Hakkın, hakikatin, hukukun, adaletin, merhametin, hakkaniyetin, güzel ahlâkın, edebin, hayânın, insanlığın, İslam’ın yaşanmadığı bu dünyada; yaşamak için mutlaka ama muhakkak çok güçlü, ittifak halinde müttefik olmalı. Elin canavar barbarları, vahşi katliamcıları, haydutları, sömürücüleri, zorbaları ittifak kurup; silahlanma, saldırma, savunma, gelişme, kalkınma, ekonomi, siyaset, savaşma dallarında tam bir ittifak halinde iken, biz Müslümanların ve mazlumların darmadağınık, üstüne üstlük; birde birbiri ile çatışan ahmak durumunda olması, akıl kârı değildir.

1920- 1930 yıllarında işgal edilmeyen, İslam ve Türk ülkesi olmazken, bugün 57 İslam ve Türk ülkesi bağımsızdır. Özgürdür. Öncelikle bunlar ile bir ittifak haline gelmeye çalışmalı. İttifak kurmak isteyenleri bir çatı altında toplamalı. İsteyen mazlum ve ezilen milletleri de ittifaka almalı. Her yönü ile birlik, beraberlik içinde güçlü olmalı. Zalime, adi canavarlara, haydutlara, barbarlara yem olmamalı.

“Önce Türk Cumhuriyetlerinden başlamalı. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Kırım Türkleri, Gagavuz Türkleri ittifak alanına alınmaya çalışılmalı. Bu ülkeler ve milletler, Bolşevik SSCB, Sovyet Rusçası egemenliğine; işgal edilerek, girdirilmişti.” 1991 yılında bağımsızlıklarını, SSCB yıkılınca elde etmişler. Ama hala kültür, siyaset, ekonomi olarak, Rusya’nın etkisinden kurtulamamışlardır.

“Irak Türkleri, Suriye Türkleri, Bosna – Hersek Türkleri, Doğu Türkistan Türkleri, Kuzey Kıbrıs Türkleri ve diğer Türk boyları korunmalıdır. Güçlü olursan, korunur. Güçlü olamazsan, korumadığında, ülkene alırsın. Bu da bir sığınma, göç olur ki; pekiyi sonuçlar doğurmamaktadır.”

Biz, Türkler asıl, esaslı bir milletiz. İnancımız hak ve hakikat, genlerimiz asıl ve esaslıdır. Irkçılık olarak anlamayınız. Böyle olduğumuz için hiçbir ülke, millet bizi çekememekte, kıskanmaktadır.

“Büyük Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti, T.C. Devleti, Babür Devleti, Büyük Timur Devleti, Altınordu Devleti, Harzemşahlar Devleti, Gazneliler Devleti, Karahanlılar Devleti, Uygur Devleti, Hazar Devleti, Avar Devleti, Göktürk Devleti, Ak Hun Devleti, Avrupa Hun Devleti, Batı Hun Devleti, Büyük Hun Devleti ve de 125 beylik, han, hanlık ülkesi, devleti kurmuşuz.”

Türkler, Tarih Öncesi bile medeni idiler. Diğer ırk ve ülkelerden daha faziletli değerlere sahiptiler. Hala, bugün, günümüzde o kadar medeniyete sahip olmayan ırklar, milletler bulunmaktadır. Hele Müslüman olduktan sonra çok daha insancıl ve insanlıklı medeniyete sahip oldular.

Tarih Öncesi Devirler şeması şöyle düzenlenmektedir: “ Taş Devri, M.Ö. 10,000- 5,000 yılları arasındadır. Yontma Taş Devri M.Ö. 10 bin yıllarında, Orta Taş Devri M.Ö. 8 bin yıllarında, Cilalı Taş Devri M.Ö. 5 bin yıllarında olmuştur. “Ama yeni yapılan arkeolojik kazılarda, Şanlıurfa’da M.Ö. 12 bin yıllarında Göbeklitepe uygarlığı bulunmuştur. Bölgede benzer uygarlıklarda ortaya çıkarılmaktadır.”

