İran şahı, tıp ilminde şöhret olmuş bir hekimi, Müslümanlar’ a hizmet etmesi için Allah’ın Elçisi’ne göndermişti.

Birkaç yıl Arabistan’da kaldı hekim. Bu süre içerisinde kimse başvurmadı ona.

Bir gün Nebi’nin huzuruna gelerek yakındı; ‘’Beni arkadaşlarınızın tedavi hizmetleri için göndermişlerdi. Kaç yıldır çalan yok. Kimse gelip ‘’benim şöyle bir rahatsızlığım var,’’ demiyor, muayene ve tedavi için başvurmuyor.’’

‘’Onlar ‘’dedi Allah’ın Elçisi, ‘’iyice acıkmadan yemezler, yemekten de doymadan el çekerler.’’

Hekim, ‘’İşte!’’ diye bağırdı, ‘’sağlığın sırrı.’’

Akıllı kişi gerektiğinde konuşur. Acıkmadan sofraya oturmaz.

Yemek şükür içindir…

Adamın biri sık sık günah işler, tövbe eder, yeniden işler, tövbesini bozardı. Bir Allah Dostu, ‘’Çok yiyip içtiğin anlaşılıyor’’ dedi, ‘’nefsini böyle beslersen tövbe zincirini sık sık kırar.’’ Erdeşir Babekan’la ilgili bir kitapta, bir Arap hekimle arasında şöyle konuştuğu yazılır;

Babekan: ‘’Günde ne kadar yiyecek yeterlidir insana?’’

Hekim: ‘’Yaklaşık bir kilo.’’

Babekan: ‘’ Ne kadar kaloriye denk düşer bu?’’

Hekim: ‘’İnsan sırtında taşıyacak kadar.’’

Babekan: ‘’Fazla olursa?’’

Hekim: ‘’Sen onu sırtında taşımak zorunda kalırsın.’’

Yemek canlılığı sürdürmek, korumak ve Allah’a şükretmek içindir. (Kaynak: Şirazlı Sadi)