İstikametin hak, hakikat, dosdoğru, gerçek olması için öncelikle maddi, manevi anlamda temizlenmek gerekir. Bir boy abdesti alıp, besmele ile başlayıp, samimiyetle Nasuh tövbesi etmeli. Günahlarımıza ihlâsla tövbe etmeli. Esirgeyen ve bağışlayan, âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a hamt etmeli. Şükretmeli. Zikretmeli, itaat etmeli, ibadet etmeli. “Allah’ın emirlerini tutup, yasakladıklarından sakınmalı.” “ İyiliği emredip, kötülükleri usulü, kaidesi ile önlemeye çalışmalı.” “ Kendimiz için istediğimiz iyilikleri herkes için de istemeli.” Kur’an-ı Kerim’i peygamberimiz gibi; bilgiyle, bilinçle, samimiyetle, sadece Allah cc. rızası için yaşamalı. Her varlığın gönlünü kazanmalı. Allah’ın hoşnutluğunu, insanların memnuniyetini kazanmalı. Dünyada huzuru, mutluluğu, barışı, adaleti, insanlığı tesis etmeli ki, ahirette de bu nimetlere sahip olabilelim, inşallah.

                Ancak Allah’a ibadet etmeli, ondan yardım beklemeli. Hamt sadece Allah’a özeldir. Allah’tan başkasına kulluk etmemeli. “Allah’a yönelip, peygamberimiz gibi kulluk yapmalı.” Dosdoğru yol olan İslam ve ilim, bilim, sanat, kültür, hikmet yolundan asla ayrılmamalı. Kur’ân, sünnet, sahabe inanç ve ibadeti ve de ilim ile hakça yaşamalı. Sadece bu hak, hakikat yolundan yürümeli. Sapıkların, sapkınların, azaba, gazaba uğramışların yolundan asla yürümeye çalışmamalı.

“Sadece Allah’tan gelen hidayet üzere olanlar kurtuluşa ereceklerdir.” Batıl ve küfürden sakınanlar, her türlü batıl be küfürden arınırlar. Arınmış oldukları içinde cennete girerler. Allah’tan gelene, peygamberimizden bildiriline iman etmeli ve ona göre yaşam tarzı oluşturmalı. Aksi halde sonuç çok acı, feci, felaket, fecaat olacaktır!

                “Yüce Allah’ı, Allah’ın Kur’ân’da kendini anlattığı, peygamberimizin bildirdiği şekilde tanıyıp, inanmalı. Zati ve Subuti sıfatları ile güzel adları ile hakça bilip, inanmalı. “Allah’ı İhlâs süresinde ve 99 güzel adında, sıfatlarında bildirildiği gibi tanıyıp, inanmalı. Varlığını, birliğini, eşi, benzeri olmadığını bilmeli. Ezelden ebede kadar var olacağını, sonunun olmadığını, bir olduğunu bilip, kabul etmeli. Sonradan yaratılanların hiç birinin Allah’a benzemediğini, varlığının kendinden olduğunu bilmeli. Diri olduğunu, her şeyi bildiğini, sıfatlarında sınır olmadığını, her şeye gücü yettiğini, her şeyi işittiğini, her şeyi gördüğünü, konuştuğunu, yaratıcı olduğunu, bildiğimiz ve bilemediğimiz her şeyi âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın hiç yoktan yarattığını ve de var olandan yarattığını, bilip, inanmalı.”

                Allah’a, peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe, kader, hayır ve şerrin Allah’ın yaratması olduğuna iman etmeli. Kur’an ve sünnetle bizlere bildirilen farz, vacip, sünnet ibadetleri eksiksiz, noksansız yapmalı. “Kelime-i şahadet ve de Kelime-i tevhit tümleci ile Hakk’a yönelip, ibadetleri yapmaya başlamalı. İnsanlara, varlıklara iyilik, hizmet, infak etmeli. Allah’a ve yarattıklarına olan görev, sorumluluk, ödev ve yükümlüklerini harfiyen yerine getirmeliyiz.”

                “Zaten insanın görevi başlıca olarak iki tanedir: 1-) Âlemleri yaratan, yaşatan, yok eden ve tekrar yaratacak olan Yüce Allah’a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmektir. 2- ) Allahın yarattığı insan, hayvan, bitki, çevre, doğa, dünya, evrendekilere karşı görev ve sorumluklarımız yerine getirmektir.”

                İslam dininde namaz kılmak en başta gelen ibadettir. Namaz, Kur’an’da 35 defa eda edilmesi emredilmiştir. Tadili erkânı, kuralı, kaidesi ile peygamberimizin yaptığı şekilde ibadetleri yapmalı. Herkes kendi aklı veya akılsızlığı ile ibadet ettim; demesi, ibadet olmaz. Oyun, eğlence olur.

Zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek, kurban kesmek ve bu ibadetleri yine peygamberimizden görülen ve bizlere doğru şekilde ulaştırılan şekilde yapmalı.

Kur’an, Allah’ın doğru sözleridir. Allah’ın dosdoğru kelamıdır. En doğru sözler Allah’a aittir. Hadis, sünnetler ise Kur’ân’ın yaşanmış, uygulanmış, gerçekleştirilmiş, pratiği peygamberimiz tarafından yapılmış şeklidir. Cebrail as. Meleği, bu ibadetlerin yapılmasını, peygamberimize ayrıca öğretmiştir. Farz ibadetlerin yapılış şekli detayı ile Kur’ân’da bulunmamaktadır. Biz bu ibadetlerin yapılmasını peygamberimizden, sahabeden- ashabından ve bizlere doğru şekilde aktaran sahici âlimlerden öğreniyoruz.

