Müslüman, bilgili, bilinçli olup, ileri ve geri zaman için düşünebilmeli. Görev, ödev, yükümlülük ve sorumluluklarını bilip, yerine getirmeli. İyilikte yardımlaşmalı. Elbirliği ile kötülüklere engel olmalı. Birey, aile, toplum, devlet olarak geleceğe hazırlanmalı. İyi bir öğrenim ve eğitim almalı. Bilgi sahibi; meslek, sanat, teknik, teknoloji, üretim sahibi olmalı. Sevgi, saygı, şefkat, merhamet, müşfiklik içinde en güzel hayatı sürdürmeli.

Biz önce kendimizi iyileştirip, düzeltmeliyiz. Anne ve baba olarak önce kendimizi yetiştirmeliyiz ki; neslimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı güzel yetiştirelim. En güzel örnek olalım. En önemlisi; iyi bir anne ve iyi bir baba olabilmektir. Anne ve baba sorumluluklarını bütünlük içinde yerine getirmeli. En güzel terbiye, güzel ve yüksek İslam ahlâkı, hayâ, edep sahibi olmalı.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz.”

Nuh as. Peygamber gibi evladın imanla onurlanması için gayret göstermeli. Hz. Nuh tevhit gemisine binmeyi reddeden oğluna son bir umutla şöyle seslenmişti: “ … Haydi, yavrum gel, sende bizimle birlikte gemiye bin. Kâfirlerle beraber olma!”

Hazreti İbrahim as. Peygamberde, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a şöyle niyazda bulunmuştu: “ Ey Rabbimiz! Bizi, sana teslim olanlardan eyle. Soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster. Tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan, yalnız sensin. Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle. Ey Rabbimiz, duamı kabul eyle.”

Müslüman, zorlukları aşar, engellere takılmaz. El birliği, işbirliği, ortak akıl ile hep birlikte her zorluğun üstesinden gelinir. Zorluk, güçlük karşısında dayanıklı olmalı. Pes etmemeli. Yılmamalı. Yılgınlığa düşmemeli. Hazreti Yakup peygamber gibi metanetli, dayanıklı, güçlü, adaletli, şefkatli olmalı. Hazreti Yakup’un oğulları, kıskançlık yüzünden oğlu Hazreti Yusuf’u kuyuya atan oğullarına şöyle seslenmişti:

“ … Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş. Artık bana düşen, güzelce sabretmektir. Anlattığınız sözler karşısında bana yardım edecek olan ise ancak Allah’tır.”

Baba olmak, Hazreti Lokman as. Gibi evlada güzel örnek olup, en güzel şekilde eğitmek, öğretmek, öğüt vermektir. Evladına gerçekten doğruyu, yanlışı, helali, haramı öğretmektir.

 Lokman Hekim, oğluna şu güzel öğüdü veriyordu: “ Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma. Çünkü O’na ortak koşmak; elbet ki, büyük bir haksızlıktır. Yavrucuğum, namazını özenle kıl. İyiliği emret, kötülüklerden vazgeçirmeye çalış. Başına gelen kötülüklere sabret. Gurura kapılarak, insanlara burun kıvırma. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Unutma ki, Allah gurura kapılıp, kendini beğenen hiç kimseyi sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol. Sesini de yükseltme…”

Hazreti Enes ra. Şöyle diyor: “ Resûlullah’a 10 yıl hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun, “öf” bile demedi.”

İnsanlara çok iyi, güzel, hoşgörülü, terbiyeli, şefkatli, merhametli davranmalı. Çocuklarımıza özenle, dikkatle ilmi, dini değerlere uygun davranmalı. Çalıştırdığımız insanların hak, hukuklarını adaletli şekilde gözetmeli, korumalı. Haksızlık etmemeli. Hak, hukukunu asla çiğnememeli. Zalim olmamalı. “Bilmeli ki, zalimler cehennemde olacaktır!”

 Bu konu hakkında gözlemlerimden anlatayım. Şöyle ki; “ İşverenler, iş insanları; işçi çalıştırmaktadır. Haklarını hak ettikleri şekilde vermemektedir. Sosyal güvencesiz, sigortasız çalıştırmaktadırlar. Devletin, iş insanlarının, sendikaların ortak belirlediği asgari ücreti bile vermemektedirler! Hak yemekte, haram işlemekte, günah almaktadırlar! Ramazan ayı geldiğinde de işçilerine erzak- kumanya yardımı yapmaktadırlar. Bu yardım etme, işvereni kurtarmaz. Belki hak ettiği hakkını verseydi, bu yardıma bile gereksinim duyulmayacak.”

