Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Değerli Cumhurbaşkanı Nazarbayev’le dertleşirken ‘Bağımsızlığımızı ilan ettiğimizden 2 saat sonra merhum Turgut Özal’ın Kazakistan’ın bağımsızlıklarını tanıdığını ilan etmişti ’dedi. İşte bu denli anlamlıdır bizim kardeşliğimiz“ dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a temasları kapsamında geldiği Kazakistan’da bulunan Ahmed Yesevi Üniversitesi’nde fahri profesörlük unvanı verildi. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev olmak üzere çok sayıda kazak yetkililerin de katıldığı törende Erdoğan kısa bir konuşma yaptı. Erdoğan konuşması sırasında, kendisine layık görülen fahri profesörlük unvanı için üniversite yönetimine teşekkür ederek, üniversitenin Türkiye ile Kazakistan arasındaki işbirliğinin önemli sembollerinden biri olduğunu kaydetti. Türk dünyası Sovyetler birliğinin dağılmasından sonraki süreçte bağımsızlık döneminin bu ilk sıkıntılı sınavlarını başarıyla verdi. Bu yıl Kazakistan’ın bağımsızlığının ve Türkiye- Kazakistan ilişkilerinin 24’üncü yılını kutluyoruz. Bu sürede Kazakistan değerli kardeşim sayın Nazarbayev’in ehil yönetimi altında önemli başarıla imza attı” dedi. Erdoğan konuşması sırasında Türkiye’nin dış politikasına da değinerek, “Türkiye başta Kazakistan olmak üzere Orta Asya’daki kardeş Cumhuriyetlerin bağımsızlığını ilk tanıyan ve buralarda ilk büyükelçilik açan ülkedir. Dün değerli Cumhurbaşkanı Nazarbayev’le dertleşirken ‘Bağımsızlığımızı ilan ettiğimizden 2 saat sonra merhum Turgut Özal’ın Kazakistan’ın bağımsızlıklarını tanıdığını ilan etmişti ’dedi. İşte bu denli anlamlıdır bizim kardeşliğimiz” ifadelerini kullandı.
“ULUSLARARASI DİNAMİKLERİN DOĞRU TAHLİL EDİLMESİ GEREKİYOR”
Türkiye’nin Kazakistan’ın yanında olacağını ifade ederek, “2009 yılında imzaladığımız stratejik ortaklık anlaşması ve 2012 yılında tesis ettiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi işte bu işbirliğinin sembolleridir. Ekonomik ticaret ve kültürel alanlardaki işbirliğimiz her alanda gelişiyor. Yüksek öğrenim konusunda Kazakistanlı kardeşlerimizle çok müstesna bir işbirliği yürütüyoruz. 1992 yılından bugüne kadar 3 bin 750 kazak öğrenciye ülkemizde burs imkanı sunduk. Türkiye ile bursları ile de her yıl 150 öğrenciye lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde burs veriyoruz” dedi. Ortak güvenliği ve geleceği ilgilendiren konuların her geçen gün daha karmaşık bir nitelik kazandığına vurgu yapan Erdoğan, “Yaşanan değişimi anlayabilmek için uluslararası dinamiklerin doğru tahlil edilmesi gerekiyor. İstikrar ve refahın tesissi bakımından karşılıklı çıkara dayalı ekonomik bağımlılıktan farklılıkları bir arada yaşatmak kabiliyetine kadar pek çok önemli konu önümüzdeki dönemde gündemimizi meşgul edecek. Türkiye içinden geçilen işte bu değişim sürecinin dinamiklerinin kesişme noktasında olan bir ülkedir. Bu her geçen gün artan imkan ve kabiliyetlerimizle dış politikamızın çok boyutluluğunu sağlayan ve gerekli kılan bir unsur olarak ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye olarak tarihin ve coğrafyanın yüklediği sorumlulukların farkında olunduğunu belirterek, ”Dünyada yaşanan değişimin insan hakları temelinde hukukun üstünlüğü, barış, refahın ve güvenlik ekseninde gelişmesi için üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Tarih bize, doğru adımların atılması ve fırsatların değerlendirilmesi halinde büyük medeniyetlerin yükseldiğini buna karşılık yapılacak yanlışların bedelinin de çok ağır olduğunu gösteriyor. Bakın çevremizde bizi ve kardeşlerimizi ilgilendiren bir çok sorun yaşanıyor. Ukrayna’da kırım tatarlarının durumunu biliyorsunuz. Suriye’deki zulüm hem insani bakımdan hem siyasi bakımdan giderek kötüleşiyor. Vicdanları giderek daha çok yaralıyor. Aynı şekilde Irak’ta mezhepçilik fitnesi tüm ateşi ile yanıyor” dedi.