“Maden Devri M.Ö. 5 bin yılları ile 3,500 yılları arasında yaşanmıştır. Yanı maden bulunmuş, işlenmiş ve kullanılmıştır. Bakır, Tunç, Demir özellikle kullanılmıştır.”

“Yazının İcadı, M.Ö. 3,500 yılları dense de, bu gibi bilgiler ayet gibi tam doğru kabul edilmemeli.”

“Afrika, Etiyopya’da 200 bin yıl öncesine ait insan iskelet kemikleri bulunmuş. Belki daha öncesi de vardır. Zaman içinde erimiş, çürümüş, yok olmuş. Belki jeolojik devirlerde batmış, kaybolmuştur. Kesin, tam bilgi olmadan, bir şey söyleyip; bu tam doğrudur, demek; doğru olmaz.”

“Rize’de bir insan mezarda rutubetten, yağmurdan, çamurdan 100 yıl içinde tamamen çürüyüp, yok olabiliyor.”

“Suudi Arabistan’ın çöl kumlarında da bir insan iskeleti, mezarda çok uzun süre sağlam kalmıyor, çürüyor.”

Tarih Devirler Şeması da şöyle düzenlenmiştir:

“İlk Çağ M.Ö. 3,500- M.S. 375 yıllarını kapsamaktadır. 

Orta Çağ 375- 1453 yıllarını kapsamaktadır.

Yeni Çağ 1453- 1789 yıllarını kapsamaktadır.

Yakın Çağ 1789 yılından, günümüze ulaşmaktadır.”

Bizler öncelikle kendi tarihimizi, Türk ve İslam tarihini çok iyi bilmeliyiz. İnsan akıllanmadığı için tarih hep tekerrür etmekte, tekrarlanmaktadır. Avrupa, Asya, Amerika, Afrika, Avustralya tarihini, kısacası Dünya tarihini bilmeliyiz. Dünyanın kültür, hukuk, göç, inanç, dinler, siyasi, medeniyet tarihlerini mutlaka öğrenmeliyiz. Sanat, edebiyat, şehir tarihlerini öğrenmeliyiz. Tarihle ilgili diğer bilim dallarını da öğrenmeliyiz.

Türklerin ilerleme, kalkınma ve gerileme dönemlerinin nedenleri bilinmeli. Aynı yanlışlara düşülmemeli. Başarılı devlet yöneticileri, sanatkârlar, ustalar, teknik elemanlar gibi olmalı. Bir mimar, Mimar Sinan çok yararlı, güzel, iyi, kalıcı eserler bırakmış. Hala bunlar insanlığa hizmet etmektedir.

“Mimar Sinan; 81 camii, 50 mescit, 55 medrese, 19 türbe, 14 imaret, 3 hastane, 7 su bendi, 8 köprü, 16 kervansaray, 333 saray, 32 hamam, 6 mahzen, 7 Kur’ân okulu olmak üzere 441 eser- yapıt yapmıştır. Hala pek çok eseri hizmet vermektedir. Eğer bakımları zamanında yapılmış olsa idi hepsi de hizmet verebilirdi. Atalarımızın yaptığı eserleri bizim onaramayışımız büyük bir zayıflıktır.”

Halkın bilgilenip, bilinçlendirilmesi içinde “edebiyat” alanında da eserler vermeli. Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında bazı şair ve yazarlar; aşk şiirleri, çiçek, böcek, özlem, vb. şiirler yazıyor, romanlar yazarken; Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal, Ahmet Haşim büyük eserler veriyordu. Halkın bilgilenip, cesaretlenmesini, heyecanlanıp, coşmasına neden oluyorlardı. Takdir ediyorum.

Müslümanlar, vakıf kurmayı, hayır ve iyilik yapmayı, sosyal yardım yapmayı, hakka ve hakikate çağırmayı ibadet olarak yapıyorlardı. Vakıflar yasası, şer’i hukuka göre yönetilirdi. Sultan ve padişahlar bile vakıf yasasını değiştirilemezdi. “Ayasofya Camisi, Kariye Camisi, Trabzon Yeni Ayasofya Camisi” ve yüzlercesi, vakıf yasası dışına çıkarılarak, müze yapılmıştı. Binlercesi amacı dışında kullanılmıştı! Bunlar elhamdülillah 2020 yılında müzelikten çıkarılıp, aslına dönüştürülüp, camii olarak ibadete açıldı.

