İnsan yetiştirmeye; nereden, nasıl, niye, kimle, kaç yaşında, niçin, hangi yol ve yöntemlerle başlamalı, konusunda, geniş dini ve pedagojik bilgiyi, birikime, donanıma sahip olmalıyız. İşi hem dini hem de pozitif ilimle bilmeliyiz. İşi hem de pedagojik bilimle bilip, uygulamalı, gerçekleştirmeliyiz. Kimle başlamalı, sorusuna, önce şu yanıtı vermeliyiz: “Önce kendimizden başlamalıyız. Kendimizi en iyi, yetkin şekilde yetiştirmeden; çocuklarımızı, aile halkını, akraba, komşu, insanları yetiştirmemiz mümkün değildir. Önce kendimizi en iyi, yetkin, güzel şekilde yetiştirmeliyiz. Tüm kötülüklerden, çirkinliklerden, yanlışlardan, pisliklerden, zararlılardan, olumsuzluklardan önce biz arınmalıyız. Temizlenmeliyiz. Samimi, bilge, dindar, donanımlı; hak mümin hakiki Müslüman olmalıyız. Sadece bilmek yetmez. Bildiğimizi yaşam tarzı etmeliyiz. Bildiğimizi, hayatımıza uygulamalı, gerçekleştirmeliyiz.”

                Bizler, kendimiz, özümüz, İslam dini ilimleri, pozitif ilimleri, pedagojik ilimleri hakkıyla dosdoğru bilip, yaşam tarzı etmeliyiz. Örnek, numune, güzel, iyi, yararlı, dosdoğru, dürüst, olumlu, bilgeliğiyle yaşayan, samimi mümin ve Müslüman olmalıyız. “Başkalarına güzelliği anlatıp, kendimiz çirkinliği yapan, asla olmamalıyız.” Bugün, insanların çoğu bu şekildedir! Doğru olanları konuşurlar ama kendileri konuştuklarını, yazdıklarını yaşamazlar! Laf, lafazanlık çok! Şarlatanlık boyu aşmış! Ortada Rabbe ibadet, varlıklara iyilik, hizmet, yardım etmek yok! Haramlardan sakınmak, helal iş yapmak yok! Allah’ın emirlerini tutmak, yasakladıklarından sakınmak, yok!  İyiliği yayma, kötülükleri engelleme yok! Böyle mümin ve Müslüman olmaz.

                Bugün, eğitimciler, öğretmenler, imamlar, kültür insanları, yazanlar, çizenler, toplumla ilgilenenler, siyasetçiler hep konuşuyorlar! Hep yazıyorlar! Ama iş söylediklerini, yazdıklarını yapmaya gelince; ortada iş, görev, ödev yapan yok! Çünkü söylediklerine, yazdıklarına kendileri de içten, özden, samimice inanmamaktadırlar! Önce doğru, dürüst imanlı olmalı. İslam sahibi, hak- doğru mümin ve hakiki – gerçek Müslüman olmalı. Sonra kendimizi yetiştirmeye, pisliklerden, kötülüklerden, çirkinliklerden, zararlılardan, olumsuzluklardan arınmaya başlamalıyız.

                Kendimiz, her türlü olumsuzluklardan arındıktan, temizledikten sonra çocuk yapmaya karar vermeli. Temiz, arı duru, sade, kötülüklerden arınmış bir beden ile çocuk yapma girişimi olmalı. Anne karnına düşen çocuk, helalinden düşmeli. Helalinden beslenmeli. Haram besleme, yedirme, içirme yapmamalı. Anne karnında bebek varken, insan olumsuz düşünmemeli. Olumsuz konuşmamalı. Olumsuz işler yapmamalı. “Her işi, eylemi, davranışı, bilimsel ve dinsel yapmalı. Dinin ve bilimin dışına çıkıp; zalim, sapık, sapkın, yaramaz olmamalı.” Sağlık, tıp ilminden yararlanarak, çocuğu anne karnında ve dünyada büyütmeli. Müslüman, her zaman en ideal insandır. En ideal insan olabilmesi içinde; bilimi ve İslam dinini bilip, yaşaması gerekir. Öyle boş laflarla iş olmaz. “Eşeğin sırtındaki kitaplar, eşeğe yararlı olmaz.” Bu şekilde de olmamalı. İlim, irfan, medeniyet sahibi olmalı.

                Yeni doğan bir bebeğin önce sağ kulağına “ezan” okumalı. Sol kulağına “kamet” okumalı. Besmele ile başlayarak; “ Fatiha, Ayet- el Kürsü, üç İhlas Süresi, Felek, Nas süresini” okuduktan sonra eğer becerebiliyorsak; “Kalem Suresi’nin 51. Ve 52. Ayetlerini de” okumalı. Bunu her gün okuyabiliriz. Bebek; ezan, kamet, ayet duysun. Beynine, kalbine, ruhuna işlesin. Çocuk, konuşmaya, dili dönmeye başladığında, Kelime-i tevhit, Allah cc. Sözlerini söyletmeli. Dini deyim, terim, sözleri aslı ve Türkçe anlamı ile öğretmeli.

