Vatanımız, milletimiz, devletimiz, bayrağımız, dinimiz- imanımız, bağımsızlığımız, özgürlüğümüz, dini- insani, İslam’ı değerlerimiz için samimiyetle, stratejik planla, programla, projelerimizle çalışmaları en kaliteli, verimli şekilde yapmalıyız. Dinsel ve bilimsel olarak; insanlık, varlık, hayvanlar, bitkiler, doğa, çevre için çalışmalıyız. Allah’ımızın düzen, nizam, intizam, ölçü, denge içinde yarattığı evrene, dünyamıza zerre kadar zarar vermeyip, ölçü ve dengeyi asla bozmamalıyız.

Müslüman, bilgin, bilge, samimi, iyileştiren, düzene koyan, adil davranan, hoşgörülü, merhametli, zerre kadar kul hakkına girmeyen; akıllı, zeki, öngörülü, dürüst, düzgün insandır. Yaptığı işin durumunu, önünü, arkasını, sonunu, geleceğini, hesabını, kitabını düşünerek, akıllı şekilde ilmi düşünerek; iş, görev, ödev, sorumluluk yapar. Yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını hem devlet adaletine hem de ahirette vereceğini düşünerek, en iyi şekilde davranır. Allah’ın dinini, Müslümanları, insanları; iyileştirme, güzelleştirme, yükseltme, onurlandırma yapar. “Allah’ın emirlerini tutar. Yasakladıklarından sakınır. İyiliği çoğaltarak, yayar. Kötülüğü azaltarak, yasaklar.” Zalimin zulmüne fırsat, imkân vermez. Maddi, manevi anlamda zerre kadar destek vermez. Doğrudan ve dolaylı zalime, zulme ortak olmaz.

Müslümanların onurlarını- şereflerini, mukaddes değerlerini, dinini, vatanını, namusunu, izzet ve iffetini korur. Düşmanların her türlü saldırılarını önler. Düşmanı def etmek için Allah’ın dini çerçevesinde, meşru olan her işlemi hakça, hukukça yapar. Müslümanları, insanları her tülü bela, musibet, dert, sıkıntı, zalimlik, zulüm, haksızlıktan korumak için askeri, ekonomik, söz, yazı, basın- yayın, medya, eğitim- öğretim araçları ile korur, gözetir. Koruma yaparken; hak, hukuk merkezli davranır. Savaşta bile zalimlik, haksızlık, aşırılık, gerilik yapmaz.

Bilim, bilgi, pozitif ilim öğrenirken, dini ilimleri de öğrenir ve yaşam biçimi yapar. İlmi ve dini ilimleri öğrenip, başkalarına da öğretir. Toplumda, devlete; adaleti, insanlığı, barışı, kardeşliği, hoşgörüyü, ilmi davranmayı, akıllı davranmayı benimsetip, yaşatır. İslam dinini tebliğ eder. Yaşantısı ile en güzel örnek olur. Nefse, iç ve dış düşmanlara karşı ilmi, dini hakça, hukukça, Allah cc. Rızasını kazanmak için stratejik mücadeleyi devamlı sürdürür.

Allah cc. Kur’ân-ı Kerim’in Al-i İmran Süresi 104. Ayette buyuruyor: “ İçinizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak, bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Al-i İmran Süresi 114. Ayet: “ Müminler, maruf- iyi olan, İslam’ın emrettiği şeyleri emreder.”

İbadetlerin en kıymetlisi farz-ı ayin olan ibadetlerdir. Allah’ın emirlerini tebliğ etmek- açıklamak- öğretmek, farz-ı ayindir. Allah yolunda mücadele etmek, ilim öğrenmek, ilim öğretmek cihattır. Cihat farz olan bir ibadettir. Allah cc. Yolunda Allah’ın istediği şekilde mücadele edilmeli. Allah’ın dinini yükseltmek farzdır. Allah’ın adını- ismini yüceltmek farzdır. Allah’ın dini olan İslam dinini, Müslümanlığı; yazılı, sözlü, eğitim- öğretim, görsel olarak, güzel örnek olarak tüm insanlığa öğretip, benimsetme çalışması yapmalı. Ama işi iyilikle, güzellikle, ilmi yapmalı. Zorla, dayatmalarla iş yapmaya kalkmamalı. Zorla din dayatılmaz. Savaşı bile Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda olan hak- hukuk çerçevesinde yapmalı. Putperestler ve kâfirler gibi doğayı, köyleri, mahalleri, kentleri, insanları asla yakıp, yıkmamalı. Müslüman kâfir gâvurlar gibi yapmamalı.

