Fatiha süresi, Kur’ân’ın ilk süresidir. Kur’ân’ı Kerim’i “açan” süredir. Namazın her rekâtında mutlaka okunması gerekli olan süredir. En büyük duadır. İbadetin, hamdın sadece ve ancak âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a yapılacağını, sadece Allah’tan yardım isteneceğini, anlatır. “Dosdoğru yolun, sadece İslam dini olduğu, anlatmaktadır.” Ahirette herkesin hesaba çekileceği, müminlerin iyi, mümin olmayanların, kötü karşılık göreceği anlatılmaktadır. “Allah’ın ve peygamberlerin yolunda gidenler; iyi insanlardır.” “Diğerleri gazaba uğrayacaklardır. Sapmışlar, sapıtmışlar, sapkınlar; azaba, gazaba uğrayacaklardır.”

Allah’tan, dosdoğru yola- İslam dinine- Kur’ân ve sünnete iletmesini istemeli. Bu yol sırat-ı müstakim- dosdoğru, iyi yoldur. Diğerleri de kötülerin yoludur. Kötüler cehennemde, iyiler cennette olacaktır.

Müslüman, kalkmalı, insanları uyarmalı. İnsanları dosdoğru yola çağırmalı. Kötülükleri önce kendisi terk edip; Hakk’a, hakka, hakikate yönelmeli. “İyilikleri yaymalı. Kötülükleri engellemeli, önlemeli.” Sabırla, planla, programla hep birlikte çalışmalı.

Sırat- müstakim, hidayet yoludur. İslam dininin yoludur. Yolların en doğrusu, iyisi, güzeli, hak olanı, İslam yoludur. İslam yolu, Allah cc. Yoludur. Peygamberler yoludur.

Allah cc. Buyuruyor: “ Bilmiyorsanız, bilene sorun!”

Peygamberimizin sünneti ile Kur’ân’ın hak, hakikat yolundan gitmeliyiz. Kur’ân’ı rehber, kılavuz edinmeliyiz. Peygamberimiz gibi anlayıp, yaşamalıyız. “Kendi mantığıma, anlayışıma, bana göre deyip; saçma- sapan fikirler ileri sürmemeliyiz.” “Akli iyi, doğru, verimli kullanmak için kılavuza gereksinim vardır. Bu kılavuz; Kur’ân, peygamberler ve gerçek ilim olmalıdır. “Batılın peşine koşanlar, hep felakete sürüklenir! İslam dışında kalanlar batıldır. Batılda olanlar, doğru yola ulaşmamıştır. Bugün diline, gözüne, eline, ayağına, aklına sahip olamayanlar, batıl yolda gitmektedir. Kişisel çıkarları için batılı kendi isteği ile tercih etmektedir!” İnsan, haram mal toplar ama yiyemez. Öldükten sonrada vebalı, günahı altında kalır!

İnsan, aklını başına toplamalı. Şaşırmışlık, sapıtmışlık, sapmışlık içine düşüp, debelenmemeli. “Dalalete düşüp- azmamalı. Doğru yoldan çıkmamalı. İslam dışı yolar; azmışlık, sapmışlık, sapıklık, günah yoludur.”

 İslam dinini anlamak, yaşamak çok kolaydır. Bu konuda hak mezheplerinde yüzlerce kılavuz eserleri vardır. Öğreticileri, eğiticileri, yetiştiricileri vardır.

Bizler, Kur’ân, hadis, sünnetten, dinimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Ama herkesin bu ilmi kolay ve doğru anlamayacağı için İslam âlimlerinden öğrenmek durumdayız. İlim= bilim= bilgi; ister dini bilgi olsun, ister pozitif ilim olsun, öğretmensiz öğrenilmez. Kur’ân’ın emirlerini en iyi şekilde peygamberimiz yaşamıştır. Peygamberimizin, İslam yaşantısını da müçtehit adı verilen İslam âlimleri; ümmete, insanlığa aktarmış, öğretmiş, eğitmiştir. Müçtehit, kendi içtihadına göre hareket eder. Bilge kişidir. Peygamberimizden, Eshab-ı kiramın ve Tabii’nin naklettiklerini, teknik kontrolü yapıldıktan sonra âlim kişinin aktardığı sistematik bilgidir.

İslam dininde her âlim, müçtehit değildir. Müçtehitlerde yüzde yüz doğru bilgi aktarır, anlamı da çıkarmamalı. Müçtehit bilgiyi doğru, gerçek şekilde toplar. Yorum yapar. Yorumda yanılmış olabilir.

