Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “‘Biz Adana Mutabakatı’yla İdlib’teyiz’ diyoruz. 911 kilometre sınırımız var. Bu sınırları Bay Kemal çizmedi. ‘Orada ne işiniz var’ diyor. Sen anlamazsın bu işlerden, sen siyasetin cahilisin. Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz. Akıl veriyor, ‘Esad’la gidip görüşsünler’ diyor. Sen daha Esad’ı tanımazken ben onunla görüşüyordum. Onun karakterinin ne olduğunu biliyorum. Çok seviyorsan sen git görüş. Zaten adamların görüşüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Siyaset Akademisi’nin açılış dersinde yaptığı konuşmanın son bölümünde Türkiye’nin ihracatı, dünyada yaşanan Müslüman karşıtı olaylar ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’yle ilgili konuştu. Erdoğan, Türkiye’de ulaşımla ilgili büyük atılımlar yapıldığına dikkat çekerek, “Terminallerimizin yolcu kapasitesini yılda 60 milyon kişiden 317 milyon kişiye yükselttik. Yurt dışında 60 noktaya uçan bin 150 uçaklı havayolu filosundan 546 uçakla 126 ülkede 328 noktaya uçuş yaparak dünya liderliğine oturan bir ülke olduk. İstanbul’da hizmete giren havalimanımız kendi alanında dünyanın en iyilerden birisidir. Deniz taşımacılığında yılda 190 milyon ton yük taşıma kapasitesinden 460 milyon tona ulaştık. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde 3 bin olan geniş bant internet abone sayımız, 77 milyonun üzerine, 23 milyon olan mobil telefon abone sayısı 83 milyona, daha önce hiç olmayan elektronik devlet üye sayısı 45 milyona, fiber internet üye sayısı 3 milyonun üzerine çıktı. Ekonomide satın alma paritesine göre ülkemizin milli gelirini dünyada 17’nci sıradan, satın alma paritesiyle söylüyorum, 13’üncü sıraya yükselttik” ifadelerini kullandı.

Dünyada yaşanan tüm ekonomik buhranlara rağmen Türkiye’nin hedeflerine emin adımlarla yürüdüğünün altını çizen Erdoğan, “Türk ekonomik göstergelerinde 2002’ye göre çok ileride bir yere ulaştık. Maruz kaldığımız tüm sıkıntılara rağmen hedeflerimize doğru tüm kararlılığımızla yürüyoruz. İhracatımız 181 milyar dolara, hizmet ihracatımız 54 milyar dolara, turist sayımız 52 milyon kişiye yükseldi” diye konuştu.

“Kendi denizlerimizde bütün araştırmaları yapabileceğimiz gibi başka denizlerde de bu araştırmaları yapabiliriz”

Sanayide yaşanan atılımlardan da bahseden Erdoğan, Doğu Akdeniz’de hizmet veren sondaj gemileriyle ilgili de konuştu. Erdoğan, “Sanayide, OSB’yle, araştırma geliştirme merkezleriyle, teknoparklarla, sanayi siteleriyle ülkemizi dünyanın önde gelen üretim merkezlerinden biri haline getirdik. Bugün Çin’de yaşanan sorunlar sebebiyle alternatif olarak gözler Türkiye’ye yöneliyorsa, bunda sanayi alt yapımızın büyük payı var. Göreve geldiğimizde 32 bin megawaatı bulmayan kurulu gücümüzü şu anda 91 bin megawattın üzerine çıkardık. Karanlıktan geçilmiyordu ülkemiz. Bunu büyük oranda bitirdik. Ülkemizin su, güneş ve rüzgar temelli enerji kaynaklarını harekete geçirmenin yanında Akdeniz’de yürüttüğümüz sondaj faaliyetleriyle enerjide yeni bir dönemin kapılarını açıyoruz. Bizim böyle sondaj gemimiz, sismik araştırma gemimiz yoktu. Dünyadan yalvar yakar, ‘Sismik araştırma gemisi getirebilir miyiz’, ‘Sondaj gemisi getirebilir miyiz’, bir tane yarım yamalak bir gemi bir yerlerden bulmuşlardı, onunla beraber dolaşıyorlardı. Bunların hepsi tarih oldu. Bizim kendimize ait iki adet sismik araştırma gemimiz, üç adet sondaj gemimiz var. Kendi denizlerimizde bütün araştırmaları yapabileceğimiz gibi başka denizlerde de bu araştırmaları yapabiliriz. Şu anda Libya’yla yaptığımız anlaşmada malum çevreleri çıldırtan da bu” diye konuştu.