İlim, bilim, din, hoşgörü, merhamet merkezli davranmalı. Kur’ân’ı kılavuz, peygamberimiz önder lider rol model örnek yaparak, yaşamalı. Peygamberimizi, peygamberleri, sahabeleri, melekleri kendimize örnek almalıyız. Dinde tembellik olmaz. Müslüman, dini beğenmemezlik, önemsemezlik, eleştiren, eksik bulan asla olamaz. Müslüman, farz, sünnet ibadetleri, dini emirleri, ilimle, samimiyetle yapar.

Dinde samimiyet- ihlas çok önemlidir. İman kuşku kaldırmaz. İslam dini, işlemeyen, akıl erdiremeyen, bilmeyen, akıl ile eleştirilemez. Dinimiz İslam, Allah’ın bilgisi, iradesi ile olan sözlerdir- kelamdır. Yüksek iradenin sonucudur. İnsandaki küçük irade eğer bunu anlayamıyor ise bilgiyi artırmalı. Düşünmeyi derinleştirmeli. Bilen samimi âlimlerden öğrenme yapmalı.

Dinimizi, Allah’ın sözleri olan Kur’an-ı Kerim’den ve Kur’an’ı en iyi şekilde anlayan, yorumlayan, yaşayan peygamberimizden öğrenmeliyiz. Gidip de; sapık, sapkın, zalim, çarpık, hainlerden, din – iman öğrenmeye kalkmamalıyız. Böyle yapanlar; anarşist, şiddetçi, terörist, saldırgan, zalim, katil, katliamcı olmuşlar! Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, din- iman düşmanı olmuşlar! Kâfir gâvurların, putperestlerin kölesi, aracı- gereci, mankudu, malzemesi durumuna düşmüşlerdir. Böyle olanları, ibretle izlemek, ders almak gerekiyor. Onların düştüğü fosseptik çukuruna, pis bataklığa düşmemeye çalışmalıyız.

Peygamberler kadar din uğruna, dindar oldukları için eziyet, işkence, azap, keder çeken hiç olmamıştır. Ama onlar kutsal, mucize davalarından vazgeçmemişler. Hak olan dinlerini tebliğ etmeye, yaşamaya, yaşatmaya devam etmişlerdir. Bizde peygamberleri kendimize örnek almalıyız.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sav. ’ye 46 defa suikast düzenlenmiştir. 19 defa gazve- savaş yapılmış. Arap kabileleri birbiriyle savaşmış. 35- 40 defa da seriyye savaşı- harbi yapılmış. Yanı düşman üzerine asker takımı gönderilmiş.

Selçuklular zamanında haçlılar toptan toparlanıp, Müslümanların üzerine 8 haçlı seferi yapmışlar.

Osmanlı Devleti’ni parçalamak için 100 proje yapmışlar. Uygulama alanına sokmuşlar. Osmanlı’nın 624 yıl içinde 220 defa askeri savaş yapmak zorunda bırakılmıştır.

Sahibelerden sonra İslam dinine en büyük hizmeti yapan, Osmanlılar olmuştur. Asya, Afrika, Avrupa ve diğer bölgelere İslam mührünü vurmuşlar. 624 yılının, 322 yılında dünyanın tek hâkimi- egemeni olmuşlardır.

