Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Almanya’da düzenlenen “Göç yoluyla perspektiflerin dönüşümü” konferansına gönderdiği mesajda, başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yükselen ırkçılık ve İslamofobi’ye dikkat çekerken, “İslam ile terör yan yana anılamaz” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, Alman Araştırma Cemiyeti tarafından Bonn Üniversitesi’nde düzenlenen “Göç yoluyla perspektiflerin dönüşümü” konferansına seçim çalışmaları nedeniyle katılamadı. Ancak konferansta Bakan Çağatay Kılıç’ın mesajı, Gençlik ve Spor Bakanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkan Vekili Berker Ülker tarafından okundu.
Bakan Çağatay Kılıç mesajında, dünyanın değişim ve dönüşümü esnasında ve 2. dünya savaşı sonrası gelişen toplumlarda, oluşan ihtiyaç sonucunda Türkiye’nin bazı Avrupa Devletlerine, özellikle de Almanya’ya göç vermeye başladığını hatırlattı. Bakan Çağatay Kılıç, ilk olarak 1961’de, Türkiye’den Almanya’ya 7 bin 116 işçinin gitmesiyle başlayan bu süreçte esas dönüm noktasının 1973 yılı olduğunu hatırlatarak, 1970’lerin başında oturma izinlerinin uzatılması ve aile birleşimlerinin kolaylaştırılmasıyla, Türk işçilerin Almanya’daki sayısının artışının da hızlandığına dikkat çekti.
1980’lere gelindiğinde klasik göç kavramının değişmeye başladığını dile getiren Bakan Çağatay Kılıç, “Fakat uzun süren mesafeli tutum ve davranışlar; politik algı ve siyasal yöntemlerle birlikte Türk İşçisinin bütün sorunlarına çözüm üretilebilmesi bakımından ilerleme kaydedilememiştir. Belki de bundan sonraki dönemlerde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması ile daha kalıcı çözümlerin gün yüzüne çıkması da muhtemeldir” dedi.
“Ne Almanya Türkiye için acı vatandır; ne de Türkler Almanya için göçmen işçilerdir” diyen Bakan Çağatay Kılıç, Türkiye kökenli vatandaşların bugün sadece işçi olmadıklarını, toplumun her kesiminde, siyasi, ekonomik ve sosyal alanda yer alan önemli katkılarda bulunan bireyler olduğunu vurguladı.
“KİMİ AVRUPA ÜLKELERİ TÜRKLERE KARŞI ÖNYARGILI”
Bakan Çağatay Kılıç, Türk işçiler ve göç meselesinin bugün artık kendi ekseni dışında addedebilecek başka sorunları da ortaya çıkardığına işaret ederken, bunların en başında kimi Avrupa ülkelerinin Türkiye kökenli vatandaşlara karşı büyük bir ön yargı taşıyan yaklaşımlarının geldiğini söyledi. Bakan Çağatay Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün dünyamızda özellikle son dönemlerde yabancı düşmanlığı, etnik unsurlar arasında cereyan eden ayrılıklar, ayrımcılıklar, ırkçılık gibi konular gün yüzüne çıkarak tedirgin edici boyutlara ulaşmıştır. İslam karşıtlığı, din temelli bir kışkırtma unsuru olarak İslamofobi’nin daima bir korku unsuru olarak sunumu da dikkat çekicidir. Bunun gerçek toplumsal karşılığı kaostur ve toplumsal çıkmazları da beraberinde getirmektedir. 11 Eylül sonrası din eksenli bir düşünce planı olarak sunumu yapılan ve İslam dinini korkuyla birlikte afişe ederek bir nevi karalama çabası olarak da telakki edebileceğimiz İslamofobi aslında belirli bir tarih ve milat ile de açılanamayacak siyasal ve sosyolojik derinliğe ve tarihsel arka plana sahiptir. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız özellikle Batı Avrupa ülkelerinde Müslümanların önemli bir bölümünü oluşturmakta ve bu olumsuz gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir. Vatandaşlarımız adına bu durumdan rahatsız olduğumuz gerçeğini elbette uluslararası platformlarda ve ikili ilişkilerimizde dile getirmekteyiz.”
“HİÇBİR ZAMAN KAVGADAN YANA OLMADIK”
Avrupa’nın gerçek etnik bir parçası olan Türk vatandaşlarının tek amaçlarının, üretime ve tekniğe katkı sağlamak olduğunu kaydeden Bakan Çağatay Kılıç, “Köklü medeniyetimizden aldığımız kültürle, hiçbir zaman ayrışmadan, kavgadan ve karışıklıktan yana olmadık ve olmamız da mümkün değildir” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, son dönemlerde görülen kışkırtma olaylarından birinin Fransa’da yaşanan Charlie Hebdo Dergisi’ne yönelik saldırı olduğunu, bu olay sonucunda bütün Müslümanların töhmet altında bırakılmak istendiği dile getirirken, Paris terör saldırısının hemen sonrasında İslam karşıtı 13 saldırı gerçekleştiğini kaydetti. Bakan Çağatay Kılıç, 2014 yılı Ağustos ayından itibaren Batı Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı motifli Türk vatandaşlarına yönelik 74 saldırı gerçekleştirildiğini hatırlattı. Bakan Çağatay Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“DİNİMİZİ İSLAMOFOBİ İLE ANMAK ANCAK ŞUURSUZ BİR ZİHNİYETLE MÜMKÜN OLUR”
“Korku değil huzur, samimiyet, birliktelik, dürüstlük gibi bütün güzel hasletleri içerisinde barındıran Yüce dinimizi, İslamofobi kelimesi ile anmak şuursuz bir zihniyetle mümkün olur ancak. Biz bunu asla kabul etmiyoruz ve bu zihin yapısıyla da mücadele etmekten geri durmayacağız. Dünya üzerinde yazılı bir İnsan Hakları Anayasası yokken, bundan 1400 yıl önce, Peygamber Efendimiz, Dünya tarihinin ilk İnsan Hakları Beyannamesi olarak da yorumlayabileceğimiz Veda Hutbesi’nde; “Arab’ın Arap olmayana Arap olmayanın da Arap’a karşı üstünlüğünün olmadığını" buyurmuşlardır. Bizler böylesi muhteşem bir inanca sahipken, dinimiz İslam ile Terörün yan yana anılması mümkün değildir. İslamiyet; herkesin kendi anlayışına, heva ve hevesine göre bir din değildir. İslam ancak ve ancak aynı gerçeği söyler ve bu gerçek evrenseldir.”