“Kendi eşim, öğretmenlik yaptığım bir yerde, 2 yıl işçi olarak köylü kadınlarla beraber bir işyerinde çalıştı. İşveren, eşimin iki yıl çalışması karşılığında sadece 27 gün sigorta pirimi ödemiş! 27 gün de bir aydan az olduğu için hiçbir işe yaramadı. O işveren şimdi nalları dikmiş! Tahtalı yere gitmiş! Hakkımızı helal etmiyoruz.”

“ Bugünlerde bir yere bazen bir – iki saat takılıyorum. Bir esnaf, yanında üniversite öğrencisi olan hısımını çalıştırıyor. Ama çalışan hısımı ücreti istemesine rağmen, hısımına henüz ücret ödememiş! Oysa o esnaf çok hayırseverdir. Yardım isteyen pek çok kişiye; zekât, sadaka, erzak- kumanya, giyecek, para verdiğini görüyorum. Özelliklede Suriyeli, savaştan kaçan sığınmacıları tercih ediyor. Çok güzel bir olay! Ama güzel olmayan; yanında çalıştırdığı, ihtiyaç sahibi hısımı olan öğrenciye, alın terini zamanında; tam, eksiksiz vermemesidir.  

Müslüman tam anlamı ile bütünü ile bütüncül mümin, takva, verâ Müslüman olmalı. Tâatın aslı verâdır. Verânın aslı takvadır. Takvanın aslı nefis muhasebesidir. Nefis muhasebesinin aslı; Allah’ın azabından sakınmak, nimetini ummaktır.

Gerçek, dosdoğru, dürüst, adil, eşitlikçi, İslâm değerli mümin olmak için öncelikle; 1- Dil ile gıybetten- dedikodudan korunmalı.

2- Kötü zan ve davranışlardan sakınmak.

3- Halk ile alay etmekten uzak durmalı.

4- Haramlara bakmamak, haram konuşmamak; haram, günah iş işlememek.

5- Doğru, dürüst, gerçek sözlü ve davranışlı olmalı.

6- İman, İslam nimetinden dolayı Yüce Allah’a minnettar olmalı. Kendi kendini beğenip; kibire, gurura asla kapılmamalı. Kibirli müminlerin cennete giremeyeceği bilinmeli.

7- Malı, mülkü, serveti hak yoldan kazanmalı ve hak yolda israf etmeden harcamalı. Hakkı bırakıp; batıl, küfür yollara sapmamalı. Allah’ın hükmünü bırakıp; sapkın kişilerin akıl, düşünce ve hükümleri ile hareket etmemeli.

8- Yükseklik ve büyüklük dileğinde bulunmamalı.

9- Beş vakit namazı kılmalı. Zekâtı vermeli.  Ramazan orucu tutmalı. Hac yapmalı. Kurban kesmeli. Farz ibadetleri yapmalı. Farz ibadetleri yapmayandan, haram işleyenden; takva, verâ, halis, muhlis, samimi, bütün hak mümin hakiki Müslüman olmaz. Adı Müslüman olup; her günahı, haramı, mekruh işleri yapar! İnsanlara çok kötü örnek olarak, başkalarını da günaha sokar! Haramlardan sakınmalı. Farz ve sünnet ibadetleri harfiyen yapmalı.

10- Kur’ân, sünnet üzere dosdoğru olmalı. İslam sınırlarını aşmamalı. Haddi, hududu aşmamalı. Verâ, takva, alçak gönüllü, sabırlı, ağırbaşlı, şükreden, ibadet eden, çok iyilik yapan olmalı. Cehennem yoluna girmemeli. Cehenneme götüren işler içine girmemeli. Başkalarının azgın, sapık, sapkın durumunu kıskanmamalı. İstememeli. Özenmemeli. Hevâ ve heves etmemeli. Şehvet, lezzet, heves bulunan, pis işlerden uzak durmalı.

Mümin olarak nesli korumalı. Neslin; aklını, fikrini, malını, mülkünü, canını, iffetini, değerlerini korumalı. Allah’a itaatsizlikten korumalı. İtaatli bir insan olarak; evlat, nesil, millet, ümmet, insanlık yetiştirmeli. Hak ve batıldan haberdar nesil yetiştirmeli. Allah cc. Hucurat süresi 13. Ayette kısaca; “ … Allah katında en değerli olanınız, O’na itaatsizlikten en fazla sakınanızdır...” Buyurmaktadır.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Ey İnsanlar! Bu Zilhicce ayında, bu Mekke şehrinizde, bu Kurban Bayramı gününüz nasıl mukaddes ise; kanlarınız, mallarınız, ırzlarınızda aynı şekilde mukaddestir.”