                Osmanlı Devleti, bir beylik olarak Söğüt’te kuruldu. 400 çadır olarak kurulan, Osmanlı Beyliği her geçen gün büyüdü, gelişti. 1453 yılında İstanbul’un alınmasıyla, Cihan Devleti oldu. 1517 yılından itibaren de İslam âleminde hilafeti üslenip, tüm Müslüman dünyanın korumalığını üstlendi. Halifelik, Osmanlı Devleti’ne geçtikten sonra putperest kâfirlerin hışmı, düşmanlığı arttı. Tümü birleşerek, Osmanlı Devleti üzerine saldırdılar! Müslümanlar parçalanmış halde iken de Selçuklu zamanında, Haçlı Seferlerini yine ortak yaptılar. Osmanlı 4 yüzyıl kadar süre, yanı 400 yıldan fazla bir süreçte egemen olduğu toprakları iyilik, hizmet, infak, hak, hukuk, adalet, insanlık getirdi.

Osmanlılar üç ayrı çağa, Orta çağ, Yeniçağ, Yakın çağa damgalarını vurdular. Üç eski dünya kıtasına egemen olup, hakkı egemen kıldılar.

“Sizlere bir soru soralım. Türklerden iki büyük insan, çağ kapatıp, yeni bir çağ açmıştır. Bu iki Türk devlet adamı kimdir?”

Osmanlılar, 1595 yılında 22 milyon 344 bin 700 km2 vatan toprağına sahip olmuşlardı. Herkes hür, özgür, huzurlu, mutlu yaşamaya başlamıştı.

Bugün, dünyada 1,5 milyardan fazla Müslüman nüfus var. Sayı tam belli değil! Çünkü modern, sistemli, sistematik, elektronik, bilgisayarlı bir merkezi sistemli nüfus sayımları yok! Çünkü teknik ve teknolojiye, iletişim ve bilişim ağına sahip değiller!

Dünyada, 57 İslam ülkesi, 80 İslam toplumu bulunmaktadır. En gelişmişleri de son 20 yıl içinde Türkiye olmuştur. Türkiye’mizin kalkınmasına; Adnan Menderes, Turgut Özal, biraz Süleyman Demirel ve Erdoğan katkı sağlamış. Recep Tayip Erdoğan, 80 yıllık Türkiye tarihinin tümünden 3- 5 kat daha fazla katkı sağlamıştır. Ülkeme, millete, ümmete, insanlığa yararlı hizmet edenlerden Allah cc. Razı olsun.

Şu anda İslam dünyası 24 milyon km2 toprağa, 57 ülkeye, 1,5 milyardan fazla nüfusa sahiptir. Osmanlı’nın da 24 milyon km2 vatan toprağı vardı.

Bugün, Osmanlı’yı beğenmeyenlerin bir işi, gücü, ilmi, mesleği, ekmeği, eşini ve çocuklarını huzurlu ve mutlu edecek kadar mahareti yok! Ama Osmanlı gibi adil, medeni Osmanlı Devletini beğenmiyor! Neden, niye, niçin, nasıl, kimler, diye sorunuz. Sorunun yanıtını sizler bulunuz.

Müslümanlar, her türlü şekilde cihat yapmalı. Bedeni ile cihat yapmalı. Basın ve yayın ile cihat yapmalı. Eğitim- öğretim, tebliğ ile cihat yapmalı. Parası, malı, mülkü, gücü, kuvveti, her türlü olanağı ile hakça, hukukça, adaletçe, hakkaniyetçe, İslam’ca cihat yapmalı ki, Allah’ın rızasını kazansın.

“Müslüman, Allah’ın emirlerini tutar. Yasakladıklarından sakınır. İyiliği çoğaltarak yayar. Kötülükleri azaltarak, yasaklar. Allah’ın dinini egemen kılar. Stratejik planlı, programlı, projeli, kaliteli, verimli, ekip çalışması yapar.”