“Bu sınırları Bay Kemal çizmedi”

Türkiye’nin İdlib’de Adana Mutabakatı ile yer aldığına değinen Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla da ilgili sert söylemlerde bulundu. Erdoğan, “O malum, gayrimeşru Hafter var ya, bir yerlerden askeri destek alıyor. Güvenlik desteği alıyor. Biz de Libya’da askeri eğitim noktasında verdiğimiz destek, orada ayrıca eğitimini alan askerlerle beraber şu anda Libya’da daha önce lehine gelişen yapıyı hamdolsun tersine döndürdük. Aynı şekilde İdlip’de de gelişmeler şu anda lehe döndü. 3 tane şehidimiz var. Mekanları cennet olsun. Onun yanında rejim güçlerinin kaybı çok büyük. Mücadele orada hala devam ediyor, edecek. Ruslarla görüşmeler devam ediyor, edecek. ‘Biz Adana Mutabakatı’yla İdlib’deyiz’ diyoruz. 911 kilometre sınırımız var. Bu sınırları Bay Kemal çizmedi. ‘Orada ne işiniz var’ diyor. Sen anlamazsın bu işlerden, sen siyasetin cahilisin. Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz. Akıl veriyor, ‘Esad’la gidip görüşsünler’ diyor. Sen daha Esad’ı tanımazken ben onunla görüşüyordum. Onun karakterinin ne olduğunu biliyorum. Çok seviyorsan sen git görüş. Zaten adamların görüşüyor. Ama şu anda Esad’in nasıl bir katil olduğunu, nasıl kendi vatandaşlarını haince öldürdüğünü görmüyorsan sana ne diyelim. Şu anda Rusya’nın, İran’ın desteği olmasa Esad’ın ayakta durması mümkün değil. Terör örgütleri destekli olarak bir mücadele yürütüyor. Biz ise Suriye Ulusal Milli Ordusu’ylayız. Askerlerimizle dayanışma içindeler. Biz bu bölgede terör istemiyoruz. En batısından en doğusuna bu topraklar huzur toprağı olsun istiyoruz. Yüzbinlerce vatandaşını öldüren bir Esad’i dost görmek mümkün değil. Varsın, o Bay Kemal’in dostu olsun, bizim dostumuz olamaz” ifadelerini kullandı.

“Biz karşımızdaki herkese eşref’i mahlukat nazarıyla bakıyoruz”

Avrupa Parlamentosu’nun gündemine taşınan göçmen çocuklar mevzusuyla ilgili Erdoğan, “Siyasette her mevzi, her mevki, her temsil önemlidir. Yeter ki siz bu imkanı doğru değerlendirin. Mesela geçtiğimiz günlerde ülkemizin en çok eleştiriye maruz kaldığı yerlerden biri olan Avrupa Parlamentosu’nda bir rapor yayımlandı. AK Partili İstanbul Milletvekilimiz Serap Yaşar’ın girişimiyle hazırlanan ve raportörlüğünü de kendisinin üstlendiği bu çalışma, Avrupa’daki kayıp, mülteci ve göçmen çocukların meselesini dünya gündemine taşıdı. Çeşitli ülkelerden Avrupa’ya gelen on binlerce göçmen çocuğun kaybolduğu gerçeğinin bizzat Avrupa Parlamentosu tarafından rapora bağlanmış olması çok önemlidir. Halbuki aynı dönemde Türkiye, sayıları milyona yaklaşan sığınmacı çocuğa barınmadan eğitime kadar her türlü imkanı sağlamıştır. Avrupa’nın bırakınız bunlara benzer hizmetler sunmayı, çocukların bizzat kendilerine bile sahip çıkamamış olması aramızdaki farkın göstergesidir. Biz, karşımızdaki herkese eşref’i mahlukat nazarıyla bakıyoruz. Kökeni, dini, dili ne olursa olsun her insan bizim için hürmete layıktır. Avrupa ise kapısına gelen mazlumları kendine tehdit olarak görüyor. On binlerce çocuğun Avrupa içinde nerede olduğu, hangi amaçlarla kullanıldığı, kimler tarafından kaçırıldığı, ancak vicdanı nasır tutmamış insanlar için bir anlam ifade eder. Böylesine derin, insani boyutları olan bir konunun Avrupa Parlamentosu’nda gündeme getirilmesi belki vicdanları harekete geçirir diye umut ediyoruz” dedi.

