Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, Türkiye’de 7 milyondan fazla kronik böbrek hastası bulunduğunu belirterek, “Yani ülkemizde her 6-7 kişiden biri böbrek hastası. Bu da sorunun boyutunun ülkemiz için tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir” dedi.
Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemik, 12 Mart Dünya Böbrek Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, kronik böbrek hastalığının çoğu kez hastalık son aşamaya gelene dek fark edilmediğine dikkat çekerek, halkı düzenli sağlık taraması yaptırmaları konusunda uyardı. Kronik böbrek hastalığının (KBH) dünyada ve Türkiye’de ön plana çıkan önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Dr. Kemik, erken saptandığında sıklıkla önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karşın, dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmaların, hastalığın farkındalığının yüzde 10’un altında olduğunu gösterdiğini ifade etti.
“TÜRKİYE’DE HER 6-7 KİŞİDEN BİRİ BÖBREK HASTASI”
Halen dünyada 2 milyonu aşkın kişinin diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamlarını sürdürdüklerini aktaran Kemik, “Gelecekteki 10 yıl içinde bu sayının iki katına çıkması beklenmektedir. Tüm dünyada erişkinlerin yaklaşık yüzde 10’unda çeşitli evrelerde böbrek hastalığı bulunduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de erişkinlerin yüzde 15,7’sinde KBH bulunmaktadır. Bu oran, basit bir hesapla ülkemizde 7 milyondan fazla KBH’li kişi bulunduğu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğu anlamına gelmekte ve sorunun boyutunun ülkemiz için tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir” ifadelerini kullandı.
Kronik böbrek hastalığının çoğu kez hastalık son aşamaya gelene dek fark edilmediğine işaret eden Dr. Kemik, bunun nedenini, ‘erken evrelerde hemen hemen hiç belirti vermemesi’ olarak açıkladı. Halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, geceleri daha sık idrara çıkma, kaşıntı, konsantrasyon bozukluğu, göz çevrelerinde ve ayak-bacaklarda şişlik yakınmaları belirtilerinden bir veya birkaçına sahip olan kişilerin böbrek hastalığı açısından araştırılması gerektiğini kaydeden Kemik, şöyle devam etti: “Hastalığın sinsi seyretmesi erken tanı konulmasını da zorlaştırmaktadır. Bu nedenle böbrek hastalığı tanısı ancak bireylerde düzenli sağlık taraması yapılarak konulabilir. Böbrek hastalığı açısından yüksek risk oluşturan gruplar arasında şeker hastaları, hipertansiyonu olan hastalar, obezitesi bulunan kişiler, sigara içenler, 50 yaşın üzerindeki bireyler, idrar tetkikinde kan veya protein atılımı tespit edilenler, ailesinde diyabet, hipertansiyon veya böbrek hastalığı olan bireyler yer almaktadır.”
“50-60 YAŞ ÜZERİNDEKİ BİREYLER YILDA EN AZ BİR KEZ BÖBREKLERİNİ KONTROL ETTİRMELİ”
Kan basıncı ölçümünü de içeren iyi bir muayene yanında basit bir idrar ve kan analiziyle böbrek hastalığı olup olmadığının anlaşılabildiği bilgisini veren de veren Dr. Kemik, 40 yaşından itibaren böbreklerin süzme işlevinin her yıl yüzde 1 oranında azaldığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Yaş ilerledikçe artan şeker hastalığı ve yüksek tansiyon böbrek işlevlerini bozabilir. Bu nedenle 50-60 yaş üzerindeki bireyler yılda en az bir kez böbreklerini kontrol ettirmelidirler. Erken teşhis ve tedavi edilemeyen kronik böbrek hastalığı son dönem böbrek yetmezliğine ilerlemekte ve diyaliz (periton diyalizi ve hemodiyaliz) ve böbrek nakli gündeme gelmektedir.”
Kronik böbrek hastalığının önlenmesinde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin önemine de değinen Dr. Kemik, şu önerilerde bulundu: “Kronik böbrek hastalığının önlenmesinde toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir. Özellikle çocukluk ve gençlik dönemindeki bireylerde hipertansiyon, şişmanlık ve diyabet hastalığının önlenmesi son derece önemlidir. Aşırı tuzlu ve yüksek kalorili beslenme şeklinin terk edilmesi, kilo kontrolünün sağlanması, daha sağlıklı beslenme yöntemlerinin ve düzenli egzersizin bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi, düzenli sağlık kontrollerinin yaptırılması, gelecek nesilleri kronik böbrek hastalığından korumak açısından önemlidir. Böbrek hastalıkları konusunda toplum olarak farkındalığımızın arttırılması kronik böbrek yetmezliğinin önlenmesi konusunda atılacak en önemli adımdır.”