                “Peygamberler, Allah’ın görevlendirdiği olgun, erdemli, bilgili, dosdoğru, güvenilir, zeki, akıllı, masum insanlardır. Allah’tan aldıkları emirleri eksiksiz olarak insanlara tebliğ ederler. Öğretirler. Eğitirler. Anlatırlar. Açıklarlar.”

Müslümanlar, peygamberler arasında ayrım yapmaz. Her peygamber, Allah’ın görevlendirdiği elçidir. Bazıları kitap, bazıları suhuf- sayfa emirler getirmiştir. En son peygamber, bizim peygamberimiz Hazreti Muhammet Mustafa’dır. Bütün peygamberlerin hayatını çok iyi bilip, kendimize örnek almalı. Rol model olarak kabul etmeliyiz. Peygamberler Tarihi okumalıyız. İslam Tarihi okumalıyız. Okumadan, görmeden, işitmeden, dinlemeden öğrenemeyiz.

                Kur’ân-ı Kerim ve peygamberlerine inanmadan, tasdik etmeden, iman etmiş olunmaz. İman etmeyenler, cehennemdedir! İslam dinini detayı, teferruatı ile eksiksiz bilip, samimiyetle, bilgiyle, bilinçli şekilde Allah cc. rızası için yaşamalıyız. İmanın şartlarını, İslam’ın şartlarını hakkıyla bilip, yaşamalı. Kur’an ve mütevatir hadisler imanın şartlarıdır. Kur’ân ve peygamberini inkâr edenden mümin Müslüman olmaz.

Boy abdesti, namaz abdesti almalı. Abdest almadan hiçbir ibadet olmaz. Kabul edilmez. Boy abdesti, namaz abdesti almak farzdır. Kur’an’da bildirilmiş. Peygamberimiz ve müminler uygulamıştır. Namaz, oruç, zekât, hac yapmadan olmaz. Yanı sadece Müslüman’ım demekle, mümin ve Müslümanlık yürümez.

“Evlenme, farz ve sünnet bir ibadettir. Nikâhlı olarak karşıt cinsle evlenmeli. Çağın gerçeklerine uygun ve güvenceli nikâh yapmalı. Güvencesiz nikâh, nikâh olmaz. İslam dini mağduriyetlere, hak yoksunluklarına yol açan, hiçbir davranışı kabul etmez.” Hiçbir hal ve hareketi, yaşantıyı haram, mekruh, mundar olacak şekilde asla yapmamalı.

Bugün bazı erkekler, bir eş alıp, nikâh yapmaktadır. Daha sonra aldıkları kadınların hiçbir geçerli nikâhı yoktur. “İmam nikâhı” dedikleri, hiçbir önem, anlam, değer, kıymet taşımamaktadır. Zaten “imam nikâhı, dini nikâh” diye bir nikâh da yoktur. Nikâh, çağa uygun ve geçerli olan tek nikâhtır. Resmi özelliği olmalıdır.

İmam- dini nikâh ile kadın güvencede değildir. Devlet tarafından eş olarak kabul görmemektedir. Çocuklar o kadına- nikâhsız eşe evlat olarak yazılmamaktadır. Sosyal güvenceden yoksundur. Miras ve emekli aylığı almaktan yoksundur. Böyle evlilikler; sahih, doğru, gerçek, hukuki, ahlaki evlilikler değildir. Metres gibidirler.  Muta gibidirler. Bu gibi nefse, şeytana uyulan, sözde evlilikler yapmamalı. Bunlar bireyi, aileyi, toplumu, devleti mahvetmektedir!

Ben çok çocuk yapma karşıtı gibiyim. Bu da ülkemizde olan nikâhsız kadınlardan 53- 65- 75 çocuk yapan ebeveynlere karşıyım. Bunlar birde televizyonlara çıkıp, kendilerini sanki değerli bir şey yapmışlar gibi ifşa etmektedir. Bunların çocuklarının bir kısmı terörist, anarşist, bölücü, yıkıcıdır. Ümmet, insan olmaktan uzaktırlar.

Akıllı, zekâ ile İslam ve ilim merkezli, hukuki davranmalı. Medeni bilge mümin, bilinçli aydın Müslüman gibi yaşamalı. Başkalarının günahına girmemeli. İslam’da gerektiğinde, koşullar elverdiğinde, birden fazla nikâh ile kadın alınabilinir. Alınabilinir, ama alınan kadın kabul görmeli. İslam dininde bir tane eş- hanım alınması öğütlenir. Bugün birden fazla alınan eş – kadınlar, kabul görmemektedir. İkinci eş, bir yanaşma, sığınma, itilip kakılma, düştüğünde kaldırılmama, seks aracı olarak görülmekte, kabul görmektedir. Böyle boş, sahte, sahtekâr konularda lafı fazla uzatmak istemiyorum. Bugün birkaç eş alanları, muta ile evlenenleri, metres edinenleri tasvip etmiyorum.

