Ağrı’da “Cumhurbaşkanı Halkla Buluşuyor” programları kapsamında vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hakların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kendisine “Diyarbakır halkından özür dilesin” dediğini ifade ederek, “Eğer özür dileyecek biri varsa o da sensin” dedi.
Ağrı Dörtyol Meydanı’nda “Cumhurbaşkanı Halkla Buluşuyor” programında vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ağrılı kardeşlerim soruyorum size, 12 yıl önce Ağrı’da üniversite olacak deseler inanır mıydınız? Ama biz bunu yaptık mı? Daha nice illerimiz üniversiteden mahrumdu. Biz geldik 76 üniversite vardı, şimdi 193 üniversite var. Üniversitesi olmayan il kalmadı" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Ana muhalefetin genel başkanı proje der, vaat der, yapılmış işleri söyler. Biz yapmışız. Sadece bu kadarla da kalmaz, akşam söylediğini sabah inkar eder. Hatta yüzü kızarmadan aynı şeyleri tekrarlamayı sürdürür. Eş başkanların partisine gelince demokrasiyi, barışı, özgürlüğü dilinden düşürmez ama bölgede silahla, baskıyla, şiddetle milleti canından bezdirir. Dün Diyarbakır’da asla tasvip edemeyeceğimiz bir olay gerçekleşti, iki vatandaşımız öldü, Allah’tan rahmet diliyorum. Dün akşam canlı yayında bu konuyla ilgili açıklamalarımı yaptım, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Basın Müşavirliği’nden de yazılı olarak ayrıca açıklamalar yapıldı. Fakat eş başkan beyefendiye ulaşmak mümkün değildi. Daha sonra açıklama yapıyor, ’Bana ulaşacağına, Diyarbakır halkından özür dilesin’. Ben niye özür dileyeceğim? Eğer özür dileyecek birisi varsa sensin, sen. Zira 6, 7, 8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimi sokağa döken, 50 kişinin ölümüne neden olan sendin. Ölen Kürt kardeşlerimdi, öldüren de yine Kürtlerdi. Bu tür bir vahşete vesile olan sendin. Bizim kitabımızda hiçbir zaman kan yoktur. Bizim kitabımızda hiçbir zaman 40 yıllık siyasi hayatımda kan yoktur. Ama siz daha siyasette çıraksınız, tehditle yürüyorsunuz. İşte Van’da belediyenizin billboardlarında musluktan kan akıyor. Musluktan kan akar mı? Su akar. Ama bunların durumu bu. Şırnak’ta olan olayları biliyorsunuz. Siirt’te muhtarın öldürülme olayını biliyorsunuz. Bölücü terör örgütüyle iş tutuyorsun. Zaten abin dağda. Beraber yürüyorsunuz. Kimliğin belli, kişiliğin belli, kalkıp bize ’Milletten özür dile’. Ben milletimle iç içeyim. Milletime bu tür şeyleri asla biz reva görmedik. Şimdi de bütün güvenlik güçlerimiz, bunun araştırmasını, incelemesini yapıyorlar. Nerede, kimler tarafından, nasıl olduğu çıkacak meydana. Ne diyor? Eskişehir mitinginde bunu söylemeliydi. Eskişehir mitinginde, o buluşmada zaten henüz ben henüz daha buluşmaya çıktığımda bundan haberim yok. Çıktıktan sonra arkadaşlarım haberi veriyorlar. Fakat biz çırak değiliz. Siz ise bir saat sonra CNN’de programa çıkıyorsunuz, yani telefonla bağlantı kuruyorsunuz. Çünkü Doğan medyasıyla şu anda iyi iş tuttular. Beraber yürüyorlar” dedi.
"ANAYASA YAPILSIN AMA CUNTACILAR YAPSIN"
"Biz milletimizle yeni Anayasa yapalım dedikçe muhalefet partileri bize neden karşı çıkıyorlar biliyor musun?" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anayasa yapılsın ama anayasayı bunlar değil, eskiden olduğu gibi vesayet yapsın, cuntacılar yapsın mesajı veriyorlar. Biz milletimizle birlikte yeni Anayasa yapalım dedikçe muhalefet partilerinin niye bize karşı çıktıklarını anlıyorsunuz değil mi? Dikkat edin aynısını eş başkanlar da söylüyor, anayasa yapılsın ama bunlar yapmasın. Millet yapmayacaksa kim yapacak bu anayasayı? Onun cevabını Londra’dan, New York’tan alıyoruz. Biz milletimizle birlikte manşetlerle, vesayetle çarpışa çarpışa bugünlere geldik. Her seçimde benzer ittifaklarla, benzer tuzaklarla mücadele ederek yolumuza devam ettik. Ama unutmayın tuzakların üstünde bir tuzak var. Sanıyorlar ki millet 1990’ları unuttu. Sanıyorlar ki millet 1940’lardaki tek parti zulmünü unuttu. Bölge halkının ret, inkar, asimilasyon uygulamalarını unuttuğunu sanıyorlar. Bunları kim kaldırdı? Biz kaldırdık, biz. Ben partimizi kurarken Ağrı’ya geldiğimde Ağrılı kardeşim, kanaat önderleri bize ne diyordu biliyor musunuz? Diyorlardı ki sadece şu olağanüstü hali kaldırın yeter. Sağ olsun Abdullah Gül, başbakanlığı döneminde daha ilk ay olağanüstü hal kaldırıldı. Biz böyle bir yerden geliyoruz. Kürt kardeşlerimin üzerinde baskı vardı. Temel haklarıyla ilgili yasaklar vardı. Demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik projesi ve çözüm süreciyle tüm bunları birer birer ortadan kaldırdık, kaldırıyoruz. Boşaltılan köyleri, yaylaları yeniden şenlendirdik. Televizyondan, yerleşim yeri izinlerine kadar Kürt kardeşlerimizin tüm beklentilerini hayata geçirdik, geçiriyoruz” şeklinde konuştu.