Osmanlı’da ırkçılık yoktu. Müslüman olan, Türkçe – Osmanlıca bilen, görevlerini yerine getiren her mümin; sultan dışında devletin her kademesinde görev yapabilirdi. Hainler affedilmezdi. Müslümanlarda hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet çok önemli değerlerdi. Ordu sefere çıktığı zaman bile yolda hiçbir şekilde parasız mal almazdı. Kâfirler gibi asla yağma yapmazdı. Fethedilen yerlerde halk, Osmanlı yönetiminden memnun olurdu. Kendi zalim, barbar, yağmacı yöneticilerinden ve yönetiminden kurtuldukları için dua ederlerdi. Kendi yöneticilerine karşı Osmanlıyı tercih ederlerdi.

1789 Fransız ihtilalı ile milliyetçilik- ırkçılık, dincilik, kışkırtıcılık yapılarak; kendi halklarını, Osmanlı ve Müslümanlara karşı ayaklandırdılar. Kışkırttılar. Sonunda birbiri ile olan çok kanlı savaşlara soktular. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaptılar.

Selçuklu ve Osmanlı da medreseler ünlüydü. Sultaniye Medresesi, Sırçalı Medresesi, İnce Minareli Medrese, Karatay Medresesi, Hunat Hatun Medresesi, Gök Medresesi, Buruciye Medresesi, Çifte Minare Medresesi gibi yüzlerce kaliteli, verimli medrese vardı. Bu medreselerde 24 farklı ders okutuluyordu.

Anadolu Selçuklu Devletinde “Dar’ül Şifa”, “Da’rül Sihha” adı ile bilinen çok büyük hastaneler vardı. Sivas, Konya, Amasya, Divriği’de Tıp öğrenimi veren okullar vardı.

Anadolu Selçuklu Devleti’nde Kayseri, Erzurum, Konya, Niğde, Kırşehir, Van bibi şehirlerde büyük camiler yapıldı. Fethedilen yerler ihya edildi, imar edildi, şehir yapıldı. Güzel sanatlar ve mimarlıkta çok büyük hizmetler her yönden yapıldı. Anadolu Selçuklularda, Büyük Selçukluda, Osmanlı’da devlet her yönü ile çok iyi teşkilatlanıp, örgütlenmiştir.

“Kur’ân’ı Kerim, bütün insanları İslam dinine çağırmaktadır. Davet tüm insanlaradır.” İslam dini ile bütün inanışlar yürürlükten kalkmıştır. Hak din, Allah cc. katında sadece İslam dinidir. İslam dini uygulamaları bütün insanlığın takdirini kazandığından, kısa süreçte İslam dini üç eski kıtaya yayılmıştır. İslam dininin ulaştığı her yerde huzur, mutluluk, rahatlık oluşmuştur. İslam dini, insanların tümünün gereksinimlerini karşılamaktadır. İslam dininin tüm emir ve yasakları insanlığın tüm isteklerine uygun olduğu için mutluluk kazandırmaktadır. Egoizm- bencilliği yok etmektedir.

Peygamberimiz buyuruyor: “İslam’da insanların en iyisi, insanlara hizmet edendir, hayırlı olandır.”

 “ Kendisi için istediğini, din kardeşi içinde istemeyen, kimsenin imanı olgun olmaz.”

Müslüman, kul hakkına en azami şekilde özenle, dikkatle uyar. Üzerine kul hakkı bulunarak, ahrete göçmemek gerekir. Aksi halde orada iflas edenlerden, müflis olanlardan,  olunur. Sevaplar, kul hakkı olana verilir. İnsan günahları ile baş başa kalıp, Allah cc. korusun! Cehenneme gidebilir! Müslüman, Allah’ın ve Allah’ın yarattığı kullarının haklarına dikkat etmeli. Kul hakkına girmemeli. Kul hakkı deyince sadece insana akla gelmemeli. Allah’ın yarattığı her varlık, Allah’a kuldur. Her haksızlık kul hakkıdır. “Kul hakkı ödenmeden cennete girilmez.”