“YEMEN’DEKİ İÇ ÇATIŞMALAR BÖLGEDE YENİ BİR KAMPLAŞMA ATEŞİNİN FİTİLİNİ ATEŞLEMEYE AŞAMASINDA”
Erdoğan bölgesel konularla ilgili olarak, “DEAŞ denilen terör örgütü sadece ve sadece Müslüman kanı dökerek İslam dünyasını ve bölgeyi zehirleme devam ediyor. Libya’da yaşanan fiili bölünmüşlük hali ülkenin ve oradaki kardeşlerimizin geleceği bakımından bizi endişelendiriyor. Mısır’da darbe ile iş başına gelen yönetim demokrasiye dönüşü reddettiği gibi verdiği idam kararları ile halkın yüreğine de kapanmayacak yaralar açma yolunda ilerliyor. Son olarak Yemen’de başlayan iç çatışmalar bölgede yeni bir kamplaşma ateşinin fitilini ateşlemeye aşamasına geldi. Filistinlilerin haklarına saygı göstermeme konusunda adeta yarış içinde İsrailli politikacılar yüzünden bölgedeki huzursuzluk giderek tırmanıyor. Afganistan hala huzuru yakalayabilmiş değil. Afrika ülkelerinin pek çoğunda da benzer sıkıntılar var Myanmar’dan Doğu Türkistan’dan gelen haberler bizleri endişelendirmeye devam ediyor. Türkiye işte tüm bu manzara içinde barışın huzurun refahın güvenin temel alındığı bir uluslararası sistemin inşanı için çalışıyor. Bu yöndeki gayretlere destek veriyor, bu çabaların başarıya ulaşması için uluslararası toplumda etkinliği olan tarafların bir araya gelmesi birlikte hareket etmesi şarttır. Bunun için bir yandan bölgesel işbirliği platformları güçlendirilirken diğer yandan da Birleşmiş Milletler başta olmak üzere küresel yapıların çözüm odaklı bir anlayışla yeniden yapılandırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BM GÜVENLİK KONSEYİ’NİN 5 DAİMİ ÜYESİ DÜNYANIN KADERİNİ BELİRLEYEMEZ”
Suriye’de yaşanan sorunlara değinen Erdoğan, “Suriye’de 300 bin insanın ölümüne seyirci kalan bir BM Güvenlik Konseyi dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insana nasıl olacak da güvenlik bir gelecek vadedebilir. Seçimle iş başına gelmiş siyasetçilerin değil, askeri yönetimle ülke yönetimini gasp etmiş diktatörlerin arakasında duran bir uluslararası düzen insanlara nasıl daha özgür bir gelecek vadedebilir. Batıda sadece israf edilen, çöpe atılan yiyeceğin Afrika’daki tüm açları doyurabilecek miktara ulaşabildiği bir sitem insanları nasıl daha müreffeh hayat için motive edebilir ki. İşte biz bu sürdürülemez uluslararası düzenin değiştirilmesi için her platformda sesimizi yükseltiyor itirazlarımızı dile getiriyoruz. Küresel vicdanı uyandırma ve bunu uyandırana kadar da bunları söylemeye devam edeceğiz. Amacımız asla bu düzensizlik içinde asla rol kapmak değildir. Biz tesisini arzu ettiğimiz adil ve gerçekçi yeni düzenin eşit taraflarından biri olmaya talibiz. Yani BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi dünyanın kaderini belirleyemez, belirlememelidir diyoruz. Çünkü dünya 5’ten büyüktür. Öyleyse tüm dünyanın kaderini niçin bu 5 tane üyeden 1 tanesinin kararı belirlesin. Bu adil bir dünya olmaz. Onun için el ele vermeye mecburu. Dayanışma halinde olmaya mecburuz” açıklamasını yaptı.
Erdoğan, 2013 yılında Türkiye’nin en çok uluslararası yardımı yapan ülkeler sıralamasında üçüncü sırada yer aldığını kaydederek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Biz 12 yıl önce yılda 45 milyon dolar milyon dolar yardımda bulunmuyorduk ama geçen yıl burası çok ilginç, şimdi 4 buçuk milyar dolar yardım eder hale geldik. Bu bizim insani ve vicdani sorumluluğumuzdur. Bunu yapmaya mecburuz onun için bunları yaptık ve yapacağız. Değerli kardeşlerim bununla kalamayız. Her geçen gün daha kararlı bir şekilde bunu devam ettirmemiz lazım. Afrika ülkelerini dolaştığım zaman o acı manzaralarını gördüğüm zaman diyorum ki bizim sorumluluğumuz daha büyük yani biz ekonomik büyüklüğümüzün çok çok üzerinde bir insani yardım içindeyiz. Amerika, İngiltere ve Türkiye düşünebiliyor musunuz. Halbuki dünyada bizden çok çok güçlü ülkeler var. Bakınız şu anda Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye sığınan sığınmacıların sayısı 2 milyon. Bunun 1 milyon 700 bini Suriye’den 300 bini Irak’tan ölümden kaçarak geldiler Türkiye’ye sığındılar. Kapınızı kapatabilir misiniz? Ne dedik, buyurun. Ve şimdi onları biz yediriyoruz, giydiriyoruz, sağlığına, eğitimine, her şeyine A’dan Z’ye biz bakıyoruz. Peki size BM’den yardım gelmedi mi geldi. Ne kadar biliyor musunuz. 250 milyon dolar. Peki biz şimdiye kadar ne kadar harcama yaptık. Onu da söyleyeyim. Değerli kardeşlerim, 5 buçuk milyar dolar, fark bu. Ama biz bunlarla şeref duyuyoruz, gurur duyuyoruz. İnşallah Türk Konseyi başta olmak üzere Orta Asya’daki dostları ile birlikte oluşturduğumuz ve güçlendirmeye kararı aldığımız iş platformu ile bu gücümüzü daha da arttıracağız. Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetlerinden aldığımız ilham, güç ve cesaretle bu doğrultuda yolumuza devam edeceğiz. Ben bu düşüncelerle üniversitemizin yönetimine ve öğrencilerine başarılar diliyorum. Şahsıma tevdi ettiğiniz fahri profesörlük için şükranlarımı ifade ediyorum. Üniversitemize, öğrencilerimize layık olmanın gayreti içinde olacağıma da burada ifade etmek istiyorum.”