Başkalarını haset etmek, kıskanmak, çekememezlik yapmak, büyük günahlardandır. Haset edenin kötülüğünden Allah’a sığınınız. Bunu Allah cc. Felâk Süresinde bizlere buyuruyor. Haset etmek; haramdır. Büyük günahtır. Diğer günahlardan daha da büyük günahtır. Haset edenin kendi ve başkaları zarar görür. Başkasının meşru malına, mülküne, servetine, varlığına göz dikmek, alınmasını istemektir. Sevmediği kişinin servetini almak istemek veya olmasını istememektir. Benim var, onun olmasın veya benim yok, onunda olmasın, diye düşünme ve girişimde bulunmadır. Başkasının serveti alınsın, bana verilsin, düşüncesidir. Onun gibi bende nimete kavuşayım, diye düşünüp, düşmanlık etmesidir. İnsanlar çalışırsa, gayret ederse, azmederse, donanımlı olursa, nimete helalinden çalışarak erişir. Allah cc. Çalışan kuluna, üreten kuluna, kendini yetiştirip, azimle gayret edene nimet, bereket verir. Ama çalışmak gerekir. Tembellik etmemek gerekir. Haset, bütün sevapları yok eder. Haram işleme, günah işleme, sevapları yok eder!

Dünyada ilk işlenen hasettir. Kimsenin makam, mevki, servetini kıskanmamalı. Çekememezlik yapmamalı. Çalışmalı. Helalinden kazanmalı. Kendimizi en iyi şekilde yetiştirip, stratejik planla, kaliteli, verimli işler yapmalı. Kazancımızı israf etmeden, önem sırasına göre zorunlu gereksinimler için harcamalı. Aklı, doğru bilgilerle kullanmalı. Yetiştirebileceğimiz, bakabileceğimiz, eğitebileceğimiz kadar çocuk sahibi olmalı. Her gece çocuk yapma girişimi gerçekleşmemeli. Korunmalı. Küllükleri; aç, çıplak, bakımsız, giyimsiz, okumasız, mesleksiz, ilimsiz, bilimsiz, teknik ve teknoloji sahibi olmayan, pek çok çocukla doldurup, günahlarına girmemeli. Bu geçici dünyada; aç, açık, çıplak, yemeksiz, susuz, evsiz, barksız, huzursuz, mutsuz çocuklar kazanmamalı. Aklı, doğru bilgilerle, ileri düşüncelerle, ön görülerle işletmeli. Dünyada yaşarken, ahireti de kazanmalı. İslam dinini ve ilmi kazanım halinde benimseyip, sahip olmalı.

Boş, hurafe, bidat öğretimlerini edinmemeli. İlim, meslek, sanat öğrenmeli. Maharetli, meziyetli olmalı. Dünyada iken ahireti de kazanmalı. Çok okuyan, yararlı, kullanılabilen doğru bilgiler edinmeli.

İlim sahibi olunuz. İlimle amel ediniz. İlmi yaşantınızda kullanınız. İlmi, amelde, işte, görevde, çalışmada kullanmak en hayırlısıdır.

“Cahil öğrenmelidir. Cahil için en değerli, kıymetli iş; doğru bilgiler öğrenmesidir. “

“Âlimin, bilenin yapacağı en hayırlı iş; ilmini saklamaması, başkalarına öğretmesidir. En hikmetli armağan, hediye; insanlara ilmi, bilimi, bilgiyi, ahlakı, hakkı, hakikati öğretmesidir.”

İslam dini, ilme, okumaya, öğrenmeye en çok önem vermiştir. Kur’ân bu konuda 700 kadar ayet bildirmiştir. Kur’ân’ın %25 kadarı ilme, düşünmeye, bilime, sanata, ilim türevlerine çağırmaktadır. Bunu farklı anlatımlarla yapmaktadır.

Dünyada her zaman 40 tane asıl, esaslı, samimi mürşit bulunur. Bu değerli kişilerden yararlanmalı. Dinimizi doğru öğrenip, yaşamalı. İslam’ı ilimleri ve pozitif ilimleri, meslekleri, sanatları öğrenmeli. Toplum tam anlamıyla bütüncül, yararlı, olgun insan olmalı.

 İyi insan; dindar, samimi insandır. Sapkınlara, sapıklara, zalimlere uymamalı. Dinde beğenilen, emredilenleri yapan; olgun, mükemmel insan olmalı. Kur’ân yolunda, peygamberimiz izinde insan olmalı.

Müslüman, hiçbir varlığa, karıncaya, arıya, çiçeğe, böceğe, insana, hayvana zarar, ziyan vermemeli. Verirse, ondan samimi, hakkaniyet anlamında gerçek bir mümin, doğru, dürüst, düzgün bir Müslüman olmaz. Bizden tebliğ etmesi, diyelim.

