Yararlı olabilmek için öncelikle; bilgili, bilinçli, meslekli, sanatlı, yetenekli, becerikli, ekip çalışması yapan, stratejik plan, program, proje ile verimli, kaliteli iş yapabilen olmalıyız. Birey, aile, toplum, devlet olarak her işin en stratejik plan, program, proje uygulaması ile en kaliteli, verimli üretim yapmalıyız. Her üretimimiz; savurganlığa kaçmadan, insan için, varlıkları için olmalı. Yararlı, gerekli, zorunlu, gereksinim gideren olmalı. Varlığa zarar veren hiçbir üretimde bulunmamalıyız. Dünya insanlığına, insanlığı öğretmeliyiz.

Bugün, peygamberimizin doğum günüdür. Peygamberimize, âline, ashabına, Ehl-i Beyt’ine, müminlere ve insan olmaya niyet edenlere, Allah’ın selam ve rahmetini içtenlikle diliyorum. Peygamberimiz ve peygamberlerimiz, Allah’tan aldığı tüm iyilikleri, güzellikleri, yararlılıkları, değerleri, ilmi, irfanı insanlara öğretmiş. İnsanları eğitmişler. En güzel örnek olmuşlardır. İnsanlığa maddi, manevi anlamda hizmet edenlerden, Allah cc. Razı olsun. Şahsımı da en iyi, güzel şekilde yetiştiren öğretmenlerimden ve imamlardan Allah cc. Razı olsun. Şahsim her zaman dünyada olan ve ahrete göçen güzel insanlar için Kur’ân okuyorum, dua ediyorum. Allah cc. İnşallah kabul eder.

“Müslüman birey, aile, devlet olarak, her şeyden önce hal, hareket, davranış ve tüm eylemlerimiz; hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim içinde olmalı.” Cahilce, öküz gibi zalim gibi asla davranmamalı. “Hak mümin, hakiki samimi bilge Müslüman gibi davranmalı. Her işte en adil, doğru, dürüst olmalı. Adil paylaşım yapmalı. Herkese hak ettiğini vermeli. Haksızlık edenlere asla fırsat vermemeli. Emek harcamadan kazanmamalı. Haksız kazanç elde etmeye olanak tanımamalı. Adil ve eşit hukuk uygulamalı.

Sömürü sistemini yok etmeli. Ölçülü, dengeli, bilgili, bilinçli çalışmalı. Toplumda, devlette istikrarı sağlamalı. Sürdürülebilir bir eğitim, sağlık, ticaret, kalkınma oluşturmalı. Kendi öz dinamiklerimizle kalkınmaya çalışmalı. “El gelirse, sömürü için gelir! Giderse, aldığını, alıp; götürür! O zamanda ekonomide düşüşler oluşur!” Her işi yaparken, bin yıl, on bin yıl sonrasını bile düşünerek, yapmalı.

Sömürü, sömürgeleştirme, haksız kazanç elde etmeye fırsat tanımamalı. Kendi kaynaklarımız ile kalkınma başarılmalı. Emperyalizme yol açan girişimciliğe imkân tanımamalı. Yetişmiş, genç, dinamik insan gücü olmalı. “Her alanda en iyi, en güzel, en sağlıklı, sağlam, dayanıklı, kaliteli, verimli insan gücümüz olmalı.” Diğer ülkelerle ticarette ticari açık vermemeli. Ticari fazla veren ülke olmalıyız. Her konuda ve alanda yapısal gelişme, reformlar yapmalı. “Unutmamalı ki, yetkin insan gücümüz olmasa, hiçbir işi ideal boyutta yapamayız. Önce insani yeterli yetkin şekilde yetiştirmeliyiz.”

