İçinde bulundurduğu 3 büyük tarihi manastırı, eşsiz doğası ve yaylaları ile Doğu Karadeniz Bölgesi ve Türkiye’nin en önemli doğa ve inanç turizm merkezlerinden biri olan Trabzon’un Maçka ilçesi pandemi sonrası turizmde en fazla ilgi görecek merkezlerin başında yer alıyor.

Barındırdığı turizm potansiyeline rağmen Maçka’nın inanç ve doğa turizminden hak ettiği payı alamadığını ifade eden TÜRSAB Doğu Karadeniz Bölge Temsil Kurulu Başkanı Volkan Kantarcı, pandemi sonrası için Maçka’nın turizmin parlayan yıldızı olmaya aday olduğunu söyledi.

Maçka’nın Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde 29. Km’de konumlanmış, doğal güzellikleri ve tarihi değerleriyle Doğu Karadeniz bölgesinin ve Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olduğunu belirten Kantarcı "Coğrafi konumu nedeniyle Maçka, antik çağdan itibaren tarihi İpek Yolu üzerinde önemli bir uğrak noktası olmuş ve adeta Trabzon’un güney kapısı vazifesi görmüştür. Sümela Manastırı, Vazelon Manastırı ve Kuştul Manastırı’nın yanı sıra bir çok tarihi kiliseyi bünyesinde barındıran ilçe doğal güzellikleri, yaylaları, şelaleleri ve Hamsiköy’ü ile de görenleri büyülüyor" dedi.

Maçka ve çevresinin manastırlar ve killiseler bakımından oldukça yoğun tarihi eserlere sahip olduğuna dikkat çeken Kantarcı "Geriye dönüp değerlendirdiğimizde maalesef sadece Sümela Manastırı’na yönelik restorasyon çalışmaları yapıldı. 70’li yıllarda başladı ve son 4-5 yılda yoğun bir şekilde hem güvenlikle ilgili hem restorasyonla ilgili çalışmalar devam ediyor. Hem Kuştul hem Vazelon Manastırı hemen Maçka’nın Güney tarafında Zigana Dağını aşınca Gümüşhane sınırları içerisinde kalan İmara Bölgesi, bu bölgedeki manastır ve kiliseler, Santa Harabeleri Ortodoks mezhebine mensup Hristiyanlar için çok önemli bir yer. Mübadele öncesi ciddi anlamda yaşamış oldukları ve yapılaşmanın olduğu bölge. Diğer tarih yerlerde Sümela Manastırı gibi restorasyonla beraber ön plana çıkarabilmiş olsaydık şu anki konumumuz daha yukarılarda olacaktı. Sümela Manastırı ile ilgili olarak yapılan çalışmalar son aşamada önümüzdeki yaz sezonu içerisinde tamamlanmış olacak. Onun sonrasında Kuştul ve Vazelon’da restorasyonla beraber turizme kazandırılması gerekiyor. Çünkü genel olaraK değerlendirdiğimizde bölge bir inanç turizm merkezi, gelir anlamında bölge ve ülke turizmine ciddi anlamda katkı sağlayabilecek bir potansiyelimiz var. Bu potansiyeli gerçeğe dönüştürebilmemiz gerekiyor" diye konuştu.

Bölge aynı zamanda doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor

Bu bölgede turizm anlamında bekledikleri paya ulaşamadıklarını belirten Kantarcı, "Bölge aynı zamanda doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor. Doğal güzellik Avrupa’daki bir çok ülkede de var ama doğal güzelliğin yanında dünyaca ünlü tarihi değerleri de kattığımız zaman vazgeçilmez bir bütünlük bir araya geliyor. Coğrafi ürünler olarakta bölgemiz zengin. Bu bölgede Hamsiköy sütlacı var. Zigana dağında kuzeye bakan yeşil alanların yağışlı iklim oluşu ve denizin iklime etkisiyle beraber yılın uzun süresi boyunca yeşil alanların otlak için ideal olması ve orada ineklerden gelen sütten yapılan sütlaç ekonomiye ciddi anlamda katkı sağlıyor" ifadelerini kullandı.

