“ Müslümanlar, dünyanın en akıllı, zeki, iyi, güzel, doğru, dürüst, düzgün, gerçekçi, merhametli, şefkatli, güzel ahlâklı, müşfik, adil, yararlı, değerli ve eşitlikçi olgun insanlarıdır.  Böylede olmalıdır. Kur’ân ve sünnete uygun yaşayan müminler, bu ve benzeri binlerce güzel değere sahiptir. Değerlerini İslâm dininden ve ilmin fazilet değerlerinden alırlar. İlmi ve İslam’ı değer yargısı olmayanların, değerleri de olmamaktadır! Zarar, ziyan, kötülük, çirkinlik vermektedirler! Aldatıcı süslü sözcüklerle insanları aldatıp, tuzağa düşürmektedirler! İnsanların zayıf yanlarından girip, insani ele geçirip; kullanmaktadırlar! Bilgiyi, insanlığın, varlığın aleyhinde kullanmaktadırlar! İnsanlık ve varlık düşmanıdırlar.

Bunun için diyorum ki, akıllı, zeki, güzel ahlaklı, bilge Müslümanlar, diğer tüm insanlara danışmanlık, rehberlik- kılavuzluk, önderlik, liderlik yapmalıdır. Bunu bireysel, grupsal, eğitsel, öğrenimsel, mesleksel olarak yapmalı. Her bireye kişisel problem rehberliği yapmalı. Bunu öğrencilere, özel ve kamu görevlilerine, aile bireylerine yapmalı. Rehberlik; psikolojik danışma ve psikoterapidir.

İnsanlara psikolojik danışma ve rehberlikte yapmalı. Bunu teknik ve bilimsel yapmalı. Dini olarak yapmalı. Dini danışma ve psikolojik katkı sunmalı. İnsanlara doğru, gerçekçi, din ve ibadet, güzel ahlak, edep, adap, mükemmeliyet düşüncesi kazandırmalı. Doğru bilgilendirmeli. Uygulanabilir bilgi kazandırmalı. Doğru karar alma öğretilmeli. Çaresizliğin aşılması, moral değerler belletilmeli. Uyumsuzluk halinde uzlaşma benimsetilmeli.

Din, iman, güzel ahlâk, edep, adap, hayâ, adalet, eşitlik anlayışı, hak, hukuk, merhamet öğretilip, benimsetilmeli. Yaşam tarzı haline getirilmeli. Bilgi edinmesi öğretilmeli. Kendini en iyi şekilde yetiştirmesi benimsetilmeli. Doğru hüküm, karar vermesi sağlanmalı.

Bizler, kişiye, gruba, topluma, insanlığa rehberlik ve danışmanlık yapmalıyız. Dinden, imandan, ilmin gerçeklerinden uzak birey, grup, toplumlar, sapıtmışlar, sapkınlaşmışlar. Zalim olmuşlardır. Bunlar artık pis bataklıkta kurtuluş için çırpınmaktadır. Bunlara el uzatmak gerekir. Bunlar hak, hukuk, doğruluk, adalet, insanlık düşmanlıkları ile kalp ve beyinlerine kapkara perde çekmişler. Doğru ve gerçekleri görememektedirler. Bu karanlık perdeyi kaldırmalı. Kataraktları varsa iyileştirmeli. Kalp ve beyni temizlemeli. Bunu günümüz bilgi, iletişim, haberleşme, ulaşım araçları ile ders araç – gereçleri ile ümmet olarak yapabiliriz. Önce kendimiz güzel örnek, rol model olmalıyız. Bilge, olgun olmalıyız. İşimizi plân, program, projelerle en verimli, kaliteli, iyi şekilde yapmalıyız.

İyileştirici, yönlendirici, uzlaştırıcı, barış, sevgi, saygı gösterici duruma götürmeliyiz. Temel olarak sağlam temeller üzerinde durup, insanlara pedolojik anlamda yardımcı olmalıyız. Psikanatik teknikler, terapötik teknikler, dini teknikler uygulamalıyız. Din ve pozitif ilim olarak tüm bilgilerimizi insanlığın iyileşmesi yönünde kullanmalıyız. Zaten bizim görevimiz; iyileştirme, güzelleştirme, doğru, dürüst, düzgün insan oluşturmadır.

Allah cc, peygamber, İslam dini, gerçek ilim, bilgi, bilinç oluşturmalıyız. Derinden düşünmesini, tefekkür etmesini sağlamalıyız. Dua, ibadet, güzel ahlak, edep, hayâ, sevgi, saygı, hakka itaati öğretmeliyiz. Kitaplar okutmalı. Filimler izletmeli. Hikâyeleme ile kavratmaya çalışmalı. Kendini kontrol etme, denetleme becertilmeli.

