Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “ İstanbul Sözleşmesi ne kadına şiddeti önlüyor ne de kadın ölümlerini azaltılıyor, bizim aile yapımızı yok ediyor, evlilik dışı hayatı özendiriyor, cinsiyetsizliği teşvik ediyor” dedi.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına Covid-19 salgınıyla başlayan Destici, “Öncelikle korona virüs kapsamında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun. Maraş’ta doktor Mustafa Özlü, Diyarbakır’da doktor Halil Yücel’ide kaybettik, Allah’tan rahmet diliyorum. Büyük bir gayret ile çalışan sağlık çalışanlarımıza da şükranlarımı sunuyorum. Vatandaşlarımızı bir kere daha uyarıyoruz virüs salgını tüm hızıyla devam ediyor. Kurallara ne kadar yarsak o kadar başarı elde etmiş oluruz” diye konuştu.

Bayramda artan trafik kazalarına da değinen Destici, “Bayram dolayısıyla Trafik kazalarında 60 vefat olmuş, yüzlerce de yaralımız var. Trafik kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Trafik kurallarına azami derecede dikkat etmemiz gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

Malatya’da yaşanan depremden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Destici, “Deprem sadece gerçekleştiğinde aklımıza gelmemeli özellikle devlet, hükümet bu konuda depreme karşı hem vatandaşlarımızı uyarma hemde kentsel dönüşüm başta olmak üzere gerekli altyapı hazırlıklarını ivedilikle tamamlanmasının önemli olduğunun altını çiziyoruz” sözlerine yer verdi.

Lübnan’da yaşanan patlama ile ilgili ise Destici şu değerlendirmeyi yaptı:

“Dün akşam saatlerinde Lübnan’ın Beyrut kentinde el konulan patlayıcıların çıkan yangın sonucu infilak etmesiyle birlikte yüzden fazla insan hayatını kaybetti 4 binin üzerinde yaralı olduğu açıklandı. Hayatını kaybedenlerin ailelerine baş sağlığlı ve sabır diliyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Lübnan’da yaşayan bütün insanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.”

Terörle mücadelede Türkiye’nin kararlılığını vurgulayan Destici, “Ülkemizin terörle mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor. Gerçekleştiren operasyonlar başarılı sonuçlar veriyor. Ülkemiz içindeki terörist sayısının çok azaldığını biliyoruz ve bu son ay içerisinde gerçekleştirilen operasyonlarda 105 teröristin etkisiz hale getirildiğini işitmiş olduk. Kahraman güvenlik güçlerimize bir kez daha daha üstün muvaffakiyetler diliyorum. Şehitlerimize Allah rahmet, yararlı askerlerimize acil şifalar niyaz ediyorum. Suriye’de Fırat Kalkanı Harekatı’yla başlayan operasyonlar daha sonra Zeytin Dalı Harekatı, İdlib operasyonu ve Barış Pınarı operasyonlarıyla devam etti. Türkiye haklı olarak sınırının ötesinde terörist istemiyor ve buna karşı da ciddi ve haklı bir mücadele veriyor” sözlerini kullandı.

Libya ile yaşanan gelişmelerden Avrupa’lı ülkelerin rahatsız olduğunu söyleyen Destici, “Libya’da biz haklı olarak meşru ulusal mutabakat hükümeti ile bir süreç götürüyoruz bütün anlaşmalarımızı da onunla yaptık. Türkiye’nin Libya’daki bu hareketleri başta Fransa, Rusya ve bazı Avrupa ülkeleri olmak üzere ve orta doğudaki kukla devletçikleri rahatsız etti. Türkiye’ye karşı birlikte hamleler gerçekleştirmeye başladılar ve önümüzdeki günlerde de bu hamlelerin daha da arttığını göreceksiniz. Biliyoruz ki devletimiz ve yetkililerimiz bunların tedbirlerini almaktadır” ifadelerine yer verdi.

