Gazeteciler Derneğ’inde gazetecilerin karşısına geçen ve 24 dakikalık basın bültenini okuyan Prof. Dr. Şaban Şimşek; birilerinin kendi önünü kestiğini söyledi.

Prof. Dr. Şaban Şimşek'in yazdığı “ Külliye 53” kitabını tanıtan Prof. Dr. Şaban Şimşek konuşmasında” Kitabımın "KÜLLİYE 53" yanında bir de ön adı var; “Olmadı be Reis!” İlgili bölümlerde neden bu isimleri seçtiğimi tafsilatıyla anlattım. Kitap; 14.5x23 cm. ebadında olup 477 sayfadan oluşuyor.

Şimşek “Ön kapağında, gördüğünüz gibi "milli" maketimiz, arka kapağında ise "mini" maketimiz ve altında da kısa bir notumuz var. İlginizi çekeceğini düşündüğüm bu satırları da neler var. Bu kitap türitibarıyla; ayrıntılarını Önsöz'de belirttiğim üzere, bir "anı", "otobiyografi", "eleştiri", "belgesel", "macera", "didaktik" ve hatta pek çok insanın yaşanılanlara dair fikirlerini yansıtması hasebiyle "toplumsal bir roman" olarak da yorumlanabilecek, pek de örneği olmayan "özgün bir çalışmadır" diye düşünüyorum.

Bu Kitap bir “övgü kitabı” değildir. Çünkü kitapta, gücü, makamı, mevkisi ya da bana yakınlığı ne olursa olsun kimseye hak etmediği bir iltifatta bulunmadım veya gereksiz yere yüceltmedim..

Kitap; bir “sövgü kitabı” da değildir. Çünkü basit bir hırs-öfke, kuru bir intikam duygusu ile yazılmadı... Haa! İçerisinde yergi yok mudur? Vardır. Sitem yok mudur? Vardır. Hak edene müstehakını verme çabası yok mudur? Vardır… Ama asla küfür niteliğinde kaba bir söz-kelime veya gizli-saklı belden aşağı vurma-arkadan dolanma halleri yoktur. Her şey, hayatımın asıl düstüru olan "neyse o"nun bir yansıması olarak bütün gerçekliği ve de çıplaklığıyla dile getirildi. Sadece özel hukuk ve aile hukukunun gereği olarak sakındığım, kolladığım sözler, olaylar, değerler oldu o kadar” dedi

Layık olmadan devletin makamına atananlar..

Astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallar..

NEDEN ''KÜLLİYE 53'Ü'' YAZDIM?

Şimşek konuşmasında “Bunu Önsöz'de şöyle belirtiyorum: “Sayın Cumhurbaşkanımızın tevdi ettiği görevi ifa etmek üzere memleketin yolunu tutarken, yaşayacaklarımı kitaba dönüştürmek gibi bir niyetim hiç mi hiç yoktu. Hatta haftalık makaleler yazmakta olduğum ulusal bir gazetedeki köşemi de taraf olarak algılanabileceğim endişesiyle, 'Adalet mülkün temelidir.' düsturunun bir yansıması olan 'Nasıl ki bir yönetici ancak eşit mesafede durarak herkesin yöneticisi olabilirse, bir dekanın da herkesin dekanı olabilmesi için öyle olması gerekir.' anlayışı doğrultusunda terk etmiş, sebebini soranlara da '10 yıldır yazıyorum; 10 kitabım oldu. Bu da adam olana yeter.' gibi şaka yollu bir cevap veriyordum!.. Ama karşılaştığım inanılması güç olaylar, 1960’ların Yeşilçamını aratmayan müthiş karakterler, değil üniversitede bir çiftliğin yönetiminde bile yadırganacak idari tasarruflar, Rektör H.K.nın beni istifaya davetiyle başlayan o müptezel süreç ve bütün zorlukları aşarak Yüksek Planlama Kurulu'na sunma aşamasına kadar getirdiğimiz Külliye projemizin elle tutulur tek bir sebep dahi gösterilmeksizin Sayın Bakanın (Rizeli Bakan Osman Aşkın Bak) kupkuru bir demeci ile iptal edilmesi..."

KİTAP'IN ASIL YAZILMA AMACI NEYDİ?

Prof. Dr. Şaban Şimşek: “Öncelikle belirtmem gerekiyor ki dekanlığım süresince yaptığımız, bana göre, çok değerli çalışmaların, özellikle de KÜLLİYE projemizin kaybolup gitmesine gönlüm razı olmadı. Kitapta bunu şu cümlelerle anlattım: “Bir üst yönetici olarak yaşadıklarımı yorumlarım ve düşüncelerimle birlikte doğrudan millete aktarmak, böylece karakter anlamında kimler tarafından yönetildiklerinden, yönetim bilimi anlamında da nasıl idare edildiklerinden onları haberdar etmek; bu arada Rize’de yaptığımız ancak bilinmeyen sebeplerle akim bırakılan çalışmalarımızın doğruluğunu, haklılığını, değerini ortaya koymak ve gelecekte benzer çalışma yapacakların istifadesine sunmak; nihayetinde birincil olarak yörenin üniversite tarihine, ikincil olarak da sosyal, kültürel ve siyasal tarihine karınca kaderince bir not düşmek, yönetenlere ve yönetime talip olanlara da dersler çıkarabilecekleri yaşanmış bir numune bırakmaktır” dedi.