Öğretici; öğretmeyi, eğitmeyi, anlamayı, anlatmayı, neyi nasıl öğreteceğini bilmeli. Bu işler öyle akla geldiği gibi yolsuz, yöntemsiz olmaz. Anlatma, öğretme tarzı pedagojik olmalı. Olaylar, olgular, bilgiler yaşa, anlama, algılama yetisine göre olmalı. Merdiven basamakları alttan yukarı sıra ile çıkılmalı. Basitten zora doğru gidilmeli. “Bilgiler muhakkak tekrar edilmeli. Tekrar edilmeyen bilgi unutulur. İnsan öğrendiklerinin ancak %10’unu aklında tutabilir.”

 İnsana sadece ailesi, öğretmen etkili olmaz. Çevrenin sosyal, kültürel etkileri de olur. İnsan temiz, dürüst çevrede yaşamalıdır. Pislikte temiz kalmak mümkün değildir. Gerekirse çevre değişikliği yapmalı. Sapkın, sapık, sapan çevrede birey ve aile olarak yaşamamalı.

Kişinin görüşlerini almalı. Yanlış varsa kanıtlamalı. İkna etmeli. İyi bir danışman, rehber, önder, lider olarak katkı sağlamalı. İyileştirici, yönlendirici, destekleyici kılavuzluk yapmalı. Uzlaşıcı, uyumlu insan tipi oluşturmaya çalışmalı. Rahatlatıcı duruma getirmeli. Duygusal dinamiklik kazandırmalı. Doğru anlamlandırmayı becertmeli. Kötülüğü önleyici, güzel düzenleyici duruma getirmeli.

                İnsan, iman ve İslam yaşantısını bilimsel ve ahlaksal yaşadıkça; huzurlu, mutlu olur. İman ve İslam yoksa gerçekçi hiçbir milli, manevi, dini değer sahibi olamaz. Vatan, millet, devlet, ümmet, bayrak, bağımsızlık değerlerine sahip olamaz. Bilakis düşmanlık ve hainlik yapar. Ülkemizde bu adi, kahpe, katil, hainleri görmekteyiz. Materyalistten, Müslüman ve Müslüman devlet dostu olmaz, olmadı, olmuyor. Ülkemize yakinen bakarsak, bu lanetlikleri görmemiz mümkün olur. İman ve İslam değerleri yaşam tarzı edilmeli. Ahlakı değerler yaşam biçimi yapılmalı.

Sosyal, kültürel yaşantıya, bilim ve İslam egemen olmalı. Kişisel, ailecek, toplumsal, devlet yönetimi olarak bu İlahi değerleri yaşamalı. Böylece insan onuru, güzelliği, edebi, adabı yaşanılır olmalı. Kişisel olarak; devletimize, milletimize, vatanımıza, ülkemize, memleketimize her ne bahasına olursa, olsun; sahip çıkmalıyız. Değerlerin temelinde birleşmeli, bir ve beraber olmalıyız. Alçak duruma düşüp, hainlik yapmamalıyız. Her sorunu devlet ve millet olarak çözmeliyiz. Uzman aklı ile çözüm yolunu ortak akılla bulmalıyız. İlke ve kurallara uyarak, davranmalıyız.

Kişisel ve toplumsal değerlerimize sahip çıkmalıyız. Olgun- erdemli davranmalıyız. Alçak, çukur, sapkın, hain duruma düşmemeliyiz. Yaşantımızı ilkeli ve değerler sistemi ile şekillendirmeli. Verimli, kaliteli davranmak için bilim ve din merkezli yaşamalıyız. Plânlı, düzenli, stratejik çalışmalarımız en kaliteli olmalı. Teknik beceriler kazanmalı. Kendimizi doğru tanımlamalı. Batıl, küfür, batıcı, sapkın tanımlamalar yapmamalıyız. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Tatil yapmamalı. Çalışmalarımızın şeklini değiştirip, dinlenmeli. Asla yan gelip, manda gibi öküz gibi yatmamalı.

İşi, görevi iyi yönetmeliyiz. Sorun çözmeyi ortak akıl ile birlikte ekip, takım halinde yapmalıyız. Sorunu olanları dinleyip, görüş almalıyız. Bireye, aileye, topluma istediği şekilde hizmet etmeliyiz. Önceliği onlar saptamalı. İlişki ve iletişimi doğru kurmalıyız. İyi bir öğretmen, iyi bir yönetici, iyi bir öğrenci olmalıyız. Sosyal iletişim, ilişki, diyalog çok güzel olmalı. Aileyi, çocukları çok güzel yetiştirmeli. Anlaşmazlıkları çözme becerisi kazanmalı, kazandırmalıyız. Sağlıklı ilişki, duygudaşlık, içtenlik, etkinlik, yapılandırma yapmalıyız.

