Bekaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde :


Zorunlu Bir Açıklama,

Bazı basın organlarında yazıldığı gibi Rize Eski Belediye Başkanı Sayın Halil Bakırcı hakkında ağır ithamlarda bulunmadım. Rize'de Kaçkar TV'de katıldığım programda AKP'de devam eden metal yorgunluğu tartışmasını açıklarken mealen şunları ifade ettim: Metal yorgunluğu dedikleri FETÖ iltisaklı olmak ve yolsuzluğa bulaşmaktır. AKP, bir iç temizliği yaptığını göstermek için bazı belediye başkanlarını istifa ettirmektedir. İstifa ettirmek yetmez; FETÖ iltisaklı olmak da yolsuzluk da suçtur; dolayısıyla istifa ettirdiği bu insanlara soruşturma açmalı, yargılanmalarını sağlamalı, suçlu olanlar gerekli cezaları almalı, olmayanlar da aklanmalıdır. Unutulmasın ki bir dönem AKP'de, özellikle belediye başkanları arasında, neredeyse FETÖ'ye bulaşmayan kimse yoktu. Fethullahçılar hem belediyelerde hem de diğer tüm kuruluşlarda her şeyi, özellikle ihaleleri kontrol ettiler. "Ne istediler de vermedik, Ankara'yı parsel parsel sattık" sözleri AKP'lilere ait. Mesele şu; Rize'de Belediye başkanları, diğer amirler bunlara ne vermediler ki. Yolsuzluk konusuna gelince; bunların mal varlıklarını izlemek gerekir. Eski Belediye Başkanı, göreve geldiğinde nesi vardı şimdi neleri var, bunlara bakmalı. Bir insan belediye başkanı olduğu ilde görevi bittikten sonra en büyük müteahhit olmuşsa bu nasıl oldu diye sormayacak mıyız? Eski Başkan ve oğlu Rize'de önemli işler yapan müteahhitler değil mi?
 
İddialarım bunlar, bu iddiaları sürdürmeye devam ediyorum.
 
Bakıyorum ki Sayın Bakırcı bu sözlerime çok bozulmuş.
 
Önce şunu ifade edeyim; beni aradığını iddia ettiği dün(11 Ekim 2017) bütün gün Plan ve Bütçe Komisyonu'nda torba yasa görüşmelerindeydim. Akşam mesajını gördüm ama aramama gerek kalmamıştı, çünkü arkadaşlar Bakırcı'nın şahsıma saldıran açıklamalarını yollamışlardı. Sayın Bakırcı'nın söylediklerine cevaplarım şunlardır; takdir kamuoyunundur.
 
1.      Psikoloğa görünmemi istemiş. Olur görünürüm. Ancak bu başlangıç Bakırcı'nın suçunu örtme refleksi olduğunu ifade edeyim. Bilindiği gibi ben psikiyatri uzmanıyım. Mesleğimi siyasete alet etmem ama Bakırcı'nın beni deli ilan etmesinden sonra şu iki cümleyi etme hakkım doğdu. Suçlular hep böyle yaparlar; dikkatler kendilerine yönelmesin diye, başkaları hakkında saçma ithamlarda bulunurlar. Yanlış anlaşılmasın; ben "Asıl akıl hastası Bakırcı'dır" demiyorum. Bakırcı deli filan değil, bildiğimiz kurnaz, şark kurnazlığı yapıyor, güya benim suçlamalarımı önemsizleştiriyor.
 
2.      İddialarımı örtmek için Sayın Bakırcı beni sadece psikoloğa havale etmiyor; aynı zamanda "Rize Belediye Başkanı adayı olup ağır bir yenilgi ile üzeri çizilen, akabinde jet hızıyla ballı kontenjandan CHP Parti Meclisine giren, gezi parkı olaylarında göstericilere destek veren, PKK taziye çadırına başsağlığına giden, yakın zamanda Muğla ilimizde gözaltına alınan teröristlere acıyan Mehmet Bekaroğlu" diyerek konuyu saptırıyor, yine dikkatleri kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Bildiğimiz şark kurnazlığı; suçluluk duygusunun verdiği saldırganlık.
 