Kur’ân meali ve Kur’ân tefsiri okumalı. İlmihal, akait, İslam tarihi, siyer gibi İslam ilimleri okumalı. Allah’ın emirlerine, yasaklarına muhalefet etmekten korkmalı. Allah’a isyan etmekten, emirlerine muhalefetlik etmekten ve doğacak, Allah’ın azabından, gazabından korkmalı. Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, uygun yaşayan; iki dünyasını huzurlu, mutlu yaşar.

Allah’ın farz kıldığı ibadetleri aynen peygamberimizi gibi yapmalı, eda etmeli. Aklımıza göre ibadet olmaz. Allah’ın peygamberine uymalı. “Allah cc. Peygambere uyun,” diye onlarca ayet göndermiş.

Allah cc. Namaz vakitlerini peygamberimize ayrıca bildirmiş. Ayrıca Cebrail ile namaz kılınışlarını ve diğer ibadet yapma şekil ve biçimlerini öğretmiştir. Sabah namazı farzını 2 rekât değil de, 3- 4 rekât kılsak, olmaz. Allah cc. Ne demiş ise neyi nasıl istemişse, öyle yapmamız gerekiyor.

Dünya ve ahiret huzur ve mutluluğu, aklı; ilim, irfan, din- iman ile kullanmaktan ve yaşamaktan oluşur. “ Allah’ım! Bize dünya ve ahirette iyilik ver, diye dua etmeli. Allah’ın dini doğrultusunda yaşamalı. Allah’ın bizim yararlanmamız için yarattığı varlıklardan emredilen şekilde israf etmeden yararlanmalı. Önce ahiret hayatı için çalışmada tercih etmeli. Dünya çıkarı ikinci planda kalmalı.

Bizler, ebeveynler olarak, İslam dinini eksiksiz, samimiyetle, bilgi ve bilinçle yaşamalıyız. En doğru şekilde, özenle, çocuklarımızda İslam dinini, ilmi, bilimi, sanatı, mesleği, tekniği, teknolojiyi, her ne gerekiyorsa, çağın gerektirdiklerini öğretmeliyiz. Nano teknolojiden, robot teknolojisine- yapay zekâya kadar, çağın gerektirdiklerini en önce bizler öğrenmeli ve öğretmeliyiz. İnsana en önce kazandırılacaklar; iman, İslam, güzel ve yüksek İslam ahlakı, İslam terbiyesi, görgü kuralları, ilim, meslek, teknik, teknoloji olmalıdır. Nefis terbiyesi asıl, esas olan olmalı. Nefsini terbiye etmeyen hiçbir kimseyi terbiye edemez. Yararlı olamaz.

Önce kendimiz, ebeveynler, imamlar, öğretmenler, okumuş insanlar olarak, kendimizi en iyi şekilde yetiştirmeliyiz. Eksik yanlarımız, taraflarımız varsa gidermeliyiz. Kurslara, seminerlere, yetiştirme yerlerine gitmeliyiz. Önce bizler en iyi şekilde kendimizi yetiştirmeliyiz. Sonra çocukları, gençleri en güzel, iyi, doğru, yararlı, hayatta yararlı olacak şekilde yetiştirmeliyiz. Televizyon ve cep telefonu internetine ayırdığımız 10 saatten fazla saati, kendimiz için ayırırsak, pek eksik tarafımız olmaz. Bir meslek sahibi de mutlaka olalım. İlimsiz, mesleksiz insanların, dünya hayatlarında başarılı olması mümkün değildir. Yetişirken; ahlak, edep, hayâ sahibi olmayı da asla ihmal etmeyelim. Çünkü hak, hukuk, doğruluk, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ sahibi olmadan, takdir edilebilen bir hayat sürdürülemez. Birey, aile, toplum olarak çok ideal ölçütlerde yetişmeliyiz. Bunu devlet yöneticileri, ebeveynler, öğretmenler, imamlar, sorumlular mutlaka becermeli. Yetenekleri, beceriye dönüştürmeli.