Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB üyelik sürecindeki fasılların siyasi engellemelere takıldığını belirterek, “Türkiye’yi dışlamış bir AB’nin, değil küresel güç; bölgesel güç konumunu dahi muhafaza edemeyeceğine inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “İktisadi Kalkınma Vakfı’nın (İKV) 50. Yılında Türkiye-AB İlişkileri” Programı’na katıldı. WYNDAM Grand Otel’de düzenlenen etkinlikte konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecini değerlendirdi.
“FASILLAR TAMAMEN SİYASİ ENGELLEMELERE TAKILDI”
Türkiye’nin yarım asırlık AB yolculuğunda 4 ana eşik olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “12 Eylül 1963’de Ankara anlaşması imzalandı. 1996’da Gümrük birliği ile devam eden süreçte 11 Aralık 1999’da Helsinki zirvesinde adaylığımız tescil edildi. Bundan on yıl önce 3 Ekim 2005’de müzakere sürecimiz başlamış oldu. Bugüne kadar 14 fasıl açıldı. Bunlardan biri ‘Bilim ve Araştırma’ başlığın taşıyan 25. Fasıl geçici olarak kapatıldı. Açılması gereken diğer fasıllar ise şu an tamamen siyasi engellemelere takılmış durumda. Biz inişli çıkışlı da olsa on yıl süren müzakere sürecini devam ettirmekte kararlıyız. Her fırsatta AB üyeliğine stratejik bir zaviyeden baktığımızı ifade ediyoruz. Biz kararlı duruşumuzu sürdürürken birliğin tutarlı bir tutum benimsemediğine üzülerek şahit oluyoruz. Müzakere sürecindeki genel havadan bağımsız olarak biz reform çalışmaların devam ettiriyoruz. En sıkıntılı anlarda bile ne dedik. ‘Gerekirse Kopenhag siyasi kriterlerinin adını Ankara kriterleri olarak değiştiririz’ dedik. Bu anlayışla ülkemizin ihtiyacı olan tüm adımları attık” diye konuştu.
“‘AVRUPA BİRLİĞİ AVRUPA KISATI İÇİN’ DİYENLER OLDU”
Türkiye’nin AB üyeliğinin önünü kesmek için çeşitli yollara başvurulduğunu kaydeden Erdoğan, “Önümüzü kesmek için olmadık yollara başvurdular. Neler demediler. ‘İmtiyazlı ortaklık’, ‘Türkiye büyük’, ‘Türkiye’nin inancı bizimle uyumlu değil’ Önümüze bunları devamlı sürdüler. Teknik bir unsur olması gereken müzakere sürecindeki engellemelerin hepsinde bu durumu gördük. Müzakere sürecinde biz ilerleme kaydedelim diye çırpınırken haritayı gösterip ‘AB birliği her şeyden önce Avrupa kıtası için’ dediler. Şu anda Avrupa kıtasında olmayan ülkelerin birlik üyesi olduğun görüyoruz. Türkiye ise iki kıtanın ülkesidir hem Asya hem Avrupa. Türkiye’nin böyle bir güzelliği, zenginliği var. ‘Türkler küçük Asya’dalar’ şeklinde işi yokuşa sürenler oldu. Aynı şekilde ‘AB yerine doğu batı arasında köprü olmaya devam etsinler’ diye çıkışanlar oldu. Bu tutuma artık kayda değer sandalye seviyelerine kavuşan yabancı düşmanı, göç karşıtı parti ve çevreleri dahil ettiğimizde karşımıza başka manzara çıkıyor. Tamamen siyasi sebeplerle açılmayan fasıllarda da benzer ruh halini görüyoruz” şeklinde konuştu.
