İnsanın, insanların, insanlığın, insaniyetin, insancıllığın en büyük düşmanı; kötü, sapık, sapkın, bayağı,  vahşi, ilkel yaratık olan insanlardır. Bu adileşen yaratıklar; insanlara ve diğer varlıklara, var oluşlarından beri çok büyük zararlar vermiştir. Hala zarar vermeyi sürdürmekte, sürdüreceklerdir de! İyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı, idealist insanlar; bu bayağılaşan insanlardan, kendilerini hiç kurtaramamıştır. Biz, Dünya Tarihi içinde; bu zalimlerin zulümlerinin çok az bir kısmını okuma fırsatı ve olanağı buluyoruz.

İnsanları katleden, öldüren, salgın hastalıklara uğratanlarda, bu adileşen varlıklardır. “Bu âlemin en tehlikeli yaratıkları; adileşen, bu insansı yaratıklardır.” Savaşlarla, çatışmalarla, terörle, hilelerle, çok kötü düşüncelerle, insanlığı; insanlık tarihi boyunca insanları ve diğer varlıkları perişan etmişlerdir! Biz Tarih derslerinde savaşları okurken, zalimlerin yaptığı her pisliği, çirkinliği, kötülüğü pek okumuyoruz. Bunları pek yazanda, anlatanda olmuyor.

Bu, bilimsel makalemde, kötü zalim insanların, başkalarına bilinçle, bilgiyle virüs, bakteri; mikrop bulaştırdığı çok olmuştur. Savaşlarda bile mancınıklarla düşman hattına “vebalı cesetler” atmışlar! Dünya nüfusunun yarsını bu salgın hastalıklarla yok etmişler!

Salgın hastalıklarla düşman gördüklerini yok etmişler, yenilgiye uğratmışlar. İstanbul’da 541 yılında çıkan salgın hastalıklarla kentin nüfusu yarıya düşmüştür.

 İslam orduları, salgın nedeni ile kuşatmayı bırakıp, geri çekildiği çok olmuştur.

Haçlılar, Filistin’i salgın hastalıklar nedeniyle seferden vazgeçmiştir.

Moğollar, Çin’den taşıdıkları, virüsü Avrupa’ya yaydı.

Napolyon, salgın hastalık nedeni ile Rus seferini yarıda kesmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman Han, oğlunu çiçek hastalığından kaybetti.

Tarih boyunca yangın, deprem, sel, kasırga, yanardağ, orman yangınları, şehir yangınları, beşeri ve doğal afetler, insanlara çok büyük zarar vermiştir.

“Bulaşıcı hastalıklar hem insanlara hem hayvanlara hem bitkilere çok büyük zarar vermiştir.  Bağışıklığı az olan toplumlara, salgın hastalıklar daha büyük zararlar vermektedir.”

Anadolu, dışa açık bir vatandır. Üç eski kıta arasında yer almış. Bunun için beş bin yıl içinde Anadolu topraklarında 30 taneden fazla medeniyet kurulmuş. Göç yolları daha çok Anadolu’dan geçmiştir. Bu da hastalıkları Anadolu’ya taşımıştır. “Anadolu, coğrafya yapısı nedeniyle diğer milletlerin hep kıskançlığına, emellerine uğramıştır.”

Ticari seferler, askeri seferler, göçler; salgın hastalıkları artırmıştır. Yaşam şeklinin de temiz, hijyen olmayışı, mikrobun yayılmasını artırmıştır. Bir insan ortalama 30 yılda nesil- kuşak çıkarır ama virüsler 30 dakikada çoğalır. Kıtaları aşar. Şekil değiştirir- mutasyona uğrar. Ama mikrobu taşıyan , pis, kirli insanın ta kendisidir.

Tarih boyunca veba (kara ölüm,) kolera, tifo, tifüs, çiçek, cüzam gibi yüzlerce salgın hastalık insanları perişan etti. “Veba salgın hastalığı savaşlarda düşmanları yok etmek için kullanılmış. Bunun içinde 1347 yılından 1900 yılına kadar, 550 yıl;  100 milyon insanın ölmesine neden olmuştur.”

Veba hastalığı – Kara ölüm, Avrupa’nın sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel bünyesini değiştirdi. “Hastalıklara bakanlar, yardım edenler, daha çok din adamıydı. Din adamları virüs kaparak öldü. Din adamları, hastalığı önleyemedi diye, din adamlarına olan güven azaldı.” Hazcılık başladı! Bazı sapkın sapıklar gününü gün etmeye çalıştı. Yahudiler günah keçisi ilan edildi. Yahudilere zulümler başlatıldı. Veba hastalığı çok kısa sürede insanları öldürdü!