 İslam dinini; ilim, bilim, doğru akıl kullanma ile zekâ işletilerek yaşamalı. Helak edici 7 (yedi) eylemden kaçınılmasını peygamberimiz öğütlüyor. Bunlar: “ Allah’a ortak koşmak, sihir- büyü yapmak, faiz alıp, vermek, yetim malı veya haram yemek, alkol içmek, düşmana hücum sırasında savaşmaktan kaçmak, zinadan sakınmak ve de iffetli kadınlara iftira atmak insanı helak eder.”

Bu haramlar dışında şu haramları da işlememek, yapmamak gerekiyor: “ Kadın kadına, erkek erkeğe eşcinsellik yapmak. (Bugün bu cinsi sapıklığı solcular, komünistler desteklemektedir. CHP, HDP denilen, legal siyasi partiler, ülkemizde TGBTİ sapıklarını; sapkın, rezil, kepaze, hastalıklı kafa yapıları olanlar, destek vermektedir. Macar Yahudi’si Amerikalı Siyonist “Soros” bu sapkınlığın ülkemizde de yayılması için her türlü desteği vermektedir.  Bu tip şer güçler, her türlü pisliğin yayılması için her türlü kötülüğü, çirkinliği, yanlışı yapmaktadır. İnterneti açarken, bu sapkın, sapık cinsi ilişkiler videosu karşımıza çıkmaktadır! )

Gasp, yağmalama, hırsızlık, hile, sahtecilik, sahtekârlık, stokçuluk, ölçü ve tartıda yanlış yapma, rüşvet alma ve verme, din hakkında yalan uydurma, hayvanlara işkence yapma, erkeklerle ve kadınlarla zina yapma, farz ibadetleri yapmama, haksız yere insan öldürme, büyük günahlardandır.

İyiliği emredip, kötülüğü men etmeme, İslam dinini öğrenmeme ve yaşamama, meşru cinsel ilişkide bulunmama, haram yeme, içme, giyme, beslenme, haram kazanç elde etme büyük günahlardandır. İslam âlimleri, Kur’ân ve sünnetlerden 720 kadar haram belirlemişler. Bunları bizler dini kitaplardan ve de sosyal medyadan öğrenmemiz mümkündür.

Hem elhamdülillah Hakk’a mümin ve Müslüman’ım, deyip; hem bu büyük günahları yapmak, Müslüman’a yakışmamaktadır. Kötü örnek oluşu ile büyük günahlara düşmektedir. Allah ve Müslümanlar nezdinde kıymetini, değerini kaybetmektedir.

“Müslüman dediğin, Kur’ân’ı peygamberimiz gibi hikmetle, samimiyetle, içten ve isteyerek en güzel şekilde yaşamalıdır. Öyle hem Mümin ve Müslüman hem de sapkın kapitalist, faşist, liberal, ırkçı, sosyalist- komünist, bozuk ve sapkın inanışlı ve de yaşayışlı olmamalı.”

 Büyük günah işleyenler, iki dünyada perişan olur. Bunlar iflah etmez- iyileşmez! Allah’tan hidayet istemeli ve Allah da hidayet verirse; iyileşir, düzelirler, inşallah. Tövbe ile işe başlamalı. Cahiliye döneminde küfrün pisliği ve karanlığında yaşayanlar, tövbe ile numune, harika, harikulade Müslüman oldular.

Ayet: “ Allah cc. büyüklük taslayanlar sevmez.”

Yahya bin Muaz: “ İnsanoğlu yoksulluktan korktuğu kadar cehennemden korksaydı, cennete girerdi.”

                Mevlana: “ Ümitsizlik tarafına gitme, ümitler vardır. Karanlık cihete gitme, güneşler vardır.”

                Mevlana: “Hangi kişide tefekkür – derin düşünce varsa; o kimse için her şeyde ibret vardır.”

                Mehmet Akif Ersoy: “ Adam, aldırma da geç, git, diyemem; aldırırım. Çiğnerim, çiğnerim, hakkı tutar kaldırırım.”

                Yunus Emre: “ Ömrüm geçti, hayfa ki, geç uyandım. Bu dünya bana baki kala sandım.”

                Mümin süresi 60. Ayet: “Bana dua edin. Benden isteyin ki, bende size cevap vereyim.”

                Osman Gazi: “ Bizim davamız kuru bir cihangirlik davası değil, İ’la-yı Kelimetullahtır.”

                Böyle düşünüp, yaşayan bazı Osmanlı sultanları, 25 milyon kilometrekare de at oynattı, ezan okudu, dini anlattı, adaleti ve doğruluğu tesis etti. Onu anlamak istemeyenler; Mısır, Suriye, Libya, Hicaz- Arabistan, Yemen, Fas, Tunus, Filistin, Irak, Sudan, Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Azerbaycan ve 64 ülke kan ağlamaktadır! Irkçılık, sapıklık, sapkınlık adına kan döken bu bölgelerin insan kılıklılarına yine bizler, Osmanlı Türk’ü olarak yardım ulaştırıyoruz elhamdülillah.

Müslümanlar, dünyaya nizam, düzen, intizam, tertip, hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, edep, hayâ, ilim, bilim, sanat, güzel ahlak kazandırırken; onlar edindikleri putların peşinde telef olmaya devam etmektedir! Felsefi bozukluk, ideolojik sapkınlık ile yok olmayı sürdürmektedirler! Her birinin bir putu vardır. “O put kendilerine göre gözden düşünce, başka putlar edinmektedirler! Dün, Marksist, Leninist, Stalinist, Maoist, ateist komünist olanlar, sözde bugün Kemalist laik seküler olmuşlardır.”