Dört hak mezhep imamı ve öğrencileri doğru içtihat yaparlar. Ama eksik, yanlış yaptıkları da olur, olmuştur. Dört mezhep imamından önceki müçtehitlerde vardı. Bunların içtihatlarına Ehl-i sünnet imamı, inancı diyoruz. “Bidat ve dalalet ehli olanlarda da içtihatçı olmuş. Ama yanlış, eksik içtihatlar yapmışlardır. Bunlara itibar etmemeli. Saygın, doğru görmemeli.”

Dört hak mezhep dediğimiz, inançlar; ibadetlerde, detayda farklılıklar vardır. Ama bu detay, asıla, esasa zarar vermez. Verirse, bu görüş makbul, muteber, doğru kabul edilmez. “Dört mezhep, müminlerin dini yaşama konusunda bir kılavuzluk, kolaylık olmuştur. Aksi halde Kur’ân ve sünnetleri biz temel alarak, ibadet etmemiz mümkün değildir. Namaz, zekât, oruç, hac yapmamız, çok zor ve sistemli olmaz.”

Müslüman, iç dünyası ve dış dünyası olarak tertemizdir. Namazdan önce temizlik yapar. Necasetten temizlenir. Necaset; “pislik, kirlilik, idrar, haram şey demektir.” İnsan büyük abdesti yaptığında, en güzel şekilde su ile taharet eder. Suyunu kurular. İdrarını ettikten sonra ilkinir, silkinir. İyice boşanır. Su ile yıkar ve kurular. Abdest almadan önce vücuduna, elbisesine bir pislik, idrar, haram şey, alkol, kir, pislik, necaset varsa iyice temizler. Hem üst- başında, evinde, yaşadığı yerde pislik olmaz. Zerre miktarı bile pislikle namaz olmaz. Peygamberimiz, sineklerin konmasından bile sakınırdı.

Müslüman, mutlaka ama muhakkak boy abdesti alır, almalıdır. Boy abdesti almak, farzdır. Allah cc. Emridir. Boy abdesti olan kişi ibadetleri için her defasında namaz abdesti alır. Su, 2 km. kadar uzaklıkta ise isterse teyemmüm eder.

Boy abdesti, namaz abdesti almadan, namaz kılınmaz. Kur’ân okunmaz. Kâbe tavaf edilmez. Durulmaz. “Taharet, namaz abdesti, boy abdesti; temizlik demektir.

Hadesten taharet; “boy abdesti, namaz abdesti almak demektir.” Allah cc. Emridir. Müslüman tertemizdir. İçi, dışı, mekânı, kaldığı yer, çevresi, dünyası, niyeti, düşüncesi, eylemleri tertemizdir. Temiz olmayan, Müslüman düşünmek istemiyorum.” Pislikte, kirlilikte, cünüplükte, abdestsizlikte, necasette yaşayandan, iyi bir Müslüman çıkmaz. İbadetleri kabul edilmez.

Müslüman, setr-i avret denilen, kadını ile erkeği ile emredilen şekilde örtünmeli. Örtünmek farzdır. Allah cc. Emridir. Örtünmek, insanlığın gereğidir. Çıplak, soyunmuş, ilkel, hayvani şekilde durmak; insana, mümine yakışmaz. Sapıklık, sapkınlık, sapıtmışlık olur. Dalalet olur. Örtünmeden, ibadet olmaz.

Müslüman, kıbleye yönelerek, namaz kılar. Kıble yönü, Kâbe yönüdür. Kıble yönünü araştırmak farzdır.

İbadetlerin her biri için vakit, zaman saptanmıştır. Her ibadetin saptanan vakti vardır. Müslüman, planlı, programlı, her işi zamanında, eksiksiz, tam yapar. Hangi ibadetin hangi vakitte yapılacağı, öğrenilmeli.

“İslam dini, bilgi dinidir. Bilmeden, öğrenmeden, anlamadan; İslam dini yaşanılmaz.” Bu iş, cahil cühela, çapulcu, sapkın işi değildir. 

Müslüman; iyi, güzel, halis, muhlis niyete sahip olmalı. Her ibadete niyetle başlamalı. Müslüman’ın niyeti, duygusu, düşüncesi; güzel, iyi, doğru, dürüst olmalı.

Müslüman, namazlarda okunacak dua ve süreleri- ayetleri bilmeli. Namazda ayet okumak, Fatiha okumak farzdır. Rükûda, secdede, ettehıyatü de ne okuyacağını bilmeli. İbadetleri kuralına göre yapmalı. Dadılı erkâna uymalı. “İslam dini; ilke, kural, kaide, usul, plan, program, iyi niyet, samimiyet, hak bilgilerle davranma dinidir.”