Veba salgın hastalığı 14.Yüzyılda Avrupa’yı kasıp, kavurdu. Avrupa’nın üçte bir nüfusunu yok etti!

Moğollar, 1347 de Kırım’da Kefe kalesini, veba salgını yayarak, aldı.

Veba’da Çin’de başlamış. Çin’in beslenme alışkanlığından, yaşam şeklinden kaynaklanan pek çok virüs salgını oluşmuştur. Hıristiyanların, domuz yemesi, temizliğe dikkat etmemesi; salgın hastalıkları yaymaktadır.

Çinlilerin ve de Budistlerin her canlıyı yemesi de salgın hastalıkların doğmasına neden olmaktadır. Budist olanların büyük çoğunluğu; dinsiz, imansız, komünist anlayıştadır. Helal, haram, günah anlayışları yoktur.

Vebanın, Çin’den çıkıp, Avrupa’ya yayıldığı söylenmektedir. Daha çok yaban hayvanlarından, özellikle yarasadan, fareden bulaşmaktadır. Yarasa diğer hayvanlara da hastalığı bulaştırmaktadır. Hayvanlar arası virüs hastalık bulaşmaktadır. Hayvanlardan da insanlara bulaşmaktadır.

10 yıl önce Batı Afrika’da “Ebola salgın hastalığı” yayılmıştı. Ebola virüsü, Yarasa’dan maymunlara, maymunlardan insanlara bulaşmıştı.

Afrika’nın pagan inanışında olanlarda, Çinliler gibi her şeyi yemektedir. Çin, Güney Asya, Papua Yeni Gine’de aynı durumdadır. Hıristiyanlar, pagan inanışında olanlar gibi her şeyi yememektedir. Ama domuzdan da pek çok hastalığı kapmaktadırlar!

İstanbul’u fethetmeye çalışan, İslam orduları ve Eyüp Sultan Hazretleri,  Kolera salgınından vefat etmiştir.

1331 yılında İznik’in fethi, şehirde çıkan veba salgını nedeni ile kolay alınmıştır.

Napolyon’un 1812 yılında Rus seferindeki, soğuk ve kıtlık kadar, tifüs ve kolera salgını mahvetmiştir.

Kırım harbinde, 1854- 1856, Fransız askerlerin 20 bin kişisi muharebede, 50 bin kişisi hastalıktan öldü. İngilizlerin askerlerinden 5 bin tanesi muharebede, 17 bin askeri salgın hastalıklardan öldü. Fransız ve İngiliz komutanları da salgın hastalıktan öldü. 38 bin Rus askeri muharebede, 37 bin kişisi hastalıktan öldü.

Amerikan iç savaşında ( 1861- 1865) kuzeylilerin 220 bin kişisi tifo, dizanteri, verem gibi hastalıklardan öldü. Hastalıklardan ölenler, savaşarak ölenlerden bir misli daha fazla oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nda bilhassa Türk ordusu tifo, tifüs, kolera, sıtma gibi hastalıklardan öldü.

1914- 1918 yıllarında yapılan, 1. Dünya Savaşı’nda ölenlerden, daha fazla; 1918-1920 yıllarında çıkan İspanyol virüsü yüzünden öldü. 50 milyon kadar öldüğü ifade edilmektedir.

1939- 1945 yıllarında çıkan İkinci Dünya Savaşı’nda ölenlerden, daha çok, savaş sonrası oluşan salgın hastalıklarda öldü. Ama bunların hesabı hiç yapılmadı. İnsan değer vermeyen; vahşi, barbar, katliamcı anlayış, bunları hesap etmez.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kitle imha silahları üretilmeye başlandı. Konveksiyon silahla öldürme yetmiyormuş gibi birde, kimyasal, biyolojik bombalar, silahlar üretilmektedir. Savaşta bunları kullanmak yasakmış! Yasak olan üretilir mi? Suriye’de devlet; kendi halkına onlarca kez kimyasal silah kullandı, kullanmaktadır! 24 milyon olan Suriye halkının bir milyon akdarı öldürüldü! On bir milyon kişisi ülkesini terk etti! Savaş 2011 yılından beri, bugün de, 2020 yılında da sürdürülmektedir.

Dün vebalı cesetler düşman hatlarına mancınıkla atılıyordu. Bugün füzelerle, bombalarla atılmaktadır! Sapkın zalim sapıklar her pisliği yapar. İnsanlıkları yok olmuş. Sadece insan görünümdedirler.