Devlet bütçemiz denk olmalı. Bütçe açığı ailede, İlçede, ilde, devlette vermemeliyiz. Çok çalışıp, helal kazanmalıyız. Kazancımızı akıllı şekilde ekonomik değerlendirmeliyiz. Borçlu olmamalıyız. Faiz ile sömürülmemeliyiz. Sömürmemeliyiz. Faizle borç para almamalıyız. Yaşanılabilir bir ülke ve dünya kurmalıyız. Devletin kaynaklarını gereksiz, boş, fuzuli, önceliksiz yerlere harcamamalıyız. İşleri sağlam, sağlıklı, dayanıklı yapmalıyız. “Yap- boz” boz- yap” işi yapıp; zaman, para, işgücü israfı yapmamalıyız. “Her işi en yararlı, sağlıklı, sağlam, kaliteli, verimli, dayanıklı şekilde yapmalıyız. Bu konuda uzman kişilerden bir plan- proje ekibimiz olmalı. İşleri yapanlarda, işçide yetkin olmalı. İşsizleri toplayıp; yer altı, yerüstü yapılanmada kullanmamalıyız. Yatırımın her aşamasında en yetkin uzman kişiler çalışmalı.”

Yanlışlarda, hatalarda istisna bile olmamalı. Sehven; yanılarak, yanlışlıkla, hata ile dalgınlıkla, unutkanlıkla bile yanlış yapılmamalı. Planlı, programlı, projeli, ekip çalışmasında istisna kabul edilemez.

Devlet, israf edip, israfın yerini halka koyduğu vergilerle doldurmamalı. Ekmek, su, enerji almaya gücü yetmeyenlere bile; KDV, ÖTV, dolaylı, dolaysız vergiler koymamalı. Zayıfı ezmemeli. Zayıfı, güçsüzü gözetip, korumalı. İyileşmesini, ayaklarının üzerine durmasını sağlamalı. Adaletli ve sade işler yapmalıyız. Herkes ne yaptığımızı; neden, niçin, niye, kim için yaptığımızı bilmeli. Açık, net, anlaşılır olmalıyız. Fitne, fesada sebep olmamalıyız. Halkın ortalama yaşantısına uygun yaşamalıyız.

Bugün, pek çok farklı kıtada farklı ülkelerde aylarca süren protestolar var. Devletin kötü yönetilmesini aylarca protesto ediyorlar. İsrafı, yolsuzluğu, sömürüyü, geri kalışı protesto ediyorlar. Bazı ülkelerde bu yüzden 300 kişiden fazla kişi öldü! Olaylar, ölüm olunca, daha da kızışarak devam ediyor. Bir kişinin serveti, 300 milyonluk ülkenin bütçesi kadar olursa, sömürü çok olmuş. Halk sömürülmüş, emilmiş, ilikleri kurutulmuş, demektir. Yöneticiler, kapitalistler; şaşalı, israflı yaşarken, birileri açlıktan ölüyorsa; orada barış, esenlik, sağlık, eğitim- öğretim, saygı, saygınlık olmaz. Olmamaktadır.

İnsanların geliri üzerinden vergi alınmalı. Gidip de ekmek, su, kitap, dergi, sağlık hizmeti alandan, vergi almamalı. Zorunlu ihtiyaçlardan ÖTV, KDV vergileri direkt, dolaylı olarak alınmamalı.

Üretici kollanmalı. Desteklenmeli. Üretenlere eğitim- öğretim yapılmalı. Bugün ülkemizde Ziraat mühendisleri, veterinerler, devlet dairelerinden çıkmamaktadır. Gece ve gündüz kurslar vermemektedir. Şehirde masada otur. Ziraat mühendisi, veteriner hekim aylığı al! Sonrada insanlar nar yiyerek, zehirlenerek, ölsün! Ispanaktan 200 kişi zehirlensin ve ölsün! Mantar yiyerek ölenler ise haddi, hesabı yok! En ücra köşeye kadar gidip, gece- gündüz kursları ile mutlaka ama muhakkak her yönü ile halk öğretilmeli, eğitilmeli. Devlet dairesinde oturarak, bu görevler yapılmaz.

Cezaevlerimizde 290 bin kişi var. Yine “af çıkarma” çalışması yapılıyor. 100 bin kişinin af ile çıkarılması gündemdedir. “Devlete, millete, insanlığa karşı suç işlemiş. Zalimlik, katillik, serserilik yapmış. Af ile çıkarılacak! Çıkanların büyük bir çoğunluğu tekrar suç işleyip, içeri girecek, giriyor! Çünkü cezaevinde eğitim, öğretim yok! Meslek kazandırma yaygın değil! Mesleğini icra edecek sermayesi yok! Dışarı çıktığında, işvereni olmayacak! Parası olmayacak. Psikolojisi yıpranmıştır. Topluma kin, nefret duymaktadır. İsrafçı zenginler hırsını artıracaktır. Düşmanına karşı bilenmiştir.” “ Herkes hak ettiği cezayı madden çekmelidir. Bana yapılan haksızlığı; devletin, hükümetin af etme yetkisi yoktur.”