                Bilgili, bilinçli, duyarlı her takva Müslüman, bir ilim insanı, bir lider, bir hak yönetici, bir cengâver kahramandır. Sultan Alpaslan, Osman Gazi, Orhan Gazi, Fatih, Yavuz, Kanuni, Melikşah, dört Halife, Salahaddin-i Eyyubi gibi binlerce adı belli, adsız kahramanımız vardır. Hepsinden Allah cc. arzı olur, inşallah. Peygamberimiz, Dört Halife dönemi, Emeviler, Endülüs, Abbasiler, Selçuklular ve Türk devletleri yönetici, âlim ve insanları, insanlığa çok büyük hizmetler yaptı. “İnsandır, beşerdir; eksik, noksanda yaptı.”  İnsanda gönülleri, mekânları, yerleşkeleri fethedecek, fetih ruhu olmalıdır. İşte bu aziz kişiler, Kur’ân’ı peygamberimiz gibi yaşayarak, bunu becerdiler.

                Al-i İmran süresi, 19. ayet: “ Allah cc. katında din şüphesiz İslamiyet’tir.”

                Müslüman her yönü ile harika, harikulade, şahane, muntazam, mükemmel olmalı. Büyüklere saygı, küçük ve zayıflara şefkat ve merhamet göstermeli. İyiliği, dürüstlüğü, ahlak ve fazileti yaşam tarzı yapmalı. Kötülüğü ortadan kaldırmaya çalışmalı. İyilikle def etmeli. İyilikle olmuyorsa, yasalarla men etmeli. Yönetici halka merhamet, şefkat, adalet ile muamele etmeli. “Aksi halde zalim olur. Zalimin gideceği yer cehennem olmaktadır!”

                Allah cc. infak ( Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için muhtaçlara, hak sahiplerine verme) ve tasadduk ( sadaka verme)  emretmektedir. İhtiyaç sahiplerine ihtiyaç zamanında lazım olanı vermeli. Sağlıklı iken vermeli. Malın iyisini vermeli. Kendimizin attığını, beğenmediğini vermemeli. Gücün yettiği kadar vermeli. Sağ el ile açık- gizli, nasıl gerekiyorsa, öyle vermeli. İnfakta acele etmeli. Gizlice vermek daha sevaptır. Teşvik amaçlı, güzel örnek olma niyetiyle bazen açıkta verilebilir. Allah cc. rızası için vermeli. Karşılık beklememeli. Adil davranmalı. İhmal etmemeli. Verdiğini geri istememeli. Gösteriş yapmamalı. İsraf etmeden vermeli. Haram maldan vermemeli. Cimri davranmamalı. Savurgan da olmamalı. Vakıf, dernek, camii, medrese, okul, aşevi, hastane gibi yerlerde hizmeti infak olarak yapmalı. Allah cc. yolunda hakça harcama yapmalı. “Servetin tümünü dağıtmamalı. Her zaman dosdoğru ve orta yolu tercih etmeli.”

                Ahzap süresi 33. Ayet: “ Namazı kılın, zekâtı verin.”

                Bakara süresi 183. Ayet: “ Ey İman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Ta ki, korunasınız.”

                Bakara süresi 185. Ayet: “ Kur’ân, o ayda indirildi. Şu halde sizden her kim o aya erişirse, oruç tutsun.”

                Haccın yapılması konusunda da pek çok ayet vardır. Bunlar; hac süresi 26- 29 ayet, Bakara 189 - 196- 200- 203 ayetler ve Maide süresi 97. Ayetler hac yapılmasını emrediyor.

Biz ibadetleri sadece Kur’ân’dan öğrenmiyoruz. Peygamberimizin ibadet yaşantısından da öğreniyoruz. İslam dinin birinci kaynağı Kur’an’dır. İkinci kaynağı Peygamberimiz, hadis, sünnet, siyer ve de İslam âlimlerinin “icma” ve de “kıyas” denilen ortak dini görüşleridir.

                Hadis: “ Sizin en hayırlınız/üstün olanınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”

                Sa’d süresi 29. Ayet: “ Bu, Kur’ân, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar, diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”

                Allah cc. ayetinde; “hiç bilenlerle bilmeyen bir olur mu?” Diye soruyor. Bilmek, âlim olmak, bilgili, bilgin, bilge olmak bir üstünlük alametidir.

Allah cc. olumlu değerlerle olumsuz davranışları bir, eşit tutmaz. Her şeye değeri kadar kıymet verir. Bizler mutlaka ama muhakkak aklımızı başımıza toplayıp; en iyi biçimde yaratılan insanlar olarak; değerliyi, olumluyu, iyiyi, güzeli, yararlıyı, kıymetliyi tercih etmeliyiz.