Salgın hastalıklar her dönemde hep dünya üzerinde var olmuştur. Günümüzde bile 8 - 10 yılda bir, bir salgın hastalık türemektedir. 2020 yılında Çin’de Korona virüsü tüm dünyaya yayılmayı sürdürüyor. 10 yıl önce yine Çin’den “Sars salgın hastalığı” yayılmıştı. Ebola ve AIDS (HIV)Afrika’da yayılırken, Arap ülkelerinde “Mers” salgın hastalığı yayıldı. İnsanlar artık mikrop olduğundan, mikropları her tarafa yaymaktadır. Temiz, sağlığa uygun, hijyen yaşama alışkanlığı, kültürü, inancı edinilmemiş. Çok kötü, pis, kirli, sağlıksız bir yaşantı kültürü vardır. Öyle anlatmakla, açıklamakla değiştirmek mümkün değildir. Temizlik konusunda, öğretmenlik yaptığım yerlerde pek etkili bile olamadım. “Medeni bir toplumda doğup, gelişmek kolaydır. İlkel bir toplumda, medeniyet tohumu yeşertmek çok zordur. Bunu sadece öğretmen yapamaz. Devlet, toplum politikası olmalı.”

Avrupa, sömürge ülkelerden gelen, insanlar ve mallar, eşyalar yüzünden, Avrupa’da salgın hastalıklara uğradı. Zaten kendileri de sömürge ülkeleri; Asya, Afrika, Latin Amerika gibi pis, sağlıksız yaşıyordu.

İtalya’da 1629 yılında salgın hastalıklar oldu.

Londra’da 1665 de salgın hastalıklar oldu.

Viyana’da 1679 yılında salgın hastalıklar oldu.

Marsilya’da 1720’de salgın hastalıklar oldu.

Moskova’da 1771 yılında görülen salgın hastalıklar büyük ölümlere neden oldu.

“19. yüzyılda iki milyon insanın ölümüne kolera salgın hastalığı neden oldu. Beslenme bozukluğu, alkol, sigara, sağlıksız beslenme, kirli su içmeden kaynaklı bir hastalıktır.” Alkol, sigara, uyuşturucu kullananların, bağışıklık sistemi azalır. Daha çabuk ve kolay hastalığa tutulur. Türkiye hastanelerinde bile kolera hastalığına dikkat çekici, aydınlatıcı afişler olduğunu anımsıyorum.

Hastalıklarla, savaşlarla milyarlarca insan yok oldu! Bunun sebebi; sadist, sapık, sapkın, bencil, hodkâm, insanlıktan uzak, düşünce ve fikir hastası mahlûklar- yaratıklardır. İnternete şu soruyu sorun ve yanıtını alınız: “ Dünyanın en zalim, katil, katliamcı kişileri kimlerdir?” Alacağınız cevabı iyi analiz yapınız. Bu zalim kişilerin peşlerine düşenleri, kölelerini de iyi değerlendirmeden geçiriniz. Bu insan kılıklılar; virüslerin, bakterilerin, mikropların üreticileri ve yayıcılardır. Bunlardan değil insanlık, hiçbir varlık yarar- fayda görmemiştir.

Rus gribi 1889 da bir milyon insanın ölümüne neden oldu.

Çin Vebası 1894- 1903 yılında 10 milyon insanın ölümüne neden oldu.

İspanyol gribi 1918- 1920 yılında 50 milyon insanın ölümüne sebep oldu.

Asya gribi 1957 yılında 2 milyon insanın ölümüne sebep oldu.

AIDS, 1960 yılında 40 milyon,  Domuz gribi 2009 da 248 bin can aldı!

2010 yılında Sars ve Ebola salgın hastalığı da birkaç bin kişinin ölümüne neden oldu.

“Eğer 1918- 1920 yıllarında İspanyol gribi çıkmasa idi, 1. Dünya savaşı bitmeyebilirdi.”

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan salgın hastalıklardan ölenlerin sayısını bilmiyorum. Ama her küresel savaş; yokluk, kıtlık, hastalık, yıkımdır.

Kanuni Sultan Süleyman Han’ın oğlu Mehmet 1543 yılında Çiçek hastalığından öldü!

İstanbul’da 1592 Veba salgınında günde 350 kişi ölüyordu. İşyerleri kapanmış. Halk dağlara kaçmış. Padişahlar sarayı terk etmişti. Mahkûmlar serbest bırakılmıştı. Sadrazam Hersek zade Ahmet Paşa ( 1459- 1517), Halep Valisi Hızır Paşa ve 16 sultan Veba hastalığından öldü.

