Tek kurtuluş yolu; akla, zekâya, zihine, ilme, hikmete, Kur’ân ve sünnete bağlı olarak yaşamaktadır. Zihinin doğallığı, yapısı bozulmadan, aklı ve zekâyı geliştirmeli. İlmi, hikmeti, sanatı, mesleği, insanlığı geliştirmeli. En güzel hayat modeli; bu ilkeler doğrultusunda en güzel, onurlu, iyi, dosdoğru, gerçekçi, yararlı, değerli şekilde yaşamaktır. Aklı doğru işletip, zekâmızla en güzel şekilde hak hakikat yolunda yaşamalı. Örgün ve yaygın eğitim- öğretimle kendimizi en güzel şekilde geliştirmeli. Milli, manevi, dini, ilmi, evrensel, insani fazilet değerlerimizle hayata devam ederek, iki dünya huzur ve mutluluğunu kazanmalı.

Yüce Allah’ın emirlerini yapmalı. Yasakladıklarından sakınmalı. İyiliği yaymalı. Kötülükleri engellemeye çalışmalı. Kendimize istediğimiz, iyilikleri başkalarına da istemeli. Kendimize yapılmasını istemediklerimizi, başkalarına da yapmamalı. Allah’ın azabına tutulmamak için, onun gösterdiği hak hakikat yolunda yaşamalı. Allah’ın yolunda olanları, Allah cc. Kötü insanların kötülüğünden koruyacaktır.

Kur’ân’a peygamberimiz gibi bağlı olmalı. Peygamberimizin yaşadığı gibi İslam dinini yaşamalı. Peygamberimizin yaşadığı dört bin sünneti yaşamalı. Hadis olarak; Buharı, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesai, İbn Mace, Darimi, İbn Hıbban hadisi- şeriflerine uymalı. Özellikle Ehl-i sünnet âlimlerine, dört mezhep imamına, hadis imamlarına, hak itikat imamı olan İmam Maturidi ve Eş’ari imamına uymalı. Bu konuda eğitim- öğretim görmeli. Biyolojik, psikolojik, sosyolojik kimliğimizi bu doğru inanç, ibadet ve ahlak ile geliştirmeli. Tarikat, cemaat, ideoloji, ekol, bozuk görüş olarak kişileri tanrılaştırmamalı. Kişileri kutsallaştırmamalı. “İnsan, birey canlı bir organizmadır. Bugün iyi, yarın kötü olabilmektedir. Bugün kötü olan da, yarın iyi olabilmektedir. Biz nice kişileri iyi insan olarak tanıdık ama sonunda hain, kalleş, kahpe, alçak, aşağılık, cani, adi, cani olduğunu gördük. Kişiye değil fikre, düşünceye, inanca bağlanmalı. Kişiye bağlananlar, kişi hak yoldan çıksa da bağlılığını sürdürüyor. O bireyi kutsallaştırıp; din, iman, kutsal kitap, peygamber gibi kabul ediyor. Şeyh sapıtmış; canı, katil, katliamcı, terörist olmuş. Hala şeyhe bağlılık devam ettirilmektedir!

Bir örnek verelim. “ İslam dinine, Allah’a, peygambere, Kur’ân’a hakaret ediliyor. Sosyal medya üzerinden hiçbir tepki vermiyor. Kendi imamına, şeyhine, liderine, tarikat, cemaat önderine bir laf söylendiğinde, hemen tepki veriyor. İmam, önder kalleş alçak kahpe olmuş hala kutsamaya devam ediyor. İşte böyle olmamalı.” Hakka, hakikate sarılmalı. Kişilere, bireye her halükarda bağlı kalmamalı. Sımsıkı sarılmamalı.”

Sahabeler gibi Kur’ân ve sünnete bağlılıkta olmalı. Peygamberimiz, sünnet, hadisler olmadan Müslüman kimliği korunamaz. Müslüman, vahyi önceler. Vahyi peygamberimiz gibi yaşar. Müslüman, öncelikle farz ibadetleri yapar. Vacip ve sünnetleri eksiksiz yerine getirir. Müslüman birey, kitap ve sünnet dışına çıkmaz, çıkamaz. Müslüman birey, haram, günah, mekruh olan her şeyden sakınır. İlim, bilim, hikmet, sanat, akıl, zekâ, zihini dosdoğru işleterek, peygamberimizi gibi İslam dinini harfiyen yaşar, yaşama azmini sürdürür. Müslüman, aşırılık, gerilik içinde olmaz. Değer yargıları İlahi özellikli, niteliklidir. Kitaba, sünnete, ilme, bilime, akla bağlıdır. İslam’ı değerlere sımsıkı sarılır. Şefkat, merhamet içinde merhametli, müşfik olur. Evrensel değerlere, ilmi, insani değerlere bağlı kalır. Hak tarafında yer alır. Sapıtmışlarla işi olmaz. Katil, katliamcılarla, anarşist, şiddetçi, teröristlerle işbirliği içine giremez. Girerse, onlardan olur. Onların işlediği günaha ortak olur. Artık zalimlerden olmuş olur. Dosdoğru orta, vasat, itidal yolda olmalı. En iyi, uygun, dürüst yaşantıyı seçmeli. Salimlerle, münafıklarla, katillerle iş tutmamalı.  

Müslüman kişi, dini, imanı, İslam dinini kendine temel alır. Kişiye tapınmaz. İslam dinine inanır ve İslam dini merkezli yaşar. Geçmiş dönemde yaşamış, peygamberimiz, sahabe, peygamberler, evliyalar gibilerini kendine örnek alır. Dini güzel yaşamada bu din önderlerine uyar. En hayırlı hak İslam âlimlerine uyar. “Yaşamakta olanlara uyar ama yaşamakta olanların bazıları sapıtmaktadır. Sapıtınca da uymaya devam edenler, sapıtmış olurlar. Dün pek çok İslam önderi, imamı dediğimiz kişiler yaşamlarında sapıttılar. Biz anladık ve ayrıldık. Ama sapık şaşırmış hallerine rağmen hala uyanlarda sapıtıp, şaşırmış olmaktadır.” 

