Sevgili GazeteRize okuyucuları, Yazımın başlığı sizi şaşırtmış olabilir. Bendeniz hekim olmadığını sizlerde biliyorsunuz. Fakat çocukluğumda hep doktor olmak istediğimi söylerdim. Fakat nasip olmadı. Peki, neden Parkinson hastalığını yazdı diyorsunuz?

Sebebi hayatım, canım annem Seher hanımefendi 5 yılı aşkındır Parkinson hastalığı ve ardından başlayan Alzheimer hastalığıyla mücadele etmektedir. Bir asra yaklaşan ömrünün sonlarına doğru yaşlılık hastalığı olan Parkinson ve Alzheimer hastalığına yakalanan kişi ve ona hizmet veren aileler için çok zor hastalıklar arasında yer almaktadır. Kesin tedavisi olmayan yaşlılık hastalığına yakalanan canım anneme kıymetli eşim Selma Hanım Efendi büyük bir sabırla ve takdirin üzerinde kayınvalidesine olan sevgi ve saygısı nedeniyle severek hizmet vermektedir. Allah kendisinden çokça razı olsun.

Sevgili okuyucuların, Parkinson ve Alzheimer hastalığını bu nedenle kaleme aldım. Bu hastalığı yaşayan insanlarımıza ve ailelerine Allah’tan şifa ve kolaylıklar diliyorum.

Parkinson Hastalığı (PH) kronik ilerleyici bir hareket hastalığıdır. Beyinde bulunan ve nöron adı verilen sinir hücrelerinin kaybı ve ardından gelişen değişiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Nöron adı verilen beyin hücrelerinin özel bir grubu dopamin adı verilen bir kimyasal madde üretir. Dopamin bir kimyasal mesaj ileticisidir ve özellikle hareketlerimizin kontrolünde ve koordinasyonunda görev alır. PH'de ortaya çıkan belirtilerin büyük bir kısmından dopamin üreten hücrelerin yavaş yavaş ölmesi sorumludur. Bu hücrelerin % 60-80 oranında kayba uğraması sonucu hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın yıllar içinde ilerlemesi ile birlikte beyinde üretilen dopamin miktarı giderek azalır ve hareketler zorlaşmaya başlar.

PARKİNSON HASTALIĞI’NIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

PH, hareketlerde yavaşlama yani bradikinezi, istirahat halinde beliren titreme, kaslarda sertlik ve denge sorunlarından oluşan ana belirtilere sahiptir.

Bu belirtilerden bradikinezi kendisini çok farklı şekillerde gösterebilir. Sıklıkla yüzün mimik kaslarındaki yavaşlamanın bir sonucu olarak bradimimi olarak bilinen belirti ile hastaların yüz ifadesi donuklaşır, canlılığını yitirmeye başlar Göz kırpma sayısı azalır. Bu erken belirti zaman zaman yaşlılığın bir sonucu olarak yorumlanabilir. Bir diğer belirti yazı yazarken harflerin küçülmesidir. Hastalık uzuvlarda yavaşlamaya neden olduğundan, örneğin kolda başladığında, tutulan koldaki yavaşlık kendisini cansızlık, beceriksizlik çabuk yorulma şeklinde belli edebilir. Ayrıca tutulan kolun yürürken diğer tarafa göre az sallandığı ya da sallanmadığı dikkati çekebilir. Eğer hastalık ayak ya da bacakta yavaşlığa neden olursa tutulan ayağın yürürken yere sürünmesi ve bu durumun yürümenin devamı ile belirmesi gözlenebilir. Konuşmada yavaşlama ve ses tonunun monotonlaşması da bir diğer yavaşlık örneğidir. Düşünce akımının yavaşlaması sonucu konuşmaya verilen tepkilerde yavaşlama da gözlenebilir.

İstirahat titremesi en sık karşılaşılan başlangıç belirtisidir ve en sık hekime başvuru nedenidir. En sık eller-kollar olmak üzere, çene, dudaklar ve bacaklarda da titreme görülebilir. Bu titremenin en önemli özelliği tutulan uzuv tamamen istirahat halinde iken ortaya çıkmasıdır. Örneğin bir koltukta oturur halde kollar desteklenmişken bir kolda başlayan titreme bir örnek olarak verilebilir. Ayrıca yürürken ortaya çıkan titreme de bunun bir diğer görünümüdür. Bu titreme genellikle hareket ile ortadan kalkma ya da azalma eğilimindedir. Yani hastanın titreyen eli örneğin bardak tutarken, bir şeye uzanırken ya da dikkati o uzva verildiğinde yatışır. Zaman zaman ise süregiden bir hareket veya pozisyon süresince istirahat halindeki titremenin tekrar ortaya çıktığı da gözlenir. Rijidite olarak adlandırılan kaslarda sertlik, birbirine ters çalışan kaslar arasındaki uyumsuzluğun bir yansıması olarak tutulan kasların muayene edildiğinde hareket esnasında harekete karşı direnç göstermesi şeklinde fark edilir. Denge bozukluğu, genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkan bir belirti olup düşmelerin ana nedenini oluşturur. (Kaynak: Prof. Dr. Okan Doğu)