Günah işleyenler, mutlaka ama muhakkak tövbe etmeli. Tövbe edilmeyen herhangi bir günahın cezasını iki âlemde de Allah cc. verebilir. Allah’ın işlenen sevaplara ödülü, günahlara da azabı- eziyeti vardır. Allah cc. adildir. Günahtan sakınmak, kaçınmak, tüm ibadetlerin sevaplarından daha iyidir.

“Hem namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hac yapmak, kurban kesmek ibadeti yapacaksın. Hem de haram olan, günah olan eylemlerde bulunacaksın. Bu boşuna bir gayret olur. Sevapları, günahlar götürür! Elde kalır eksi 10! Gayretler gitti, günahlara! Bu mümin, Müslüman, akıl işi değildir.”

İnsan, aklını, beynini, zekâsını; akıllıca, zekice, makul, mantıklı, sağduyulu kullanmalı.  İlimden, bilimden, dinden ve imandan ayrılmamalı. Ömrü uzan olanlar, eğer böyle akıl kullansalar, sevapları çok olur. Kötülüklere alışkanlık edenler, için uzun ömür zarardır. Günahları daha da artırır!

Akıllı Müslüman olan atalarımız insanlara çok büyük yararlılıklar, hizmetler, iyilikler sunmuştur. Bunları sevap olsun, diye büyük bir özenle, dikkatle yapmışlar. Milli ve manevi değerlerle sevaplar işlemişler.

“Osmanlı atalarımız; 1530 - 1540 yılları arsında, sadece 10 yılda Anadolu’da vakıf yoluyla, 342 camii, 1,055 mescit, 110 medrese, 2 dar’ül huffaz (hafız okulu,)  154 muallim hane( öğretmen okulu,) 45 imarethane, 1 kalender hane, 1 mevlit hane, 75 büyük han ve kervansaray yapmıştır.

Yine aynı tarihlerde “Karaman eyaletinde” vakıf yoluyla; 3 imaret, 93 camii,218 mescit, 35 medrese, 275 zaviye, 13 muallim hane, 17 kervansaray yaptılar.

“Rumeli eyaletinde de; 93 camii, 218 mescit, 35 medrese, 275 zaviye, 13 muallim hane, 10 imaret ( aşevi,) 17 kervansaray yapıldı. Bu kurumlarda görev yapan 121 müderris- profesör, 3,756 hatip, imam, müezzin, kayyum oldu.”

“İnsanların en hayırlısı, insanlara yararlı olandır,” hadisi şerifinden hareket ettiler.

“Yine ölünce bile sevabı devam eden amellerden; “bir eser – yapıt bırakma, ilmi bir eser bırakma, dua eden bir nesil bırakma,” hadisini dikkate aldılar.

Atalarımız vakıf medeniyeti, yardım kurum medeniyeti, hayır medeniyeti kurmuştur. “ Tüm peygamberler vakıfçıdır. Peygamberimiz ve diğer peygamberler vakıf kurmuş, vakıf kurmayı önermişlerdir.”

Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, güzel ahlâk, edep, hayâ ve kul hakkına önemle, özenle, dikkat ile dikkat etmeli, uymalı. Kimsenin hak, hukukuna; zalim olup, girmemeli.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Üç sınıf insana, cehennem ateşi dokunmaz. Bunlar; kocasına itaat eden kadın, anne ve babasına iyilik eden evlat ve insanlara merhamet eden kimsedir.”

“ Anne ve babasına merhamet gözü ile bakan kimseye, hac ve umre sevabı yazılır.”

“ Anne ve babasından biri veya ikisi ihtiyarlandığında; usanıp, öf bile demesin! Ağır söz söylemesin. Onlara yumuşak ve tatlı konuşsun.

Herkes kendine benzeyeni sever. Zalim zalimi, münafık münafığı, müşrik müşriki, kâfir de kâfiri sever. Komünist- ateist; ateisti, faşist faşisti, kapitalist kapitalisti, sapkın putçular da kendine benzeyeni sever. Bu sevmeler çıkar ilişkisidir. Terörist, bozguncu, fitneci, fesatçı, anarşist, şiddetçi, hain, kahpe, alçak, kalleş, katil, katliamcılarda; kendine benzeyeni sever. “Müslüman’da Müslüman’ı sever. Eğer Müslüman, Müslümanları sevmiyorsa; kendine bakıp, kendini sorgulamalı, yargılamalı.” Müslüman, Müslümanları sevmiyorsa, imanı da tam, olgun değildir, anlamındadır.

