Başbakan başdanışmanı Ali Sarıkaya, “Türkiye masum insanların tarihin derinliklerinde olması gereken diktatörlerin elinde baskı görmesine izin vermeyecek” dedi.
Başbakan Başdanışmanı Sarıkaya, International Policy Digest Dergisi’nde yayınlanan ‘Türkiye, Demokrasi ve Ordoğu’ başlıklı makalesinde ,”Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’yu yönettiği günler geçmişte kaldı, ancak çağdaş Türkiye bölgenin barış ve istikararı için gerekli özelliklerini muhafaza etmektedir. 7 Haziran’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 24. genel seçimleri ile 550 üye Meclise seçilecek. Türkiye’nin popular irade ile gerçekleştirdiği seçimler mezhep çatışmaları ve savaş ile malul geniş coğrafyada demokrasi ve sivil yönetimin yaygınlaşması için bir çıpa niteliği taşımakta” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin müspet gelişmeye hizmet edebilecek birleştirici bir güç konumunda olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, şunları kaydetti:
“Bu özelliği transatlantik ortakları ile özdeşleşebilirken, Avrasya ve Ortadoğu’da içeriden bir role sahip olabilmesinden kaynaklanıyor. Batılı ve bölgesel dinamikleri harmonize edebilme özelliği önümüzdeki seçimlerde 4. çoğunluk hükümeti kuracak olan AK Partinin en önemli niteliği.
Ortadoğu’nun barış, istikrar ve refahı için yapılması gereken çok şey var ve geçmiş 12 yılda Türkiye müspet bir dış politika ile bu hedeflere ulaşma yönünde önemli katk sağladı. Bütün çabalar Türkiye’nin insani girişimlerinin artması, bölgede devlet inşasının sağlanması ve çatışmaların çözümü için ortak zemin sağlanması içindir.
Bu hedeflere ulaşmak için bir çok girişim hayata geçirildi. Arap Baharı kitlelere geleceklerini belirleme adını yepyeni bir siyasi ortam oluşturdu. Devrim niteliğindeki toplumsal protestolar bölgenin bir türlü çıkamadığı kısır döngüler için güçlü bir ümide dönüştü. Halklar için onur, haklar ve iyi yönetime ulaşma aracı olarak görüldü. Ancak bu olumlu atmosfer otoriter yönetimlerin karşı politikaları, Batılı ve bölgesel ülkelerin ilgisizlikleri ve bazı yanlış politikaları yüzünden çok fazla devam edemedi. Örneğin Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş liderinin arkasında durulmaması özgür ve güvenli bir yaşam kaygısı taşıyan bölge insanları arasında ümitsizlik ve hayal kırıklığı yarattı.”
TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİK DEĞERLERİ LİBYA, MISIR VE SURİYE GİBİ ÜLKELERDE DİKTATÖRLERİ DEĞİL ÖZGÜRLÜK VE ONUR ARAYIŞINDAKİ KİTLELERİN YANINDA OLMAYI GEREKTİRDİ
“Türkiye bu ortamda otoriter liderlerin yanında durma anlamına gelen kısa vadeli ve öngörüsüz tavır içinde olmadı” diyen Sarıkaya şöyle devam etti:
“ AK Parti hükümetinin siyasi idealleri halkın yanında olmak ve onların sesi olma yönünde ilkeli bir tavırla ortaya kondu. Türkiye’nin demokratik değerleri Libya, Mısır ve Suriye gibi ülkelerde diktatörleri değil özgürlük ve onur arayışındaki kitlelerin yanında olmayı gerektirdi.
Bu değerler İslam ve demokrasi arasında bir çelişki olmadığı, geçiş sürecindeki ülkelere yardım edilmesi gerektiği ve çok boyutlu, dinamik ve sorumlu dış politikanın sonuç üreteceği konusundaki kararlılığı destekleyen unsurlar.
Arap Baharı sürecinde Türkiye barışcıl dönüşüm, sivil güçlerin aktif rolü, diplomasi ve siyasi çözüm taraftarı oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Libya ve Mısır’a en erken demokratik dönüşüm çağrısı yapan lider oldu. BM’deki kararsızlık ve belirsizliğe rağmen, Suriye’de çözüm yönünde Suriye’nin Dostları platformunda ciddi girişimler başlatıldı. Tükiye civarında devlet yapıları çöken devşetşerden gelen sığınmacılara kapısını açtı, Irak ve Suriye’den 2 milyona yakın insana güvenli sığınma imkanı sağlandı. Mecut dünya düzeni uluslararası işbirliği yönünde yeni bir çabayı gerekli kılıyor. Türkiye bu anlamda örneği olmayan bir erişim ve erişelebilme imkanı sunuyor.
TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİ BÖLGEDEKİ MEZHEPCİLİK VE AŞIRILIKLARLA MÜCADELE AÇISNDAN ÖZEL BİR ÖNEME SAHİP
Türkiye bölgesel ve uluslararası pozisyonu ile komşuları, Araplar, İranlılar ve Kürtler ile yapıcı rol oynayabilecek Amerika, Rusya ve AB gibi aktörlerle koordinasyonu sağlayabilir. Bu bağlamda Türkiye-Amerika ilişkileri bölgedeki mezhepcilik ve aşırılıklarla mücadele açıısndan özel bir öneme sahip. Her ne kadar mevcut siyasi ve güvenlik işbirliği çerçevesi imkanlar sunsa da, daha yakın bir koordinasyon kaçınılmaz. NATO’nun en eski üyerinden biri olarak Türkiye Afganistan dahil bir çok önemi haiz konuda ittifak içinde yapıcı bir rol oynamaya devam edecektir. Türkiye’nin hem askeri gücü, hem de diplomatic ve ekonomik kabiliyetleri ile oluşturduğu ince gücü ittifak açısından vazgeçilmez önemde.
Türkiye masum insanların tarihin derinliklerinde olması gereken diktatörlerin elinde baskı görmesine izin vermeyecek. Ortadoğu’da yaygın mezhepcilik ve aşırılık yerine İslami ve evrensel barış ve höşgörü değerleri yerleşmeli. Türkiye aynı zamanda kendisi için olumlu sonuçlar üretecek bu değerlerin yerleşmesi için elindeki imkanları seferber edecektir. Bu açıdan, Türk dış politikası sadece bölge insanlarının refahı düşüncesinin ötesinde, barışcı bir Ortadoğu’nun tüm dünya açısında ne ifade edeceğinin farkındalığı ile hareket etmektedir.”