Hangi konuyu işlersek, yüzlerce olumsuz etken olmaktadır. İşte bu olumsuzluklar mutlaka planlı şekilde giderilmeli.

Ülkemizde, emekliler ve asgari ücretle çalışanlar; köleden daha berbat bir ekonomik hayat yaşamaktadır. Bir de kayıtsız, sosyal güvenceden yoksun çalışanlar var. Devlet; işçinin, emekçinin sömürülmesine zemin hazırlamamalı. Fırsat ve olanak tanımamalı. Görmezden gelmemeli.

Herkese iş, aş temin etmeli. Devlet olmanın gereği budur. İş istihdamı sağlamak için; devlet, özel sektör birlikte yatırım yapmalı. “Komünist rejim gibi sadece devlet yatırım yapmamalı.” “ Kapitalist sistem gibi sadece özel sektör yatırım yapmamalı.” “Devlet ve özel sektör işbirliği içinde, planlı, gerekli yatırımları mutlaka yapmalı.” Sistemlerde ve de ülkemizde devlet iş istihdamı için yatırım yapmamaktadır.

Ülkemizde ve kapitalist sistemlerde, devlet iş istihdamı için yatırım yapmamaktadır. Devletimiz, 1983 yılından beri “işçi çalıştırma yatırımını” durdurdu. Yapılan sanayi, üretim tesislerini de “özelleştirme” adı altında satıyor. Bu durum ülkemizde üretimi azalttı. Oysa devlet- kamu, özel sektör birlikte, eşgüdümlü çalışmalıdır. Yatırım yapmalıdır.

1991 yılına kadar dünyada 50 taneden fazla komünist ülke vardı. Sadece devlet yatırım yapıyordu. Halkın her türlü ticari, üretim, yatırım girişimlerine izin verilmiyordu. Sermaye düşmanlığı yapıyordu. Ülkeler geriledi. Halkın ihtiyaçları arttı. Sadece devlet, gereksinimleri karşılayamadı. Ülke kalkınması geri kaldı. Devlet daha çok silah sanayisine yatırım yaptı. Bunu da komünist teröristlere bedava verdi. Sonunda 50 komünist ülke çöktü! Birçoğu da parçalanarak, yok oldu.

Üretenlere özel önem ve değer vermeli. Çiftçiye, tarım yapana, hayvancılık yapana, sanayide üretene önem ve özel değer vermeli. Kendi ihtiyaçlarımızı karşıladığımız gibi diğer insanlara da yararlı olmalıyız. 7,5 milyar insanın, 2 milyarı açtır. Hele bir milyarı hepten susuz, aç, sefil, sefalet durumdadır. Bunlar, eğitimsiz olduğu için sadece çocuk üretimi yapmakta ve daha da yoksullaşmaktadır.

Ülkemizde dengesiz, plansız bir nüfus artışı olmaktadır. Bu nüfus artışı da daha çok ülkemizin iklim, coğrafi durumu kötü olan bölgelerde olmaktadır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu da aile başı ortalama 9 çocuk doğurmaktadır. Sağlıklı konut yok, gelir yok, meslek yok, eğitim- öğretim yetersiz; durmadan doğum yapılmaktadır. Bu da bölgede güvenliği, eğitimi- öğretimi, iş bulmayı, melek edinmeyi kısıtlamaktadır. Gayrimeşru şekilde geçim sağlanmaya çalışılmaktadır. Devlet, millet çalınarak, devletten yardım alarak, geçim yapılmaya çalışılmaktadır.