                Bebeğe, bu ayetleri okuduktan sonra; güzel, iyi, anlamı anlamlı, güzel bir ad- isim koymalı. Bu adı, her iki kulağına üçer defa söylemeli. Adının anlamı, Türkçe veya Arapça olabilir. Ama anlam- mana olarak; güzel, iyi olsun. Öyle taş, kaya, savaş, volkan, saldıray gibi olmasın! Ad çok önemlidir. Peygamberimiz; “çocuğa güzel ad koyunuz,” buyurmaktadır. Ad, çocuğun ahlakı yapısına, karakterine, huyuna olumlu veya olumsuz etki yapar! Çocuğa 7. Güne kadar güzel ad- isim vermeli.

                Çocuğa güzel bir ad vermek, dini öğretmek, ilim öğrenimi gördürmek, meslek ve sanat öğretmek, güzel ahlaklı bir insanla evlendirmek; anne ve babanın görevidir. Hayata hazırlamak, hayatta ezilmemesini sağlamak, ebeveynin görevidir. Öyle al 4 tane kadın, yap; 65- 75 tane çocuk! Akla ziyan! Akıllı insan bu kadar aptalca davranmamalı. Bu kadar görgüsüz, bilgisiz, ilkel, geri kafalı aptal olmamalı.

                Çocuğun adını koymaktan anne ve baba sorumludur. Çocuğa ad koyarken, olsun; kulağına dua, ayet okumak olsun, abdestli yapılmalı. Çocuğun ağzına tatlı bir bal sürmeli. İslam dinine, insanlığa, vatana, millete, devlete, bayrağa, ülkemize, müminlere hizmetkâr olması için dua edilir.  Böyle olacak şekilde, en ideal şekilde yetiştirilir. Kendine, anne ve babasına, ailesine hayırlı bir evlat olması için dua edilir. Hem sözlü hem de fiili dua edilir. Çocuk dualarla, iyiliklerle, güzelliklerle, din ile iman ile ilimle, sağlık bilgileri ile uzman görüşü alınarak yetiştirilir. Çocuk yetiştirme konusunda eğitim- öğretim alınır. Kitap ve dergiler okunur. Söyleşiler dinlenilir. Anne ve baba, eğitim- öğretim, ders alır. Almalıdır. Zira bu işler cahil- cühela olarak olmaz, yapılamaz. Cahil – cühelanın yaptığı, yapacağı hiçbir stratejik planlı, programlı, projeli, ilmi, verimli iş olmaz!

                Yeni doğan çocuk için bir “Akika” kurbanı kesilebilir. Bundan aile halkı ve insanlar yiyebilir. Başkalarının duası alınır. Çocuk için iyilik, hayır, yardım, sadaka verilebilir. Dua edilir. Sadece sözlü dua ile işler yolunda, hayırla gitmeyebilir. Fiili dua da etmeli. Yanı gereği ne ise o, fiilen- eylemli, davranış olarak yapılmalı. Öyle bazı din bilmezlerin dediği, yaptığı gibi; dua ede, zenginlik dile! Dua ede, sağlık iste! Bu yeterli değildir! Zengin olmak için helalinden gereği gibi çalışmalı. Sağlıklı olmak için; sağlık ve tıp ilmine göre yaşamalı. Gerektiğinde en iyi şekilde tedavi görmeli.

                Çocuğu en az mutlaka 6 ay anne sütü ile beslemeli. Bu süt vermeyi mümkünde iki yaşına kadar yapmak çok yararlıdır. Doktor önerilerine eksiksiz uymalı. Birden fazla doktor görüşü dinlenmeli. İnsanlar hata, yanlış yapabilir. Bunun için ortak doğru akıl kullanmalı.

                Çocuğa en güzel örnek bizler olmalıyız. Anne, baba, büyük kardeşler olmalı. Akraba, komşular en güzel örnek olmalı. Çocuğa kötü örnekler asla sunmamalı. Kötülükler, çirkinlikler, zararlılar övülmemeli. Gösterilmemeli. Beyne, kalbe, ruha etki ettirilmemeli. Anne, baba, öğretmenler, imamlar, akrabalar, komşular; çocuğa kötü örnek oluşturmamalı. Kötü, çirkin, zararlı görseller izletmemeli. Edepsizlikten, hayâsızlıktan, ahlaksızlıktan uzak tutmalı.

                Bebek, çocuk beyni, gözleri, kulakları, genleri; kaydedici, yazıcı, görsel çekici bir alet, makine, cihaz gibidir. Gördüğünü, beyine kaydeder. İşittiğini, beyne kaydeder. Anladığını, algıladığını hafızaya işler. Beyin en eski bilgiyi bile bellek altında saklar. Bunlar genlere işlenir. Gerektiğinde eyleme, davranışa dönüşür. Bunun için iyi sesler duymalı. Güzel davranışlar kaydetmeli. Güzel sözleri dinlemeli. Dili güzel kullananları dinlemeli.

                Bebek, çocuk, gençler bir temiz, sağlıklı tarla gibidir. Gül, çiçek, meyve, yemiş, tahıl, baklagiller ekersen; ektiğini alırsın. Diken tohumu ekersen, dikenlik bulursun! Bu bahçe bakım ister. Güzel, özenle ilgilenmek ister. Eğer ilgilenmezsen de, dikenlik olur! Bebekler, çocuklar, gençler hiç ihmal edilmeye, ilgisiz bırakmaya gelmez.

