. Atatürk, laiklik de istismar edilerek, ceza olarak kullanılmaktadır! Dinden beslenen münafıklarda az değildir. Resmi nikâhsız, evlilik yapılabilmektedir! Her türlü sahtecilik, sahtekârlık yapılmaktadır.

“2019 yılında üretilen 147 bin ürünün, 15 binden fazlası fason, sakat, zararlı, hileli çıktı! Tarım ve hayvancılıkta 500 milyar Lira ciro yapılmasına rağmen bir tane dünya markası ürünümüz yok! “Çünkü tereyağına margarin yağı karıştırılmakta, zeytinyağına diğer sıvı yağlar karıştırılmakta, çaya gıda boyası karıştırılmakta, süte su karıştırılmakta, meyve suyu dediklerinde %10 meyve suyu bulunmamaktadır.” “Üzüm şerbetini pekmez diye satmaktadırlar.” “Bal’a şeker, glikoz karıştırılmaktadır.” “ Et ürünlerine at, katır, eşek, domuz karıştırılmaktadır.”  “ Karpuza kabak aşılamaktadırlar. Sosiste, sucukta, pastırmada haram etlerden tutunda; sakatat koyulmaktadır!” “ Yoğurda, kaşar peynire hile yapılmaktadır. Kaşar peynire yağsız peynirler koyulup; yağlı gözüksün diye tuz oranı azaltılmaktadır.” “ Marketlerde satılmayıp, bozulan;  et, süt ürünleri tekrar işlenerek, raflara satışa sunulmaktadır!” Şerefsizliğin, adiliğin, hilenin 1,001 türlüsü yapılmaktadır. Bakanlığın tespitinde 15 binden fazla ürün yasalara zıt- ters üretilmektedir!

Her türlü pisliğin, zararın, ziyanın, kötülüğün, çirkinliğin altında rejimin pisliği vardır. Ülkemde ve dünyada işlenen olumsuzluklar yazmakla bitmez, tükenmez. Komünist terör ve bölücü terör, 1800 yılından beri milletimizi mahvetmektedir! Batıl emperyalist Batı dünyası; terörü, ırkçılığı, mezhepçiliği, cemaatleri, tarikatları, mezhepleri, sınıfları, ülke yönetimlerini birbirine karşı ve de ülkenin kendine karşı kullanmaktadır! Her farklılığı; vurucu, bozucu, yıkıcı, anarşi, şiddet, terör, yıkmak, bozmak, bölmek, çatışmak, savaşmak için kullanmaktadır. Oysa devletimiz; milletimizin %99’dan fazlasına örgün ve yaygın eğitim- öğretim vermektedir. Doğru, dürüst eğitim- öğretim verse, hiçbir vatandaşımızı; devletimize, milletimize, bağımsızlığımıza, bayrağımıza, vatan ve millet bütünlüğümüze, din- iman değerlerimize karşı kullanamaz.

                İslam; selam, selamet, esenlik, barış huzur, güven anlamına geldiği gibi İslam yaşandığında bu değerleri yaşatır.

                Müslüman, Hazreti Muhammed sav. Peygambere, vahiy ile gelen Kur’ân emir ve yasaklarını uygulayan insanlara; mümin, Müslim, Müslüman denir.

                Yüce Allah’ın gönderdiği, İslam dinini yaşayan birey, aile, toplum, devlet, insanlarda; huzur, mutluluk, barış, kolaylık, rahatlık, güvenlik, refah oluşur. Yaşamayanlara da, bugün ki, vahşet, dehşet, barbarlık, korkunç savaşlar, kazalar, belalar oluşmaktadır! Allah cc. İnsanların mümin ve Müslüman olmalarını istediği için peygamberler ve İlahi iletiler göndermiştir. “Allah cc. Nezdinde tek kabul gören din sadece İslam dinidir.” Diğerleri din değil; sapkın, batıl inanıştır. Bu batıl inanışların din diye anılması, anlatım gereğidir. Din olmakla ilgileri yoktur. “Barışı, huzuru, insanlığı, kardeşliği sadece İslam dini sağlar.” İyi niyette olmayanlar, mümin olmazlar.

                “Kur’ân, Allah’ın birliği, tekliği, varlığı, Esma’ül Hüsna kabulünü emreder. Allah cc. İnancı çok önemlidir.” Diğer inanışlarda; doğru, gerçekçi, hak, hakikat olan bir Allah cc. İnancı yoktur. Kur’ân’da Allah cc. Kendini tanıtmakta, anlatmaktadır. “Diğer inanışlarda ise insanlar, görmediği Allah’ı hiç olmadığı gibi anlatmaya çalışmaktadır.” İslam dininin iman şartlarını ve İslam şartlarını derinlemesine dosdoğru öğrenmeli. Allah’ın sonsuz bilgisinden yararlanmalı. Güzel ahlaklı, insaflı, vicdanlı, merhametli olmalı. İslam’ın emir ve yasaklarına eksiksiz uymalı. “Birey, aile, toplum, devlet düzenini İslam dinine göre düzenlemeli.” Sapık felsefi görüşlerle, batıl ve sapkın ideolojilerle hareket edip, yaşamamalı. “Herkesin hak- hukukuna mutlaka ama muhakkak saygılı olmalı. Saygılı olmayandan; mümin Müslüman değil zalim olur!”

                Müslüman, vatanına, milletine, ümmete, insanlığa, devlete, bayrağına, bağımsızlığına, özgürlüğüne saygılı olur. Saygılı olmayan, düşmanlık eden, bir numaralı hain, adi, alçak, kahpe, kalleş, nankör, sapkın olur. Bu tip kişiler tüm İslam ve insanlık değerlerine alabildiğine zarar, ziyan vermektedir. İki dünyalarını cehenneme çevirmektedirler.

                Müslüman, kendine, müminlere saygılı olduğu gibi mümin olmayanlara da saygılı olur. Mümin değiller diye hiçbir haksızlık, zalimlik, zulüm yapamaz. Kul hakkı herkes için geçerlidir. Kul hak, hukuku çiğnenemez. Hayvanların, bitkilerin, doğanın hak- hukuku da asla çiğnenemez. Mümin olmayanlar; zorla, baskıyla, şiddetle, dayatmayla, işkenceyle mümin, Müslim, Müslüman yapılamaz. “Zaten insanlar zorla mümin değil ancak münafık olur.” Müslüman, inanmayanların hiçbir şekilde kişiliğine, mabedine, evine, malına, mülküne, canına, nesline durduk yere savaş açamaz. “Kafirun süresinde buyrulduğu gibi; herkesin dini kendinedir.” Ancak Müslüman; eğitir, öğretir, sevdirir, güzel örnek olur. Tebliğ eder. Herkesin özgürlüğüne saygılı olma öğretilir.

                Enam süresi 108. Ayet: “ Allah’tan başkasına tapanlara hakaret etmeyin. Sonrada onlarda bilgisizlik yüzünden sınırı aşarak, Allah’a hakaret ederler! Böylece biz her ümmete kendiişlerini güzel gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.”

                “ Saygıdeğer okuyucularımın ve tüm Mümin, Müslim, Müslüman kardeşlerimin, Mübarek Kurban Bayramımızı en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Müminlere ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını, can- ı gönülden, içtenlikle Rabbimden diliyorum. Gazete Rize sosyal medya çalışanlarına, yazımı sizlere ulaştırdığı için şükranlarımı, dualarımı Rabbime ediyorum.”