Kendimizi ve başkalarını değiştirmeli, yenilemeli, inovasyon yapmalı. Stratejik plân, program, projelerle en kaliteli, verimli icatlar, keşifler yapmalı. Üretim yapmalı. Doğru algılama, yorumlama, değerlendirme yapabilmeliyiz. Kendimizi en iyi şekilde yetiştirerek, en verimli, stratejik, kalite yapmalıyız.”

Kaliteli yaşam, verimli hale getirilmeli. Ben, lise okurken, 1975 yılında, Türkiye’de ortalama yaşama süresi 53 yıl idi. 2020 yılında ülkemizde kadınların yaşam süresi 81,3 yıl, erkeklerin yaşama süresi 75,9 yıldır. Hala Afrika’da yaşam süresi 35 yıl olan ülkeler bulunmaktadır.

İnsanlara, dünya ve ahiret yaşantılarının iyi olması için iyilik yapınız. Allah cc. Bir iyiliğe 10 sevaptan, 700 sevaba kadar, hatta daha çok sevap vermektedir.

İslam dünyasının bilgili, bilinçli, teknik, teknolojik, dini ilerlemesini sağlayınız. Ümmetin birliğini, beraberliğini sağlamaya çalışınız. Şu anda bunlardan yoksun bir ümmet var. Zaten ümmet anlayışı, bilinci de yok! Acımız ortak, sevincimiz aynı, duamız, eylemlerimiz benzer olmalı.

Peygamberimiz buyuruyor: “Kişi sevdiği ile beraberdir.” “Kişi, kime benzerse ondandır.”

Dikkat etmeli! Kâfirlerle, müşriklerle, münafıklarla, zalimlerle, ateistler, vatan, millet, devlet düşmanları ile doğrudan veya dolaylı birlik ve beraberlik içinde asla olmamalı. Şu anda üzgünüm ki, ne yazık ki, ülkemin vatandaşlarının yarısı, bilerek ve bilmeyerek; vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, hak, hukuk, mümin, İslam düşmanlığı yapmaktadır! Bunu daha çok materyalistler ve doğru din bilgisi olmayanlar yapmaktadır! Bu hainlikler kusur değildir ki, örtelim. Açıktan, aşikâre yapılan milli, manevi, din, Müslüman düşmanlığıdır.

İnsan olarak; dilimizi, kalbimizi, beynimizi çok iyi kullanmalıyız. Bunları kötü, çirkin, zararlı, ziyan verecek şekilde kullanandan iyi insan olmaz. İyi olarak kullananda, iyi insan olur.

Gazilik ve şehitlik yüksek bir mertebe, makam, cennet yoluna girmedir. Dini ve milli değerlerimizi bir mümin olarak korumak, kollamak için gerektiğinde gazi, şehit olmalıyız. Değerlerimizi koruma azmi ile yaşamalıyız.

Dinsiz bir toplumda olsak, yaşasak bile, “Ashabı Kehf” gibi olmalıyız. Asla putperest, dinsiz, imansız, Allah, peygamber tanımaz olmamalıyız.

Bir eğitimci, öğretmen olarak, peygamberimiz gibi olmalıyız. Her konuda peygamberimizi kendimize örnek almalıyız. Barış, hoşgörü, adalet, doğruluk, dürüstlük, edep, güzel ahlak, insanlık değerlerini insanlara benimsetmeliyiz.

Mübarek gün ve geceleri çok iyi değerlendirmeliyiz. Her günü en güzel şekilde değerlendirip, ecir, sevap kazanmalıyız.

Müslüman hiçbir konuda, hiçbir alanda, iş de, yaşayışta “ifrat” ve “tefrit” içinde olmamalı.

 İfrat: “ Gereğinden fazla aşırı olma durumudur!

Tefrit: “ Yetersizlik, ihmalkârlık durumudur.

İtidal olma; bu ikisinin ortası olma durumudur. Ölçülü, dengeli, orta halli, dosdoğru olma durumudur.

Dünya sadece fikri, eylemsel, davranışsal, fikirsel sapıklık yaşamamaktadır. Cinsel sapıklıkta yaşamaktadır. Lût kavmi gibi LGBTİ+ sapkın durumda olmamalı. Destek vermemeli. Doğrudan ve dolaylı, hiçbir şekilde destek olmamalı. Günaha, harama hiçbir şekilde destek vermemeli. Destek verenlerde, yapanlar kadar günah alır!

