İsmail Hakkı SEYMEN/BURSA, () - DÜNYA Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, geçen yıl dünyada 18,1 milyon insana kanser teşhisi konulurken, 9,6 milyon insan da kanserden hayatını kaybetti. Bursa Medicana Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Direktörü Prof. Dr. Kayıhan Engin, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizdi ve erken teşhisin önemini vurguladı.
Obezite ve sigaranın kansere yakalanmayı kolaylaştırdığını belirten Prof. Dr. Engin, kanserle mücadelede en ucuz yöntemin de kanseri önlemek olduğunu belirterek, "Kanserle mücadelede en ucuz yöntem önlem almak ya da erken tanınmasını sağlamak. Bunun için bir takım taramalar var ve hastanın bedeninin iyi tanıması önemli, ayırt edici bazı belirtilerde doktora gitmesi önemli" dedi.
'ERKEKLERDE AKCİĞER, KADINLARDA MEME KANSERİ BİRİNCİ SIRADA'
Erkeklerde en sık görülen kanser türlerini sıralayan Prof. Dr. Engin, dünyada erkeklerde en çok prostat kanserinin görülürken, ülkemizde ise akciğer kanserinin erkeklerde birinci sırayı aldığını açıkladı ve sözlerine şöyle devam etti:
"Dünya geneline baktığımızda erkeklerde prostat kanseri daha çok görülmektedir. Fakat prostat kanserinde ölüm oranı akciğer kanserine göre oldukça düşük. Çünkü prostat kanseri genelde erken yakalanabiliyor ve tedaviyle büyük ölçüde tedavi ediliyor. Akciğer kanserinin erkeklerde görünme sıklığı ülkemizde belki de birinci sırada. Buradaki olay genellikle erken dönemde belirti vermemesinden dolayı çoğu hastada ileri evrelerde fark edilmiş oluyor. Bu nedenle de cerrahi şansını kullanamıyoruz.  Radyoterapi ve kemoterapiyle devam etmek zorundayız."
Kadınlarda en sık görülen kanserin ise meme kanseri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Engin, erken tanı ile meme kanserinde tam olarak iyileşme şansını yüzde 95 arttırdığının altını çizdi. Prof. Dr. Engin, "Kadınlarda da en sık meme kanseri görülüyor. Toplum geliştikçe, kendi kendine muayene, mamografi yöntemleri işin içine girdikçe kanser çok daha erken evrelerde yakalanabiliyor. Meme kanserinde erken evrede yakalanmasının önemi büyük çünkü tedavi oranı yüzde 95’e kadar varabiliyor. İstatistikler Batı'da böyle ancak ne yazık ki ülkemizde henüz o durumda değiliz. Zaman içinde bunun da olacağını düşünüyorum" diye konuştu.
'ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ'
Prof. Dr. Engin kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizerek erken teşhisin önemini vurgulayarak şunları söyledi:
"Sigara kullanımı, hava kirliliği gibi nedenler akciğer kanserini etkiliyor. Hasta ne kadar geç gelirse bizim de yapabileceklerimiz sınırlı oluyor. Burada duyarlı olmak önemli. Biz biliyoruz ki kanserlerin 3’de 1’i sigaraya bağlı. 3’de 1’i ise beslenmeyle ilgili. Obezite zaten günümüzün konusu. Şişmanlığın kolaylaştırdığı birçok kanser türü var. Bu sigara ve beslenme konusunda tam olarak önlemlerimizi alabilirsek kanser önlenebilir bir hastalık. Kanserin ya önlenmesini sağlamalıyız ki en ucuz yöntem bu ya da erken teşhis edilmesini sağlamalıyız. Bunun için bir takım taramalar var ve hastanın bedeninin iyi tanıması önemli, ayırt edici bazı belirtilerde doktora gitmesi önemli."
"DOĞRU KULLANILDIĞINDA RADYASYON ETKİN BİR TEDAVİ "
Engin, radyasyon tedavisinin doğru şekilde kullanıldığında etkin bir tedavi yöntemi olduğunu açıkladı. Teknolojik gelişmelerle birlikte radyasyon tedavisinde görülen yan etkilerin de ciddi bir oranda azaldığını açıklayan Engin sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Radyasyon tedavisi özellikle kanser tedavisinde 3 temel tedavi yönteminden biridir. Radyasyonun ismi korkutucu olabilir ama doğru biçimde doğru yerde verildiği zaman etkin bir kanser tedavi yöntemidir. Son zamanlarda bu konuda teknolojik gelişmelerle ve bunların doğrudan yansımasıyla radyoterapi de büyük gelişmeler olmuştur. Radyoterapide bizim en çok korktuğumuz durum tümör çevresindeki dokuların zarar görmesidir. Ancak teknolojik gelişmelerle bu durum çok minimize edilmiştir. Bundan 10-15 yıl önce görünen yan etkilerin hiçbiri görülmemektedir. Radyoterapi birçok konuda kullanılabilir, örneğin bazı durumlarda cerrahi sonrası tamamlayıcı tedavi olarak kullanılabilir. Bunun anlamı, örneğin meme kanserinde hastalığın geri gelmemesi için etkindir ve bu aynı zamanda memenin de korunmasını sağlayan, memenin alınmadan tedavi edilebileceğini gösteren bir yöntemdir. Bazı durumlarda hastanın tercihi ya da hastalığın evresi dolayısıyla cerrahi tedavi devre dışı kalabiliyor. O zaman kemoterapiyle birlikte ya da yalnız başına kür amacıyla kullanılabilen bir yöntemdir. Örneğin nazofarenks kanseri gibi bazı tümörlere tek başına tedavi sağlayabilen bir yöntemdir. Bunların dışında birçok hasta da semptomların giderilmesi için kullanılabilir. Hastalığın ilerlediği hastalarda bazen ağrı kontrolü bazen kanama kontrolünde kullanılabilir. Bazı durumlarda da organ koruyucu olarak kullanılabilir. Örneğin meme kanserinde tüm memenin alınmasındansa yalnızca kitlenin çıkarılıp üzerine radyoterapinin eklenmesiyle eşdeğer sonuçlar elde edilebilmekte. Bunun dışında gırtlak kanserinde ses telleri alınmadan bu tedavi yapılarak hastaya hem konuşma şansı verilmektedir hem de kür sağlanmaktadır."

FOTOĞRAFLI