                Çocuklar sadece eğitimle, öğretimle, terbiye ile güzel ahlak, edep, ilimle güzelleşir. Helal lokma ve doğru fikir almakla iyileşir. Eğer bebek, çocuk, gençler; haram, günah lokma, yemek, giymek, içmekle karşılaşırsa; bu çocukları eğitim ve öğretimle iyileştirme yapmak, mümkün olmaz! Haram, günah genleri, DNA’yı bozar. Bozuk genleri manen iyileştirmek zor olur. Günümüzde tıbbı iyileştirmede pek başarı sağlanamamıştır! En doğrusu; en güzel yaratılan insanı bozmamaktır. Bozmadan, geliştirmektir.

                Rabbimiz olan Yüce Allah cc. Biz insanlara acıdığı için kitaplar, peygamberler gönderdi. Bu emir ve öğütlere uyduğumuzda, iki âlemde huzurlu, mutlu, rahat, kolay, kurtuluş içinde bir hayat geçireceğimizi bildirdi. İman etmeyen kavimlerin tümü helak oldular! İman etmeyen insanların tümü de helak oldu, olacaklar! Dikkat edelim! Öğütlere uyalım. Allah’ın emirlerini tutalım. Yasakladıklarından sakınalım. İyiliği çoğaltalım. Kötülükleri azaltıp, yok edelim. İki dünyamızı perişan, felaket, fecaat etmeyelim.

                Bizler, ebeveynler olarak; maddi, manevi anlamda; temiz, tertemiz olmalıyız. Biz, temiz olmazsak; çocuklarımız, neslimiz temiz olmaz! En asil, en esaslı, en özellikli, en nitelikli, onurlu, iyi, güzel, temiz, yararlı, olumlu, olgun insan olmalıyız. Bu sıfatlarda olmalıyız ki, neslimizde bu sıfatlarda olabilsin.

                Bizler, sözü, özü, kendimiz, sağlam mümin olmalıyız. Sözünün eri olmalıyız. Zalim Nemrut ve kâfir Firavun ve de halkı gibi putperest olursak, Allah cc. Korsun; belalar içinde kahroluruz! Sapıklara, sapkınlara zerre miktarı uymamalıyız. Allah’ı dinlemeli, Kur’ân’a uymalı. Peygamberine uymalı. 150 bin civarında olan örnek, seçkin sahabesini örnek almalı. Sahabeden sonra seçkin Tabiin’ den ve gerçek büyük İslam âlimlerinden yararlanmalı.

                Gerçek, dosdoğru, samimi, bilge, cömert, diğerkâm, sevilen, saygı gören, hak mümin hakiki Müslüman olmalıyız. Çocuklarımızı, neslimizi bu çerçevede yetiştirmeliyiz. İmanlı olup, imanlı olduğumuza şükretmeliyiz. İmanı korumak için İslam dinini eksiksiz yaşamalıyız. “Müminlerin, insanların, hayvanların kalbini asla kırmamalı, incitmemeliyiz.”

                Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Kalp kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür!”

                İyi olsun, kötü insan olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemeli. Allah’ı en çok inciten; küfürden sonra kalp kırmaktır. Çocuklarımızı, öğrencilerimizi, insanları bu şekilde yetiştirmeli. İnsanlara bu şekilde davranmalı. Müslüman, güzel ahlaklı olmalı. “Güzel ahlak; Allah’ın emirlerine uymakla, yasakladıklarından sakınmakla olmaktadır. Nimetlere şükretmeli, hamt etmeli. Belalara sabretmeli. Mutlaka sabırlı olmakla olur. İyilikleri artırmakla, kötülükleri azaltmakla olur.”

                “Müslüman; hasreti- özlemi çekilen insan demektir. Sevilen mümin olmayanın, imanı da tehlikededir.”

“ Müslüman, Allah’ın, insanların ve hayvanların sevdiği insandır.”

“ En değerli insan; Müslüman insandır.”

 Ahlaksız, edepsiz, hayâsız, haşin, gaddar, kötü, çirkinlik yapan, hayâsızlık eden, çatık kaşlı, öfkeli, hakaret eden, kötü ahlaklı olandan; isterse her anını ibadetle geçirsin; Allah cc. Ve insanlar nezdinde değeri yoktur! Mümin ve Müslümanların sıfatları bildirilmiştir. Açıktır, bellidir. Kesindir, şüphe götürmez.

                Bugün, pek çok Müslüman namaz kılmakta, oruç tutmakta, Allah’ı zikretmekte- anmaktadır. Ama hac yapamamaktadır. Zekât evrenleri çok azdır. Bunların tümünü yapanda vardır. Ama ahlak yoksunudur. Ahlak yoksunu olandan sevilen, sayılan, değerli olan, özlemi çekilen bir Müslüman olmaz. Allah cc. Ve insanlar katında değer taşımaz. Bu iş sadece Allah’a ibadetle olmamaktadır. Kullarınadır iyi, güzel, yararlı, doğru, dürüst, davranmalı. İyilik etmeli. Hizmet etmeli. İnfak etmeli. Gönüllerini kazanmalı.

