İnsan ya tam olmalı. Hakkıyla, layığıyla, dosdoğru, hakkaniyetli; tam, olgun, iyi, güzel, yararlı, işinin uzmanı olmalı. Ya da olmamalı. Eksik, yarım, yanlış bilgili insandan; yarar, iyilik, güzellik, doğruluk, fayda gelmez. Eğer bir yönetici isek; işin en deneyimli, yüksek uzman, anlayışlı insanlarıyla iş yapmalı, çalışmalı. Aksi halde hem enerjimizi tüketiriz. Paramızı, zamanımızı harcarız. Hem de maddi, manevi anlamda zarar ederiz. Anlamlı, doğru, dürüst iş yapamaz. İnsanların takdir ve teşekkürünü kazanamayız.

Bugün ülkemizde doğru, dürüst ilmi, becerikli yetenekli yöneticiler çok az bulunmasına rağmen, bu yöneticilerin; iş, görev yaptığı elemanlarda çok berbat durumdadır. Bu kamu alanında böyle olmasına rağmen, serbest piyasada iş, görev, meslek icra edenlerde, bu perişan durumdadır! Halk, kamu çalışanlarından ve serbest meslek icra edenlerden memnun değildir. İş yeteneği, becerisi olmadığı gibi iş ahlakı, edebi de pek yoktur.

“Bir belediyeye 1,000 liralık bir hizmet alımı yaptıran vatandaş düşünün. Belediye elemanlarının işi bilmediğinden, kendi çalıştığı kurumuna 10,000 liralıktan fazla zarar vermektedir! İş yaparken, halka zarar verdiğinden, pek çok şikâyete maruz kalmaktadır.”

İyi yetişmemiş elemanlar, görevliler tüm dünyada devleti ekonomik, siyasi, devlet düzeni derken, her şeyi berbat ediyor. Tüm dünyada kamu- devlet sektörünü çökerttiler! Devletler, bunların yüzünden işletme açmıyor. Özel sektöre de devletten daha fazla zarar vermektedirler! Ülkemizde özel sektörün, devletten 2 kat daha fazla yüksek fazla borcu vardır! Özel sektör sahipleri ve CEO’ları alabildiğine şeytani dinlemekte, zevkleri, keyifleri, azgın nefisleri için harcama yapmaktadırlar! Bir insan; hak, hukuk, haram, günah, ahiret inancı bilmese, hesaba inanmasa; o şer insanların önüne geçmek çok zordur.

Akıl, ilimle işletilmiyor. Umursamazlık, benimsemezlik, bana ne, akılsızlığı işletiliyor. Olabilecek dert, bela, kazalar dert edinmiyor. Doğru uyarılar düşmanlık olarak görülüyor. Bilmediği halde, kendinin bilgin olduğunu düşünen ahmak aptallar vardır. Çok kolay aldatılan bilgisiz öngörüsüzler var. Olay ve olgulardan ders alınmıyor. Gösteriş, zevk, keyif, eğlence için kazançtan fazla harcama yapılıyor. İnsanların çok büyük çoğunluğu kendini hiç geliştirmiyor. Bir ilmi kitap, kur’ân, sünnet, meslek kitabı bile okumadan, bu dünyadan göçen cahil cühela boş çuvallar var. Bencillik, sadistlik, aşağılık almış başını gitmiş! Beyni bilgisizlikle, zararlı maddelerle, alkol, uyuşturucu, sigara, bağımlılık yapan maddelerle büzüşmüş, hastalanmış; işlemez hale gelmiş. İnsanlar kendilerini yetiştirip, geliştirmiyor. Olgunlaştırıp, yararlı hale gelmiyor. Çalışma azmi, gayreti yok. Park ve bahçelerde boş, tembel, miskin şekilde oturma, dolaşma, gezme ile zaman öldürüyorlar! İş beğenmiyorlar. Sanki kendileri bir işe yarar insandırlar.

Türk toplumunda her evde Kur’an olur ama okumaz! Kitap almaz, okumaz. Kütüphane, kurs ve seminerlerden yararlanmaz. İlim, bilim, sanat, hikmet, din- iman olmadan, iki dünyada huzurlu mutlu olunmayacağı bilinmesine rağmen, pek kimse umursamaz. Daha Kur’ân ve peygamberin gönderilme amacı bilinmez. Bilinmekte istenilmez. Bir insan var; hak- hukuk bilmez, ibadet etmez. Başka bir insan var; ibadet eder ama kendini hak yola yöneltmez.

Ayet olarak lütfen “Maun süresinin” mealine bir bakıp, derinden düşünüp, Müslümanların ne halde olduklarını düşününüz. Allah cc. Böylesi Müslümanları nasıl uyarıyor, anlamaya çalışınız.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur! Yine nice namaz kılanlar var ki; yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur!”