                Hak mümin, hakiki bilge bilinçli Müslüman; dikkatli, bilgili, uyanık olmalıdır. Gidip de “Kur’ân Müslümanlığı” adı altında İslam ve Müslüman düşmanlığı yapan Yaşar Nuri Öztürk, Mehmet Okuyan, Bayraktar Bayraklı, Abdülaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu,  İskender Evrenesoğlu, Adnan Oktar, Haydar Baş,  Fetullah Gülen / Fetö gibi olmamalı. Bunların bazıları akademisyen, bazıları cemaat, tarikat önderidir. Bunların bazıları namaz, oruç, hac, zekât gibi farz ibadetleri bile yapmamaktadırlar. “Kur’ân ayetlerini çarpıtıcıdırlar. Hadis, sünnet, peygamber dışlayıcı, İslam ve Müslümanlara hakaret edicidirler.” Bunlar, batının yönlendirici, şekillendirici, biçimlendirici maşalarıdır. Bunların sayısı yüzlercedir. Bu konuda çok yazı yazdığımdan, fazla uzatmak istemiyorum. “Bunların bazıları hadis ve sünnet reddi için çalışmaktadır.” “Bazıları da Kur’ân reddi için çaba göstermektedirler.” Bunlar misyonerlerden çok zarar vermektedir. Kaleyi içerden, ağacı içerden çürütmektedirler.

                Bunlar, Ehl-i Sünnet Müslümanlarını bozmaktadırlar. Bunlar, Alevi- Bektaşi tarikatı içinde de etkindirler. Aleviler içinde 200 yıldan beri bozuk, ipsiz, İslam yaşamayan, hatta ateist komünist kişilerin etkisindedirler. Tamamen bu ateist ideolojik ve felsefi sapkınlar, Alevileri bozmayı sürdürmektedirler. Daha dün Hacı Bektaşi Veli’nin “Makalat” adlı eserini okuyup, bitirdim. “ 4 Makam 40 Kapı” adlı ilkeler, tamamen Kur’ân ve sünnetten alınmış, İslam dininin ilkeleridir. Ama ben çok Alevi televizyonu izliyorum. Din adına söz söyleyenlerde, Kur’an ve sünnet düşmanlığı yapıyorlar. Kur’an’ın hiçbir farzından söz etmiyorlar. “Sadece bir Ehl-i Beyt, Hazreti Ali tutturmuşlar. Oysa Ehl-i Beyt ve Hazreti Ali ile pek ilgi ve alakaları kalmamış.” Bendeniz,  mümin, Müslüman, Alevi kardeşlerime uyanık olmalarını, hakkı hakikati öğrenmelerini, tebliğ etmek istiyorum. Ehl-i Bey gibi yaşamalarını öneriyorum. Önce Ehl-i Beyt’in nasıl yaşadığını öğrensinler. Sonrada düşünsünler. Cem ayının İslam ile ilgisi olmadığını, bir Orta Asya pagan geleneği olduğunu anlarlar.

                Alevi/ Bektaşi inancı sağlam İslam inancı idi. 1340 yılarında Astrabad’ta dünyaya gelen Fazlullah Hurufi ( Naimi ); harfler, sesler, şekiller, çizgiler ile kendine göre ilmi olmayan usullerle itikatlar ortaya atar. “Cavidan name” adlı Farsça bir de kitap yazar. İnsan vücudunda her çizgi, şekil ve bedenden bir anlamsız anlam çıkarır. Harf ve sesleri kullanarak, insanları çevresine toplar ve istediği şekilde kullanır. Toplumu bozmaya, toplum içinde rahatsızlıklar oluşturmayı sürdürür. Çevresinde toplanan cahil cühela çapulcular çoğalmıştır! Devleti, toplumu tehdit etmeye devam etmektedir! İnanışları, İslam veya başka bir dine benzememektedir. Devletin yöneticileri artık bunları tehlikeli görmeye başlamıştır. Halk şikâyetçi ve rahatsızdır. Nedimi öldürülür. Taraftarları tutuklanma, cezalandırılmaya başlanır.

Hurufiler artık kaçmaya, gizlenmeye başlar. Alevi medrese, dergâh, tekke, zaviyelere sığınırlar. Burada beleşten yerler, içerler, yaşarlar. Ama Aleviler Kur’ân ve sünnete dayalı dini inançlarını da bozmaya başlarlar. Bu güzelim insanları ve Bektaşileri yozlaştırırlar. Hurufilerin, Alevi/ Bektaşi üzerindeki olumsuz etkileri daha kalkmadan, 1800 yılı başlarında ateist zorba komünistlerin eline düşerler! Bazı Ehl-i sünnet Müslümanlarının bozulması gibi, Alevi/ Bektaşilerin bir kısmını da bozarlar.  İşte bozulmamak için doğru ve gerçekleri öğrenmek, önlem, tedbir almak gerekir.

 ( Hurufiler hakkında pek çok bilgi ansiklopedilerde ve sosyal medyada bulunmaktadır!)

                İdeolojin, bozuk felsefenin girdiği her dini inanç bozulur, bozulmaktadır. İşte İslamcılık ideolojisi dünyanın başına beladır. Binden fazla terör örgütü üretti! İşte Alevilik içine giren ideoloji, Cem evlerini terör yuvasına dönüştürdü. Doğru dürüst hakça dini ritüel- ayin bırakmadı. Her türlü ideoloji, Alevilik içinde cirit atmakta, komünist ateistler, Alevilik kitabı yazmaktadır! Aleviliği çok iyi bilirim. Alevi köylerinde öğretmenlik yaptım. Yazık ettiler o güzelim insanlara! Yedi köyü gez, dolaş. Bir tane Kur’ân bulamazsın. Dini kitap da yoktur. Ezan verilmemektedir. İbadet kalmamıştır. Ama şu anda bozulmayan Bektaşilerde vardır. Oturduğum yere 5 km. mesafede bir köy vardır. Başkan Bektaşilerindedir. Farz ibadetleri peygamberimiz gibi yapmaktadırlar.