                “Müslüman, güler yüzlü, tatlı dilli, iyi davranışlı, yararlı olan, iyilik eden, kötülük etmeyen, kötülükleri önlemeye çalışandır.” İyi, kötü kavramlarını İslam inancına göre değerlendirmeli. Kötü ahlaklı asla olmamalı. “Kötü ahlak, Müslüman sıfatı değildir.”

“İnternetten, Müslümanların, münafıkların, kâfirlerin, müşriklerin, zalimlerin sıfatlarını ayrı ayrı araştırıp, öğrenmeli. Hak ve hakikat olanda kalmalı.”

“Müslüman, doğru, dürüst, hak ve hakikat sahibi, güzel ahlaklı, edepli, hayâ sahibi, hakkaniyetli, adaletli, merhametli, şefkatli, müşfik olmalı. Nesline de bu güzelim değerleri öğretip, benimsetmeli. Kibirli, kıskanç, çekemeyen, öfkeli, şehvetine düşkün olmamalı. Alçak gönüllü, ağırbaşlı olmalı. Bilge olmalı. Bilgeliğiyle yaşayan olmalı. İyilikleri artırıp, çoğaltmalı. Kötülükleri azaltıp, yok etmeli. Allah’ın dediklerine eksiksiz uymalı.”

Müslüman olarak, dine- imana, ilme, irfana bağlı olmalı. Dindar bir gençlik, bilge bir gençlik, sanat ve meslek sahibi bir gençlik yetiştirmeli. Müslümanlar, dinlerine ne kadar önem ve değer vermişlerse, o kadar dünya işlerinde o kadar başarılı olmuşlar. Dinlerinden ayrıldıkça da bir ekmek, su bulamayacak kadar, insanlığın maskarası, zalimi, sefili olmuşlardır! Allah’ın dini olan İslam dini, Allah’ın ayetlerinden oluşmuştur. Dünya ilmi, pozitif ilmide yine Allah’ın ayetlerinden, yaratmasından oluşmuştur. Müslüman ilim deyince; din ilimleri, pozitif ilimler diye bir ayrım içinde olmaz, olmamalı. İkisini de birlikte öğrenmeli. Dini öğrenmeyen, pozitif ilmi hakkıyla doğru ve gerçek şekilde öğrenemez. Pozitif ilmi öğrenmeyende; dinden, imandan anlamaz. Anladığı eksik, hatalı, yanlış, ufuksuz, bilinçsiz, yetersiz olur. Bilgin, bilge olamaz. Konuştuğu, yazdığı, davranışları bozuk ve anormal olur!

Bizler, ecdadımız, atalarımız gibi yaşamak durumunda olmamayız. Çağa ayak uydurmalıyız. Peygamberimiz ve atalarımız develere, atlara binerdi. Elektrik, doğalgaz, uçak, gemi, tren, otomobil kullanmazdı. Ses sistemi kullanmazdı. Camileri, mescitler çalıdandı. Halıları yoktu. Kap- kacak, giyecek, ev araç – gereçleri yoktu. Bizde, İslam dinini yaşayacaksak, onlar gibi yaşamalıyız, diyemeyiz. O yaşayış şekli; şartlardan- koşullardan kaynaklanan bir yaşam tarzıydı. Dini, imanı, İslam’ı değildi. Bizler, aşırıya, geriye gitmeden; orta yollu, en doğru olanı, çağa uygun şekilde yapmalıyız. Lüks, konfor, şatafat, görkem, israflı bir hayat yaşamamalıyız. Bugün, ses cihazlarına karşı çıkanlardan tutunda, yemekten sonra yak bir sigara diyerek, ilmihal kitabı yazan, zavallı sapkınlar vardır! Adana’da 74 tane mezarlık taşını kıran; Selefi, Vahabi sapkın anlayış vardır! Cehaletin karanlık, bozuk cahilliği paçadan akıyor!

İmanın ve İslam’ın şartlarını anlarken, peygamberimiz gibi anlamalı. Onun gibi anlamayanlar, bugün; sapıklığa, sapkınlığa düşmüş; batta bazıları İslam dairesi dışına çıkmışlardır.

Biz, hangi iş ile hangi görev, ödev, sorumluk, yükümlükle; görevlendirilmişsek, o görevi hakkıyla yerine getirmeliyiz. Çocuklarımıza, gençlerimize, insanımıza bu şuuru- bilinci vermeliyiz. Ama her zaman yazdığım ve dediğim gibi önce bizler güzel örnek olmalıyız. Şarlatanlar gibi yapmayacağımızı, başkalarına söylememeliyiz.  

Bizler, dindar çocuk, gençlik, millet yetiştirmeliyiz. İlletli, zilletli, hastalıklı, bağımlılıkları olan, bozuk insan yetiştirmemeliyiz. Vatana, millete, devlete, bayrağa, insanlığa, hayvanlara, varlıklara iyilik eden, hizmet eden, insan yetiştirmeliyiz. Milli, manevi, dini, insani, evrensel, ilmi değerlere bağlı insanlar yetiştirmeliyiz.

