Eğitim, insanların hayatlarını şekillendiren, toplumları dönüştüren en güçlü araçlardan biridir.

Ancak, eğitim sistemlerinin tüm çocuklara eşit fırsatlar sunmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Her çocuğun öğrenme tarzı farklıdır ve bu çeşitlilik, tek tip bir eğitim modeliyle karşılanamaz.

Öğrenemeyen çocuklar olmadığını iddia etmek, eğitim sisteminin gerçeklerle uyumlu olmadığını kabul etmek demektir. Her çocuk yeteneklidir, ancak bazıları geleneksel sınıf ortamlarında başarısız olabilir. Bu, çocukların öğrenme şekillerini anlamak ve eğitim sürecini buna göre ayarlamak gerektiği anlamına gelir.

Güçlü öğrenme en iyi şekilde, enerjik olduğumuzda ve odaklandığımızda olur. Öğrenme karmaşık bir olgudur. İnsanın hayatta kalması uzun süreli bir bellek sayesindedir. İnsanoğlu uzun süreli belleği oluşturan ve bunu kullanan canlıdır. Öğrenme üç boyutludur: Bilişsel boyut ki bu hücre tabanlıdır, Sosyal ve Duygusal boyut.

Bu üç boyut arasında belli bir ahengi yakalayamazsanız öğrenme gerçekleşemez. Öğrenme bireyin bilgi, beceri ve tutumunda zamana dayalı değişimdir. Öğrenmede hep bir gelişme hedeflenir. İnsan duyguyla eşlediği şeyleri hafızaya çevirmiştir. Beyin vasatı kodlamaz, çok sevdiğini kodlar, nefret ettiğini de kodlar. Duygu ile eşleştirmek neden önemlidir? Çünkü duygu dediğiniz bu hormonların tamamı protein hormonlarıdır. Duygu hormonlarını uyarmadığınız zaman öğrenmeyi tam olarak gerçekleştiremezsiniz.

İnsan duygu üzerinden bilgiyi çok kolay hatırlar. Öğretimde bir olayı hikayelendirme en etkili yöntemdir. Öğrenmeyi gerçekleştirdiğiniz mekânda beyin birçok şeyi burada kodlar. Öğretim yaptığınız mekân yerine öğrencileri başka bir yerde sınav yaparsanız bazı öğrencilerin sınav notlarının düştüğünü göreceksiniz. Zira ders aldıkları mekânda, kodladıkları bütün mesajları kaybederler. İşte bazı çocuklar bunu beceremez ve onlarda sınav kaygısı başlar. İşte bu duyuşşal boyuttur. İnsanoğlu öğrenme sırasında fiziksel ortama birçok kod bırakır, orada bırakılan birçok kod öğrenilenlerin hatırlanmasını sağlar. Öğrenci nerede ve nasıl öğrendiyse öyle ölçülmelidir. Çünkü orada duygu kodları vardır. Öğretme etkinliği öğrencinin kanındaki dopamin hormonunu yükseltecek şekilde olmalıdır. Çünkü dopamin ne kadar yüksekse motivasyon o kadar yüksektir. İnsanlar öğrenmede ortak tepkiler verir. Örneğin herkesin stres hormonunu salgılayacak bir soru yöneltseniz her kes pür dikkat size motive olur. Bu soru, sınavda çıkacak deyin ve o soruya öğrencilerin ilgisini görün, nasıl tepki veriyorlar…

Öğrenmenin sosyal boyutu ise topluluk içinde gerçekleştiğinde etkili oluyor. Çünkü insanlar ortak bir zekâ geliştirme özelliğine sahiptir. Yani ait olduğunuz grubun zekâ ortalaması sizin zekâ ortalamanızın hemen hemen belirleyicisidir. Öğrenciler ancak çalışkan olan bir ortamda kendilerini geliştirebilirler. İyileri taklit ederseniz sizde iyi olursunuz. İnsanoğlu öğrenmesinin büyük bir bölümünü gözlem ve taklit yolu ile başarır. Öğrenmede yeterli uzun süreli tekrar yapılmalıdır.
Eğitim, sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda öğrencilerin ilgi alanlarına uygun ortamlar sağlamayı da içermelidir. Sanat, spor, teknoloji gibi çeşitli alanlarda sağlanan fırsatlar, öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olabilir.

İnsanlar arasında sayısız yönden farklar olduğu kadar benzerlikler, ortak yönler de çoktur. Eğitim programları öncelikle benzerlikler üzerine kurulur, uygulamalarda her bireyin yapısına göre ayarlamalar yapılması beklenir. İnsanlar arasındaki benzerlikleri vurgulayan gruplama işleminin yararı, meslektaşlar arasındaki iletişimi ve verilecek hizmeti planlamayı kolaylaştırması olabilir. Ancak, farklılıkların göz ardı edilmesi önemli kayıplara ve hatalara yol açabilmektedir. Zira eğitim, bireyler arasında farklılıklara duyarlı ve öğrencilerin öğrenme tercihleri dikkate alındığı müddetçe başarılı olabilir. Eğitimde benzerliklere odaklanmak ekonomiktir, kolaylıktır, tembelliktir, farklara odaklanmak ise çaba gerektirir, zor ve ayrıca pahalıdır. Fakat insan doğasının zenginliklerine ancak bu yolla erişilir. Toplumda çeşitlilik, huzur, mutluluk, üretim ve gelişim bu yolla sağlanabilir.

Her öğrencinin doğuşla getirdiği yetenekleri ve zekâsı yanında içinde doğduğu, büyüdüğü ve kendini gerçekleştirdiği ortam da belirleyicisidir. Öğrenci konusunda yapılan en önemli yanlış ise bütün öğrencileri eşitleyen ve aynı fotoğraf içinde görme tutumudur. Öğrencilerin birçok ortak özellikleri vardır. Onları ortak noktada buluşturan temel payda insan olması ve benzer duygularda birleşebilmeleridir. Farklılıkları da onların birey olmalarını sağlar. Bu nedenle, "Her insan kendi zekasını arttırma ve geliştirme hakkına" sahiptir.

Bununla birlikte, eğitim sisteminin sadece öğrencileri değil, aynı zamanda öğretmenleri de desteklemesi gerekmektedir. Öğretmenlere sürekli eğitim ve gelişim fırsatları sunarak, onların öğrencilere daha etkili bir şekilde rehberlik etmelerini sağlamak önemlidir.

Eğitim sistemi planlanırken mutlaka bu özellikleri göz önüne alarak planlanmalıdır. Bu, toplumların daha adil ve kapsayıcı bir geleceğe doğru ilerlemesine yardımcı olacaktır.