                Ülkemizde batıllar, dinsizler, imansızlar, komünistler, ateistler, ırkçılar, sapıtmışlar, sapkınlar çok etkili olmaktadır! Tüm batıl ve küfür dünyası, Müslüman toplumlar üzerinde oynamakta, özellikle Türkiye’mizi yok etmeye çalışmaktadırlar! Batılılar korkunç derecede zalim, egoist, zorba, pinti, sadist, katil, katliamcı, insanlık dışı alçak, aşağılık yaratıklardır.

Artık İslam’i cemaatler, tarikatlarda eskisi gibi pek hak yolun yolcuları değildirler. Biz daha çok Diyanet İşleri Başkanlığı/ Vakfı’nın Yayınlarından, doğru olanları okuyalım. Diyanet Yayınlarından şimdiye kadar 1,550 kadar kitap basıp, yayınladı. 450 tanesi günümüzde yayınlanmaktadır.

                Müslüman, Kur’ân ve sünnete sımsıkı akıllıca, zekice yapışmalı. Alçak hainlerin, iç ve dış fitne fesatçılardan korunmalı. “Kur’ân’ı zahiri anlam, batini anlam diye ayırıp, saçma sapan, asılsız, temelsiz anlamlar çıkarmamalı.” İslam, dosdoğru yoldur. Allah’ın emirleri, peygamberimizin ve gerçek âlimlerin öğretisidir. “Ayet, hadis, sünnet, icma ile öğrenilir ve peygamberimiz gibi, Ehl-i Beyt gibi yaşanılır. Sahabe, İslam dinini, Allah’ın emirlerini peygamberimizin gösterdiği şekilde yaşadı. İyiliği yol edindi. Kötülüğü def etti. Dünya işlerini dine göre yaptı. Gidip de sapkın ideoloji ve bozuk felsefeleri yaşam tarzı edinip, azgın sapık olmadı. Sonsuza kadar kalacağı, ahiret yurdu için, Allah cc. rızası için yaşadı.”

                İnancını, Kur’ân, hadis, sünnet, peygamberimiz, sahabe ile şekillendirdi. Akait ve fıkhı buna göre sistemleştirdi. “Pek çok mezhepten, günümüzde sağlam ve sağlıklı yaşayan Maturidi, Eş’arı inancını takıp etmektedir. Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbelî fıkhına göre yaşamaktadır. Sağlam inanç ve sağlam ilmihal, fıkıh olmadan İslam dini yaşanılmaz. İslam dini dışına çıkan her görüş, din değil felsefe, ideolojidir.”

 Herkes hak din İslam dini kitabı yazamaz. Komünistler, ırkçılar, Batılılar yazdı. Libya’nın kanalizasyonda saklanıp, parçalanan lideri Muammer Kaddafi de “Yeşil kitap” adlı din kitabı yazmıştı! Komünizm ile İslam dinini sentez yapmıştı. Hala saçma sapan, aslı astarı, doğruluğu, gerçekliği olmayan, pek çok sapkın fırka hala dini kitap yazmaya devam etmektedir.

 Bunlar; “ Şii- Şia, Havaric, Mutezile, Kaderiyye, Babilik, Bahailik, Kadiyanılık/ Ahmedilik, Mezhepsizlik, Vahhabilik, Selefilik, Mealcilik, İslamcılık, Feministlik ( Fazlurahman bağlantılı), Tarihselcilik, Dinler arası diyalogculuk, ilahiyatçılık gibi yüzlerce ekol, görüş, mezhep artık İslam özelliklerini, niteliklerini, sıfatlarını kaybetmektedirler. Artık İslam sıfatı kalmayınca, azgın serseri düşmanların elinde kullandıkları, araç- gereç konumuna düştüler. Bunlar, Kur’ân ve sünnete sımsıkı sarılmayan cahil cühela takımıdır.”

                Ülkemin insanına, insan oldukları ve bu şehitler vatanı yurdumuzda yaşadıklarından sesleniyorum. Her insanın ve vatandaşımızın insan haklarına uygun yaşamalarını arz ediyorum. Dünya insanlığında, hiç kimseye dil, din, mezhep, cemaat, bölge, ırk- etnik kimlik, sosyal statü, cinsiyet ayrımı yapmıyorum. “Zaten bir Müslüman ayrım yaparsa, zalim olur. İyi, güzel, doğru, dürüst hakkaniyetli mümin Müslüman olamaz.” İnsan olan herkese, hepsine saygı duyuyorum. Kardeşlik hukuki ile dost ve kardeş olarak bakıyorum. Herkesinde bu millete, memlekete, devlete, insanlığa böyle bakmasını istiyorum. “İyi, güzel, onurlu, hür, hak, hukuk merkezli barış içinde yaşamalarını talep ediyorum. Vatanımızın, devletimizin düşmanlarına uyup; adi kahpelik, kalleşlik, zalimlik, katillik yapmamalarını diliyorum.” Dini, milli, manevi, insani değerlerle; onurlu, olgun insan gibi yaşamaları için Rabbim olan Allah’a dua ediyorum.

                Bugün ülkemizde kan, gözyaşı, acı, ıstırap varsa, özellikle İslam dünyası yangın yerine dönmüş ise, bunda sadece dış düşmanların etkisi yoktur. İçte kullandıkları hain, akılsız, geri zekâlı, manyak tipli insan kılıklarının da etkisi büyüktür.