Afrin’in Suriye’deki en refah bölge olduğunu belirten Destici, “Afrin’deki varlığımız bir türlü hem emperyalist güçler tarafından hemde Esad rejimi tarafından kabullenememiştir. Halbuki Afrin şu anda Suriye’nin en sakin ve insanların en mutlu şekilde yaşadığı, Türkiye’nin her türlü hizmeti götürdüğü bir belde. Her ne pahasına olursa olsun Afrin muhafaza edilmelidir taki Suriye’de toprak bütünlüğü korunmuş siyasi bir çözüm bulunana kadar” değerlendirmesi yaptı.

Azerbaycan - Ermenistan gerilimine de değinen Destici, “Bir başka sıcak nokta Azerbaycan-Ermenistan sınırı. Ermenistan emperyalistlerden aldığı güçle Azerbaycan’a saldırmaktadır ama bu sondur. Hak ettiği cevabı almıştır bundan sonra bu tür saldırgan tutumlar içine girerse daha güçlü bir cevabı da alacağını bilmelidir. Devletimizin Azeraycan ile hem hava hem kara güçleriyle gerçekleştirdiği ortak tatbikat hepimize büyük mutluluk vermiştir. Ermenistan’ı bir kez daha uyarıyoruz. Azerbaycan’a ve Türkiye’ye karşı bu saldırganlığını sürdürürse önümüzdeki yıllar da ne Ermenistan ne de askeri kalır. Aklını başına toplasın ve bu bölgede yaşamayı istiyorsa dostluktan başka çaresi olmadığını bilsin” ifadelerine yer verdi.

İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının gerekli olduğunu savunan Destici, "Biliyorsunuz bu İstanbul Sözleşmesi güya kadına şiddeti ister aile içinde olsun ister aile dışında olsun önlemek amacıyla hazırlanmış ve Türkiye’de bu anlaşmayı ilk imzalayan ülke olmuştur. Sözleşmenin bütünlüğünden ve tanımlardan keza hukuksal anlamda ilk defa bir uluslararası düzenlemeye konu edinmiş olan toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim gibi doğal cinsiyet dışındaki kavramların hukuki statüye kavuşturulmuş olmasında düzenlemenin kadına yönelik şiddetin çok daha ötesinde bir amaca yönelik olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Biz kadına şiddeti kendi örfümüzle, adetimizle, kültürümüzle, inancımızla kendi TBMM’den çıkaracağımız yasalarla önleyebiliriz. Bizim batı kültürü ile hazırlanmış sözleşmeye ihtiyacımız yok onun için Türkiye bu sözleşmeden çıkmalıdır. Milletin binlerce yıldır getirdiği geleneklerin göreneklerin ve en önemlisi İslam inancımızı yok sayan hiç kaale almayan bir sözleşmeyi bizim kabul edip sürdürmemiz mümkün değildir.

Bu sözleşmeden sonra kadına yönelik şiddet ve kadın ölümleri artmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin olmadığı 2008 yılında 80 kadın öldürülürken 2017 yılında 409 kadın öldürülmüş. İstanbul sözleşmesi ne kadına şiddeti önlüyor ne de kadın ölümlerini azaltılıyor, bizim aile yapımızı yok ediyor, evlilik dışı hayatı özendiriyor, cinsiyetsizliği teşvik ediyor İnsanlık var olduğundan beri hiçbir topluluğun kabul etmediği hiçbir inancın kabul etmediği ahlaksızlığı bize sanki insan hakkıymış gibi özgürlükmüş gibi dayatmaya kalkıyor.

Hep beraber oturalım kadına şiddeti nasıl engelleriz bütün bu toplumsal şiddeti nasıl engelleriz bunun çarelerini kendimiz bulalım kendi örfümüz inancımıza kendi dinimize ahlakımıza göre bunu bulalım ve ona göre yasalar çıkaralım ve ona göre en ağır cezayı verelim “değerlendirmesini yaptı.