Serpil KIRKESER İstanbul  - BEYOĞLU'nda 9 yıl önce Boston Üniversitesi mezunu 24 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun apartman boşluğuna düşerek yaşamını kaybetmesine ilişkin Paksoy Holding'in veliahtları Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşlerin yargılandığı davaya Adli Tıp Kurumu raporu ulaştı. Raporda,  düşme olayının, kendi iradesiyle mi, alkolün etkisiyle mi, kazara mı meydana geldiği, bir başkasının ya da başkalarının etkisinin olup olmadığının tıbben bilinemediği ve maktulenin elbisesinin arkasındaki fermuarı bir veya iki el yardımıyla tek başına kapatılıp kapatılmayacağı hususunun adli tıbbi bir durum olmadığı belirtildi. Söz alan Can Paksoy,  "4 defadır Adli Tıp Kurumu lehimize geldi. Suçsuzluğumuz kanıtlandı. Bildiklerimizi tüm samimiyetimizle anlatmamıza rağmen 9 yıldır yargılanıyoruz. Ben kimseyi öldürmedim, Ağabeyim kimseyi öldürmedi. Kimsenin ölümüne istemeden sebebiyet vermedik. Atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum" dedi. Anne Ferah Kural ise "Sinem atlamadı. Sinem atlayacak kız değildi" diye konuştu.  

SANIKLAR DURUŞMAYA KATILDI
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada tutuksuz sanıklar Can Paksoy ve Mahmut Emre Paksoy hazır bulundu . Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun ailesi ile  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Avukatı Hatice Boz da duruşmada hazır bulundu. Mahkeme Başkanı Sait Özdemir,  Adli Tıp Kurumu raporunun mahkemeye ulaştığını açıkladı. 

ADLİ TIP KURUMU RAPORU
Mahkemeye ulaşan 6 sayfalık Adli Tıp Kurumu raporunda, Erköseoğlu'nun ölümünün genel beden travmasına bağlı omur, çok sayıda kot ve pelvis kırıklarıyla birlikte büyük damar ve iç organ yırtılmasından gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu ifade edildi. Raporda, "Otopsisinde kişinin vücudunda tespit edilen ve ölümüne neden olan travmatik değişimlerin lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları dikkate alındığında adli dosyada mevcut olay yeri inceleme tutanağında belirtilen olay yerinde yüksekten düşmeyle mümkün olduğu, düşme olayının kendi iradesiyle mi alkolün etkisiyle  mi, kazara mı meydana geldiği düşme olayında bir başkasının ya da başkalarının etkisinin olup olmadığı, düşme öncesi ayrıca bir travmaya maruz kalıp kapmadığının tıbben bilinmediği, olayın adli tahkikatla aydınlatılmasının mümkün olacağı mütalaa olunur" denildi. Raporda, maktule ait elbisenin giyen kişinin arkasındaki fermuarı bir  veya iki el yardımı ile tek başına kapatılıp kapatılmayacağı hususunun adli tıbbi bir durum olmadığı belirtildi.

"BU KÜPEYİ HATIRLADINIZ MI O GÜN ÜZERİNDEYDİ?"
Duruşmada söz verilen Sinem Erköseoğlu'nun annesi Ferah Kural, sanık Paksoy kardeşlerin yanına kadar giderek, "Can, prensesimi o gün aldın, bu küpeyi hatırladınız mı o gün üzerindeydi?" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Özdemir, mahkemenin yargılama usulü olduğunu belirterek, "Söyleyeceklerinizi  mahkeme heyetine dönerek söyleyiniz" diyerek uyardı. Tekrar sözlerine devam eden Kural, "Bu küpe kızımın üzerindeydi. Acaba kavga ettiler de kızımın üzerinden mi düştü, yoksa çektiler de düştü mü? Bu yüzük de parmağından çıkmış. Bu elbiseyle atlaması mümkün değil. Elbise daracık. Ayaklarını dayayıp atlamadı, ayak izi maalesef yok. (sanıklara dönerek) Belki siz beraat edeceksiniz. Ancak Yüce Allah'ın mahkemesi devam edecek. Sinem'in atlamasına imkan yok. Türk hukukuna güveniyorum. Elbisenin fermuarının incelenmesini istiyorum. Fermuarını ben çektim. Fermuar uzun fermuar. Alkollü çekmesi çok zor. Küpe nerede? Kavgada mı düştü? Ne oldu, ne bitti. Hukuk istiyorum. Fermuarda kimin parmak izi var, bunun şiddetle incelenmesini istiyorum. Sinem atlamadı. Sinem atlayacak kız değildi. Telefon kayıtlarının incelenmesini istiyorum" diye konuştu.