“Her din âlimi geçineni, her müçtehit denileni; sahih, gerçek mürşit kabul etmemeli. Hadesten taharet, necasetten taharet, inanç ve ibadetler konusunda, bazı Şii- Şia, Vehabi, Selefilerin çok büyük yanlışları vardır. Bunun içindir ki, Ehl-i sünnet itikadında kalmalı. Hem de bilgi, bilinçle; araştırma, inceleme, öğrenmeye devam etmeli. Her denileni, doğru kabul edip, saplantı biçiminde kabul etmemeli. Bugün, Ehl-i sünnet itikadında olup da, bozuk felsefelerden, sapkın ideolojilerden, diğer sapık mezheplerden olumsuz etkilenen, yüzlerce sözde ilahiyatçı vardır.

Bu mezhepler, fıkhı mezhep olmaktan çok siyasi, politik mezheplerdir. Şiiler, İslam ve Müslüman kardeşliği, ümmet birliği diye bir anlayışa sahip değillerdir. Elhamdülillah Hakk’a mümin ve Müslüman’ım, diye bir anlayışa sahip değillerdir. Şiicilik yaparlar. Müslümanlara karşı fitne, fesat, nifak, bölücülük, anarşi, şiddet, terör, çatışma, savaş çıkarırlar! Radikal İslamcılık adına terör yaparlar!

“Şiilerin,  Vehabi ve Selefilerle düşmanlıkları çok fazladır.” Vehabiler de, Selefilerde; Amerika ve Batı, emperyalist, Siyonist dünyasının mankut’u olarak, hem İslam dünyası içinde anarşi, şiddet, terör yaparlar! Hem de Şii düşmanlığı yaparlar. “Yanı iki sapıtmış inanç, inanış grubu, birbiri ile İslam, ümmet birliğini bozmaktadırlar.” Bunlar, Osmanlı düşmanlığı, Türk düşmanlığı da yapmaktadırlar.

Solcu komünist anlayışta: İslam, Müslüman, Türk, Türkiye düşmanlığını; yabancı düşmanların etkisi ile alabildiğine yaparlar. Bunların dini bir inanışları da yok! Materyalisttirler. İslam, mümin, Müslüman düşmanıdırlar. Ülkemize, yabancı düşmanlardan daha çok zarar vermektedirler. Zaten yabancılar, bu materyalist komünistleri kullanarak, ülkemize zarar vermektedir. Bunlar, düşmanların kölesi, tutsağı, marabası, ırgatı, mankutu gibidirler. Beyin, akıl işletemezler. Çünkü fikirleri yanlış, düşünceleri sapkıncadır. Mankafadırlar. Dingozdurlar. Sufahadırlar. Kullanılmaya uygundurlar. Öyle yetiştirilmişler.

Müminler kardeştir. Allah cc. Ve peygamberi böyle buyuruyor. Ama mümin ve Müslüman bilincine sahip olmayanlar, birbirini yiyor! Oysa müminler arasında ırkçılık, bölgecilik, mezhepçilik, cemaatçilik, tarikatçılık, sınıfçılık gibi hiçbir ayrım olmamalı. Müminlerde sapıtınca, bu ayrımları kendileri de yapmaktadır. Aralarında birlik, beraberlik kalmayınca; İsrail, Çin, Hindu, İran, Rusya, Amerika, Batılılarda kendilerine saldırmaktadır!

Hucurat süresi 10. Ayet: “ Müminler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin. Allah’tan korkun ki, rahmet olunasınız.”

Hadis-i şerif: “ Müminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve birbirini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir organı hasta olduğu zaman, diğer organlarda bu nedenle uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” 

Bugün, Müslümanları öyle bir bozdular ki; kendilerine benzettiler. Vakit namaz yok! Cuma namazı yok! Zekât yok! Ramazan orucu yok! Hac yok, duruma getirdiler. Bu konuda onlarca ayeti görmezden, anlamazdan geldiler. Namaz konusunda 35 ayeti görmüyorlar. Peygamberimizin, sahabenin, Ehl-i Beyt’in, Tabiinin kıldığını görmek istemiyorlar. Cünüplükten temizlenmiyorlar. Hadesten, necasetten temizlik yapmıyorlar. İçki, alkolü haram bilmiyorlar! Ama sorsan; biz İslam’ın özüyüz, diyorlar!

Cuma süresi 9. Ayet: “ Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz; bu, sizin için daha hayırlıdır.”

Ayetleri, sünnetleri detay, teferruat, önemsiz, değersiz sayanların, akıbetinden korkulur. Herkes önyargılarını, sapkınlıklarını, ideolojilerini, tapındıklarını bir kenara bırakıp; Allah’ın dinine sarılmalı. İslam dinini aynen peygamberimiz gibi yaşamalı. Başka çare, kurtuluş yolu asla yoktur.