Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler 22 Mayıs Dünya Obezite Günü’ne ilişkin, "Beslenme de aldığımız enerji harcadığımız enerjiye eşit ise kilo almayız ancak aldığımız enerji harcadığımız enerjiden fazla ise kilo alırız. Enerjinin sürekli fazla alınması bir süre sonra obeziteyi oluşturmaktadır" dedi.
Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler 22 Mayıs Dünya Obezite Günü nedeniyle açıklamada bulundu.
Beslenmenin anne karnından başlayıp, ölüme kadar devam eden fizyolojik bir süreç olduğunu belirten Güler, “Beslenme sadece karın doyurmak değildir. Büyüme ve gelişim sağlanabilmesi için besin öğelerininin yeterli miktarda alınmasıdır. Beslenme de aldığımız enerji harcadığımız enerjiye eşit ise kilo almayız ancak aldığımız enerji harcadığımız enerjiden fazla ise kilo alırız. Enerjinin sürekli fazla alınması bir süre sonra obeziteyi oluşturmaktadır. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır” diye konuştu.
Obezitenin küresel boyutta önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çeken Güler, “ Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde obezite her geçen gün artış göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Asya, Afrika ve Avrupa’nın 6 ayrı yöresinde yapılan ve 12 yıl süren MONICA çalışmasında 10 yılda obezite prevalansında yüzde 10-30 arasında bir artış saptandığı bildirilmiştir. Türkiye deki duruma bakacak olursak Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı erkeklerde yüz de 20,5, kadınlarda ise yüzde 41,0, toplamda yüzde 30,3 olarak bulunmuştur. Toplamda fazla kilolu olanlar yüzde 34,6; fazla kilolu ve şişman olanlar yüzde 64,9; çok şişman olanların oranı yüzde 2,9 olarak bulunmuştur” ifadelerini kullandı.
Güler, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türk halkı yemek yemeyi çok seven bir toplumdur. Üzüntülerinde, mutluluklarında sürekli yemek ikramları vardır. Düğün olur yemek verilir, ölüm olur helva kavrulur yenir. Özellikle son zamanlarda yeni nesil sadece yemek yiyerek sosyalleşmekle beraber, fast food yiyeceklerin çok ucuz olması ve cüzi rakamlarla menülerin boyutlarının büyümesi Türkiye’deki obeziteyi tetiklemektedir. Peki obeziteyi nasıl önleriz, yüksek kalori içeren hazır gıdalardan uzak durmalıyız. Posalı gıdaları tercih etmeliyiz. Günlük 5 porsiyon sebze meyve yemeliyiz. Bunun 3 porsiyonu meyve, 2 porsiyonu sebze olabilir. Şeker ihtiyacımızı meyveden karşılamaya dikkat etmeliyiz. Şerbetli ağır tahıllardan uzak durmalıyız. Tatlıdan vazgeçemiyorsak sütlü hafif tatlılar tercih etmeliyiz. Az yağ tüketmeliyiz: Özellikle doymuş yağları (içyağı, tereyağı, vb.) mümkün olduğunca az yemek sağlığımız için yararlıdır. Yağlı yiyecekler aynı miktardaki şeker ya da proteine göre iki kat daha fazla kalori verir. 1 gram karbonhidrat ve protein 4 kalori veriyorken 1 gram yağ 9 kalori vermektedir. Yemekleri küçük lokmalar halinde ve iyi çiğneyerek yemeliyiz. Beyne tokluk sinyalleri 20 dakika içerinde ulaşmaktadır bundan dolayı yemek yerken 20 dakikayı doldurmaya dikkat etmeliyiz. Günde minimum 8 - 10 bardak su içmeliyiz. Güne mutlaka kahvaltıyla başlamalıyız. Öğün atlamamalıyız. 2.5 saati geçen açlıklar kan şekerinin düşüp tatlı krizlerinin oluşumuna sebep olmaktadır.”