Bugün, bu güzelim anlayış, kavratılmamış! Benimsetilmemiş! Özümsetilmemiş! Kazandırılmamış! İçselleştirilmemiş! Ruha işletilmemiş. Güzel örnek olunamamış!

“TBMM, Meclis Araştırma Komisyonu Raporunda, şu bilgilere, tespitlere yer verilmiş: “ Son 5 yılda başıboş hayvanlar yüzünden, 35 kişi yaşamını yitirmiş! Kuduz vakası 283 bini aşmış! 2002 yılında 110 bin olan kuduz riskli temas sayısı, 2018 yılında; 283,185’e yükseldi! Hayvanların bulaştırdığı hastalıklar yüzünden, 35 kişi hayatını kaybetti! Sokaklarda sahipsiz ve rehabilite edilmeyen, bir milyon sahipsiz hayvan var! Bir yılda 180 bin kişi, köpekler tarafından ısırılmaktadır! Yılda 100,335 hayvan yurdumuza kaçak olarak sokulurken, yakalandı! Köpek kaynaklı, 2,392 kişi hastalandı.”

Halkımıza bu kadar çok zarar- ziyan veren, sokak hayvanlarını kısırlaştırmadan, sokaklara bırakan, belediyeler ve hükümetimiz ne ölçüde görev yapmaktadır? Yol, cadde, sokak, altyapı, üstyapı, bina denetimini yeterince yapma! Hayvanlarla ilgili gerekeni yapma! Pekâlâ, belediyeler hangi görevi hakkıyla, layıkıyla, doğru, dürüst, düzgün yapmaktadır? Hükümetler bu sorunlara 100 yıldır neden, niçin bir çözüm bulmamıştır? İşte sorumsuz, ilgisiz, bilgisiz, vurdumduymaz; yetiştirilen çocuk, gençlik, insan, bu şekilde yarım yamalak, bozuk görev yapar! Yanı görevini yapmıyor!  

Pitbull, Dogo gibi saldırgan köpekler; sokaklarda, arazide geziyor! Çocuklar, insanlar; okula, evine, çarşıya çıkamıyor! Medya hala köpeklerin korunmasından söz ederken, insanların uğradığı zarardan, söz eden pek yok! “Herkes korunmalıdır. Birisi, hiç kimse başıboş bırakılmamalı.” Vatandaş artık yeter, diyor! Kendine sahip çıkılmasını; köpeğe, kediye, varlıklara sahip çıkılmasını istiyor.

“Ülkemizde 13 Mart 2020 gününden itibaren, bir yıldır, pandemi Kovid 19 salgını yüzünden okullarımız kapalıdır! Aralıklarla sadece anaokulu, ilkokul 1-2-3-4. Sınıflar ile 8. Ve 12. Sınıflar açılsa da, öğretim sürdürülememiştir! Zaten bu sınıflar, haftada 2 gün, yarım gün öğretim gördüler. Kısacası 2019 -2020 ve 2020 -2021 eğitim- öğretim yılı derslerle değerlendirilemedi! Diğer öğrencilerin bazıları internet üzerinden dersleri takıp etti. Bazı işyerleri de kapalı kaldı. Sokağa çıkma sınırlaması uygulandı. Bu kötü durum, halkımızın yeterince salgın hastalıktan korunma önlemlerine uyulmadığından, kaynaklandı. Devletimiz, 2021 yılı Mart ayına kadar, 55,5 milyar lira karşılıksız yardım yaptı. Hala karşılıksız yardım devam ediyor! 13 Mart 2020 gününden, 07.03.2021 gününe kadar 30 bin kişi salgın hastalıktan öldü! ABD’DE salgın hastalıktan ölü sayısı 500 bini geçti! Avrupa’da en çok pandemiden ölenler; İngiltere, İspanya, Fransa, Almanya, Brezilya, Hindistan, Rusya gibi ülkelerde oldu! Afrika ülkeler ise istatistik tutmaktan yoksundur! Her ülke hasta ve ölü sayısını gizliyor! Zira çok yaygın salgın olan ülkelerle;  kara, deniz, hava ulaşımı engelleniyor. Çin, Küba ve Kuzey Kore gibi komünist yönetimlerden; sağlıklı, doğru bilgi hiçbir konuda alınamamaktadır!”

“İlk kadın Başbakanımız ekonomist Prof. Dr. Tansu Çiller’i, televizyonda izledim. Gazetelerden takıp ettim. 1990’lı yıllarda dağlarımızda 80 bin PKK teröristinin bulunduğunu söylüyor! 28 Şubat 1997 post modern darbeyi anlatıyor. Batırılan 26 bankanın, içi boşaltılan 26 özel bankanın; devletimize 291 milyar lira yük getirdiğini anlatıyor. Bu, 291 milyar dolar, ülkemizin şimdi bile, 2,5 yıllık bütçesine denk bir paradır! Tüm askeri cunta darbelerinde; devletimiz ve milletimiz soyulup, talan edildi!”