Hükümetimiz bir de, kendi deyimleri ile “açık kapı politikası” uygulamaktadır! Savaştan kaçanlar, zor duruma kalanlar, geçim sağlayamayanlar, ülkemize göç etmektedir! Suriye, Afganistan, Irak, Pakistan, Afrika, Orta Asya ülkelerinden ülkemize yoğun göç var!   Suriyeli göçmenler, 2011 yılından beri, 8 yıldır ülkemizde bulunmaktadır. Suriyelilerin büyük çoğunluğu kontrollü geldi. Kaçak gelenlerde var. 425 bin kişisi geri döndü. Ülkemizde yinede 3 milyon 650 bin Suriyeli göçmen bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu, %95’den fazlası ilkokul düzeyinde bile bir okul öğretimi almamış. Almış olanları, Batı’nın dernekleri arayıp, bulmaktadır. Kendi ülkelerine götürmektedir.

Bizim gençlerimizin %25’i işsiz iken, bizim böyle bir devlet politikası uygulaması yanlıştır. Bizimde ülke nüfusumuz her yıl 1,3 milyon artmaktadır. Artan nüfusun yarısına bile iş bulunamamaktadır. Her yıl düzensiz, kaçak 100 bin civarında kaçak göçmen gelirken, 2019 yılının ilk 10 ayında 400 bin kaçak göçmen geldi. Bunlar yakalanırsa, geri gönderiliyor. Ama göndermeleri de masraftır. Tutulmaları da masraftır.

Birde bu kaçak göçmenler, Avrupa’ya giderken, biz yakalıyoruz. Biz, Avrupa’nın bekçisi, jandarması, polisi, özel güvenlikçisi miyiz?

Bizler, ülke olarak ülkemizdeki 4 milyon Suriyeliye bakıyoruz. Bir de Suriye’de savaştan etkilenen 4 milyon Suriyeliye her türlü yardımı yapıyoruz. Bunun yanında yardım kurumlarımızda ayrıca her türlü yardımı yapmaktadır.

Ülkemizde de nüfusun %21’i fakirdir. Yoksuldur. Zaman geçtikçe fakirlik azalacağına; artmaktadır. Zira “kapitalizm sömürü sistemidir. Artan milyonerlerin sayısı olmaktadır.”

“Her işin başı; güzel bir öğretim, iyi bir eğitimdir. Bu olmazsa her iş berbat, haşat, felaket olur, olmaktadır.” Z. Zira ülkemizde artan yoksulluk, fakirlikte sosyal patlama oluşturabilir.

Önce milli, yerli politika izlemeliyiz. Zira ülkemizde artan yoksulluk, fakirlik de sosyal patlama oluşturabilir! Devletin 17 milyon insanımıza yardım yapması yetersizdir. Geçen hafta Türk Kızılay’a gittim. Sekiz aydan beri, Ramazan Ayı’ndan beri “erzak kolisi” gelmemiş. Bu iş Ramazan’da bir erzak kolisi vermekle olmaz. O da yoksulların %1’ine bile verilememektedir.

Girişimci yetiştirmeliyiz. Yatırımcı yetiştirmeliyiz. Üretici yetiştirmeliyiz. İç ve dış ticareti iyi yapan, insan yetiştirmeliyiz. Her ne gerekiyorsa, onu hemen ama mutlaka tam anlamıyla yetiştirmeliyiz. Milli gelirimizi, başkalarını sömürerek değil, üreterek artırmalıyız. “İsraf- savurganlık haramdır. Sömürü, haksız kazanç haramdır. Bunları da akıldan asla çıkarmamalıyız.”

Devlet, enflasyonu sıfırlayarak, faiz olayını da ortadan kaldırmalıdır. Faizsiz ortam oluşturmalıdır. Enflasyon %100 ve üzerinde olursa, paranın değeri kalmaz. Ekonomi, ticaret, halkın ve devletin düzeni bozulur. Faizle borçlanılır. Milli gelirin büyük bir kısmı faiz ödemeye gider. Bu durumda olup da, iflas eden kişi ve devletler çok fazladır! Akıllı, bilgili, bilinçli yönetim kurmalı. Yatırımcı faizsiz desteklemeli. Bugünü güzel yaşadığımız gibi yarınlarımızda güzel, iyi, doğru, dürüst olmalı. Zalimlik ortadan kaldırılmalı. Ezen, ezilen, sömüren, sömürülen, zalimlik yapan, alçak kalmamalı.

