İSLAM İNANCI, İBADETİ, AHLAKI, MUAMELATI, MERHAMETİ TAŞIMALI

Kâinatta her varlık belli bir amaca yönelik yaratılmıştır.

Abone Ol

Varlıklar içerisinde akıl ve iradesiyle seçkin bir yere sahip olan insan da yüce bir gaye için dünyaya gönderilmiştir. Cenabi Hak, bu hususu, “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”[i] Ayet-i kerimesiyle bizlere haber vermiştir.

İbadet, samimi bir niyetle İslâm’ın emir ve yasaklarını gözetmektir. Yüce Rabbimizin verdiği sayısız nimetlere şükretmektir. İbadet, imanın hayata yansımış halidir. İnsanı kötülüklerden koruyan bir kalkan, huzura ve mutluluğa ulaştıran bir kılavuzdur.

İbadetler sadece kişiye değil, bütün bir topluma iyilik ve hayır getirir. Evet, namaz kişiyi; hayâsızlıktan, günahlardan ve yanlışlardan korur. Bununla birlikte mümin, namaz kıldığı halde Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnemeye; ailesine, komşusuna ve diğer insanlara eziyet etmeye devam ediyorsa, kıldığı namazları gözden geçirmelidir.

Zekât, insana paylaşmayı, ihtiyaç sahiplerine destek olmayı, cimrilik ve tembellikten arınmayı hatırlatır. Müslüman; bencillik, cimrilik, hırs, haset, israf, faiz, gurur ve kibirden uzaklaşmadığı müddetçe, zekâtın gerçek mahiyetini kavrayamamış demektir.

Hac, insanların Allah katında bir tarağın dişleri gibi denk olduğunu, tevhit ve vahdeti, marifet ve hikmeti, mahşeri ve hesabı hatırlatıyorsa, amaç hâsıl olmuştur.

Oruç, insana takvayı ve sabrı öğretir. Şayet mümin; yalan söylemeyi, gıybet ve dedikoduyu, kul ve kamu hakkı yemeyi sürdürüyorsa hadis-i şerifte işaret edildiği üzere oruçtan kendisine sadece açlık ve susuzluk kalmıştır.

İbadetler sadece belli bir zaman ve belli bir mekânla sınırlı değildir. Aramızda sevgi, saygı, şefkat ve merhameti yaymamız, iyiliği yeryüzünde egemen kılmak için gayret göstermemiz de bir ibadettir.

Aile bireylerine karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz, onlara şefkat ve merhametle davranmamız, yetim ve muhtaçları sevindirmemiz de bir ibadettir.

Rızkımızı helalinden kazanıp, helal yollarda harcamamız da bir ibadettir. Çalışmamız ve üretmemiz; vatanımıza, milletimize ve tüm insanlara faydalı olmamız da bir ibadettir. Yeri geldiğinde insanlara eziyet veren küçücük bir engeli yoldan kaldırmamız dahi ibadettir.

Müslüman için ibadetin olmadığı bir hayat düşünülemez. “Kulluğunuz ve niyazınız olmasa, Allah size ne diye değer versin!” buyuran Yüce Rabbimize ibadet etmek, O’nun rızasını kazanmak, sevgisine nail olmak bizler için kazançların en büyüğüdür.

Resulü Ekrem (sas)’in “…Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır” hadis-i şerifi gereğince, ömür sermayemizi ibadetlerle ve salih amellerle değerli kılmak, karşılığında da ahiret yurdunu elde etmek, ne kıymetli bir kazançtır.

Çocuklarımıza güler yüz ve tatlı dille ibadet alışkanlığı kazandırmak, onlara bırakabileceğimiz en değerli mirastır.

Sevgili Peygamberimiz (sas)’in şu duasıyla bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et!”

İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Her türlü saygıya layıktır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı ayırt edilmeksizin, her insanın canı mukaddestir. Dolayısıyla kimden gelirse gelsin, kim maruz kalırsa kalsın ve gerekçesi ne olursa olsun, şiddetin hiçbir çeşidi kabul edilemez. İster ailede, ister sosyal hayatta, isterse dijital mecralarda söz, tutum ve davranışlarla hiç kimseye zarar verilemez. Kimsenin şeref ve haysiyetine dil uzatılamaz.

Peygamber Efendimiz (sas), Müslümanı şöyle tarif etmektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişidir.”

Şiddetin sıradan bir hal aldığı, akran zorbalığının her geçen gün yaygınlaştığı, insanların birbirleriyle kavgalarını sosyal medyada paylaşmayı marifet saydığı; sokakta, toplu taşımada ve trafikte mal ve can emniyetinin hiçe sayıldığı bir dönemden geçmekteyiz.

Alkol, kumar ve uyuşturucu madde gibi bağımlılıklar, kötülüklere sevk eden dijital oyunlar, yanlış örneklerle kirlenen ekranlar maalesef şiddetin günden güne yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Oysa şiddet hiçbir sorunu çözemez. Aksine sevgiyi bitirir, insanı yalnızlaştırır, toplumu çürütür.

Nitekim ümmeti olmakla şeref duyduğumuz, Sevgili Peygamberimiz (sas)’in hayatında şiddetin izine dahi şahit olunmamıştır.

O, Kıyamet gününde azabın şiddetlisini görecek olanlar, dünyadayken insanlara şiddet gösterenlerdir.” buyurarak şiddetin ve zulmün asla karşılıksız kalmayacağını haber vermiştir.

Şiddetin çaresi merhamet eğitimidir.

Allah’ın bizlere emaneti olan çocuklar; inancı, iyiliği, merhameti, sevgi ve saygıyı ilk olarak ailesinden öğrenir. Bu münasebetle “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et…” ayet-i kerimesini rehber edinen, her anne baba; çocuklarının yüreklerine dokunmalı, başlarını okşamalı, onları Allah’a iyi bir kul, çevrelerine faydalı bir insan olarak yetiştirmeye gayret göstermelidir.

Bir çocuk için, ilim ve hikmet yolculuğundaki en önemli kişilerden biri de öğretmenlerdir.

Peygamber Efendimiz (sas), eğitim ve öğretim gibi kutsal bir vazifeyi yürütenlere; “İlim öğreten kimseye, öğrettiği ilimle amel edenlerin kazandıkları kadar ecir verilir…” müjdesini vermektedir.

Zira öğrencilerine ahlak ve edebiyle, şefkat ve merhametiyle rol model olan her bir öğretmen toplumda fazilet ve erdemin teminatıdır.

Şiddetin gölgesini hayatımızdan uzaklaştırmak için; gönüllerimize muhabbeti, evlerimize ve okullarımıza merhameti hâkim kılalım. Kalbimize düşen öfke kıvılcımlarını rahmet yağmurlarıyla söndürelim. Evlatlarımızın yüreğine sevgi, saygı, anlayış ve paylaşmanın tohumlarını serpiştirelim. Unutmayalım ki, bir çocuğun zihnine işlenen güzel bir söz, gönlüne yerleştirilen merhamet ve muhabbet yarının huzur dolu dünyasına dikilmiş bir fidan olacaktır.

Bu vesileyle merhamet eğitiminde bizlere rehberlik eden anne ve babamızı, öğretmenlerimizi, hocalarımızı ve Kur’an muallimlerimizi hayırla yâd ediyoruz.

Allah Resulü (sas)’in şu uyarısıyla bitirmek istiyorum: İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” T. C. Diyanet hutbelerinden yararlanılmıştır.


[i] Kıyâmet, 75/36.