GİZLİ EL VAR!.

Şimşek açıklamasında “ Ciddi işler yaptık, ama maalesef gizli bir el geldi ve her şeyi bir kalemde kenara itti, Ne için olduğunu bilmiyoruz. Hiçbir sebop gösterilmedi, ama ben bunun hesabını soracağım ve bir proje ortaya koydukları zaman konuşacağım artik” dedi.

Siyasi-bürokrat ve (sözde) dost hiçbir yetkilinin yanımda olmayışından ve hatta ortalıkta görünmeyişinden bana görevi bizzat ve ısrarla tevdi eden, dolayısıyla arkamda olmasını beklediğim Sayın Cumhurbaşkanımızla ne aracı ne de doğrudan bağlantı kuramayışıma, meseleyi anlatamayışıma kadar” dedi.

“Sayın Bakan söz namustur”

Prof. Dr. Şimşek “ Makalemde“Yahu! Rizeliler Habu Farki Fark Ettunuz mi?” başlığıyla sevgili Rize büyüklerine, denizde yapılacak hastanenin maliyetinden eğitimle uyuşmazlığına kadar ne olduğu ya da olmadığına dair herşeyini ortaya koyarak yaptığım yazılı bilgilendirme ve uyarılara… “Denizun Kenarina Buldiler Bi Cam Şişe” taşlamasından bölgenin artık Sağlık Bakanlığı tarafından da tescillenmiş ilk göz nakillerini gerçekleştirmeme rağmen bunları izinsiz(!) yaptığım suçlamasıyla adeta "korsan doktor" ilan edilmeme, sonuçta, bununla Rizede sağlık hizmeti vermemın de önünü kesen "prototip idarecilik" örneklerine kadar. Kitabın bitiminde iki de belge var!Birincisi; tesbihin imamesi misali, idare etme sanatı anlamında üniversite ve fakülte yönetiminin hali pür melalını anlatmada "taç" olduğunu düşündüğüm "Dingonun Ahırından” başlığı altındaki yazdıklarım. İkincisi ise, bir alanda da olsa rizenin Trabzon’u geçtiğine dair bakanlık tescilli belgedir”dedi.

BU KİTABI YAZMASAM OLURMUYDU?..

Kitabı yazma amacını dile getiren Şimşek, “Peki, bu kitabı ve içindeki özel görüşmeleri, bazı dostlarımın ısrarla söylediği gibi, ‘güvenilmeyecek idareci, tekin olmayan yol arkadaşı’ olarak yorumlanabileceğim ve ‘bundan sonra herhangi bir üst düzey göreve getirilmeyeceğim ve hatta başımı belaya sokabileceğim’ kaygısıyla, yazmasam da olur muydu?

Lâfı dolandırmadan söyleyeyim; olmazdı!.. Zira bu, en azından, ömrüm boyunca sürdürdüğüm ‘hak, hukuk ve -adam gibi adam olmak’ davasına-, daha açık söylersek ‘kişiyi-lideri yüceleyip sistemi-kurumsallığı cüceleyen, zengini-güçlüyü sırmalayıp fakiri-zayıfı tırmalayan, siyasiyi-bürokratı ağalaştırıp üniversiteyi-akademisyeni marabalaştıran ve nihayetinde ‘eşeğini dövemeyip semerini döven’ anlayışa karşı verdiğim amansız mücadeleye’ ihanet etmek anlamına gelirdi”dedi..

Bu bağlamda; yalakalığa tenezzül etmedim, yanaşmalığı kabul etmedim, ''Adam aldırma da geç git'' demedim; ''Neyse o '' dedim, ''Neysem o'' oldum. Gayretim hep ''Külli esas'' üzere oldu.. ''İyya kena'budu ve iyya kenestain:''

SONUÇ OLARAK!...

Dilerim ki; hem eleştirilerimin muhatapları hem de milletimiz bunları (Yazdıklrımı, konuştuklarımı) aynı minval üzere, ''Siyasi Mankurt'' bağnazlığına ve bağnazlarına pirim vermeden ''hakkaniyet çerçevesinde'' değerlendirir ve vicdanı kararını, büyük hesap gününe ayna olacak düsturla, ''Güçlünün yanında değil, haklının yanında yer alarak'' verir.. Dedi...

Haber: Orhan YAZICILAR