“Allah cc. İlahi mesajları, kitapları, emirleri, peygamberleri; insan huzurlu, mutlu olsun, diye göndermiştir. Bizde bu iradeye sahip çıkmalıyız. Allah’ın iradesini bozmaya kalkmamalıyız. İnsanı merkeze alarak davranmalıyız. Hak, adalet, hukuk merkezli yönetim kurmalıyız. Kendi kaynaklarımızı en verimli şekilde değerlendirmeliyiz. Yer altı ve yerüstü kaynaklarımızın işletmesini yabancılara verip; emperyalizme, sömürüye, terörizme hizmet etmemeliyiz. Halkın her değerini korumalıyız. Devlet olmanın gereği budur ve bu olmalıdır. Dışa bağımlı olmamalıyız. Sömürücülerin, emperyalistlerin isteği ile iş olmaz. Yerli, milli plan ve program uygulamalı. Projeler gerçekleştirmeli. Her işimizi önce Allah’ın rızasını kazanmak için; halkımız, devletimiz, kendimiz için yapmalıyız. Herkes görev, ödev, yükümlük, sorumluluklarını bilmeli ve de yerine getirmeli. Getirmeyenler, hukuk karşısında hesabını vermeli.”

“Devleti, milleti yönetirken; bilgi ile dosdoğru, dürüstçe yönetmeli. Önce köy, mahalle, İlçe, İl, devlet, milletin sorunlarını öğrenmeli. Sonra halk ile halkın dallarında en uzman kişileri ile plan, program yapıp, proje uygulamalı. Günlük, haftalık, aylık, beş yıllık planlar yapıp, gerçekleştirmeli. Eğitim- öğretim, sağlık, adalet, yargı, medya, çevre, temel hak ve özgürlükler, sivil toplum kuruluşları, birey- aile, toplumun iyileştirilmesi, afet yönetimi, kültür, sanat, meslek öğretimi, işe yerleştirme uygulamaları, kaliteli- verimli üretim, israfsız tüketim, israfsız üretim, iyi ve sağlıklı çalışma hayatı oluşturmalı.”

 Halkın üremesi, çoğalması, doğurması, nüfus artışı da planlı olmalı. Ülkemi yeterince tanıyorum. Ülkemizin Doğusunda doğumda plan yok! Doğum çok, iş alanı yok!

Bir ay önce Van’a gittim. Çok modern bir kenttir. Fiziki yapı çok iyidir. Sosyal, kültürel yapı çok berbattır. Doğum oranı çok fazladır. Çoklu eş ile evlenme var. Çok çocuk yapma var. Halkın içindeki dengesiz, anormal, ölçüsüz, beyinsiz insanlardan 24 insani öldürende var! Katil, cezaevinden çıkmış. İki tane kadın almış. 18 çocuğa şimdiden ulaşmış!

Toplumda kardeşler arasında sevgi, saygı yok. Hatta 21 kardeş olanlardan, 5 kardeş miras malının üzerine oturmuş. Diğerleri kavga olmasın, diye mirastan hak bile isteyememektedir!

Geçen hafta televizyonda haber olmuştu. Muş İlinde bir kişi 25 yıl önce 11 kişiyi katletmiş! 17 kişiyi de yaralamıştı. Dağda bir sığınakta 25 yıl yaşarken, jandarma katili tutmuş, yakalamış. Bu bölgeler, terör olaylarına da eşek, it vermekte, terör örgütlerinin katil, katliamcı elemanını karşılamaktadır!

O bölgelerden, Batı İllerine gelenler, diyor ki; “burada kimse kimseye karışmıyor. İnsanların meyve bahçelerini yağmalamıyorlar. İnsanların eşyaları avlularda, bahçelerde duruyor.” Bizim oralarda olsa, hiçbir şey yerinde durmaz, kalmaz, diyorlar. İşte bu anormallik, haram bilmeme; yetiştirebileceği kadar, bakabileceği kadar çocuk yapmamasından kaynaklanmaktadır. O bölgelerden gelenler, Batı İllerinde başkalarından daha fazla suç işliyor! Avrupa’da terör elemanı, terör örgütü metası oluyorlar! Bu bölgeler, 500 yılı aşkın, hatta 938, hatta sahabelerden beri yaklaşık 1400 yıl gibi bir süreçte devletimize bağlıdır. Ama özel eğitime, öğretime gereksinimleri vardır. “İnsan; iyi öğretim, güzel eğitim ve terbiye almadan; insanlıklı insan olamaz.”