“28 Şubat 1997 post modern darbesi ile Refah- Yol Hükümeti, beşli çete denilen şer güçler tarafından düşürüldü! Kurulan üçlü koalisyon hükümeti işbaşına getirildi. 18 Kasım 2002 yılına kadar bu kötülük yapan “üçlü ortak hükümet” devam etti. Milleti düşman olarak gören bu kirli, pisli, kötü, hain hükümet; dindarlara kan kusturdu! “Başörtülü öğrencileri okula sokmadı. Devlette memur olarak almadı. Bendeniz bile çok zarar gördüm. İlçe merkezindeki, okuldan, 13 km. uzaktaki, dağ köyüne görevlendirme yapıldım. Görev yaptığım tüm sivil toplum örgütler kapatıldı. Enflasyon %100’ü aştı! 21 Şubat 2001 günü %110 oranında parada değer düşürme yapıldı. Faizler %100 oldu. Devlet, zenginlere %7,500 faiz ile borçlandı. Merkez Bankası rezervi 27,5 milyar dolara düştü! İhracat 35 milyar doları aşamadı. İşyerleri ve fabrikalar kapatıldı. Hükümetin başını çeken DSP- Bülent Ecevit Partisi ile ANAP- A. Mesut Yılmaz, bu kötü yönetim yüzünden %1 oy bile alamadı. MHP- Devlet Bahçeli de %10 seçim barajının altında kaldı! Bu olayın üzerinden 20 yıl geçti. DSP ve ANAP denilen bu partiler, tarihin çöp sepetine atıldı.”

Her askeri cunta darbesi ile devlet talan edildi! Millet soyuldu. Milletimize işkence, zorbalık, insan hakları kısıtlaması yapıldı. Bugün, devletimiz normal yönetim ile yönetilmesine rağmen; soygun, talan, yağma devam etmektedir! Hükümet işin üstesinden gelememektedir! Çünkü devlet içindekiler, memurlar, amirler de soygun içindedir! Mafya, çete, şebeke, örgütler, belediyeler, siyasetçiler, aklınıza ne gelirse; devletimizi ve milletimizi haşat etmektedirler! Her gün bu haberleri gazete, televizyonlarda görüyoruz. Yakalanıyorlar. Ama doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak olmadığından, hak ettikleri cezayı almıyorlar ki; işin üstesinden gelinemiyor. Hırsızların, gaspçıların, yağmacıların, hilecilerin yaptıkları daha çok yanlarında dünyalık kâr olarak kalmaktadır!

Sadece yasa, kanun çıkarmakla sorunlar, problemler giderilemez! Yasadan, kanundan insan olan anlar! Hayvanlaşana, kanun- yasa anlatamazsın! Yasaya göre hareket ettiremezsin. Önce insan yetiştirmelisin. İlmin, İslam dininin, ahlakın, edebin, insanlığın tümü değerleri ile insan yetiştirmeli. Sapık felsefi görüşlerle, sapkın ideolojik anlayışla, insan yetiştirilmez. Yetiştirilmediği tüm dünyada görülmektedir. “Yanlış İslam anlayışı ile de insan yetiştirilemez. Bugün yanlış İslam anlayışıyla yetişen teröristler, sapkın felsefi ve ideolojik görüşlerle yetişen teröristlerle iş tutmakta, müttefik olmakta, ittifak etmekte, ortak; düşmanlık yapmaktadırlar.” Yanlıştan, İslam olmaz. Sapkınlıkla, Müslümanlık olmaz, olmamaktadır.”

Yeni bir sivil Anayasa yapılması gündemdedir. Anayasa yapılmadan önce tüm sorunlar, problemler, arızalar, eksiklikler, işlenen suçlar, haramlar belirlenip; önlenmesi için eğitim- öğretim, yasalar, Anayasaya konulmalı. Ona göre Anayasa, yasa, genelge, tüzük, yönerge yapılmalı. Eksikler giderilmeli. Açıklar kapatılmalı. Aksi halde bu şekilde devlet yönetimi; doğru- dürüst sürdürülemez. Merkezi yönetim ve Yerel yönetimler yeniden düzenlenmeli. Suç işleyenler, anarşistler, şiddetçiler, teröristler, hırsızlar; devlet yönetiminde yer almamalı. Bugün, dağda teröristlik yapanlar, milletvekili olmaktadır! Oysa bir yıl ceza alanlar, devlet memuru olamamaktadır. Bugün, PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C destekçileri milletvekili olmakta, siyasi parti kurmakta, sivil toplum örgütlerinde görev yapmaktadır! Yanlış, kötü, eksik bir uygulama vardır. Bu durum, 15 Temmuz 2016 Fetö darbe girişiminden önce daha kötü durumdaydı. Fetöcü darbe girişiminden sonra; düşman legal ve illegal örgütlerin etkinlikleri yasaklanarak, kapatıldı. Ama yeterli olmadı. “Eğitim- öğretim, kültürde köklü değişiklikler yapılmadı. İyileşme, düzelme, sağlıklı yapılanma sadece kanunla olmaz. Eğitim- öğretim, kültür, sanat, insan yetiştirmede de iyileşme yapılmalıdır.” Birey, aile, toplum, halk, millet; milli, manevi, dini, ilmi, insani, evrensel değerlerle yetiştirilmeli.

