Cenabı Hak, insanoğlunu eşref-i mahlûk, şerefli, onurlu, akıllı, zeki, düşünebilen, yapabilen, güzel yaradılışlı olarak yaratmış ve yeryüzünün halifesi kılmıştır. Üstün kabiliyetlerle, yeteneklerle donatmış. Rabbinin rızasına uygun, insanlık onuruna yaraşır bir hayat sürmesini emretmiştir. Daima iyi, güzel ve faydalı ameller işlemesini öğütlemiştir. İnsan olma şerefine gölge düşüren, bütün çirkin söz ve davranışları ise yasaklamıştır.
Yüce dinimiz İslam’ın en önemli gayelerinden biri de, insanın canını korumak, onu her türlü kötülükten ve saldırıdan korumaktır. Dinimize göre her can mukaddes ve dokunulmazdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, Maide Suresi 32 ayette şöyle buyrulmaktadır:
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”
“Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır.”
Bu tavırlarla ömürlerini din-i Mübin-i İslam’a, vatana ve millete hizmet yolunda harcayan nice kardeşimiz var. Ancak ne hazindir ki, vatanımızı koruyan, kahraman askerlerimize, toplumsal huzurumuzu koruyan, emniyet mensuplarımıza, canımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanlarımıza, milletimize hizmet götüren sivil ve kamu görevlilerimize yönelik şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Can taşıyan hiçbir cana şiddet tasvip edilmezken, aziz milletimiz ve ülkemiz için fedakârca hizmet sunan kardeşlerimizin haksızlığa ve şiddete maruz kalması, hepimizin canını yakıyor, her birimizin yüreğini dağlıyor.
Bizler, Allah’a ve ahiret gününe iman eden müminleriz. İnancımızın gereği olarak İslam ahlakını hayatımıza aktarmakla yükümlüyüz. Müminin hayatında şiddet ve merhametsizliğe, kin ve nefrete, haksızlık ve zulme, cana ve mala kast etmeye asla yer yoktur. Müminin ahlakı; sevgi, saygı, güven ve hak duyarlılığıdır.
Peygamber Efendimiz (sas) buyuruyor: “İman etmeden, cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız.” Sözüne kulak verelim; her daim sevgi, şefkat ve merhameti kuşanalım.
Peygamberimiz sas. Buyuruyor: “Nerede olursan ol, Allah’a karşı gelmekten sakın!” Hadis-i şerifini alışkanlık edinelim. Hata, günah ve isyanla aramıza set çekelim. Hangi sıkıntımız ve sorunumuz olursa olsun, çözümü asla kabalıkta ve şiddette aramayalım. İlişkilerimizde nezaket ve zarafeti elden bırakmayalım. Kendi canımızı dokunulmaz gördüğümüz gibi herkesin canını da kutsal bilelim.
Peygamberimiz sas. Buyuruyor: “Kendimiz için istemediğimiz bir şeyi başkaları için de istemeyelim.”
İnsan şahsiyetini ve onurunu hedef alan her türlü söz ve davranıştan uzak duralım.
Peygamber Efendimiz sas. Şu hadis-i şerifte buyuruyor ki: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mümin de; insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı güven hissettikleri kişidir.”
Mümin, yalan söylemez. İftira atmaz. Dedikodu yapmaz. Vatan, millet, devlet, bağımsızlık, özgürlük, hak, hakikat düşmanlığı yapmaz. Suizan- kötü sanı yapmaz. Güzel zan sahibi olur. Tarikat, cemaat, siyasi düşünce ayılığına düşüp, diğer müminler için haksızlık yapmaz. Mümin, en doğruyu, en gerçeği, hak ve hakikati araştırarak, davranır. Söylentilere göre hareket etmez. Şeytanın kuruntu ve vesveseleri ile davranmaz. İslam düşmanlarının söylemlerine uymaz. Kur’an, peygamber, bilimden şaşmaz. Kendine ölçü olarak; dini- imanı, bilimi alır. Sadece bilimi ölçü edinmez. Sadece din imanı alıp, bilim dışı da davranmaz. İslam dini, Allah’ın dini olduğu gibi bilimde Allah’tandır. Allah’ın yaratmasıdır.
Dinde, bilimde Allah’tandır. Allah’ın yaratmasıdır. Bugün, dindar olduğunu söyleyen bilim dışı Müslümanlar; perişan, fecaat, felaket, yoksun, rezil, rüsva durumundadır! Bilimi esas aldığını söyleyenlerde; canavardır! Adi birer zararlı, görülmemiş, hayvani yaratığa dönüşmüştür!
Müslüman, milli, manevi, ilmi, insani, dini değerlere sımsıkı bağlıdır. Vatanseverdir. Milletini severdir. Sizlere tarihi bir olayı çok kısa anlatmak istiyorum. “ Dünya Siyonizm Örgütü Başkanı Theodor Herzi ve Haham Moşe Levi denilen kişiler, 2. Abdülhamit Han’a gelerek, Filistin’den, Yahudilere toprak satılmasını arz eder, ister.