Her türlü kumar, şans oyunları, rüşvet, faiz, tefecilik, sahtecilik, sahtekârlık, stokçuluk, hırsızlık, haksız kazanç sahibi olmamalı. “Bir gün gelecek; Süleyman’dan hakkını karınca mutlaka ama muhakkak alacaktır.” Bu unutulmamalı. Akıldan çıkarılmamalı.

“Meyve ağaçlarını sarınca, karınca!

Günah var mı, karıncayı kırınca?

Yarın Hakk divanına varınca,

Süleyman’dan hakkını alır karınca!”

Şunu asla unutmayınız. Bir günah, haram işleyenle, ona doğrudan veya dolaylı destek veren kişi aynı günahı- vebalı alır! Bunun için haram, günah işleyenlere; maddi, manevi, doğrudan veya dolaylı, hiçbir şekilde destek olmamalı. Bugün halkımızın yarısı sahteci, sahtekâr, hainlerin peşinden koyun gibi gitmektedir!

Gerçek bir olayı anlatalım: “  Yalova, Altınova, Hersek Mahallesi’nde 1987- 1995 yıllarında öğretmenlik ve müdür yetkili öğretmen görevi yapıyorum. Mümin Altınbaş amca beslediği koyunlarını, deniz kenarındaki iskeleye getirdi. Denizde yıkamak için getirdiğini öğrendim. Bu kadar çok koyunu nasıl yıkayacağını sordum.

-          “Birisini iskele başında denize atacağım. Diğerleri de onun ardından denize atlayacak. Denizden çıkana kadar yıkanacaklar, dedi.

-          Bir koyunu iskele başından denize attı. Diğerleri de peşinden denize atladı. Bir tanesi yönünü kaybetti. Kıyıya çıkacağına, denizin derinliğine doğru yüzmeye başladı. Bir genç yetişip, geri döndürdü. Bazılarını elleri ile ovalayarak, yıkamaya çalıştılar.”

-          Başka bir gerçek olay anlatalım. Bu da televizyon haberidir: “ Sığırlar otlakta yayılır, otluyor. Bir tanesi uçurumdan aşağı düşüyor. Otlakta olan diğer ineklerde kendilerini uçurumdan aşağı atıyor!”

-          “ Bu bazı büyük boy balıklar tarafından da sıkça yapılıyor! Balinalar hep birlikte kıyıya vurarak, intihar ediyor! Nedeni anlaşılamamış! Ama herhalde koyunca, sığırca, balık akılca bir davranıştır.”

Bu güzelim koyunlar, sığırlar, balıklar gibi olmamalı. Bir akılsızın ardından denize, uçuruma atlayıp; mundar olmamalı. Heder olmamalı.

-1984- 1987 yılları arasında Kahramanmaraş, Göksun, Çamlıkavak Mahallesi’nde öğretmenlik yapıyordum. Kışın günler kısa olması nedeniyle, İlçeye gittiğimizde, toplantımız oluyordu. Alışveriş etme, köye yaya gelme; derken, akşam karanlığına kalıyordum. Akşam karanlığında köye girdiğimde, köpekler saldırıya geçiyordu. Parkemi çıkarıp, karanlıkta sallıyordum. O esnada bizim kapıda baktığımız, yaşlı bir Kangal cinsi köpek vardı. O gelirdi. Diğer köpeklere engel olurdu. Beni koruyup, benimle okula gelirdi. O köpek yaşlı olduğu için sahibi bakmıyordu. Biz bakıyorduk.

- 1979- 1980 yılları arasında Siirt, Kozluk ilçesi, Kulludere Köyü İlkokulu’nda 3 öğretmen görev yapıyorduk. DDK, KAWA, KUK bölücü terör örgütleri bizi rahatsız ediyordu. Köylü, kendilerine hizmet ettiğimiz için bizleri koruyordu.

“Kandıra- Avdan Köyü,” “Rize İli, İyidere İlçesi, Kalecik Köyü,” “Karamürsel İlçesi; Atatürk, Akçat, Amiral İlkokulları,” “ Yalova- Altınova, Subaşı Kalıcı Konut İlkokulu derken, Karamürsel’de bir etüt merkezinde de öğretmenlik ve yöneticilik yaptım. Zamanı en iyi şekilde değerlendirdim.  Görevimi en ideal biçimde yaptım.  İnsanları, öğrencileri en ideal şekilde yetiştirme azmi, kararlılığı, tutarlılığı ile görevimi hakkıyla ve layıkıyla yapmaya çalıştım. İnsanlar bizden memnundu. İnşallah Allah cc. Memnun olur. Hoşnut kalır. Razı olur, diye dua ediyorum.