Trabzon’un Maçka ilçesinin tarih ve doğal olarak zengin bir konuma sahip olduğunu belirten Volkan Kantarcı, "3 tane manastır ve onlarca kilise bulunuyor. Bir çoğu tahrip olmuş durumda ama bunlardan halen daha restore edilerek gün yüzüne çıkartılabilecek olanlar var. Bölgenin neresini kazısak altından tarihi bir yapı çıkıyor. Maçka özelinde değerlendirdiğimiz zamanda son yıllarda 15 Ağustos tarihlerinde hükümetimizin vermiş olduğu izinle beraber Ortodoks cemaatinin Sümela Manastırı’nda 1 güne özel ayin yapılıyor. Bu ayinle birlikte tanınmışlık ve reklam anlamında ciddi artıları gelişiyor. Bunları devletimizin gerekli izinleri vermesiyle birlikte kontrollü olarak gerekli çalışmalara yapabilirsek, özellikle manastırları ve kiliseleri bir an önce turizm katabilirsek pandemi sonrası ciddi yansımalarını göreceğimizi düşünüyorum. Bunları yaparken doğayı koruyarak yapmalıyız. Dünyada doğal alanları bozmamış yerler özellikle eko turizm ve doğa turizm yönelik ciddi bir potansiyel var ve bu her geçen gün artıyor" şeklinde konuştu.

Sümela Manastırı

Tarihi yapısının yanı sıra muhteşem doğal güzellikleriyle de öne çıkan Sümela Manastırı, Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine vadiden yaklaşık 300 metre yukarıda kurulu. Rivayete göre Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır, 6. yüzyılda İmparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine Generallerinden Belisarios tarafından tamir edildi. Sümela Manastırı’nın şimdiki durumuyla varlığını 13’üncü yüzyıldan itibaren sürdürdüğü biliniyor.

Özellikle inanç turizmi bakımından Sümela Manastırı dünyanın farklı ülkelerinden gelen turistlerin ilgi odağı olurken, manastır, 22 Eylül 2015 tarihinde restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapatılmıştı. Yaklaşık 5 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından 29 Temmuz 2020’de ziyarete açılan Manastır daha sonra taş düşmelerini önleme çalışmaları kapsamında geçtiğimiz yılın Kasım ayının ilk günlerinden itibaren ziyarete tekrar kapatılmıştı. Sümela’da halen süren çalışmalar nedeniyle ziyaretçi yasağı sürerken manastırdaki çalışmaların bu yıl sonlarına doğru tamamlanarak sürekli ziyarete açılması bekleniyor. Sümela Manastırı’nı geçen yıl pandemi ve belirli aralıklarla ziyarete kapatılmasına rağmen yaklaşık 150 bin kişi ziyaret etmişti.

Sümela’dan daha önce inşa edildi ama onun kadar bilinmiyor

Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Altındere Vadisi sınırları içerisinde yer alan Vazelon Manastırı Sümela Manastırı’ndan çok daha önce inşa edilmesine rağmen onun kadar tanınmıyor. Bölgenin in önemli tarihi yapılarından Vazelon Manastırı’da Sümela gibi dünyanın farklı yerlerinden gelen turistleri ağırlamayı sürdürüyor. Türkiye’de inanç turizminde önemli eserlerin bulunduğu Anadolu’nun ilk manastırları arasında gösterilen Vazelon Manastırı yaklaşık 100 yıldır kaderine terk edilirken manastırın bugünkü görünümünde sadece yapı kalıntılarına rastlanıyor. Yol güzergâhının iyileştirilmesi ve çevre düzenlemesi için çalışma yapılacağı belirtilirken manastırın bazı araştırmacılara göre MS 270 ve 317 tarihleri arasında kurulduğu belirtiliyor. Manastır yolunun bozuk olmasına rağmen yine de özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri olurken, burasının yapılacak restorasyon çalışmasıyla eski görüntüsüne kavuşması bekleniyor.

Kullanılmaz durumda olmasına rağmen yine de uğrak yeri

Kuştul Manastırı da bölgede turizm açısından önem taşıyan yapılardan biri olurken manastır, 752 tarihinde yapılmış olup 1203’te yağmalanarak bir süre terk edildikten sonra 1393’te tekrar faaliyete başlamış. 1904’teki yangında tamamen yanınca üçüncü kez yapılırken, manastır bugün kullanılmaz durumda olmasına rağmen yine de özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri oluyor. Maçka’ya yaklaşık 32 kilometre mesafedeki Şimşirli Mahallesi sınırları içinde kalan Kuştul Manastırı, Maçka Belediye Başkanlığı’nın Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne müracaatı üzerine anıt eser olarak tescillenmişti.

Hamsiköy sütlacı tercih edilen tatlar arasında

İlçe doğal güzelliklerin yanı sıra yaylaları ile öne çıkarken Hamsiköy Sütlacı bölgenin en önemli tatları arasında yerini koruyor. Tarihi İpek yolu güzergahındaki Zigana Dağı eteklerinde, bozulmamış doğasıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağında bulunan Hamsiköy il merkezine 50, ilçe merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Hamsiköy, doğası ve şelaleleri kadar yöreye has sütlacı ile de son yıllarda özellikle yabancı turistlerin ilgisini çekerken Hamsiköy sütlacı 2017 yılında coğrafi işaret alarak tescil edilmişti.