MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Esad direkt, Rusya da endirekt şekilde Türkiye’nin karşısında mevzilenmişlerdir" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Türkiye’nin neden Suriye’de veya Libya’da olduğunu sorgulayan bilhassa küresel güçlere "sizin ne işiniz var oralarda" demenin doğal ya da cevabi hakları olduğunu söyleyen Bahçeli, "ABD Suriye’de, Irak’ta ne arıyor, Hangi amaçların peşinden koşuyor? Rusya Suriye’den tutun da Libya’ya kadar ne yapıyor, Çiçek böcek topluyor da bizim mi haberimiz olmuyor? Hafter’in yanında kanlı silahları tutan Vagner çetesinin komuta kontrol merkezinde hangi şer odaklar bulunuyor? Çad ve Sudan başta olmak üzere, farklı ülkelerden gözü dönmüş militanları toplayıp komşu ülkelere yığanların, terör örgütlerini önce imal edip sonra da yalandan imhaya çalışanların kim ya da kimler olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Aynı anda yedi düvelin Doğu Akdeniz’de toparlanıp ülkemize doğru topunu tüfeğini çevirmesi bir başka marazi çarpıklıktır. Haçlı donanmasının Akdeniz’e konuşlanmasından hangi sonuçları çıkarmalıyız ? Mustafa Akıncı’nın, ’Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak sözü geçmişte kalmıştır’ ifadesi bir bakıma Akdeniz’de yüzen karanlık emellerin tercüme ve deşifresi değil midir, olan biten çirkeflikleri görmeyelim mi, çirkinliklere tavır göstermeyelim mi, milli bir duruşla taşın altına gövdemizi koymayalım mı, bölgesel ve küresel fitnenin tekerine çomak sokmayalım mı yoksa kaderimize razı olup kulağımızın üstüne yatmamız mı bekleniyor, ’olan olmuş, geçen geçmiş, aman sende’ diyerek başımızı kuma mı gömelim?" diye konuştu.

"Hala ’Esad ile görüşülsün’ diyen sorumsuz siyasetçilerin bu içler acısı tabloyu görmemekte inat etmeleri ise kabul edilir bir şey değildir"

İdlib’in ateş çemberine alınmış durumda olduğunu ve bölgede İblis’in fazla mesai yaptığını kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu:

"Son 2,5 ayda 1 milyon 200 bin Suriyeli evini barkını terk etmiş, Türkiye sınırında kurulan çadır kentin nüfusu da 500 bine ulaşmıştır. Çocukların feryadı vicdanlarda yankılanmaktadır. Masumlar perişan, zalimler pişkindir. Mazlumlar tükenirken katiller tetiktedir. Berlin, Londra, Brüksel, Vashington, Moskova, Kahire, Tahran, Abu Dabi, Riyad oyun içinde oyun olmuşlar, ama parklarda oynaması gereken küçücük çocuklar şu kış kıyamette soğuktan tir tir titrerken, içecek temiz su, yiyecek bir lokma ekmeğe hasret kalmışlardır. Hiçbir suçu günahı olmayan yüz binler buldukları çadırlarda birbirlerine sarılarak ısınmakta, yollara dökülerek geleceklerini aramaya koyulmuşlardır. Türkiye yeterince insani sorumluluğunu yerine getirmiştir. Kucak açılması gereken mağdurlara her seferinde alicenaplıkla gereği yapılmış, sınır kapıları aralanmıştır. Fakat yeni sığınmacı dalgası ülkemizin kaldıramayacağı ilave bir yüktür. Bu kapsamda hazmetme kapasitemiz dolmuştur. Sınırlarımızın Suriye kısmında insani ve vicdani sorumluluklar göçe zorlanan insanlara karşı küresel ortak akıl ve yardımlaşmayla ifa edilmelidir. Esad, akıl ve vicdan tutulması yaşayarak dünyanın gözü önünde kendi halkının kanını akıtmakta, canını almaktadır. Hala ’Esad ile görüşülsün’ diyen sorumsuz siyasetçilerin bu içler acısı tabloyu görmemekte inat etmeleri ise kabul edilir bir şey değildir."

"Güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen vahim tuzağı sağır sultan duymuştur da, sadece Kılıçdaroğlu ve iş birlikçi yandaşları mı duymamıştır?" ifadelerini kullanan MHP lideri Bahçeli, "Bu siyaset körlüğünün, bu müşahede ve mütalaa köksüzlüğünün izahı nasıl telif ve tevil edilecek? Esad topraklarını Rusya’yla bir olmuş şiddetle bombalıyor. Kılıçdaroğlu keçeyi suya atmış çıkan yerini taşlıyor. Zalimler bastırdıkça işbirlikçiler bileniyor, yani güneş çarığı, çarık da ayağı sıkıyor. Cani Esad önüne kattığı savunmasız insanları Türkiye’ye doğru acımasızca silkeleyip köyleri, ilçeleri, illeri durmaksızın boşaltıyor. İdlib’de can pazarı yaşanıyor. Rusya destekli Esad tarihe, insanlığa, hukuka, inanç ve yaşama haklarına karşı affedilmesi mümkün olmayan suçlar işliyor. Altını kalın bir şekilde çizerek söylemek isterim ki; Esad gitmeden, koltuğundan indirilmeden barış, huzur ve istikrar mumla aranacaktır. Kaldı ki, sabilerin gözyaşları dinmeyecek, anaların ağıtları bitmeyecek, umutlar filiz filiz yeşermeyecektir" ifadelerini kullandı.

"Esad direkt, Rusya da endirekt şekilde Türkiye’nin karşısında mevzilenmişlerdir"

Yakın süreçte Güney’de gerçekleştirilen mutabakat ve antlaşmaları ve maddelere uyulmadığını hatırlatan Bahçeli, şunları aktardı:

"17 Eylül 2018’de Sayın Cumhurbaşkanı’yla Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin Soçi’de bir araya gelerek 10 maddelik bir mutabakat metnine imza atmışlardı. Bu mutabakatın 2.maddesine göre, Rusya İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacak, mevcut statüko korunacaktı. Korundu mu ? Elbette hayır. Yine aynı mutabakatın 1. maddesinde, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi korunarak ülkemizin gözlem noktaları güçlendirilecekti, gerçekleşebildi mi, bu da hayır. Astana Antlaşmaları kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Ekim 2017’de İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde tesis edilen ateşkes rejiminin takibi için kurmaya başladığı gözlem noktaları şu anda taciz ve tahrik kıskacındadır. Dört gözlem noktamız ateş hattındadır. Diğerleri de tehdit edilmektedir. Esad direkt, Rusya da endirekt şekilde Türkiye’nin karşısında mevzilenmişlerdir. Hani Soçi Mutabakatı, nereye gitti heyetler arası görüşmeler, ikili temaslar, telefon diplomasileri, Rusya 22 Ekim 2019’da yine Soçi’de Türkiye’nin milli güvenliğini teyit etmemiş miydi, sözler verilmemiş miydi, 20 Ekim 1998’de imzalanan Adana Mutabakatı’na güçlü vurgular yok muydu, Esad dört defa ateşkes ilanı yapmamış mıydı, 14 Ocak 2020’de Türkiye ve Suriye yetkilileri Moskova’da 9 maddelik bir çerçeve uzlaşmasına onay vermemişler miydi? Bir Türk heyetinin dün Moskova’da kalıcı barış ve ateşkes arayışı için görüşmeler yapması makbul ve makul bir hamledir. İdlib’de muhatap ülkeler olmaları gereken yerlere çok acil çekilmeli, silahlar derhal susmalıdır. Türkiye verdiği sözün sonuna kadar arkasındadır. Çünkü, Türk milleti merttir, sözünün eridir, cayan, kaçan, korkan da tek kelimeyle namerttir. Rejim unsurlarının gözlem noktalarımızın gerisine bu ay sonuna kadar çekilmesi hem kendi hayırları hem de bölgesel sükûnet ve çatışmasızlık ortamının olgunlaşması bakımından mecburiyettir. Türkiye’nin şakası makası yoktur. Yeni bir saldırı, yeni şehit haberleri Esad’a pahalıya mal olacak, bedelini Suriye’nin her zemininde misliyle ödeyecektir. Azdan az, çoktan da çok gider gitmesine, ama gidenlerin alayı Esad rejiminden olacaktır."