İkinci Abdülhamit Han, onlara şöyle yanıt verir: “Dünyanın bütün devletleri ayağıma gelseler, bütün hazinelerini dökseler, size bir karış toprak vermem. Atalarımın kanlarıyla alınan ve bugüne kadar korunan, bu vatan toprağı para ile satılamaz.”
Böyle bir devlet, vatanseveri sultanı, 1909 yılında tahtan indiren, İttihatçılar, kurdukları hükümetlerle, dünya emperyalizmine ve Siyonizm’ine hizmet ettiler. Etme de hala sürdürülüyor! Konut alan, bağ- bahçe, tarla alan, bankalara para yatıran, T.C. Vatandaşı oluyor. Parayla vatan topraklarını, taşınır, taşınmaz mallarını satıyoruz. Öğleki, ülke ekonomisinin yarısından fazlasını ele geçirmiş durumdadırlar. Sömürüleri; %500- 1000 oranında devam etmektedir. Hükümetleri alaşağı etmektedirler! Ülkemizde 1960- 2002 yılları arasında kurulan hükumetleri inceleyiniz. 1950 yılı öncesi zaten emperyalizmin ve Siyonizm’in hükumetleri vardı. Emperyalizmin, Siyonizm’in maskarası, kullandıkları maşaları, materyalleri olmuşlar.
Dindarlık; gericilik değildir. Yobazlık, bağnazlık değildir. Aşırıcılık, aymazlık, karanlık değildir. Körlük, sağırlık, dilsizlik, yapamazlık değildir. Bilgisizlik, İlimsizlik, sanatsızlık, sporsuzluk, mesleksizlik, okulsuzluk, üretimsizlik değildir. Bunların tam tersidir. 180 derece zıddıdır. İnsan yaratılışına uygun, onuruna uygun, yararına uygun her şey İslam’ıdır. İslam dinini ve bilimi, sanatı yeterince dosdoğru öğrenemeyenlerde; hayır, iyilik, hizmet, yarar olmaz, olmamaktadır, olmayacaktır.
Dindar olarak, peygamberleri, ilk dört halifeyi, Sultan Alpaslan’ı, Fatihi, Yavuz’u, Kanuni’yi, Erdoğan’ı örnek almalı. Bunların yapamadıkları, hataları olmuş olabilir. Ama birde kendin yaptıklarına ve yapamadıklarına bakmalısın. Devletlerimiz, dindar yöneticilerle yükselmiş. Din düşmanı yöneticilerle alçalmış. Çukura düşmüş. Sürtmüştür!
Öyle samimi dindar Müslüman olun ki; papazlar bile, biz Latin Şapkası görmek yerine, Türk sarığı görmeyi tercih ediyoruz, desinler. Fatih’i tercih ettikleri gibi sizleri tercih etsinler. Fatih gibi çağ açıp, çağlar kapatınız. Fatih, Orta Çağı kapatıp, Yeniçağı açmıştı. İslam ülkelerinde; barışı, sağlığı, eğitimi, sükûnu sağlayınız. Sizleri papazlar, keşişler bile tercih etsin.
Bugün, T. C. Cumhurbaşkanımız R. T. Erdoğan, dünya barışında önemli rol oynamaktadır. Beş aydan beri; Rusya, Ukrayna’ya savaş açmış. Tüm gücü ile saldırılarını sürdürmektedir. Cephede kayıp veren Rusya, sivil halkı ve yerleşkeleri yıkmayı sürdürmektedir! Ukrayna’nın deniz çıkışını, limanlarını çevirdiği için Ukrayna ihracat yapamamaktadır. Rusya ile Ukrayna, dünya tahıl üretimin %30’unu üretmektedir. Dünyada, bu ülkelerin ihracatı olmayınca, kıtlık, yokluk oluştu. Dün, 22.07.2022 günü Erdoğan, BM. Ukrayna, Rusya ile İstanbul’da yapılan anlaşma ile Ukrayna’nın 20 milyon ton buğdayı ve Rusya’nın ürünleri dünya pazarına deniz yolu ile ulaştırılacaktır.
Rusya’ya doğalgaz olarak, %50 oranında bağımlı olan Avrupa ülkelerinde, doğalgaz fiyatları %400 oranından fazla artmış durumdadır. 2008 yılı küresel ekonomik kriz, 2020 – 2022 korona virüs pandemisi derken, şimdide savaşın olması, tüm dünya ülkelerini her yönü ile olumsuz etkiledi. Allah cc. Akıl, fikir merhamet duygusu verir, inşallah diyorum. Ama insan bu değerleri istemezse, Allah cc. Vermez diye düşünüyorum. Zira Allah cc. Olayları, sebeplere bağlı olarak yaratmaktadır. Aksi olursa, buna mucize diyoruz.
Bir an önce aklımızı başımıza toplayıp, Nasuh üzere tövbe etmeli. İş işten geçmeden, çok geç kalmadan tövbe etmeli. Allah cc. Tövbe edenleri sever. Günahları bağışlar. Ama tövbe etmenin şartları- koşulları vardır. Bu şartlara uymak gerekir.
Peygamberimiz tövbe etme konusunda hadisleri vardır. Bunlar kısaca şöyledir: “ Allah cc. Affedicidir, affetmeyi sever. Kullarının tövbe etmesine sevinir.”