Türkiye ve Türk- Müslüman düşmanları, ülkemizi yıkmak, işgal etmek, yok etmek için her zaman çalıştı, çalışıyor, çalışacak! Onlar, ülkemize düşmanlık edecek hain bulamayacak şekilde, milletimiz yetiştirmeliyiz. Aksi halde onlarca düşmanlık edecek ülkeyi, bize düşmanlık etmekten alıkoyamayız. Onların inancı, niyeti, düşüncesi, eylemleri; bize düşmanlık üzerine kurgulanmıştır. Bu hep böyle olmuştur!

Biz, millet, devlet olarak; olgun, yetkin, milli, manevi, dini, insani değerlere sahip insan yetiştiremiyoruz. Başkalarının çok kolay şekilde değerlerimize düşmanlık edebilecek, insani değerlerden uzak, yaratık yetiştiriyoruz. Hem de bu kötü yetiştirme için milyarlarca para, emek harcıyoruz. Okullarımızda, 1 milyon 259 bin öğretmen, 200 bin kadar üniversitelerimizde akademisyen var! Kültür, sanat, meslek öğretiminde milyarlarca para harcıyoruz. Oluşan insan yapısı ile devlet ve millet olarak savaş veriyoruz!

Sinemaların filmlerini destekledik! Televizyon filmlerini destekledik! Halk ve devlet olarak destekliyoruz. Radyo, tiyatro, oyun, eğlenceleri destekliyoruz. Desteklediğimiz, her eğitim- öğretim, kültür, sanat etkinliklerinin; devletimize, milletimize, insanlığa zarardan başka verdiği hiçbir değer yok! İster devlet, ister özel radyo, televizyonlar, basın, yayın, sosyal medya olsun, sinema filimler, kültür etkinlikleri olsun; hepsi, milletimizi zehirlemektedir! Müslüman Türk milletinin yaşayışını bozmaktadır. Bunun için kadın, erkek cinayetleri işlenmektedir! Anarşi, şiddet, terör, hırsızlık, yolsuzluk, yağma, talan, suçlar işlenmektedir!

Bugün, 08 Mart Dünya Kadınlar Gününün; bilgiyle, bilinçle, doğru anlayışla değerlendirmesini diliyorum. Bu değerli günleri yılda bir gün değil, her gün anılmasını, kadın ve erkek; herkesin bilgilendirilip, bilinçlendirilmesini istiyorum. Kadın ve erkeklerin doğru, gerçek ilimle donatılmasını, olgun ve de yetkin duruma yükselmesini arz ediyorum. Şer odakların tuzağına düşülmemesi, tezgâhın farkına varılması, kötü niyetlilerden uzak kalınmasını istirham ediyorum. Kadınlar yanlışlarının kurbanı olmaktadır! Erkekler, yanlışa, hukuki yaklaşmasını bilmiyorlar. Sorunu şiddet, terör, dayak, öldürme, dövme, saldırma, yaralama, kavga ile halletmek istiyorlar! Bu yanlıştır! Sabretmeli. Bilgiyle, dosdoğru, ilmi, hukuksal davranmalı. Tuzağa düşmemeli. İnsanların paranoyak, saldırgan, manyak tipli olabileceklerini unutmamalı. Kadınlar, erkeklerle ailecek tanışmalı. Otel odalarında yalnız buluşmamalı. Aile içinde, eşler; şiddet içerikli kavga, dövüş, şiddet yaşamamalı. Sabretmeli. İyi, güzel anlayışla, doğru, dürüst davranmalı. Kadınlar, kocalarını aldatmamalı. Erkekler, eşlerini aldatmamalı. Mahremiyet mutlaka korunmalı. Sabırlı olmalı. İslam’ı hayat yaşamalı.

Kadınlar tüm dünyada ezilmektedir! Ama bu ezilmeleri kısman kendilerinden kaynaklanmaktadır. Erkeği, insani yetiştiren anne ve babalardır. Demek ki, iyi insan, güzel, doğru, dürüst, olgun, merhametli insan yetiştirememektedirler. İslam ahlak, edep, hayâ, dürüst, ilkeli, merhametli, terbiyeli insan yetiştirmenin cezası çok büyük olmaktadır!

Sadece ülkemizde kadınlar şiddete uğramamaktadır! Sadece ülkemizde her yıl 275 - 400 kadın öldürülmemektedir! Her ülkede, Batı toplumlarında durum çok daha vahim, içler acısıdır! İngiltere 67 milyon insan nüfusuna sahiptir. Ülkemizden 16 milyon daha az nüfusu vardır. İngiltere’de 2020 yılında 1 milyon 600 bin kadın, aile içi şiddet görmüş! 2009- 2018 yıllarında 1,425 kadın cinayete kurban gitmiş! En çok 20- 24 yaşlarındaki kadınlar şiddet görmüştür! Batı toplumlarında bu şiddet, Doğu toplumlarından çok daha fazladır!

Öyleyse, devlet, millet, kadın, erkek, aile olarak, bize düşen görev; ilim, bilim, İslam fazilet değerleri ile yüksek ahlaklı, edepli, hayâlı, terbiyeli, olgun insanlar yetiştirmektir. Kızların, ahlaksız erkeklerle ilişkiyi kesmesidir. Flört yapmamasıdır. Evlenmemesidir. Erkeklerinde düzgün kadınlarla evlenmesidir.