“NABUCCO’DA AB SORUNU ÇÖZEMEMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan AB tarafından bloke edilen fasılları anlamakta güçlük çektiğini ifade ederek, şunları söyledi;
“Bloke edilen fasıllar arasında yer alan ‘Yargı ve Temel Haklar’ başlıklı 23. fasıl ki görüştüğüm tüm ab ülkeleri ‘haklısınız’ diyor. Adalet özgürlük başlıklı 24. fasıl öncelikle açılacak son kapanacak fasıllar olarak belirlendi. Bu fasıllar siyasi reform süreci ile doğrudan ilgilidir. AB’nin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin önemli bölümü bu fasıllar kapsamına giriyor. Bir yandan Türkiye’yi bu konuda eleştiriyorlar, diğer yandan bu fasılların açılmasını engelleyerek AB müktesabatı ile entegrasyonu engel oluyorlar. O zaman biran önce fasılları aç ki Türkiye bir dönüşüm gerçekleştirsin. 17 nolu ekonomik ve parasal politika faslı da hala müzakereye açılmadı. Enerji alanında işbirliğimiz önemi bu kadar ortadayken 15 nolu enerji faslının açılmamasını da anlamakta zorlanıyoruz. Burada ciddi başarısızlık var. Ankara’da Nabucco sözleşmelerini imzaladık. O günden bu güne sözleşmeleri imzalamış olmamıza rağmen iktisadi olarak parasal sorunu çözmesi gereken AB bu sorunu çözememiştir. Tedarikçileri bulamamıştır. Transit noktasında biz sözümüzü yerine getirdik, tüketici olarak buna da varız. Peki kardeşim siz ne yaptınız. Ne para ne tedarikçi, ne tüketici. Nabucco’da bu adımı atamadılar ama ardından TANAP geldi bu adımı attı ve süratli bu iş yürüyor. Yeni bir adım daha gelişiyor o da Türk akımı. Güney akıma AB üyesi bir ülke ‘hayır’ dedi. Bu defa geldiler Rusya federasyonu bizimle oturdu konuştu bu işi. Bizler de enerjide çeşitlendirmenin zenginlik olduğuna inanarak ‘bunları değerlendirebiliriz’ dedik. Benzer şekilde bölgesel dinamiklerin hareketli olduğu bir dönemde 31 nolu dış güvenlik ve savunma politikası faslının açılmamış olmasını da makul bulmuyorum. Niye AB üyesi ülkelerin tamamına yakını NATO’ya üye. Biz burada beraberiz. Niye bunu engelliyorsunuz. Dayanışma içerisinde olmamız lamı. Bakıyorsunuz orada da hala karar vermekte zorlanıyorlar”
“BÖLGESEL TEHDİTLER KARŞISINDA TÜRKİYE İLE AB BİRLİKTE HAREKET ETMELİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’nin müzakerelerdeki tavrını eleştirerek, “Bütün bu tavırlar hem bizde hem milletimiz nezdinde AB’nin samimiyetinin ve ülkemize dair yaklaşımının halisane olup olmadığının sorgulanmasına yol açıyor. Türkiye’nin AB’ye üyeliği yaşanan bölgesel ve uluslararası gelişmeler ışığında artık daha farklı ele alınmalı. Suriye’den Ukrayna’ya kadar bölgemizde cereyan eden hadiseler ve tehditler karşısında Türkiye ve AB beraber hareket etmek mecburiyetindedir. Bunun başka çaresi yoktur. AB’nin küresel krizinin etkileri ve iç dinamiklerindeki kırılganlık sebebiyle Türkiye’ye her zamankinden çok ihtiyacı vardır. Çünkü ülkemiz kritik gelişmelerin yaşandığı bir coğrafyada olmasın rağmen ekonomik ve siyasi istikrarı ile güven ve huzur abidesi durumunda. Siyasette, ekonomide milletimiz arzuları ile bütünleşe bir politika ortaya koyduk ve bu çizgiyi devam ettiriyoruz. Komşularda yaşanan bunca çatışmaya rağmen büyümesini devam ettiren, ihracatta rekorlar kıran bir ülkeyiz. Dün Mart ayı sanayi üretimi rakamı açıklandı. Yüzde 4.7 olarak gerçekleşen Mart ayı sanayi üretimi artışı bizim önümüzdeki dönemde büyümenin öngörülenin üstünde olacağı görüşünü destekliyor” ifadelerini kullandı.