“Kur’ân’ı çok iyi anlayıp, samimiyetle yaşmak gerekir. Kur’ân’ı en iyi yaşayan peygamberimizi örnek almak lazımdır. Cehaletten, cahillikten korunmak için; aklı, zekâyı, ilmi, dini anlayıp, samimiyetle yaşamalı. Peygamberimizi çok iyi anlayıp, onun gibi Kur’ân’ı yaşamalı. Hak ile batılı, küfrü birbirinden hassasiyetle ayırıp; hakka, hakikate yönelmeli. Zalimlerden, zulümlerden, rezaletlerden, korkunç dehşet veren vahşetlerden uzak kalmalı. Kur’ân’ı peygamberimizin hadis ve sünnetleri ile yaşamalı. Kendimize Allah’a ibadete, insanlara ve varlıklara hizmete adamalıyız. Hiçbir varlığa zerre miktarı haksızlık yapmamalıyız. Başkalarını hor, hakir görüp, kibre kapılıp, cehennemi hak etmemeli. Allah cc. Kibri, kibirlileri sevmez.”

Allah cc. Kur’ân’da mealen buyuruyor: “Peygamberimiz hem kendine vahiy yolu ile gelen ayetleri bizlere açıklamış. Yorumlamış. Güzel örnek olsun, diye yaşamış.”

Allah cc.  Farklı ayetlerde, Peygamberimiz için mealen buyuruyor: “ O( Peygamber), iman edenler için güzel bir örmektir. O’nda güzel örnekler vardır. Bize, Rabbin seçtiği örneğidir. O’na uymak, Yüce Allah’ı sevmenin koşulu sayılmıştır. Bizim için o, canımızdan daha önceliklidir. Onun verdiği her şeyi alır, sakındırdığı her şeyi sakınırız. O, öylesine şefkatlidir ki, üzülmemiz, Onun ağırına gider. Âlemlerin tümüne rahmettir.”

Önce İslam dinini, gerçek ilmi, bilgiyi öğrenmeli. Sonra Batının batıl, küfür düşüncelerini öğrenip; hakça mücadele vermeli. İslam dinini, ilmi, tarihi bilmeyen; Batının batıl düşüncesini iyi sanır ve ona tapar. Batıl Batının insanlığa ve müminlere zalimliği, zulmü binlerce kitap yazılsa, yine yetersiz gelir.

“Batının sapık felsefi düşüncesizlikleri, sapkın, zalim ideolojileri bugün de insanlığın başına beladır. Kendi pisliklerini görmezler! Türklere barbar derler. Müslümanlardan ahmak olanları kandırıp, kullanırlar. Sonra işte bunlar Müslüman deyip, aşağılarlar.”

Batılın, küfrün iyisi, güzeli, doğrusu yoktur. Alman Papaz Martin Luther’in ( 1483 -1576) Hıristiyanlığı eleştirir. Protestan Mezhebi; dedikleri, Hıristiyanlığı yerdiği, protesto ettiği için denmiş. Sözde nefret, intikam düşüncesini atmış. Hoşgörülü davranmış. Sözde özgürlükçüdür. Ama özgürlüğünü sapkınlık, sapıklık için kullanmaktadırlar. Ama sıra Müslümanlara, Türklere geldiğinde; kin, nefret kusmaktadır. “Türkün tanrısı şeytanı yenmeden, Türk’ü yenmek kolay olmayacaktır, der. Tanrı, Türkleri, Almanların başına bela etmiştir, der.”

Batıl batının her düşünemez kafasızı, Türkler hakkında ileri - geri, kötü laflar etmiştir. Fransız Filozof Voltaire, Weber, Leibniz, Kant, Hegel, Engels, Nietzsche, Auguste, Karl Marks, Comte, Emest Renan ve pek çoğu dinsiz- imansız, Allah tanımaz; Siyonist, sapkın, sapık düşünceleri ile hak, hakikat karşıtı olmuş. Bunlar felsefeci diye okullarımızda ders olarak okutulmaktadır.