"Diyanet’i nasıl kaldıracaksınız" diyen Erdoğan, “Ben Diyanet İşleri Başkanlığımızın yayınladığı Kürtçe mealli Kuran-ı Kerim’i gösterdim. Eş başkan çıktı diyor ki, o bir tane hazırlandı, Cumhurbaşkanı’na gönderildi. Ertesi gün Diyanet İşleri Başkanlığımız depodaki tüm Kürtçe Kuran-ı Kerimleri gösterdi. Kardeşlerim, niye rahatsız oluyor? Çünkü Kuran-ı Kerim’in Kürtçe mealiyle öğrenilmesini istemiyor, onun için. Ne diyor, Diyanet’i kaldıracağız. Sen Diyanet’i nasıl kaldırırsın? Bu yetkiyi sana kim verdi? Millet sana böyle bir yetki verdi mi? Milleti meydanlarda aldatıyor. Kusura bakma biz halimizden memnunuz. O da olmadı, kaynak. Kaynak dedi Diyanet İşleri Başkanı’nın altındaki Mercedes’i alacağım dedi. Onu satacağım. Nedir fiyatı? Açıkladığı fiyata bak, 1 milyon, yani 1 trilyon. Diyanet İşleri Başkanına sordurdum, 320 bin lira. Böyle yalan olur mu? Bunlar akşam başka, sabah başka. Arnavutluk’ta Namazgah Camisi’nin temelini attık, oradan dönüyoruz. Diyanet İşleri Başkanına dedim ki haberim olsa bu arabayı geri verdirtmezdim. Çünkü senin temsil ettiğim makam sıradan bir makam değil. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı makamındaki zırhlı Mercedeslerden bir tanesini sana tahsis edeceğim dedim. Bunu Diyanet İşleri Başkanımıza tahsis ettik. Seçim sonrası inşallah Başbakan’ımızla konuyu görüşeceğim ve Cumhurbaşkanlığı havuzundaki, Başbakanlık havuzundaki, ortaklaşa kullanıyoruz uçakların bir tanesiyle yurt dışı ziyaretlerine bizim Diyanet İşleri Başkanımız da gidebilecek. Bunu niye söylüyorum? İtalya’nın Vatikan papası, Alitalia uçaklarıyla uluslararası seyahat yapıyor da benim Diyanet İşleri Başkanım niçin bizim uçaklarımızla bunu yapmasın" dedi.
Düz liselere başörtülü olarak derse girebileceklerine değinen Erdoğan şöyle devam etti:
“Düz liselerde başörtülü olarak dersler girebilirsiniz. Güzel mi? Seçmeli olarak Kuran-ı Kerim dersine girebiliyor mu artık. Siyer-i Nebi dersine girebiliyor mu? Aynı şekilde devlet dairelerinde başörtülü olarak çalışabiliyor mu? Şimdi de HSYK bir karar aldı. Yargı mensupları da başörtülü olarak görev yapabilecek. Nereden nereye. Ne dualar yapıldı. Ne gözyaşları döküldü. Bu gözyaşları karşılıksız kalır mı? Kalmadı, bundan sonra da kalmayacak. Bu ülkede ayrımcılığın karşısına dikilen biz olduk. Çünkü biz halkımızı ayırmadık. Yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Bizim farkımız bu."