Sadrazam Hersek zade Ahmet Paşa’nın, Keşan’da yaptırdığı camii hala ayaktadır. Ziyaret etmeye değer haldedir.

Hersek zade Ahmet Paşa’nın 1508 yılında yaptırdığı bir camiside, Yalova İli Altınova İlçesi’nde bulunmaktadır. Ben, bu caminin olduğu yerleşkede 8 yıl öğretmenlik ve okul müdürlüğü yaptım. Camiye ve cemaatine hizmette bulundum. Bazen namaz kıldım, kıldırdım. Bazen okuldaki öğrencilerime, yaz tatilinde din dersi verdim. Hersek zade Ahmet Paşa’nın türbesi bu caminin avlusundadır. Onunda bakımını yaptım. Camiyi ve türbeyi ziyaret etmenizde yarar vardır.

1429 -1596 yıllarında Bursa, Veba salgınında; Emir Sultan, Molla Fenari, İvaz Paşa ve 3 şehzade vefat etti.

Suriye’de 639 yılında Amvas Vebası’ndan 30 kişi vefat etti. O dönemin yöneticiler, halkı kentlerden alıp, dağlara yerleştirdi.

Basra’da 688 yılında çıkan Carif Vebası’nın 3 günde 70 bin kişiyi öldürdü!

1057 yılında Maveraünnehir’de yüz binlerce kişi Veba salgınından öldü!

Avrupa ve Çin’de çıkan sarı (salgın ) hastalıklar, İslam dünyasını da çok kötü şekilde olumsuz etkiledi. Salgın hastalıklar daha çok Avrupa, Uzakdoğu, Afrika kaynaklıdır. ( Bu yazımda, Profesör Dr. Buğra Ekinci’nin yazısından yararlandım)

İnsanlar, dünyayı, uzayı çok akılsızca, çok kötü şekilde kirletmektedir! İyi, kötü, güzel, çirkin, temiz, kirli ve pisli demeden; haram, mekruh bakmadan, hayvancasına beslenmektedir. İnsan doğası – yaratılışı bu pisliği kaldırmamaktadır. İnsan, akbaba değildir. Allah cc: “ Temiz şeylerden yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz, buyurmaktadır.

İnsan, 8.000 çeşit hastalığa yakalanabilir, özelliktedir. Buna rağmen Çin ve Çin gibi putperest, komünist, akılsız kafalılar; davar, mal, kümes hayvanlarından protein ihtiyaçlarını karşılamayı düşüneceğine, 1,900 çeşit böceğin çok proteinli olduğunu, yenilebileceğini açıklıyor. Bunların üretimini yapmayı düşündüklerini bildiriyorlar. “Bozuk inanışları ve ateizm düşünceleri, doğru düşünüp, doğru, yararlı işler yapmalarını engelliyor. “Bu bozuk düşünceliler; tarım, hayvancılık yapmasını da pek beceremiyorlar.” “ Son yıllardaki sanayileşmede, kendilerinden kaynaklanmadı. Kapitalistler, aç olan bu toplumları köle gibi kullanmak için üretim tesislerini, Çin ve benzeri ülkelere taşıdılar.”

Faslı bir Müslüman gezgin olan İbn-i Batuta ( 1304- 1369) Tanca’da doğdu. Afrika, Ortadoğu, Uzakdoğu, Anadolu, Kırım gibi pek çok yeri gezip, yazdı, yayınladı. Hac görevini yaptı. “Çin’e gitti. En vahşi, tehlikeli toplum olarak Çin halkını yazdı.” “ Afrika yamyamlarını da yazdı. Bu yamyamlarda insan eti yiyor ama beyaz tenlileri kelek diye yemiyorlar, dedi.”

İnsanın, düşünce ve fikirleri, inanışları değişmeyince; eylem, hareket ve davranışlarda değişmemektedir. Bu ülkelerin, ülkemizde ve dünyada özlemcileri, takipçileri hala vardır. “Mankutlar köle zihniyetlidir. Mankut kavramı da Çin kaynaklıdır.”

Akıllı, zeki, öngörülü, ilimle, bilimle, İslam dini ile düşünerek, yaşamalı. Batıl, sapkın saplantıya düşmemeli. Düşersek de, bir an önce tövbe edip, hidayete ermeli. Allah’ın dini ve ilmi merkezli, hakça, hakikatçe yaşamalı.