Eşinden 3.5 sene önce boşanan kadın, babasından kalan emekli maaşı, eski eşiyle birlikte yaşadığı iddiasıyla kesilince 6 çocuğu ile yaşam mücadelesi vermeye başladı. Ayrıldığı kocasıyla görüşüyor diye emekli aylığı kesilen kadının tek ümidi Yargıtay’ın daha önce verdiği karar.
Yargıtay, daha önce kesilen maaşın tekrar bağlanması konusunda verdiği kararda, aylığın kesilmesinin zorunlu olmadığını, toplanan kanıtlar ışığında değerlendirme yapıldıktan sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiğine hükmetmişti.
Tekirdağ merkez ilçe Süleymanpaşa 100. Yıl Mahallesi’nde yaşayan 6 çocuklu Figen Şenvardar, 3.5 yıl önce eşinden ayrıldı. Babasından kalan emekli maaşı ile geçinen kalp hastası Şenvardar’ı, kim olduğunu bilmediği kişiler, eşi ile birlikte yaşadığı iddiasıyla şikayet ettiler. Durum üzerine babasından kalan maaşı kesilen Şenvardar, 6 çocuğu ile ortada kaldı.
Biri yüzde 58 engelli 6 çocuğu ile yaşam mücadelesi veren Şenvardar, bir şikayet üzerine maaşın kesildiğini belirterek, yetkililerden yardım talebinde bulundu.
Oğlunun yüzde 58 engelli raporu olduğunu söyleyen Şenvardar, "Oğlum Volkan Taş ameliyatlı, yüzde 58 raporu var. Ben de çalışamıyorum. Kendim kalp hastasıyım kalp kapağı yetmezliğim var. Sigortam kesildiği için tedavilerimi de yaptıramıyorum. 6 tane çocuğum var. Bundan 3.5 sene önce eşimden ayrıldım. Vefat eden babamdan kalan emekli aylığını alıyordum. Ancak bir şikayet üzerine aldığım maaş kesildi. 9 aydır çok mağdur durumdayım. Şu anda ne yapacağımız şaşırmış bir haldeyim. Evimde sadece kızım çalışıyor. Kirada oturuyorum. 3 ay önce dava açtık halen bir sonuç alamadık ve beni kimin şikayet ettiğini de söylemiyorlar. Benim bir oğlum engelli. Onu görmeye birkaç kez eski kocam geldi. Ama kesinlikle biz bir arada yaşamıyoruz. Bana yardımcı olmalarını istiyorum. Araştırsınlar ben eşimle bir arada kesinlikle değilim. Ben boşanmadan önce de evliliğimiz bitmişti" diye konuştu.
"8 YAŞINDAN BERİ OĞLUM VOLKAN’IN HASTALIĞI İLE UĞRAŞIYORUM"
8 yaşından beri oğlu Volkan Taş ile uğraştığını ifade eden Şenvardar, "Onun ameliyatlarıyla uğraşıyorum. Eski eşim ilgisiz, duygusuz bir insan. Bize de 5 kuruş yardımı yok. Ne nafaka veriyor ne çocuklarına yardım ediyor. Çocuğumun isteği üzerine birkaç kez geldi. Benim 3 tane okuyan çocuğum var. Lütfen bana yardım edin, ne yapacağımı bilemiyorum. Engelli olan çocuğum Skoloz ameliyatı geçirdi. Boynundan kuyruk sokumuna kadar 24 tane vida platin yerleştirildi. 2 gözünden katarak ameliyatı oldu. Kendisinin kalp kapağında çökme var. Yani bu çocukta olmayan hastalık yok. Ben artık yetiştiremiyorum. Bir maaşım vardı onu da devlet elimden aldı. Ne yapacağımı şaşırdım. Beni araştırmadan bu adamın benimle birlikte yaşayıp yaşamadığını öğrenmeden nasıl böyle bir şey yapıyorlar ben anlamıyorum. Bu adam ayrıldıktan sonra bir gün dahi evimde kalmamıştır. Sadece gündüz vakitleri birkaç kere geldi" ifadesini kullandı.
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu Tekirdağ İl Müdürü Derya Fatma Alan, Şenvardar’ın ölüm aylığınının kendileri tarafından kesilmediğini söyledi. Alan, yaptığı açıklamada, "01.07.2012 tarihinden itibaren kendisine bağlanan ölüm aylığı 28.10.2014 tarihi itibari ile başka bir şube tarafından kesilmiştir. Tekirdağ’da boşanmamış. Bizdeki bilgilere göre İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde boşanmış" açıklamasında bulundu.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), boşandığı eşiyle aynı evde yaşadığını tespit edilen kadınların babasından kalan emekli maaşlarını kesiyor ve bağladığı aydan itibaren faiziyle geri istiyor. SGK, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren, ’eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar geri alınır’ hükmünü içeren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesi gereğince işlem yapıyor.
Kesilen maaşın tekrar bağlanması için açılan bir davada, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, bu durumdaki kadınların maaşının kesilebilmesi için kadınların boşandıkları kocalarıyla eylemli birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ortaya konulması gerektiğine işaret ederek, birlikte yaşamanın tespiti için gerekli kriterleri belirlemişti.
Kanunun 56. maddesinin ikinci fıkrasında, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusunun, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği, eylemli birlikte yaşamanın, aynı zamanda aylık bağlama engeli olarak da benimsendiği vurgulandı. Burada, eylemli birlikte yaşama olgusunun, durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulmasının önem arz ettiğine işaret edilmişti.
Gerekçede, "Maddede boşanma amacına yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin, samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalıdır. Özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan boşanma hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Boşanma tarihi itibarıyla gerçek boşanma iradelerine sahip olan veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. "Anayasanın özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20. Maddesi, 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin, muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kim adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı emniyet müdürlüğü/jandarma komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle veya köyde muhtar ve azalarının tanıklık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle ’boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama’ olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir" denildi.