Ülkede bulunan 91 siyasi partiden 20’sinin seçime gireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tek parti dönemini özleyenler var ya hani o diktatör sözünü ağızlarından düşürmeyenler var ya onlar da tarihlerinin en rahat dönemini son 12 yılda yaşadılar. Bu Cumhurbaşkanına, ailesine her türlü hakareti yapacaksın. Bir diktatör ülkesinde bunları yapabilir misin? Kendine kaçacak delik ararsın. Bana karşı bildiri yayınlayan iki yüz sözde aydın, dün bu ülkede aydınların kendi vatanında can vermesine, ölümünden sonra kendi ülkesine gömülebilmesine dahi izin verilmiyordu. Nazım nereye gömüldü? Rusya’ya. Ahmet Kaya, bütün porselenleri kırdınız, ertesi gün Doğan medyası, vay alçak vay, veyahut da vay şerefsiz vay diye başlık attı. Ahmet Kaya gitti maalesef Paris’te gömüldü. Ama aynı Ahmet Kaya, bu kardeşinizi cezaevine girerken Yedikule’de Kazlı Çeşme’de yedi yüz elli bin kişinin katıldığı merasimde, sağ olsun ağıtlarıyla türküleriyle uğurladı. Ben de ona Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün dilediğiniz gibi bir araya gelip ülkenin cumhurbaşkanına, özellikle istediğiniz dille, istediğiniz ifadelerle bildiri yayınlıyorsunuz. Peki bu bölücü terör örgütünün bu ülkede akıttığı kanların hesabını nasıl vereceksiniz, siz nasıl aydınsınız? Ben size karanlık demeyeyim de kime karanlık deyim" dedi.
“Eski Türkiye koalisyonu, bu milletin sadece kalkınmasına değil, varlığını oluşturan tüm değerlere karşı oluşturulmuş bir ittifaktır” diyen Erdoğan, "Çıkmışlar kuru sıkı atıyorlar. Mesela eş başkan diyor ki harcı kaldıracağız. Harcı biz kaldırdık zaten. Kars’a geliyor Kılıçdaroğlu diyor ki orada Et Balık Kurumunu kaldıracağım onun yerine et süt kurumu yapacağım. Biz bunu, Et ve Süt Kurumunu yapalı 3 yıl oldu. Al birini vur öbürüne aynı. Yeni Türkiye davası şahısların değil, milletin davasıdır. 7 Haziran bu bakımdan bir dönüm noktası. Eski Türkiye koalisyonu bu milletin sadece kalkınmasına değil, varlığını oluşturan tüm değerlere karşı oluşturulmuş bir ittifaktır. 1940’ları, 1990’ları özellikle bunları özlediklerini söyleyenlerin kafasında yeniden tek tip bir millet oluşturma hayali var. Onun için dün Türkçe ezan diyerek bu milletin inancına saldıranlarla bugün Kürtçe ezan diyenler kol kola girmiş vaziyette. Biz ne Türkçe ezan diyoruz ne Kürtçe ezan diyoruz. Biz aslını söylüyoruz. Allah u Ekber Allah u Ekber diyoruz. Biz bu yolda böyle yürüdük, onun içindir ki Kabe Arap’ın olsun bize Çankaya yeter diyenlerle bugün Kabemiz, Taksim’dir diyenler arasında fark var mı? Pensilvanya ile Kandil’i bir araya getiren güç, bu milletin hem maddi hem manevi varlığını hedef alan güçtür. Milliyetçi olduğu iddiasındaki partiyle, bölücü örgütün güdümündeki partiyi aynı söylemde buluşturan gücün bu milletin hayrını, iyiliğini düşünmesi mümkün mü? Hırsları, değerlerin önüne geçmiş olanların bu ülkenin ve bu milletin geleceğini düşünüyor olabilmesi mümkün mü? Şahsımıza ve hükümete yönelik saldırıların gerisindeki düşmanlık tutkalının bileşimini milletimiz görmüyor sanıyorlar. Siyaset mühendisliği hesaplarıyla milli iradenin, milletin tercih hakkının etrafına duvar örenlerin niyetini milletimiz anlamıyor mu zannediyorsunuz? İşte asıl mühendisler yarın sandıkta işbaşında olacak” dedi.
Devlet içinde devlet kurma gayretinde olanların olduğunu ifade eden Erdoğan, “40 yıldır meğerse buna çalışıyorlarmış. 1999’da kaçıp gitti. Nereye? Pensilvanya’ya. Neden kaçıp gittin? İnzivaya çekilmiş öyle diyorlar. İnzivaya çekilmek için Mekke, Medine daha iyi değil mi? Ama üst akıl öyle söyledi. Şimdi bazı küçük imamlar da takıldı peşlerine. Onlar da kaçıyor. Ne dedim başbakanken, inlerine gireceğiz dedim. Girdik mi? Kovalıyor muyuz? Kovalamaya devam edeceğiz. Çünkü bu ümmeti, bu milleti kimse parçalayamaz, parçalatmayacağız. Ne gerekiyorsa hukuk içerisinde bunu sonuna kadar yapacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasını tamamlamasının ardından, Eşi Emine Erdoğan ile birlikte vatandaşlara satranç takımları hediye etti.