“Nerede olursa olsun hakkı, hukuku, adaleti korumak ve konuşmakla yolumuza devam edeceğiz”

Dünyada Müslümanlara yönelik saldırıların son dönemlerde arttığından bahseden Erdoğan, “Göçmenlerin yaşadığı sorunlar ile yeniden hortlamaya başlayan Neonazi örgütlerin katliamları için ne yapılıyor? Almanya’da yaşanan olaylar malum. 11 Müslüman öldürüldü. Bunun 5’i bizim vatandaşımız. Yürekleri acımıyor. Polisler bile sadece seyirci. Hindistan tamamen katliamların cirit attığı bir ülke haline geldi. Müslüman katliamı yapılıyor. Dershanede ders çalışan çocukları ellerinde demirlerle, sopalarla öldüresiye dövüyorlar. Bunlar, nasıl olacak da dünya barışına imkan ve destek verecek. Mümkün değil. Lafa geldiği zaman nüfusu fazla diye ben güçlüyüm havasına giriyorlar. Güç orada değil. Adalet bununla tecelli etmez. Nerede olursa olsun hakkı, hukuku, adaleti korumak ve konuşmakla yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Cumhuriyet dönemi kısır geçti”

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde yer alan Millet Kütüphanesi’nin öneminden bahseden Erdoğan, İstanbul’da bulunan Rami Kışlası’yla ilgili de, “Medeniyetler, maddi kalkınma unsurları yanında, kafa ve gönül zenginliğini ifade eden sembolleriyle tarihe mal olur. Ecdadımız, Orta Asya’dan Endülüs’e kadar ayak bastığı her yerde bu sembollere önem vermiştir. Bugün kadim vatanımız, Orta Asya’nın yanında Osmanlı ve Selçuklu coğrafyasının neresine gidersek gidelim bu eserlerin izlerini görebiliyoruz. Cumhuriyet döneminde maalesef oldukça kısır geçen bir süreç olmuştur. Gerçek anlamda medeniyet sembolü olacak eserler inşa etmekte zorlandığımız bir asrı geride bıraktık. Ülkemizin yönetimini devraldıktan sonra bu eksiği gidermek için epeyce bir çaba sarf ettik. Çalıştık, çalışıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni bu anlayışla Cumhuriyet döneminin sembol medeniyet eseri olarak inşa etmeye çalıştık. İlk hizmete girdiğinde kendi medeniyetlerine, tarihlerine, kültürlerine düşmanlık etmekle maruf kesimler, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne de çamur atmak için epey gayret sarf ettiler. Milletimiz, külliyemize sahip çıktı. Geçtiğimiz günlerde külliyemizin en gurur verici eseri olan ‘Millet Kütüphanemizi’ hizmete açtık. Gerçek bir medeniyet sembolü olan kütüphanemiz, bir haftada 35 bin ziyaretçiyi ağırladı. Mimarisi, teknolojisi, kitap ve hizmet zenginliğiyle ülkemize yakışır eser olan kütüphanemizi araştırmacılarımız, öğrencilerimiz cennet gibi sahiplendi. İnşallah İstanbul’da da Rami Kışlası’nı benzer bir medeniyet sembolü olarak ülkemize kazandıracağız. Yakın zamanda onun inşaatına da başlıyoruz” açıklamasında bulundu.