Tüketim harcamalarında yalnızca kişisel mutluluk değil, başkalarının mutluluğu da hesaba katmalıyız, gerçek mutluluğun fakir, yoksul ve yetimlerin de ihtiyaçlarını karşılamak için helâlinden kazanıp, helalından harcamada olduğu unutulmamalıdır.

Mal ve servet, aile, akraba ve kamu çıkarlarına aykırı bir şekilde kullanılmamalı; tüketim özgürlüğü adına sağlığa, sosyal ekonomik yapıya, tabiata, çevreye ve gelecek nesillerin potansiyel kaynaklarına zarar verilmemelidir.

Dünya servetin gerek kötü kullanımından, gerekse başta zekât olmak üzere sosyal sorumlulukların yerine getirilip getirmediğinden dolayı ahirette de hesaba çekileceğimiz bilinmeli, topluma ve muhtaç insanlara karşı olan görev ve sorumluklar yerine getirilmelidir.

Kısaca yüce Allah’ın sevgisini kazanmayı arzu eden ve dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen Müslümanlar hayatlarının diğer alanlarında olduğu gibi tüketim alanında da Kur’an ve sünnetten adeta süzülerek çıkarılan ve adına "Tüketim Ahlakı" dediğimiz ahlaki prensiplere uymalıdırlar.

Çünkü geniş anlamda Allah'a ibadet ve kulluk; namaz, oruç, hac, zekât gibi dinen belirli şartlara ve vakitlere bağlı olan bazı özel ibadetleri kapsadığı gibi; kişiye Allah katında değer ve sevap kazandırıcı her türlü güzel söz ve salih amelleri de kapsamaktadır. İslam’ı prensiplere uygun olarak tüketim faaliyetinde bulunmak da geniş anlamda ibadet hükmündedir.

Yüce, İslam dinimizde, israfın her çeşidinin haram olduğu “küllü müsrifin haram'ün” Peygamber efendimizin, bu sözlerinde açıklanmaktadır. İsrafın haram olduğu gibi, cimrilikte haramdır. Bu konuda İslam dininde ne israf ne de cimriliğe yer verilmemiştir.