Bugün cahil olan insanlar; şaşırmış, sapıtmış, sapkınlaşmış, sapmış, insanlığını yitirmiştir.  Dini değer yargılarını kaybedince; vahşileşmiş, adileşmiş, kahpeleşmiş, kalleşleşmiş, alçaklaşmış, kötüleşmiş, çirkinleşmiştir! “Çocuklarını katletmektedirler, öldürmektedirler!” “ Karılarını- eşlerini katletmektedirler, vahşice öldürmektedirler!” “ Her yıl ülkemizde 300- 400 kadın acımasızca katledilmektedir!” “ Bir aile ebeveyni, kendi çocuklarını öldürdüğü gibi hısımlarının çocuklarını da öldürmektedir!”

 Günümüz Türkiye gençliğinin yapılan araştırmaya göre, %60’i hiçbir insanı, İslam’ı değer taşımamaktadır. Sevdiği veya tuzağına düşürdüğü kızları harcamakta, öldürmektedirler! Kolayca, düşüncesizce suç işleyip, ömrünü cezaevlerinde geçirmektedir! Hem de vahşice, barbarca, canavarca öldürmektedir! Mili, manevi değerlerden yoksun ya da yanlış öğretim aldığından; vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, mümin, Müslüman, İslam düşmanı olmaktadırlar. Anarşi, şiddet, terör, yıkma, yakma, bozgunculuk, düşmanlık yapmaktadırlar!

Fikri, cinsi sapıklık içine düşmüşler artık birer paranoyak ruh hastası manyak durumunu almıştır. Bunlara destek veren siyasi, sosyal, kültürel kurumlar olmaktadır. Çünkü LGBTİ+ENSEST olanlar; sapkın sapıklar tarafından destek görmektedir. Oysa Allah cc. Fikri ve cinsi; her türlü sapıklığı, sapkınlığı yasaklamıştır.

Allah cc. A’raf süresi 81. Ayette buyuruyor: “ Lût’u da peygamber gönderdik. Kavmine dedi ki, sizden önce insanlardan hiç birinin yapmadığı çirkin işimi yapıyorsunuz? Gerçekten siz, kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz! Doğrusu siz yoldan çıkmış bir topluluksunuz!”

Güzel, iyi, doğru, estetik, şahane, numune, mükemmel, muazzam, muhteşem, onurlu, nezih, değerli bir hayat, yaşantı sadece ve ancak İslam dinini; akıl, zekâ, ilim ile yaşamakla gerçekleşir. Aksi sapkınlık, sapıklık, bozukluk olur, olmaktadır!

 Önce anne ve baba kendine çekidüzen vermeli. Sonrasında çocuklarını, İslam ahlakı üzere ilimle, pedagojik olarak yetiştirmeli. Çocukları; kız olsun, erkek olsun, karşı cinsle flört etmemeli. Cinsel ilişki kurmamalı. Arkadaş olmamalı. Karşı cinse yaklaşıp; samimi, uygun, normal arkadaşlık ilişkisi kurulamaz. Genç kız, bir evlilik yapacaksa, arkadaş bulmak istiyorsa, bundan mutlaka ama muhakkak anne, baba, ailesinin haberi olmalı. İlişki mesafeli olmalı. Mesafe korunmalı. Ayrılma olunduğunda, zarar görmüş, kullanılmış, ikinci mal, eşya olmamalı.

Bugün ülkemizde devlet eli ile kadınlar genelevlerde- kerhanelerde belgeli çalıştırılmaktadır! Randevu evleri işlemektedir! Otellerin büyük bir kısmı, kadını fuhuşa sürüklemiştir. Kadın namusundan para kazanmaktadır! İçki yerleri, kontra matris çalıştırmakta, kadın pazarlamaktadır! Ülkemizde kadın dernekleri, feminist dernekler, devlet; buna karşı kararlı, samimi bir önlem, engelleme yapmamaktadır. Ülkemizde yapılan araştırmaya göre 350 bin kadın bu iffetsiz yerlerde çalıştırılmaktadır!