 “Solcular, bu sapık, sapkınların kitaplarını seri olarak televizyonlarında her gün reklam etmektedir. Bu kitapları alın ki, televizyonumuz yaşasın, denmektedir.”

Bu kafasızlara kesinlikle, katiyen aldanıp, kanmamalı. Önce hak ve hakikati hakça, hakkaniyetle öğrenmeli. Ölü ruhlu sapık, sapkınlardan, vahşi katillerden uzak kalmalı.

“Kur’ân, diğer 104 kitabın özetini de içine alır. En son İlahi vahiy kitabıdır. En son peygamber Hazreti Muhammet as.’a gelmiştir. Peygamberimiz; Resülü’s – sekaleyn, sıfatı ile “insanların ve cinlerin peygamberi” sıfatını almıştır.

Peygamberimiz, Kur’ân’da açıklanan “Amentü “ şerhini insanlara açıklamıştır. İmanın 6 şartını, İslam’ın beş ana şartını bildirmiş. Kur’ân-ı Kerim’i açıklayıp, yaşamıştır. Kur’ân’a inanmanın bir bütünlük oluşturduğunu, imanın alanı olduğunu bildirmiştir.”

“Allah cc. Samimi müminlere cenneti vaat etti. Peygamberimiz ve Kur’ân yolundan gidenlere cenneti hazırlamıştır. Peygamberimizi sevmeden, Müslüman ve mümin olunmaz. Kelime-i tevhit ve Kelime-i şahadeti doğru anlamalı. Sapkın batılın küfrüne girip, sapkın sapık olmamalı.”

Peygamberimiz buyuruyor: “ Bir kişi, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, iman etmiş olamaz. Bir varlığı çok seven, onu çok anar.”

Şimdi derinden düşünelim. Fikir yürütelim. Dün ve bugün ki, Müslümanlar böyle midir? Her gördüğü zalim, katil, katliamcı, anarşist, şiddetçi, barbar, vahşi, sapık sapkına, peygamber ve ilah diye sarılıyor! Sapkın katilleri önder, lider görüyor! İslam değerlerine ve insanlığa savaş açıyor!

Ayet meali: “Biz, seni âlemlere rahmet olarak gönderdik. Resullerden bazılarını diğerlerine üstün kıldık. Nebilerden bazılarını, bazılarından üstün kıldık. Fakat siz, dünya yaşantısını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve süreklidir.”

İslam güneşi Mekke’de doğdu. Medine’de yükseldi. İlim, ahlak, her tülü fazilet dünyaya yayıldı. Karanlıklarda cehalet içinde yaşayan vahşiler, sapkınlar, zalimler, İslam karşısında sönmeye, yok olmaya başladı. Doğu Roma, İran şahlıkları devrildi. İslam her kıtaya ulaştı. Sapkın, zalim, katil imparatorluklar bir bir yıkıldı. Kötülükler azaldı. Hayırlar çoğaldı.

İnsanlık ve İslam, Müslüman düşmanları; kendi pisliklerini gördürmemek için, İslam dinini karalamakta, Müslümanları etkisizleştirmektedirler!

 İslam dini ilerlemeyi, kalkınmayı, gelişmeyi, yükselmeyi, ilmi, irfanı, sanatı, mesleği, güzel ahlakı, insanlığı emreder. İslam dini, mertliği, yiğitliği, zalimi etkisiz kılmayı, mazlumu, masumu korumayı emreder. Buna münafıklar, kâfirler, müşrikler, zındıklar tahammül edemez. Pitbull köpeği gibi kudurur, salyalar akıtmaya, dökmeye başlarlar. İslam dinini bozmaya, Müslüman’ı ezmeye, yozlaştırmaya kalkarlar. Bu hak, hakikat düşmanlarına fırsat vermemeli. Olanak tanımamalı. Halkı aldatmasına, kandırmasına, bozmasına fırsat vermemeli. Hakça, hukukça, doğru, dürüst, adil bir ilmi mücadele vermeli. Buda ilimle, irfanla, bilgi ile teknik ile samimiyetle, güçle, kuvvetle olur, olmalı.