Birey, aile, devlet, millet, tüm insanlar olarak kendimize çekidüzen vermeli. İslam, ilim ve insani değerlere uygun hareket etmeli. Ahlakı değerleri benimsemeli, özümsemeli, içselleştirmeli. Allah’ın emirlerine ve yasaklarına eksiksiz uymalı. İyiliği yayıp, kötülükleri eğitimle- öğretimle, yasalarla engellemeli. Ülke içinde ve dışında, devlet ve milletin öncüleri, günün koşullarına uygun; iletişim, bilişim, haberleşme, yayın ve basın yolu ile eğitim- öğretim çalışmaları yapmalı. Baskın sapkın kültürlerin etkisinde kalmamalı. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, merhamet, iyilik ve Allah’a kulluk etmekten bir an bile geri durmamalı.

Müslüman; milli, manevi değerlerine çok bağlıdır. Milli, manevi, dini, ilmi, evrensel, insani, iffet değerleri için canını verip, şehit olmayı ister. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, din- imanı için canını feda eder. Öyle düşmandan kaçıp; mundar, kahpe, alçak, iffetsiz, vatansız, korkak olmaz. Esir- tutsak olmaz. İffet değerlerini düşmana bırakıp, namussuz olarak kaçmaz. Düşmanın yararına, lehine dolaylı ve doğrudan asla konuşmaz. Destek vermez. Alçaklaşmaz. Destek imasında bile bulunup; alçak, pis çukur olmaz. Şu anda “mavi vatan” mücadelesi vermekteyiz. “Amerika, Avrupa ve diğer hain, düşman alçaklar, bize karşı silahlı güç ve birlik gösterisi yapıyor. Doğu Akdeniz’i elimizden almak istiyorlar. Direniyoruz ve inşallah biz kazanacağız. Emperyalist sömürgecilere sularımız bırakmayacağız.”

Eğitimci – Öğretmen, Vakıfçı, Gazeteci, Yazar; Mehmet KASAP diyor ki:

“Hak Mümin, Hakiki, Samimi, Takva Müslüman olarak;

Allah’ın rahmetinden ümidi asla kesmemeli.

Allah’ın azabından mutlaka korkmalı.

Allah’ın emirlerini tutup, yasaklarından sakınmalı.

Allah’ın iyi dediklerini artırmalı, yasak dediklerini azaltmalı.

İyilikleri çoğaltmalı; kötülükleri, çirkinlikleri, zararları yasaklamalı.

Anne ve babaya asi olmamalı; öf bile dememeli.

Sevgi, saygı içinde en iyi şekilde davranmalı.

İnsanları incitmemeli, kırmamalı, şiddet uygulamamalı.

İnsan öldürmenin dünyada ve ahrette azabı çoktur, asla unutmamalı.

Hak, hukuk çiğnememeli; kul hakkı yememeli.

Allah’ın yasakladığı; haram günah dediği işleri yapmamalı.

Sihir- büyü, cincilik gibi lanet işlerle uğraşıp, zarar vermemeli; aldatmamalı.

Zinaya yaklaşmamalı, iffeti korumalı.

Eşcinsel, cinsel sapkınlığa düşmemeli.

Yalan, iftira, dedikodu gibi haram işlerde bulunmamalı.

Alkol, içki, madde kullanmamalı, zarar vermemeli.

Maddi, manevi anlamda tertemiz olmalı.

Sağlığımıza dikkat etmeli, hiçbir şekilde zarar vermemeli.

Sağlık ve iman en büyük nimettir, asla unutmamalı.

Allah’a kulluk borcumuzu yapmalı, namaz mutlaka kılmalı.

Oruç, zekât, hac, kurban ibadetlerini yapmalı.

İslam dinini önce akraba ve komşulara her şekilde anlatıp, kavratmalı.