“YENİ TÜRKİYE HEDEFİMİZ AB’DAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR”
AB’nin sürekli kan kaybettiğini savunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Birliğin yeniden küresel vizyon belirlemeye ihtiyacı var. Bunun için genişleme müzakerelerini tutarlı şekilde yürütmesi gerekiyor. Bizim yeni Türkiye hedefimiz asla AB’den bağımsız değildir. Daha güçlü, daha demokrat bir Türkiye’yi ifade eden yeni Türkiye hedefimize AB tam üyeliğimizle daha hızlı şekilde ulaşabileceğimize inanıyoruz. Türkiye AB ilişkilerini kazan kazan stratejisine dayalı olarak bu günlere getirdik. Türkiye ile AB dış politikadan, ekonomik ve ticari ilişkilere, güvenlikten sınır yönetimine kadar geniş bir alanda ortak paydayı paylaşıyor. Bölgemizdeki çatışmalar AB’nin Türkiye’yi dışlamasına değil, Türkiye ile ilişkilerini daha ileri taşımasını gerekli kılıyor. Avrupa’nın güvenliği bizim batı sınırlarımızda değil doğu sınırlarımızda başlıyor. Bunu Avrupa Birliği üyeleri anlamalıdır. Türkiye AB’nin sadece siyasi değil ekonomik istikrarının da anahtarıdır.”
“TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMIŞ BİR AB DEĞİL KÜRESEL GÜÇ, BÖLGESEL GÜÇ DAHİ OLAMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ileride yazacağı bir kitapla AB üyeli sürecinde yaşanan sıkıntıları kaleme alacağını da kaydetti.
Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen AB’nin hala Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bu ortaklığın bize olduğu kadar AB’ye de katkısı açıktır. Türkiye’yi dışlamış bir AB’nin değil küresel güç, bölgesel güç konumunu dahi muhafaza edemeyeceğine inanıyorum” dedi.
“ÜLKELERİN SİYASİ İHTİRASLARININ AB İLİŞKİLERİMİZİ ESİR ALMASINA İZİN VEREMEYİZ”
Türkiye’nin AB üyelik müzakere sürecindeki yol haritasının Türk milleti tarafından çizileceğini vurgulayan Erdoğan, “Biz artık müzakere sürecimizi çok daha farklı boyuta taşımak istiyoruz. 18 Eylül 2014 tarihinde itibaren yeni bir vizyon ortaya koyduk. Yeni dönemde Türkiye’nin yeni AB stratejisini 3 temelde inşa ettik. Siyasi reform sürecinde kararlılık, sosyoekonomik dönüşümde süreklilik ve iletişimde etkinliktir. Türkiye’nin katılım müzakerelerindeki düğümün çözülmesi için bu yeni vizyonumuzun muhataplarında karşılık bulması gerekiyor. Bu bakımdan gerek ilgili bakanlıklarımıza, gerekse İKV gibi sivil toplum kuruluşlarımıza önemli sorumluluklar düşüyor. Bugün bu katkıların artmasına ihtiyaç var. Çok ciddi bir kamu diplomasisi gerekiyor. Bunun uluslararası bazda bir kamu diplomasisine ihtiyaç var. Eski korkuların, tereddütlerin, kısır tartışmaların, birkaç ülkenin siyasi ihtiraslarının AB ilişkilerimizi esir almasına izin veremeyiz. Bu noktada sizlere inanıyorum” şeklinde konuştu.
“BİZDEN SONRA ALINAN 13 ÜLKE, TÜRKİYE İLE MUKAYESE EDİLEMEZ”
Türkiye’nin müzakereye başladığı dönemde birliğin 15 üye olduğunu hatırlatan Erdoğan, “O zamanlar birlik 15 üyeydi, ondan sonra 13 üye daha aldılar. Bu alınan 13 üyenin hiçbirinin Türkiye ile mukayese edilecek hiçbir yanı yoktur. Tamamen bu alınanlar siyasi kararla alınmışlardır. AB müktesabatının gerekleri hamdolsun bizde var. Biz çünkü ‘alındık alınmadık’ bunlara bakmadık. Dedik ki bunlar bize gereklidir yapmamız lazım” şeklinde konuştu.