Macar Siyonist Yahudi’si George Soros’un kurduğu Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’den kaçmasından sonra, şer odaklara, Alman Vakıfları destek vermeye başladı. Her tülü pisliği yapıyorlar. LGBTİ derneklerini kullanıyorlar. ( Lütfen LGBTİ sözcüğünün açılımını ve anlamını öğrenin ve derinden düşünün. Her harfi- sesi farklı anlam içermektedir!) )Şer güçler, Türk, İslam düşmanları her türlü ayrımcılığı, düşmanlığı ateşlemeye çalışıyorlar.

 “Liberal, demokrat, özgürlükçü gibi hareket eden bu şer odaklar, aslında yıkım ekibidir. Bütün bunlar Soros dışında da Alman Friedrich Naumann Vakfı tarafından da finanse edildiği ortaya çıktı.      ” LGBTİ’li homoları; solcular, komünistler, CHP, HDP gibi ülkemin düşmanları desteklemektedir. Sokakta bu legal siyasi parti milletvekilleri LGBTİ yürüyüşlerine destek oluyor. İnternette sapkın, sapık cinsel içerikli videolardan yüzlercesini paylaşıyorlar. Toplumu terör ve ahlaksızlıklarla yıkmaya, birbirine düşürmeye çalışıyorlar.

CHP Milletvekilleri, Türkiye ile Rusya, İran savaş yaparsa, Türkiye’nin yanında yer almam. Rusya’nın, İran’ın yanında yer alırım, diyorlar. Ülkemiz içinde ve dışında ülkemiz düşmanları ile açık- gizli toplantılar yapıp, kararlar alıyorlar. CHP, PKK uzantısı HDP, diğer terör uzantıları, Saadet denilen dindar görünümlü münafık- ikiyüzlü, İP denilen milliyetçi görünümlü hainler, bu yerel seçimlerde olmak üzere üçüncü defa ittifak içinde olup, müttefiklik yapıyorlar. Halkı da sanki büyülemişler.

Bir kişi, kim olursa olsun, eğer vatanıma, milletime, devletime, bayrağıma, bağımsızlığıma, din- iman değerlerime, ilmi, insani, evrensel değerlere aykırı- ters- zıt hareket ediyorsa, ona zerre kadar değer vermem. Anamın ineğinin gübresi kadar değerli ve faydalı olmadığına inanırım. Ona göre önemsemem.

“İslam dininde; İslam olma, ümmet, mümin, Müslüman bütünlüğü vardır.” Müslüman toplum; parti, fırka, cemaat, tarikat diye ayrılıp, bölünemez. İslam dini bütünlükten, birlik ve beraberlikten yanadır. “Bir cemaat vardır. O da İslam cemaatidir. Bir de camii cemaati denir.” Diğerleri, İslam milletini, peygamberimizin ümmetini bölüp, parçalamak, kendilerine bir makam edinip, sömürmek hedefli kurgulardır. Şimdiye kadar yararlarından çok daha fazla zararlarını görmeye devam ediyoruz.

İslamcı terör örgütleri son 30 yıl içinde 11 milyon Müslüman’ı katletti! 65 milyon Müslüman’ı sakat- engelli bıraktı! 30 ülkede yıkımlara devam etmektedir! Onların yüzünden tüm Müslümanlar kötü zan altında kalmaktadır. Fetö da aynı münafıktır. Adnan Oktar ve pek çokları da aynı pisliktir. Bizim kitabımız Kur’ân, mürşidimiz, önderimiz, liderimiz Hazreti Muhammet’tir. Şimdi bazıları iyi görünüyor ama ona da bir şer güç el attığında, şer olup, çıkıyorlar.

 Şu anda ülkemizde 250 taneden fazla cemaat var. Hiç birinin lideri güven vermemektedir. Hepsi de kullanılmakta, kullanılmaya adaydır, aday adayıdır. Yinede en doğrusunu, en gerçeği Allah cc. bilir ve söyler. Yegâne âlim olan odur.

 Biz, sadece edindiğimiz bilgileri, ilmi dilimizin döndüğü kadar aktarmaya çalışıyoruz. Âlim, bilgin, bilge, ordinaryüs profesör, müçtehit, kutup değiliz. Sadece ilim ve İslam talebesiyiz. Öğreniyoruz ve öğrendiklerimiz insanlarla paylaşıyoruz. Her zaman en doğrunun, dosdoğrunun, gerçeğin, hakkın, haklının, mazlumun, masumun yanındayız. Yanında olurken, kim olduğuna bakmayız. “Biz adaletle hükmederken, ayrımcılık asla yapmayız. Çünkü biz, Yüce Allah’ın İslam, Müslim, Mümin, Müslüman olan kullarıyız. En güzel örnek olmaya azmederek, gayret ederiz. Mümin ve Müslüman’ın sıfatları, özellik ve nitelikleri Allah cc. ve peygamberi tarafından açıklanmıştır. Biz elhamdülillah ona uyarız.”               

İyi insan olma, iyi bir eğitim- öğretimden geçmektedir. İlmi, bilimsel, teknik, sanatsal, kültürel, sportif, milli, manevi, dini eğitim- öğretim yapmalı. İnsanları Eski Yunan gibi tanrılaştırmadan, peygamberleştirmeden, yalan- hayali mitolojiler üretmeden, tam anlamı ile hakkaniyetli eğitim yapmaktan geçmektedir.

