Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “HDP düz ovada dağ siyaseti yapıyor. Düz ovada dağ siyaseti yapılmasına itirazımız var. Düz ovada dağ siyaseti yaparak barajı geçme talebindeki batıda siyasi lunapark, doğuda siyasi şiddet cemaati gibi ikiyüzlü politikaya itirazımız var bizim” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, TGRT Haber Ankara Haber Müdürü Yusuf Ziya Orhan’ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Seçim sürecinin nasıl yaşandığının ve daha önceki seçimlere göre bir seçim heyecanının olmadığı yönündeki değerlendirmelerin sorulması üzerine Bakan Çelik, “Seçim heyecanı yok değerlendirmesine çok katılamıyorum. Biraz seçim geç ısındı diyelim siyasi tabirle. Türkiye yoğun bir seçim dönemi geçiriyor. Şimdi de bu seçim dönemi de üst üste kampanyalar, buluşmalar, mitingler derken, 4-5 yılda seçim yapmaya benzemiyor. 3 tane seçim yapmış oluyoruz. Biraz geç ısındı bu seçim. Netice itibariyle şu anda Türkiye tam bir seçim havasında. Etrafımızda bir sürü insan sandığa gitmek için, demokrasiyi kurmak için sandık yoluyla iktidarı değiştirebilmek için bu kadar mücadele verirken Türkiye bunu bir takım saldırılar oluyor burada da oldu ama her halükarda makul olanın galip geldiği, sağduyunun galip geldiği bir şekilde yürütmeyi becerebiliyor. İnşallah bunu da 40 saat sonra bu şekilde tamamlamış olacağız” diye konuştu.
“DOĞUDA SİLAH GÖLGESİNDE, BATIDA DA GİTAR EŞLİĞİNDE SİYASET YAPAN BİR PROFİL ÇİZİYOR”
Seçimlerde HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı ve seçim çalışmalarında HDP’nin doğuda farklı batıda farklı olduğuyla ilgili iddialara ilişkin Çelik, şunları kaydetti:
“HDP’nin bir Türkiye partisi olması dağdan çok siyaseti önemsemesi, söyleyeceği sözü gelip Meclis’te söylemesi gibi geçmişte pek çok çağrı yapıldı. Onlar bu çağrıya uyduklarını söyleyerek yeni bir dönem başlattıklarını söylüyorlar ama gelinen noktada şöyle bir şey var. Bu tam bir siyasi parti faaliyeti olarak gözükmüyor. Ortada bir melez yapı var. Bu melez yapı doğuda siyasi parti olmaktan çok bir siyasi şiddet cemaati gibi gözüküyor. Batıya geldiğimizde de bir siyasi lunapark gibi gözüküyor. Doğuda silah gölgesinde, batıda da gitar eşliğinde siyaset yapan bir profil çiziyor. Burada ikiyüzlü bir durum var. Bu ikiyüzlü durumun aşılması konusunda bu çelişki önüne koyulduğu zaman HDP’nin buna verdiği karşılık asıl sorunu oluşturuyor. HDP hiçbir zaman bu şiddeti reddetme, bu şiddetin dışına çıkma, örneğin Van’da ‘kan akan musluk’ reklamında olduğu gibi bunu kınama, buna karşı tavır alma, bunu yapan belediyeye karşı bir soruşturma açma gibi bir tutum içerisine girmiyor. Batılı seçmenin görmediği yerde siyaset şiddet cemaati stilini devam ettiriyorlar. Batılı seçmenin gördüğü yerde ise bir siyasi lunapark gibi davranıyorlar. Bence Türk siyasi tarihi içerisinde, seçimler tarihi içerisinde en göze çarpan botoks faaliyetidir bu. HDP’den beklenen şudur; sivil siyaseti esas alması ama bu sivil siyaseti sadece şeklen esas alması değil, şiddeti reddetme konusunda bir takım Kürt vatandaşlarımızın oturduğu mahallelerde bir getto siyaseti gütmemesi gerekiyor. Önemli olan CHP, MHP bazı uluslararası odaklar tarafından HDP’ye atfedilen durum. Mesele HDP’nin barajı geçip geçmemesi meselesi olarak koyulmuyor zaten. Mesele HDP’nin barajı geçmesi üzerinden HDP’nin bir koçbaşı gibi kullanılıp zayıf bir iktidar tablosunun ortaya çıkması. AK Parti iktidarının zayıflatılması, istikrarın zaafa uğratılması şeklinde.”
