Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, bazı beslenme alışkanlıklarının yemek borusu kanserine yol açtığını söyledi.
Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesi doktorlarından Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, kanser cerrahisinin mutlaka deneyimli ellerde yapılması gerektiğine dikkat çekerek konu hakkında önemli bilgiler verdi. Kırmızı ve tütsülenmiş et temelli beslenme, çok sıcak çay içilmesi, sigara ve alkol kullanımı gibi beslenme alışkanlıklarının yemek borusunda kanser oluşumunu tetikleyebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Serdar Yol, "Dünya genelinde kanser nedenli ölümlerde altıncı sırada olan özofagus (yemek borusu) kanseri ülkemizde özellikle 50 yaş üzeri erkeklerde ve mutfak kültüründe etin geniş yer tuttuğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde sıklıkla görülüyor. Tütün ve alkol kullanımı, çok sıcak çay tüketilmesi, sebzeden fakir, kırmızı ve tütsülenmiş et ile beslenilmesi, safra ve uzun süreli olarak mide asidinin özofagusa geri kaçması, bazı viral enfeksiyonlar, elde terleme eksikliği (tylosis), radyasyona maruz kalmak ve ailesel/genetik faktörler özofagus kanserinin gelişimini tetikleyebiliyor. Bazı ailelerde genç yaşlarda reflü, orta yaşlarda yemek borusu hücre yapısı değişikliği (barrett özofagusu) ve kişiler 50-60 yaşına ulaştıklarında özofagus kanseri gelişimi gözlenebiliyor" dedi.
“HASTALIK ERKEN DÖNEMDE BULGU VERMİYOR”
Yemek borusu kanserinin gastrit benzeri yakınmalar nedeniyle geç bulgu verdiğini belirten Prof. Dr. Serdar Yol, "Anatomik özellikleri nedeni ile özofagus duvarına, göğüs boşluğu ve komşu organlara yayıldığı için erken dönemlerde genellikle semptom vermeden seyrederken; tümör evresi ilerlemiş olgularda yutma güçlüğü, kilo kaybı, göğüs veya karın ağrısı ve yemek borusu iç kısmı daralmasına bağlı olarak yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağza geri gelmesi (regürjitasyon) en sık görülen semptomlar olarak karşımıza çıkıyor. Yemek borusu kanserinin en uygun tedavisinin ne olduğu günümüzde hala tartışılıyor. Erken tanı çabalarına rağmen özellikle ülkemizde özofagus kanserli hastaların çoğuna lokal ileri hastalık ya da yayılma evresinde tanı koyulabiliyor. Özofagus kanserinin teşhisi endoskopi ve bu işlem sırasında alınan parçanın patolojik incelemesi ile konuluyor. Endoskopik olarak görülemeyen duvar içerisinde yer alan tümörlerde endoskopik ultrasonografi ile iğne biyopsisi yapılabiliyor. Hastalığın teşhisi için basit şikâyetler şeklinde de olsa belirtilerin ihmal edilmemesi gerekiyor. Daha önceden olmayan yemek yedikten sonra takılma hissi uyarıcı bir nitelik taşıyor. Hafif derecede dahi bir yutma güçlüğü özofagus kanserine işaret edebiliyor" diye konuştu.
“TANIDA NÜKLEER TIP YÖNTEMLERİ KULLANILIYOR”
Klinik aşaması ve tedavi yöntemlerinin hangi aşamaya göre şekillendiğini anlatan Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, "Endoskopi, hastalığın yemek borusunun ne kadarını etkilediği ve tümörün uzunluğu hakkında bilgi verirken tüm hastalara toraks ve üst batın tomografileri çekiliyor. Bu tomografik inceleme hastalığın çevre dokulara, akciğerlere ve karaciğere sıçrayıp sıçramadığı hakkında bilgi veriyor. Nükleer tıp yöntemlerinde PET, vücutta fazla şeker tüketen dokuları gösteriyor. Kanser hücreleri hızlı üreyebilmek için birçok dokudan daha fazla şeker tüketirler. PET, tümörün boyutları, çevre dokularla ilişkisi, bölünme hızı ve lenf bezlerine ve başka organlara sıçrayıp sıçramadığı konusunda çok değerli bilgiler veriyor. Tüm bu tetkikler sonucunda özofagus kanserinin klinik aşaması belli oluyor ve tedavi yöntemi bu aşamaya göre planlanıyor” şeklinde konuştu.
“YEMEK BORUSU TAMAMEN ALINABİLİYOR”
Prof. Dr. Serdar Yol şu bilgileri verdi: "Yemek borusu kanseri diğer organlara yayılım yapmadığı sürece ameliyat ile tedavi edilebiliyor. Tümör dokusunun çok büyük olduğu veya yakınındaki lenf bezlerine sıçradığı durumlarda ameliyat öncesi kemoradyoterapi uygulanarak tümör dokusu küçültüldükten sonra ameliyat ile tedavi edilebiliyor. Stent uygulamaları tedavi edici nitelikte değildir. Stent ile daralmış olan bölge tümör itilerek açılır. Eşlik eden kalp veya diğer organ rahatsızlıkları olan ve cerrahi tedavinin yüksek risk taşıdığı hastalarda tedavi olarak sadece kemoradyoterapi uygulanabilir. Yemek borusunun cerrahi olarak tamamen çıkarılması işlemi olan özofajektomi yapılması durumunda ise yemek borusu alınan hastalara mide veya kalın bağırsaktan yemek borusu yapılıyor."