Evet Rize'de Belediye Başkanı adayı oldum ve seçimi kaybettim. Bu ayıp mı? Doğru, CHP'ye geçtim, kongrede de Genel Başkan kontenjanından Parti Meclisine seçildim, bu suç mu? Gezi olaylarının başlangıcında göstericilere destek verdim ama sonra olaya şiddet karışınca eleştirdim ve çekildim, bunu herkes biliyor. PKK'lıların taziye çadırına gittiğim yalandır; yalan konuşmak Bakırcı gibilerin günlük rutinidir, buna şaşmadım. Ortada dolaşan fotoğraf taziye çadırı değildir; AKP'nin başlattığı çözüm sürecinde İnsan Hakları Örgütleri ile birlikte gittiğim Hakkari'de sınır dışına çıkışları izleyen ailelerin kurduğu çadırdır. Muğla'da gözaltına alınan teröristlere acıdığım da Bakırcı'nın yalanıdır. Ben sadece insanların çıplak fotoğraflarının basına verilmesinin doğru olmadığını söyledim.
 
3.      Esas konuya gelince; Bakırcı örneğindeki iddiamı yineliyorum. Siyasetçi şeffaf olmalı, siyasetçi mal varlığının hesabını vermeli, siyasetçinin siyasete başlarkenki mal varlığı ile sonraki mal varlığı arasında dengesizlik varsa ve eğer bir yerden miras kalmamış ya da piyangodan çıkmamışsa, bu, genellikle yolsuzluğa işarettir, en azından siyasi nüfuz kullanıldığının delilidir. Bakırcı açıklamasında diyor ki, ben 1978'den beri vergi mükellefiyim, o zaman da inşaat yapıyordum. Yani demek istiyor ki, ben başkanlıktan önce zengin oldum. Benim Bakırcı'nın yolsuzluğunu ve nüfuz istismarını ispatlamama gerek yok. Açıklasın bakalım o dönemlerde ne kadar vergi ödemiş? Açıklasın ki ne kazandığını bilelim.
 
Yine Bakırcı diyor ki; "Rize'deki görevimden önce Beyoğlu Belediyesinde Zabıta değil, Başkan yardımcısı olduğumu, Kadıköy'de Belediye Meclis üyeliği yaptığımı, Kasımpaşa spor kulübünde Başkanlık yaptığımı hatırlatmak isterim." İyi de bu görevler zengin olmanı mı sağladı?
 
Sonuç olarak: Rizelilere soruyorum: Bir belediye başkanı -o başkan ki 10 yıllık başkanlığı döneminde yüzlerce imar değişikliğine imza atmıştır- başkanlığı bittikten sonra oğlu ile beraber o ilde müteahhitlik yapması, yap sat işleri ile uğraşması, çok sayıda konut yapıp satması normal mı? Sormazlar mı, sormuyor musunuz; bütün bu işleri nasıl kotardın Bakırcı?
 
Şimdi ben tekrar Sayın Bakırcı'dan şunu talep ediyorum. 1978'de mal varlığın neydi, seçilmiş görevlerde bulundun, o görevler sırasında mal varlığını beyan etmen gerekirdi, o beyanlar nerede, şimdi ki mal varlığın (birinci derece akrabalarınki ile birlikte) nedir, aradaki fark nereden kaynaklandı, Rize'de belediye başkanlığı görevine başlarken kaç dairen vardı, görevin biterken kaç dairen oldu, bu arada kaç daire sattın, bütün bunları açıkla! Asıl sen bütün bu soruların cevabını ver!
 
Aslında sadece Bakırcı'nın değil siyaset yapan herkes bu sorulara cevap vermeli.