Herkes aklını başına toplayıp, ömrünü en güzel, verimli, kaliteli doğru, yararlı, önemli şekilde değerlendirmeli. Yaşınız kaç yaşında olursa olsun; hemen bir kütüphaneye üye olmalı. Oradaki kitap, dergi, gazete, internet, iletişim, bilişim, haberleşme gereçlerinden yararlanmalı. Hemen bir kursa, meslek edindirme kursuna başvurmalı. Her an kendimizi geliştirip, olgunlaştırıp, yararlı hale getirmeli. Seminerlere katılmalı.

Aldanıp, kanmamalı. Kanıp, aldanmamalı. Her lafa aldanmamalı. Söyleyene bakmalı. Kimdir, ne söylüyor. Geçmişi nedir, neler yapmıştır. Hak has mümin ve Müslüman dışındaki zalimler, münafıklar, müşrikler, kâfirler, İslam, mümin,  Müslüman düşmanları doğru söylemez. Bütün bunları bilmeli. Bilgili, bilinçli, birikimli, donanımlı, basiretli- ileri görüşlü, öngörülü olmalı.

Bugün Müslümanlar; birey, aile, grup, toplum, ümmet olarak çok acınacak, perişan durumdadır! Zira İslam, Müslüman sıfatı tam anlamı ile taşımadıklarından, rezil, perişan olmaktadırlar. Birlik, beraberlik, işbirliği, yardımlaşma, dayanışma yok. Olmadığı içinde gelen zalim eziyor. Zalim yalanlarla kandırıp, aldatıyor. Sonra mal, piyon, araç- gereç gibi kullanıyor. Köle, esir, tutsak, parya, maraba, hayvan muamelesi yapıyor. 1839 yılından beri Müslümanların durumu bu acınacak haldedir. Yanı 179 yıldır insan yerine konmuyor. Gelen, giden aldatıp, kandırıyor. Bende; bir daha sakın kanma, inanma; zalime inanıp, sürünme! Zalim, mümine yaşama hakkı tanımaz. Zalimler, Mümin, Müslüman, İslam karşıtıdırlar. Zalim olduğu süreçte durum değişmez.

Önce insanlıklı, insancıl, insaniyetli, olgun, iyi iletişim ve diyalog kuran işin ehli elemanlarla çalışmalıyız. Eğer iyi yetişmemiş elemanlarımız varsa, her hafta veya ayda bir eğitime almalıyız. Meslek geliştirmesi yaptığımız gibi insanlık yönü ile de geliştirmeliyiz. Halkımız yeterli eğitimde olmadığından, diğer insanlarla iletişim, diyalog kuramamakta, kavga, dövüş yapmaktadır. Dilini kullanamayan, cahil cühela; eline, ayağını kullanmaktadır!

Önce Allah, Kur’ân, peygamberimizi tanıtıp, rehber edinmesini, kılavuz, önder etmesini sağlamalıyız. Yanlışlara tövbe edip, yeni bir sayfadan hayata baktırmalıyız. Kötü, çirkin, yalan, yanlış, günah, haram, suç, yaramaz işlerden uzak kalmasını sağlamalıyız. Dosdoğru ve gerçekçi olgun insan olma benimsetilmeli. Samimiyetle iş, görev yapma sağlanmalı. Şükretmesi öğretilmeli. Günah, vebal, haramdan sakınması benimsetilmeli. Kanaat etmesini becermeli. Haramdan sakınıp, helal işleri israf etmeden yapma benimsetilmeli. Bağımlılık yapan, her alışkanlıktan uzak kalınması öğretilmeli. Ailesine, çevresine, akraba, komşu, insanlara, varlıklara en güzel şekilde davranma alışkanlık haline getirilmeli. Artık Recep İvedik, İnek Şaban, Maho, Bilo gibilerine iş, görev vermemeli. Vatan, Milet, devlet, bayrak, bağımsızlık, değer yargısı düşmanlarına fırsat ve imkan vermemeli. Bu millete bunları her saat izletip, kalan azıcık kaliteyi de bozmamalı. Edep, hayâ, güzel ahlak, estetiklik, kibarlık, görgülü olma,  zarafet esas olmalı. Herkese iyilik, hizmet etme esas alınmalı. Halka hakça davranmalı. İnsan olmalı ve insan gibi davranmalı. Recep İvedik tipi yarı hayvan yarı insan tipinde asla olmamalı.