Bugün, 2 milyar Müslüman- ümmet topluluğunun, 57 İslam ülkesinin, 80 İslam topluluğunun; 2 milyonluk Ermenistan’ın, 6 milyon İsraillinin,9 milyon Yunanistan’ın etkisi kadar etki alanı yoksa biz değil adam gibi Müslüman, yaşayan insan bile değiliz! “Kimse özeleştiri yaptığım için kızmasın! Yazdıklarımı, söylediklerimi; beynini, kalbini çalıştırarak, ilmi düşünsün.”

Lütfen! Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda hareket edip; dünya hayatı ile dini yaşantıyı birleştirelim. Böylece dünya ve ahretimizi huzurlu, mutlu edelim. Eşsiz bir kılavuz, güzel bir örnek olalım. Dünyadan göçtükten sonrada iyi insan olarak anılıp, dua alalım. Felsefi problemlerden, ideolojik sapkınlıklardan uzaklaşıp, hakka hakikate yönelelim.

Aklımızı, zekâmızı ilimle, din- imanla, insafla, vicdanla; dosdoğru, dürüstçe kullanalım. Güven verelim. Güvenilir olalım. Birey, aile, toplum, devlet olarak güven verelim. Emin- güvenilir kişi olalım. Doğruluktan, dürüstlükten, adaletten, hak ve hukuktan hiç ayrılmayalım. Devlet olarak da güvenilen devlet olalım.

Yöneticiler olarak; eğitimden sağlığa; adaletten, yargıdan, medyaya, siyasetten kalkınıp, gelişmeye, insan olmaktan, insaflı olmaya, kadar hep olumlu, yapıcı, geliştirici olalım. İnsanları sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik, psikolojik yönü ile yükseltelim. Dünya ve ülkemiz insanı çıkmaz içine düşürülmüş! Hak, hukuk, doğru, gerçek bilmiyor ve de tanımak istemiyor. Kendi çukurunda kaybolup, gidiyor!

Doğruları, gerçekleri kabul etmek istemiyor. Anarşi, şiddet, terör, sapkınlık, sapıklık yanında yer alıyor! “2018 yılında ülkemizde kural tanımadığı için, 3,800 kişi trafik kazalarında ölmüş!” “ Yine 2018 yılında ülkemizde 3,200 kişi intihar ederek ölmüş!”

“ Dün, İstanbul’da 48- 56 yaş arasında 4 kadın- erkek kardeş, bir evin odasında siyanürle intihar etmiş!” “ Bugünde Antalya’da bir anne, baba ve iki çocukları evlerinde siyanürle intihar etmiş!” Bu durum konusunda bir Profesör Dr. Psikiyatrist yorum yapıyor: “Avrupa’da, Amerika’da ve İskandinav ülkelerinde intihar olayları ve suç işleme olayları daha fazladır, diyor.” Biz her yönü ile onlara benzemek mi istiyoruz? Bu bile az mı demek istiyor?  Sorunlar tespit edilip; mutlaka çözüm, çare bulunmalı. İnsanlar maddi, manevi sorunlar altında ezilip, psikolojik ve ekonomik travma geçiriyor. Ülkemizdeki ve dünyadaki olanlar, olaylar, olgular; pek akıllı işi değildir.

Artık birey, aile, toplum, millet, dünya insanları olarak; aklımızı başımıza alıp, doğru düşünce ve eylem içinde olmalıyız. Niyet, duygu, düşünce, davranışlar doğru, dürüst, ilmi, dini nitelikli olmalıdır.

Herkes özeleştiri yapmalı. Herkes yapıcı ve olumlu düşünmeli. Herkes kendi kritiğini yapmalı. Herkes kendini sorgulamalı, yargılamalı. Ne kadar İslâm dini, Kur’ân ve sünneti yaşadığını, ne kadar ilmi yaşadığını, güzel ahlaklı yaşadığını düşünüp; ona göre Hakk’a yönelmeli. İlme, hakka, hakikate sımsıkı bağlı olmalı. Kur’ân’ı ne ölçüde yaşadığına, peygamberimize ne kadar uyduğuna bakmalı. Gerçek, samimi, doğru, dürüst İslam ve Müslüman olmanın, en büyük fazilet değer olduğunu asla unutmamalı.