Dün, 1992 yılından beri Takıp ettiğim, Recep Tayyip Erdoğan’ın 1992 yılında yaptığı bir konuşmasını izledim. Erdoğan, 1992 yılında İstanbul’da bir otele seçim çalışması için gidiyor. Orada çalışan 25- 30 kötü yola düşmüş kadını görüyor. “Kadınlar, bu rezillikten, her gün onlarca erkeğin üstümüzden geçmesinden, bizi kurtarın, diyor.”  Onlara ve orada bulunanlara bir konuşma yapıyor. Diyor ki; “sizi buralardan kurtaracağız.” Bu ve benzeri batakhanelerin, Cumhuriyetin ilk yıllarında yasa ile açıldığını biliyorum. Artık batıl Batı’nın baskısı, dayatması kalktı. Bu batakhaneler kolayca yasaklanabilir. Hükümetlerimizden bunu acilen ve önemle saygılarımla bekliyoruz.

Ülkemiz son 200 yıl içinde devlet, millet olarak Batılılaşmaya başladı. Batılılaşma ile birlikte ahlâken kötüleşmeye, insan olarak batmaya başladı! İlim, irfan, İslam, Müslümanlık değerleri zaman içinde erozyona uğratıldı. “Alkol- içki üretme, sigara üretme, alkol içme yeri açılması, kumar oynaması, genelev- kerhane açma yasa ile serbest bırakıldı.” “ Din öğrenme ve yaşama yasaklandı.” Artık çürüme, kokuşmanın yolu yasa ile devam ettirildi. Artık insan değerlerini yitirmeye başladı. Bugünde birey perişan, aile dağınık, bölünmüş, çocuklar ebeveynsiz kalmıştır. Boşanma olayları yıllık 150 bini buldu. Evlilerin yaklaşık %30’u boşanmaktadır. Anne ve babasız kalan çocukların suç işleme oranı daha da yüksek olmaktadır! Batılılaşma devam ettikçe; felaketler, fecaatler daha da artacaktır! Batıda bu suç, anormal davranışlar çok daha yüksektir! Ama hala Batılılaşma hevesleri, hala Batı’nın ilkelerini, yaşam tarzını örnek alma mücadelesi vermektedirler.

Ülkemizde suç işleme oranları her yıl artmaktadır! Son dört yılda suç işleme oranları %69 arttı. 2015 yılında 2,175 kişi silahla ve kesici aletlerle öldürüldü! 2018 yılında ise bu sayı 3,762 kişi oldu! Yanı kadınların 10 katından fazla erkek öldürülmektedir! Ama hep kadın ölümleri üzerinden siyaset, politika, lafazanlık yapılmaktadır. İnsana kadın, erkek olarak değil; “insan” olarak bakılmalı. Şiddetin, öldürmenin önüne geçilmeli. Bu pedagojik doğru öğretim, eğitim, ahlâk, terbiye, insanlık, İslam kazandırılması ve de sağlıklı bedene, yeterli ekonomiye sahip olunması ile olur. Bunlar yeterince verilmiyor!

Yargıda da hak, hukuk, adalet, eşitlik, hakkaniyet uygulaması yeterince yok! Dün ki, bir televizyon haberini aktarayım: “ Ordu’nun Fatsa İlçesi’nde bir düğünde, bir kişi belinden silahı çıkarıp, havaya ateş ederken; 59 yaşındaki bir adamı öldürüyor! O anda telefon kamerası ile video filim, resim çekimi vardır. Kişi tutuklanıp, savcılığa götürülüyor. “Savcı, adamı adli kontrol şartı ile serbest bırakıyor!” Böyle ve benzeri binlerce olay olduğunu daha öncede yazmıştım. Eğitimin, öğretimin, insan yetiştirmenin, adaletin, Müslümanlığın yaşanmadığı yerde; huzur, mutluluk, rahatlık, refah, kurtuluş yaşanmaz. Her işi, yetkin, etkin uzman, deneyimli, derin düşünceli insanlara vermeli.

Hakk’ın ve halkın beğenmeyeceği işler, görevler yapmamalı. Yanlışı alışkanlık haline getirmemeli. Ülke ve dünya barışını sağlamak için ilmi, dini, evrensel, ilmi fazilet değerlerini işlevli kılmalı. “Allah’ın sev dediğini sevmeli. Sevme dediğini sevmemeli.” “ Allah’ın emirlerini tutmalı. Yasakladıklarından sakınmalı.” “İyiliği yaymalı. Kötülükleri engellemeli.” Yaptığımız kötülüklerin hesabını vereceğimizi unutmamalı. “Yapmadığımız iyilikleri, niçin yapmadığımızın da hesabını vereceğimizi akıldan çıkarmamalı.” “Yaptığımız kötülükleri, çirkinlikleri, yalanı, yanlışı, haramı, günahı, suçu; niçin yaptığımızın hesabı da mutlaka ama muhakkak verileceği bilinmeli.”