İnsanlara merhametle, iyilikle, güzellikle, sevgi, saygı, şefkatle davranmalı. Barış, sevgi, saygı, iyi niyet, has düşünce, ilmi davranış olmalı. İnsanlarla en güzel şekilde geçimli olmalı. Alçak gönüllü, cömert, peygamberimiz gibi davranışlı olmalı. Allah ne diyorsa, yapmalı. Yapma, dediğini de kesinlikle yapmamalı. Görev ve sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmeli. Bana ne, beni ne ilgilendirir, dememeli. Bugün ki iletişim, bilişim, haberleşme çağında, her şeye mutlaka anında müdahale etmeli. Mümin; sorumlu, yükümlü, hak ile görevli, insanlıkla ödevli; akıllı, hakça düşünebilen, onurlu, üstün güzel varlıktır. Yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmelidir.

İnsanın olgun olması için; hak Mümin, hakiki Müslüman, gerçek İslam olduğunun bilincinde olmalı. İmajı İslam, inancı İslam, Kitabı Kur’ân, yolu peygamber yolu olan, sünnet olmalı. Kur’ân, hadis, sünnet, peygamber bilgisi bulunmalı. İlmihal, fıkıh bilmeli. Dua, ibadet, zikir, tövbe, ihlâslı olma ruhuna işlemeli. Salih amel yapmalı. Hayırlı işler de bulunmalı. Vaaz ve sohbet edebilmeli. Hak ehli olmalı. “Mesleğini en üst kalitede, verimli, planlı, programlı, stratejik anlamlı yapmalı. Yapamıyorsa, ya yapmayı öğrenmeli ya da işi bırakmalı. Öyle yarım yamalak iş yapma olmaz, olmamalı. Yarım imam insani dinden, yarım doktor, insani canından eder, derler. İşte bu gibi durumlara düşmemeli.

Çevresine duyarlı olmalı. Çevreci anlayışta olmalı. Çevresindeki hastalara, olaylara duyarlı olmalı. Cuma namazlarına, vakit namazlarına, Ramazan ayına, Teravih Namazına, Kadir gecesine, diğer kandil gecelerine, bayram günlerine, Kurban Bayramına özenle duyarlı ve hassas olmalı. Dini duyarlılıkta olmalı. Ot gibi olmamalı! Mevlit, Regaip, Miraç, Berat, Kadir ve Cuma gün ve gecelerini en güzel şekilde değerlendirmeli. Aşure gününü, Kerbelâ olayını, hicreti, cami edep ve adabını öğrenmeli. Cezaevlerindeki insanların ıslah ve iyileştirilmesi için azami gayret göstermeli. Engellilere, düşkünlere, zayıflara, huzur evlerine, yaşlı evlerine, hastanelere, okullara, sağlık kurumlarına, dini ve milli günlerde ziyarette bulunmalı. Kimsesiz, sahipsiz, yalnız hiç kimse bırakılmamalı. Herkesin sahibi olmalı. Sahiplenmeli.

İleri, geniş, derin, hak, hakikat görüşlü ol. Gerçek aydın ol. İlim, bilim, din iman bilip, bu değerlerle yaşayan ol. Kur’ân ve sünnetten ayrılıp, şaşırmış sapkın sapıtmış asla olma. Din ilmini, bilim ve sanat ilimlerini tam öğren ve hayatında gerçekleştir. Kur’ân ve sünnete aykırı davrananlara zerre miktarı gönül verme. Uçuk fikirli, ütopyacı, ideolojik sapkın, bozuk felsefe ve sapkın görüşlü olma; olanlara yakın durma. Dosdoğru bilgili, gerçek bilgili, kültürlü, hikmetli ol. Kuralsız yaşantı devam etmez. Kurallara eksiksiz uyarak yaşamaya çalış.

Çocukları, gençleri çok iyi, güzel, doğru, maharetli yetiştirmeli. Zira bu güzelim varlıklar iyi yetiştiğinde geleceği aydınlatacak. Uluslar arası düzeyde takdir ve teşekkür alacak gençlik yetiştirmeli. 57 İslam ülkesi içinde en iyisi Türk Milletidir, deniyor. Ama istatistiklere baktığımızda hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, güzel ve üstün ahlak, edep, hayâ, insan haklarına ve doğaya, çevreye saygı, sevgi kalmamış.

 Bir istatistik sunalım. Türkiye’mizde 06 Temmuz 2017 de 18 yaş altı 22.838.000 çocuk var. Nüfusumuzda 78.741.530 ‘dur. Ülkemiz dışında 6 milyondan fazla Türk vatandaşı yaşamaktadır. Geride 49 milyon kadar insanımız ülkemizde yaşıyor. Bu 49 milyon insanın mahkemelerde 15 milyon dosyası bulunmaktadır. Bir milyon dosyada üst yüksek mahkeme olan Yargıtay’da bulunmaktadır. Yazılı, sözlü, görüntülü, sosyal medyayı izlediğimizde, ülkemizde olan adi, vahşi olaylar, dünyanın yaban hayatında bile olmamaktadır. Geri kalan değerlendirmeyi yapmayı, akıl sahiplerine bırakıyorum.