Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, Türkiye’de çölyak hastalarının sadece yüzde 10’una tanı konulduğuna dikkat çekerek, ülkede 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası olduğunun tahmin edildiğini belirtti. Dr. Kemik, genetik bir hastalık olan çölyakın tek tedavisinin ise ömür boyu buğday, arpa, çavdar, yulaf tahıllarında bulunan glutenden uzak sıkı bir diyet olduğunun altını çizdi.
Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemik, alerjik bir sindirim sistemi hastalığı olan çölyak ile ilgili yazılı bir açıklama yaparak, aynı zamanda genetik olan çölyak hastalığına ilişkin uyarı ve önerilerde bulundu. Çölyak hastalığının (Gluten Enteropatisi), bağırsaklardaki sindirimi sağlayan villus (tüysü oluşumlar( denilen yapıların bozulmasına sebep olan, dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir alerjik sindirim sistemi hastalığı olduğunu ifade eden Dr. Kemik, bu hasara buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahılların içerisinde bulunan gluten isimli bir proteinin neden olduğunu kaydetti. Ailevi kalıtımın söz konusu olduğu çölyak hastalığının bireylerin yaşamının herhangi bir bölümünde ortaya çıkabildiğine işaret eden Kemik, “Örneğin bir ameliyat sonrası, doğum sonrası, gebelik sürecinde, viral enfeksiyon ya da şiddetli duygusal stresten sonra tetiklenebildiği gibi direkt çölyak hastalığı tablosuyla da ortaya çıkabilmektedir. Çölyak hastalığının çocukluk, ergenlik, orta yaş ve yaşlılıkta ortaya çıktığı görülmüştür” dedi.
“TÜRKİYE’DE 250 BİN İLE 750 BİN ARASINDA ÇÖLYAK HASTASI OLDUĞU TAHMİN EDİLİYOR”
Çölyak hastalığının görülme sıklığının yüzde 1 ile binde 3 arasında değiştiğini aktaran Kemik, Türkiye’de 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası olduğunun tahmin edildiğini dile getirerek, “Ancak bu hastalığın yüzde 10’una tanı konulduğu dikkate alındığında 25 bin ile 75 bin arasında tanı almış hasta beklenmektedir. Toplumda tanı almamış hastalar buz dağının görünmeyen kısmı olmaktadır” ifadelerini kullandı.
Çölyak hastalığının belirtilerine ilişkin de bilgi veren Kemik, hastalığın bazı bireylerde yıllarca hiç belirti vermediğini veya çok hafif seyredebildiğini ve kişinin çölyaklı bir hasta olduğunu uzun süre fark etmeyebildiğini belirtti. Hastalığın bazen tipik belirtilerle başlayabileceği gibi çok hafif belirtilerle de seyredebildiği kaydeden Kemik, şöyle devam etti:
“Çölyak hastalığı olan çocuklarda görülen belirtiler, özellikle karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabilir. İleri yaşlarda hastalığın belirtileri daha geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Yetişkinlerde görülen belirtiler ise karın bölgesinde öne doğru şişkinlik, yaşa göre kilo azlığı, kas zayıflığı, kansızlık, dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacının artması, ishal, kusma, bezginlik, nedeni bilinmeyen karaciğer hastalıkları, büyüme geriliği, ağız içinde oluşan aftlar, iştahsızlık, gaz şikayetleri, eklem ve kemik ağrıları, sinirlilik, ciltte kaşıntılı döküntüler şeklinde kendini göstermektedir.”
“TEK TEDAVİ GLUTENDEN UZAK SIKI BİR DİYETTİR”
Çölyak hastalığının her yaşta teşhis edilebildiğine, ancak belirtiler çoğunlukla ilişkili bir başka hastalığı da düşündürdüğü için teşhisi zor olan hastalıklardan biri olduğuna dikkat çeken Dr. Kemik, erken osteoporoz, kansızlık, teşhis edilmemiş laktoz alerjisi gibi hastalıklarla benzer belirtiler gösterdiğinden karıştırılabildiğini ifade etti. “Teşhis yöntemlerinden kan testleri serolojik özel testler (AGA, EMA) ile ön tanı konmakta ancak kesin tanı ince bağırsak biyopsisi ile konmaktadır” diyen Kemik, çölyak hastalığının tek tedavisinin ise ömür boyu buğday, arpa, çavdar, yulaf tahıllarında bulunan glutenden uzak sıkı bir diyet olduğunun altını çizdi. Kemik, çölyak hastalığında diyet tedavisinde tüketilmemesi gereken besinleri de şöyle sıraladı:
“Buğday, arpa, çavdar ve yulaf katkılı her türlü ürün (un, bulgur, bulgur pilavı, irmik, makarna, şehriye, kuskus, ekmek, kek, pasta, kurabiye, bisküvi, börek, çörek, gofret, simit, kraker, dondurma külahı, unlu tatlılar, gluten içeren hazır salça, ketçap, un ilave edilen çorbalar, soslar, tarhana, yarma gibi). Galeta ununa, una batırılarak kızartılmış tavuk, balık gibi et ürünleri. Malt kullanılan içecekler. Gluten içeren hazır çorbalar, köfte, pane harçları gibi hazır çeşniler. Sirke, çikolata, puding, sakız, ketçap, mayonez, dondurma gibi gıdaların bazılarında gluten bulunabilmektedir. Bunlar yenilmeden önce muhakkak ürün hakkında bilgi edinilmelidir. Tuzlu, soslu kuruyemişler glutenle yapıştırıldığı için yasaktır. Ancak bunların glutenle işlem görmemiş hali, gluten içermeyen kuruyemişler serbesttir.”
Glutensiz diyette ayrıca süt, et, balık, yumurta, sebze, kuru baklagil, pirinç, mısır, patates gibi doğal gıdalara önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Kemik, okulda ve dışarıda yemek yerken dikkatli seçimler yapılmasını, buğday unu karışık mısır unu, pirinç ununa dikkat edilmesini, çok iyi bir etiket okuyucusu olunmasını, etiketsiz gıda tüketiminde ise çok dikkat edilmesini, ilaçlar, kozmetik ürünleri, şampuan ve kremlerin gluten içerikleri yönünden dikkatli kullanılmasını, pişirme ve hazırlık aşamasında güvenli gıdaların glutenli gıdalarla bulaşmamasına dikkat edilmesini istedi.