CHP’nin ve MHP’nin bir siyasi iddiasının olması gerektiğini ifade eden Çelik, “Bunlar aynı Cumhurbaşkanlığı seçimindeki çatı aday meselesinde olduğu gibi kendi siyasi iddialarını birbirlerine kiraya verip, ortak bir yapı çıkarıyorlar. Burada enteresan bir tablo var. CHP’nin eleştirdiği politika konuları içerisine baktığımızda dönüp AK Parti’ye 50 söylüyorsa kalan yüzde 50’nin yarısını da MHP ve HDP’ye paylaştırması gerekiyor. Bu kısım es geçiliyor. Devlet Bahçeli’nin söylediklerinin hiçbir plana, programa, hesaba, kitaba, Türkiye için bir iradeye dayanan tarafı yok. Tamamen retorik. En çok istismar ettiği şey bölücülük meselesi diyor. O zaman AK Parti’ye bir şeyler söylüyorsan daha fazlasını HDP’ye söylemen gerekiyor” dedi.
“HDP DÜZ OVADA DAĞ SİYASETİ YAPIYOR”
HDP’nin barajı geçmemesi yönündeki Başbakan Yardımcısı Akdoğan’ın ve Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarının ve geçmişe dönük HDP’ye Kürt siyasetine ‘Dağdan inin düz ovada siyaset yapın’ uyarılarının sorulması üzerine Bakan Çelik, “İtirazımız şuna; HDP düz ovada dağ siyaseti yapıyor. Düz ovada dağ siyaseti yapılmasına itirazımız var. Düz ovada dağ siyaseti yaparak barajı geçme talebindeki batıda siyasi lunapark, doğuda siyasi şiddet cemaati gibi ikiyüzlü politikaya itirazımız var bizim. Eş başkanları Cumhurbaşkanlığı seçimine girerken batılı bir küçük İskandinav ülkesindeki liberal partilerin genel başkanları gibi bir imaj verdi. Ama 6-8 Ekim olayları geldiğinde Ortadoğu’daki şiddet örgütleri gibi bir dil kullandı. Hangisidir mesele. Sakın ola ki sivil siyaset talebinin, sakın ola ki düz ovadaki siyaset yapma talebinin dışlandığı gibi bir şey gelmesin. Problem şu; siyasi parti olmanın gereklerini yerine getirmeme. Siyasi parti tabelası altında şiddeti himaye eden bir organizasyon gibi davranması. Siyasetin kavramsal çerçevesi demokrasidir. Bu tamamen dağ mitolojisi üzerinden bir KCK siyaseti yaptığı zaman Türkiyelileşme de olmuyor, düz ovada siyaset yapmak da olmuyor. Burada çerçeveyi dağ çiziyor. Son sözü de dağ söylüyor. Bunlar bir siyasi parti olarak dağın çerçeve çizmesine Kandil’in son sözü söylemesinin dışında bir hareket kabiliyeti geliştirebiliyorlarsa bu düz ova siyaseti olur, bu Türkiyelileşme olur” değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE’DE KÜRTLERE DÖNÜK BÜTÜN OLUMSUZ UYGULAMALARIN, DİĞER KESİMLERE DÖNÜK OLUMSUZ UYGULAMALARIN DA AR-GE’Sİ ZİHNİYET KÖKÜ CHP ZİHNİYETİDİR"
HDP’nin barajı geçemezse ’dağa çıkma’ ihtimalinin olup olmadığı sorusuna Çelik, “Bu Kürt gençlerini de rehin alma siyasetidir. Tek parti dönemi CHP’si gibi davranıyorlar. Kürt siyasetinin temsilcisiyim diyorlar. Kürt siyasetinin temsilcisi değilsin. Aldığın oy kadar Türk siyasetinin temsilcisisin. Başka partiler de Kürt vatandaşlarımızdan oy alıyor. Türkiye’de Kürt sorununu çıkaran Türkiye’de Kürtlere dönük bütün olumsuz uygulamaların, diğer kesimlere dönük olumsuz uygulamaların da Ar-Ge’si zihniyet kökü CHP zihniyetidir. Şimdi tutuyor Kürt sorununu doğuran bu CHP zihniyetiyle koalisyon yapabileceğini söylüyor. Bu celladına aşık olması gibi bir şey. Celladıyla el sıkışması, kol koluna girmesi. Tam tersi çözüm sürecini başlatan, çözüm sürecinin mimarı olan AK Parti’ye karşı da kategorik olarak dışlayıcı bir tutum içerisine giriyor. O zaman biz buradan şunu anlıyoruz. HDP barajı geçme talebiyle birlikte çözüm sürecini sabote etmek istiyor. Bu Kürtlerin ve Türkiye’nin en büyük kazanımlarından bir tanesidir. Eğer sen hem barajı geçeceğim talebinde bulunup, hem de CHP ile koalisyon yapabilirim lafını söylüyorsan CHP Kürt sorununu doğuran zihniyetin mimarıdır. Bütün o kötülüğün Ar-Ge’si CHP politikalarındadır. Sen çözüm sürecini sabote etmek üzere oy istiyorsun” dedi.