Önce biz, bilen olmalı, sonrasında öğretmeli.

Akraba, komşu, arkadaş ziyaretlerini ihmal etmemeli.

Fitne, fesat, nifak, bozgunculuk, kalp kırma yapmamalı.

İnsanları kesinlikle huzursuz, mutsuz yapmamalı.

Emanete asla hainlik yapmamalı.

Kibirlenme, büyüklenme, böbürlenme, gururlanma yapmamalı.

Hırsızlık, gasp, hortumculuk, stokçuluk, kazıklama yapmamalı.

Her haksızlığın iki dünyada cezası vardır, katiyen unutmamalı.

İki dünyanızı rezil, rüsva, perişan, kötü etmemek için akıllı olmalı.

Aklı; Kur’ân, sünnet, ilim ve din- iman ile işletmeli.

Hırsızlık, rüşvet, fahiş fiyatla eşya satma yapmamalı.

Dünya çıkarı için insanlıktan çıkıp, cehennemlik olmamalı.

Aklı, zekâyı; din- iman ile kullanmalı.

İnsanlara, hayvanlara, bitkilere, doğaya haksızlık etmemeli.

Her varlığın hakkı, hukuku vardır, unutmamalı.

Olgun insan olarak, dini emirlere uygun hareket etmeli.

Tesettür farzdır, açık- saçık, savruk, çıplak gezmemeli.

İlim öğrenmek, her insana farzdır, ilim öğrenip, yaşamalı.

İlimden, irfandan kaçıp, kapkara moloz cahil olmamalı.

Küçük, büyük günah işlememeli, cana kıymamalı.

Günahlara tövbe edip, İslam’a dönmeli.

İslam dinine uygun olmayan insan, bozuk insandır.

Kendimiz İslam dinine uyarak, yaşayalım.

Bozuk felsefe, sapkın ideoloji, sapık inanışlara düşmeyelim.

Kur’ân, sünnet, ilim, akıl, zekâdan asla ayrılmayalım.

Erkekler eşlerine, kadınlar kocalarına saygılı olsunlar, sevgi duysunlar.

İyilik etmekten, geri kalmayıp, iffetle yaşasınlar.

Merhametle davransınlar, çocuklarını iyi yetiştirsinler.

Çocuklarını geleceğe en iyi şekilde hazırlasınlar.

Anne, baba, kardeş, akraba, insan hak – hukukuna saygılı olsunlar.

Gönül- kalp kırılmasın, insanlar üzülmesin.

 Bir karınca bile ezilmesin, kuşlara kötü davranılmasın.

İyilik dışında asla kötülük yapılmasın.

Kadınlar, kocalarına iyi davransın ki; erkek şiddeti olmasın.

Kocalar, erkek olduğunu unutmasın; şiddet uygulamasın.

Anne ve baba en çok saygıya layık insandır, mutlaka bilinip, uygulansın.

İnsanlara merhamet etmeyene, merhamet edilmez,  bu da akla kalsın.

İnsanlara ve her canlıya merhamet ve iyilik etmeli.

Barış içinde dünyada yaşamalı, zalimlerden olmamalı.

Öfkelenmemeli, öfkeyi bastırıp, kontrol etmeli.

Çok öfkelenme, insani vahşi hayvan yapar, unutmamalı.

Önce günah ve haramlardan sakınıp, kaçınmalı.

Hem ibadet edip, hem günah işlemek akıl işi değildir.

Günahlar, sevapları alıp, götürü; yok eder!

Günahların büyüğünden de, küçüğünden de mutlaka kaçınmalı.

Allah’a ve peygamberine uymalı, aklı dosdoğru işlevli kılmalı.

Gidip de sapık, sapkın, zararlı, kötü kişilere bağlanmamalı.

Kula kulluk edip, akılsız mankut olmamalı.

Aldanmamak için; ilim, irfan, din- iman ile yaşamalı.

Öğüt almayanın, başı öğütülür, unutmamalı!

Olup- bitenlerden ders almalı, ibret almalı.

Hakk, hak, hakikat yolundan ayrılmamalı. 

Bizler, hak, hakikati söylüyoruz; yanlış varsa uzak kalmalı.”