Hak, hukuk, hakkaniyet çerçevesinde dosdoğru ve gerçek olanları anlatmalı. “Bütün dünya günümüzde kendine mitolojik olarak olsun, şarlatanlık olarak olsun ilahlar edinmiş. Zalim ve katliamcı serserilerin ardından durmadan yürümekte, hatta koşmaktadır! Materyalist eğitim egemendir. Hakikatler- gerçekler gizlenmekte, bu konuda tam anlamı ile zalim gâvurluk yapılmaktadır. Bilgiler ispattan, kanıttan yoksundur. Bilgi değil yalan, uydurma, kurgulama, şarlatanlık ürünüdür. Bilgiler insan doğasına- yaratılışına, mizacına, doğruya, gerçeğe uygun değildir. İnsanın huzur ve mutluluğunu içermemektedir.”

İnsanlar öyle aptallaştırılmış, sığırlaştırılmış, manyaklaştırılmış ki, bir serseri sapığın, alçak kalleş adi kahpe katilin bile peşinde kalabalıklar şeklinde gitmektedir. Gitme diyorum. Bağırarak, anlatarak, açıklayarak, örnekler vererek söylüyorum. Ama hala doğru ve gerçekleri söyleyenleri anlamayacak kadar kafasız- beyinsiz, kör, sağır, ruhsuzdur. Bir düşünün ki, ikaz edilmeleri- uyarılmalarına rağmen Firavunların, nemrutların, Karunların, Hamanların, Lenin, Stalin, Mao, Hitler gibilerin peşinde hala, ölümünden sonra bile yüz milyonlarca insan kılıklı durmadan yürümektedir. Yaban hayatında yabanı manda süresi gibi, eşeğin peşinde durmadan, yürüyen, deve gibi gidip, durmaktadır.

Bizler, bu insanları doğru ve gerçekleri iyi öğretemiyoruz. Anlatamıyoruz. Kabul ettiremiyoruz. Güzel örnek olamıyoruz. İşitme, görme, anlatma ile ruhlarına sindiremiyoruz. En önemlisi iyi örnek olamıyoruz. İnsan işitmekten çok görerek öğrenir. Hiçbir güzel, iyi, doğru, dürüst, örnek olacak İslam Toplumu yoktur. Toplumu bırakalım, birey bile bulmak zordur. Peygamberimiz ahlakında, Kur’ân ahlakında değiliz. Ciddi, dürüst, çalışkan değiliz. Sorumluluğumuzu hakkıyla yerine getiren değiliz. İyi bir aile bireyi, komşu, akraba değiliz. Daha kısacası harika, harikulade bir insan olamamışız. Topluma bir bakalım. Şimdiye kadar tiyatroyu, radyoyu, sinemayı, televizyonu, okulu, camiyi, sosyal medyayı, interneti, basın- yayını esas anlamı ile yararlı şekilde kullanıyor mu? Kullandı mı?- Hayır!

Olumlu yönde başarılı olmak için; hak, hakikat yolunda doğru, dürüst, hak, hukuk, adalet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, bilim, sanat, doğru kültür ve helal çalışmalarla yürümek gerekir.

Konsantrasyon olmalı. Sinerji toplamalı. Kondisyon olmalı. Duygusal ve düşünsel zekâ ile hareket etmeli. Zihin berrak, ekolojik olmalı. Bozulmuş, kokmuş, kokuşmuş bir zihniyetle hareket etmemeli. Fosil kafa ile iş yapmamalı. Çağı okumalı, yazmalı. Çağın okuryazarı olmalı. Yapıcı, keşifçi, icatçı olmalı. İnsanı yok edecek değil yaşatacak girişimlerde bulunmalı. Olumlu, yaratılışa uygun işler yapmalı. İyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı, olumlu işler yapmalı. Uluslararası boyutta çalışmalı.

Kendimiz geliştirip, olgunlaştıracak çalışmaların içinde olmalı. Zorluk, darlık, yokluk, bozukluk içinde çaresiz, çözümsüz kendimizi asla görmemeliyiz. Her zorluğun ardından mutlaka bir kurtuluş vardır. Biz sadece gerekeni olumlu yapmalıyız. Olaylar, “sebep- sonuç” ilişkisine göre oluşur. Sebebi iyi hale getirmeli. Sonuçta böylece güzel ve hayırlı olur inşallah. Asla, katiyen, kesinlikle pes etmemeli. Umutsuzluğa düşmemeli.

Bozuk felsefe ve sapkın ideolojilerle hareket edip, hayvan altı adi yaratık durumuna düşmemeli. Global misyona, vizyona sahip olmalı. Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversitelerde ilim, bilim, güzel ahlak, edep, hayâ öğretmeli. Kendimiz her yaşta en güzel yetiştirme olanağına sahibiz. İnsanlığa ışık tutmalı. Aydınlatmalı. Fitneci, fesatçı, kokuşmuşları buralardan uzak tutmalı. Hainlere, alçaklara, kahpelere, kalleşlere, vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, din- iman düşmanlarına zehirleme fırsatı vermemeli. Allah cc. rızası için, Allah’ın ve peygamberin dediği, söylediği şekilde hayatımızı yaşamalıyız. Aksi halde iki dünyada kaybedenlerden oluruz!