HDP’nin kaos mu oluşturmaya çalıştığı sorusuna ise Çelik, “İstikrarla, demokrasi çelişkisi kurgulayanlara karşı Türk siyaseti hiçbir zaman siyasi istikrarın güçlü olmadığı dönemlerde verimli demokratikleşme üretememiştir. İstikrarın olduğu tek parti iktidarının olduğu dönemlerde müthiş bir şekilde demokratikleşme ivme kazanmıştır. Bizim kastettiğimiz demokratik istikrar arkasından da demokratik istikrara bağlı olarak ekonomik büyüme gerçekleşmiştir. Bu zincirin ilk halkası anahtarı baş dinamosu istikrardır. CHP ve MHP zihniyeti 2001 yılında koalisyon ortağıydı bunlar. Bunlar dünyada kriz yokken Türkiye’yi krize soktular. Türkiye bir gecede 5 bin kere fakirleşti. Bunların ekonomik program diye getirdikleri uygulansa, bu ekonomik krizin çarpan etkisiyle Türkiye’de devlet çöker” ifadelerini kullandı.
"KAYNAĞI, HESABI, KİTABI OLMAYAN BİR SİYASİ VE EKONOMİK PLANLAMAYA DAYANMAYAN BİR SİYASET TARZI YÜRÜTTÜNÜZ"
Muhalefetin AK Parti’ye karşı aynı çatı altında buluştuklarını belirten Çelik, şöyle konuştu:
“Buna mecbur oldular. Buna mecbur olmasının sebebi AK Parti siyasetinin bir ürünüdür. Neden? Çünkü klasik olarak CHP bir siyasi kriz çıkarma partisidir. Laiklik üzerinden kriz çıkarır ve siyaseti felç eder. MHP ise sosyal krizler üzerinden yürürdü. Bölücülük, kutuplaştırma benzeri şeyler üzerinden. Şimdi bakıldı ki son 12 yıl da ekonomik kazanımlar ve diğer unsurlar bu laiklik siyasi kriz çıkarma ya da MHP’nin klasik korku siyaseti üzerinden sosyal kriz çıkarma yeteneği kapasitesini ortadan kaldırdı. AK Parti ne konuşuyor? Türkiye’nin büyük siyasi meselelerini konuşuyor. Ekonomik meseleleri konuşuyor. Bu rasyonel alana gelmeyi mecbur hissediyorlar kendilerini. Şimdi şöyle bir problemle karşı karşıyalar. CHP’nin bu beyannameye gelinceye kadar söylediği şey şuydu; sosyal yardımları neredeyse hem eleştiriyor hem de aşağılıyor. Sosyal yardımlar sayesinde AK Parti’nin oy aldığını söylüyor. Ama belli ki işin içine girerken görmüşler ki sosyal devlet mantığının zorunlu bir gerekçe olarak ortaya çıkan bu mekanizma aslında halkın gerçek taleplerine karşılık verme alanında çok önemli. Ya da Devlet Bahçeli diyor ki; çiftçiye, mazota, yemeğe veya köylüye bir sürü şey açıklıyor. Ama sormak gerekir 2001’de niye halletmediniz? Şu mantıktan dolayı; ‘Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını veriyorum’ mantığını siyasette temel düstur kabul ettiniz. Kaynağı, hesabı, kitabı olmayan bir siyasi ve ekonomik planlamaya dayanmayan bir siyaset tarzı yürüttünüz. Bu da Türkiye’yi iflasa götürdü.”
“HDP NE SÖYLÜYORSA, BAHÇELİ AYNISINI SÖYLÜYOR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin mitinglerde yaptığı konuşmalara değinen Çelik, “MHP’nin Türkiye’de bir tarihi var. MHP liderlerinin bir geleneği var. Kendi içerisinde kurumsallaşmış bir siyaset tarzı var. Bahçeli, son iki senedir bunu yıkıyor. Onlar açısından devletle kavga etmemek esastır. Bahçeli, başbakanı geçelim devletin her kurumuyla kavgalı hale getiriyor. Bu aslında MHP seçmeninin tasvip etmediği bir şeydir. Milli güvenlik MHP siyasetinde her zaman öncelikli bir konu olmuştur. İlk defa milli güvenliğe karşı sabotaj da milli güvenlikten yana değil, sabotajdan yana duruyor. Devlet Bahçeli’nin bu tavrıyla MHP’nin büyük tabanının hassasiyetleri arasında büyük bir kopuş olduğunu düşünüyorum. HDP ne söylüyorsa, Bahçeli aynısını söylüyor. Cumhurbaşkanımızın hakkında HDP ne söylüyorsa, Bahçeli aynısını söylüyor. Diyanet İşleri Başkanımız hakkında HDP ne söylüyorsa aynısını söylüyor Bahçeli. MİT TIR’ları ve milli güvenlik konusunda Selahattin Demirtaş ne söylüyorsa aynısını söylüyor Bahçeli” ifadelerini kullandı.