"Biz İdlib’deysek bunun ana sebebi Anadolu’nun savunulmasıdır"

Bir önceki haftaki grup toplantısında kullandığı "Gerekirse, başka da bir seçenek kalmazsa Şam’a girmeyi planlamak lazım" ifadelerini hatırlatan Bahçeli, "Yeminli Esad sözcüleri, Baas zihniyetinin içimizdeki kalıntıları birden bire öne çıkıp akıl vermeye, ahkâm kesmeye başladılar. Bunlar ipotekli akıllarını kendilerine saklasınlar. Bizim hiç kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur. Bu vatanda var olmanın bir adabı, bir ahlakı, yeri gelirse de can feda olsun diyecek bir fedakarlık kültürü vardır ve ayaktadır. Biz Şam’a girelim diyorsak Ankara’yı tehdit altında gördüğümüzden dolayıdır. Biz İdlib’deysek bunun ana sebebi Anadolu’nun savunulmasıdır. CHP Genel Başkanı yine boş keseden sallamış, Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kuracaklarını söylemiş. Ne zaman, hangi yetkiyle ve kiminle kuracaksın, hadi kurdun diyelim, Esad’la mı eş başkanlık görevini paylaşacaksın? Kılıçdaroğlu susması gereken yerde konuşunca mizaha konu olacak işler yapıyor. Allah var, siyaseti bırakıp komedi filmi çevirse kapalı gişe oynar, epey de hayran kitlesi kazanır" diye konuştu.

"Esad’ı Recep Tayyip Erdoğan’a tercih eden kokuşmuşlukla hiçbir şey konuşulmaz"

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu "Dikiş ve fren tutmayan" olarak nitelendiren ve Kılıçdaroğlu’nun hafta sonu CHP’nin Ankara il kongresinde kullandığı, ’Şimdi İdlib’de sıkıştılar. Sağa dönüyorlar olmuyor, sola dönüyorlar olmuyor. Hala asacağız keseceğiz diyorlar’ sözlerini anımsatan Bahçeli, "Bu sözleri Macron söyleseydi normal derdik. Bu iddiaları Esad, Hafter, bir başka hasım dile getirseydi, herkes mayasına ve sütüne göre konuşur der geçerdik. Sayın Kılıçdaroğlu söyler misin bize, İdlib’de sıkışan kimdir, İdlib’de bulunan kimdir, hangi mihrakların nam ve hesabına dedikodu yapıyorsun, Esad’ın propagandasına alet olmaktan hiç mi vicdan azabı duymuyorsun, sen Türkiye Cumhuriyeti’ni bilir misin yoksa nüfus kütüğünü Suriye Arap Cumhuriyeti’ne mi aldırdın? İdlib’de Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensupları Türk milleti adına vardır. İdlib’de sıkışan yok, ancak sıkıştırılmak istenen ülkenin Türkiye olduğu nettir. Sen hangi ülkenin, hangi örgütün, hangi işbirlikçinin fermanını okuyorsun? CHP’nin başındaki bu utanç vesikası ülkesi ve milletiyle köprüleri atmış, bağını tamamıyla koparmış, Türk ve Türkiye düşmanlarının kadrosuna iltica etmiştir. Yazıklar olsun diyorum. Ruhunu nadasa bırakmış olanlar, şuurunu hızara verenler, akıllarını peynir ekmekle yiyenler bizi anlayamaz, Türk milletinin hedeflerini, beka hassasiyetini, güvenlik mülahazalarını asla özümseyemezler, buna da kafaları basmaz. Esad’ı Recep Tayyip Erdoğan’a tercih eden kokuşmuşlukla hiçbir şey konuşulmaz" ifadelerini aktardı.