"BEN KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİM"
Söz alan Can Paksoy , "4 defadır Adli Tıp Kurumu lehimize geldi. Suçsuzluğumuz kanıtlandı. Bildiklerimizi tüm samimiyetimizle anlatmamıza rağmen 9 yıldır yargılanıyoruz. Ben kimseyi öldürmedim, Ağabeyim kimseyi öldürmedi. Kimsenin ölümüne istemeden sebebiyet vermedik. Atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum" dedi.  
Mahkeme heyeti, Adli Tıp Kurumu raporuna karşı Erköseoğlu Ailesi'nin avukatına süre vererek, duruşmayı Temmuz ayına erteledi. 

DAVANIN GEÇMİŞİ 
Nazlı Sinem Erköseoğlu, 26 Eylül 2010 tarihinde Paksoy Holding'in veliahtları Mahmut Emre ile kardeşi Can Paksoy'un oturduğu Beyoğlu'ndaki 10 katlı apartmanın havalandırma boşluğunda ölü bulundu. Soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşler hakkında "Kasten adam öldürmek" suçundan müebbet hapis cezası talebiyle dava açtı. Yargılama  sürecinde Paksoy Kardeşler suçsuz olduklarını savunarak, beraatlerini istedi. Erköseoğlu'nun annesi ve babası ise 
kızları cinayete kurban gittiğini söyledi. Davayı 2014 yılında karara bağlayan İstanbul 19. Ceza Mahkemesi de 
"Şüpheden uzak yeterli delil elde  edilemediği" gerekçesiyle sanıkların ayrı ayrı beraatine karar  verdi. Berat kararına
Erköseoğlu'nun Avukatları itiraz ederek, ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasını talep etti.  

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI: DAVANIN BOZULMASINI TALEP ETTİ 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hazırladığı tebliğnamede  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın suçtan zarar  gördüğünü, bu nedenle kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma, duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, bu bildirimler yapılmadan davada karar verildiğini belirtti.   Sanıkların gece uyuduklarını ve maktul Sinem'in 8. kattan apartman boşluğuna düşerken 
haberlerinin olmadığı yönünde savunmaları  karşısında evdeki sabit telefondan olay gecesi konuşma yapılıp yapılmadığının 
araştırılmadığı kaydedilen tebliğnamede, Sinem'in yüzüstü düşmesine rağmen, başındaki şişliğin,  vücudundaki diğer yaraların ne zaman oluştuğu konusunda Adli Tıp Kurumu'ndan rapor  alınmadığı ifade edildi. Tebliğnamede Sinem'in iç çamaşırlarının 
ters giydirildiğinin öne sürüldüğünü, vücudunda ve sutyeninde sanıkların DNA'sının  bulunduğu belirtilmesine rağmen elbisesinin fermuar uzunluğu dikkate alınarak, bu elbiseyi giyen kişinin arkasındaki fermuarı tek başına kapatıp kapatamayacağının 
araştırılmaması gerektiğinin düşünülmediğini ifade etti. Bütün bu gerekçelerle  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, beraat kararının bozulması talep etti.  

YARGITAY BERAAT KARARINI BOZDU: DAVA AİLE BAKANLIĞINA BİLDİRİLMEDİ 
Yargıtay 1. Ceza Dairesi de sanıklar Can ve Mahmut Emre hakkında, maktül Nazlı Sinem'e yönelik  "Kasten öldürme" suçundan açılan davada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bu suçtan zarar göreni olduğunu, bu sıfatının gereği olarak Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için 
duruşmalardan haberdar edilmesi gerektiğini belirtti. Daire, bakanlığa usulen dava ve duruşmaların bildirilmeden davaya
katılma ve CMK'nın mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamayı devam edilerek
yazılı biçimde hüküm kurulduğuna dikkat çekti. Daire, zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili ile
şikayetçilerin avukatının  temyiz itirazlarını yerinde gördüğünü kaydederek, davanın bozulmasına oy birliğiyle karar vermişti.