Ülkemizde suç işleyenlerin %35’i ilkokul mezunudur. İlkokul mezunlarından fazla yüksekokul mezunları suç işlemektedir! Demek ki, iyi insan yetiştirmemekteyiz! Cezasını da yetiştirmeyenler, çekmektedir! Sadece kadın cinayetleri gündemde tutulmaktadır. Kadınlardan 4 kat daha fazla erkekler adi cinayetle öldürülmektedir! Kısacası; bir insanlık sorunu vardır. Bir eğitim- öğretim, kültür, adalet, ahlak sorunu vardır. Olay, kapsamlı ele alınmalıdır. Olay; bir sapıklık, sapkınlık meselesidir. Ama sapkınlar bunu gündeme getirmemektedir. Bu akılsızlıkla, kafasızlıkla çok daha cinayet, katliamlar yapılır! Bir an önce sorun ve çözüm tespit edilmelidir. Dünyada, milyonlarca kişiyi katleden liderlerin peşinden hala milyarlarca insan; kör, sağır, dilsiz olarak gitmektedir!

Kadın, erkek diye; ayrımcı, ayırıcı, bölücü, farklı bir insan tipi yoktur. Kadın, insandır. Erkek, insanoğludur. Kadın ve erkek; bir elmanın iki yarısıdır. Kadın, erkek diye bir ayrım yapılamaz. Her ikisi de Allah kuludur. Kadın ve erkeklerin hukuku bellidir. İdeolojilerin kadını; meta, eşya yapması, kötülükte kullanması, doğru değildir. Batıl inanışların; kadına şeytan demesi, yanlıştır. Kadın, erkek arasında ayrım yapılamaz. Hukuk karşısında adaletle davranılmalıdır. İslam dini, insana değer vermiş. Kadının kötü durumunu iyileştirmiştir. Kadın, erkek; herkesin, iffet, namus, mahreme uygun hareket etmeli. Kadın, erkek; insan onuruna uygun davranmalı. Devlet; hak, hukuk adaletle, insanları korumalı. Kadın ve erkekten; iyi, güzel, ahlaklı, düzenli bir aile kurmalı. Aileler toplumu oluşturmalı. Toplum, devlet yapılmasını, İslam değerleri üzerinden yapmalı. İslam ile ilim, bilim, bilgi; ortak, eşgüdümlü işletilmeli. İyi bir nesil- kuşak yetiştirmeli.

Anneler, bir ebeveyn olarak, evlatlarını en güzel şekilde yetiştirmeli. Bugün, bazı ülkelerde kadınlar, kamu görevinin %50’sinden fazlasını yapmaktadırlar. Bizim ülkemizde bile “öğretmen” olarak olsun, üniversitelerde “araştırma görevlileri” olarak olsun; %50’den fazla bir oranda görev yapmaktadırlar. Ama yetiştirdikleri çocukları, gençleri, öğrencileri; insani değer yargılarına göre yetiştirmemenin cezasını hem kendileri, hem toplum, doğa, çevre, tüm varlıklar acı, elem olarak çekmektedir! Herkes, özüne, kendine, Rabbine gelmeli. Haddini ve sınırlarını bilip, yaşamalı. Sınırları, haddi aşmama öğrenilmeli ve öğretmeli.

Her zaman söylüyorum! Önce kendimizi iyiliğe, Hakk’a yönlendirmeliyiz. Hakka, hakikate yönelmeliyiz. İyi niyetle, güzel duygularla; hak, hakikat düşüncelerle olumlu davranmalıyız. Öyle kendimiz yalan, yanlış ve kötülükte olmayı tercih edip; insanlar iyi olsun, dileği, yerini bulmaz, bulmamaktadır!

Bozuk ideolojik görüşlere, sapkın felsefi düşüncelere, batıl inanışlara inandığımızda; niyetlerimiz kötü, duygularımız zararlı, düşüncelerimiz yanlış olur. Böylece kötü, çirkin, zararlı, ziyan veren, bozuk, olumsuz; hal, hareket, davranış, eylem sahibi oluruz. Kendimize hayrımız olmadığı gibi bizim dışımızdaki, varlıklara da her türlü zarar ve kötülüğü yaparız! Önce kendimiz, biz, bizler; hakka, hakikate, ilme, İlahi dine yönelmeliyiz. Başka kurtuluş yolunun olmadığınızı, aklımızdan asla çıkarmamalıyız. Bizden söylemesi!

Bu kötülüklerin, çirkinliklerin, yalan, yanlış, zarar- ziyanların hepsi, kötü devlet yönetiminin sonucudur. Bireyin, ailenin, toplumun bozulmasının sonucudur. Yanlış yasaların, uygulamaların sonucudur. Bu acıklı, kötü, çirkin durum; ülkemizde, 57 İslam ülkesinde, tüm dünya ülkelerinde üzgünüm ki, ne yazık ki, böyledir! Bütün bu yalanları, yanlışları, kötülükleri, çirkinlikleri, istenmeyen olayları; hak ve hakikatle, ilimle, bilimle, din- imanla değiştirmeli. Başka kurtuluş yolu yoktur. Bizde hakça, hakikatçe, hukukça düşündüğümüzde, böyle bir kanıya varıyoruz.