“Bugün mümin Müslüman önder diye tanınanlar, bir süre sonra İslam ve Müslüman düşmanları ile Müslümanlara karşı işbirliği yapmaktadır. Bazıları da sapıtıp, dansöz- çengi oynatmakta, İslam dinine aykırı davranmakta, papaz olmakta, terör önderliği yapmakta, şer odakların kullandığı piyon olmaktadır. Ama hala peşine giden zavallı sefil acizler bulunmaktadır. Bunlar artık Kur’ân, sünnet, peygamber, İslam dışına kalmaktadır.” İslam böylesi şer’e – kötülüğe düşmüş, lanetli işler yapanları hoş görmemektedir.”

Müslüman, çağlar üstü özelliklidir, niteliklidir. Peygamberimiz ve sahabe kıvamında yaşamaktadır. Dünyada iken ahireti kazanma azmindedir. İman ile İslam yaşantısındadır. İstikameti Allah yolu üzeridir. Dosdoğru orta itidalli hak yoldadır. “Öyle gidip de devlet, millet, vatan, bayrak, bağımsızlık, insanlık, Müslümanlık, İslam düşmanlığı yapanlarla, işbirliği yaparak; aşağılık kahpe alçak adi, katliamcı yanlısı- tarafı olmaz.”

 “Osmanlı’daki İttihatçıların devamları, artıkları, kalıntıları bir başka versiyonları ile hak mümin ve Müslüman işbirliği yapmaz. Ülkemizdeki 123 terör örgütünü besleyenlerle, devamları ile uzantıları ile hükümeti yıkmak için ortaklık yapmaz. Din kardeşini bırakıp, düşmanlarla yardımlaşma içinde hükümet yıkmaya, değiştirmeye cüret etmez. Müslüman, din kardeşini her şeyin üstünde tutar.”

Gerçek mümin hak hakiki has samimi mümin Müslüman olma ne demek olduğunu öğrenerek, hareket eder, etmelidir. Takva ve vera sahibi olmalı. Davasına sadık olmalı. Ülkemizdeki 123 kanlı, katliamcı terör uzantıları ile çıkar karşılığı dinini satmaz. O kadar alçalmamalı. Dünyanın en kanlı, katliamcı, yıkıcı, adi terör örgütü PKK ve Fetö terör örgütüdür. Müslümanlar bunlarla işbirliği yaparsa, onlar gibi alçak, alçalmış, katliamcı, katil, zalim olur. Bunun bir ikinci tanımı olmaz. Müslümanların sıfatları bellidir. Bu katil terör örgütlerinin de sıfatları bellidir. Asla bu iki farklı insan devlette, toplumda bir araya gelip, ortak uygulama, zalimlik, gâvurluk yapamaz, yapmamalı. Böyle yapanlar, cennet yüzü göremezler. Dünyada da huzurlu, mutlu, onurlu, güzel olamazlar. Gâvurla işbirliği yapıp, mümini alt etmeye çalışan, alçak, aşağılık, kalleş, kahpedir. Başka tanımı da yoktur. Vatansız, devletsiz din yaşanılmaz. Azınlık haldeki İslam toplumlarına bakıp; ders, ibret almalı. Asla vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, onur, din- iman düşmanlığı yapmamalı. Yapanlarla kesinlikle işbirliği yapmamalı.

İnsan, dünya hayatını yaşarken, dünyevileşmemeli. Dünya çıkarına ahretini satmamalı. Ruh bedenden çıkarken, dünyada yapılan kişisel çıkarlar dünyada kalacak. Her yanlışın dünya ve ahirette hesabı sorulacak. Ölüm meleği can alırken, kötüler cehennemi görecek. İyi Müslümanlar cenneti görerek, dünyadan öyle göçecek. Kabir sorgusunda herkes dünya yaşantısından hesaba çekilecek. Kabir azabı, kabir sıkması, günahkârları yaptığına pişman edecek. Ama son pişmanlık hiçbir zaman fayda vermeyecek. Kıyamet günü Sur’a üflenecek. Dağlar parçalanacak. Denizler yanacak. Güneş, ay, yıldızlar dökülecek. İnsanlar, hayvanlar korkunç dehşet yaşayacak. Evrende, dünyada düzen bozulacak. Kabirlerden çıkış, yeniden diriliş başlayacak. Tohumun filize dönüşü gibi bir durumla tüm ölenler artık yeni bir hayata başlayacak. Kabirden çıkanlar, mahşere sevk edilecek. Mahşer günü herkesin amel- eylem defteri kendilerine verilecek. Bir kitap, bir film şeridi gibi herkes yaptıklarını görecek. Herkes hesaba, sorguya çekilecek. Mizan kurulacak. Sevap ve günahlar tartılacak. Kötüler cehennem üzerinde kurulan Sırat adlı köprüden geçerken; ateş, duman, irin dolu cehenneme düşecek. Bütün bu ahiret hayatı Kur’ân ve hadislerde anlatılmaktadır.

Dünyada işlenen günahların ölçütüne göre cehennemde yeri alacak. Ona göre azap, eziyet çekecek. Her hal ve hareketin bir bedeli vardır. “İyilikler ödülle, kötülükler ceza ile karşılık bulur. Bu bir İlahi adaletin sonucudur.” Allah’ın rızasını kazanamayanlar, yaptıklarına ahirette de çok pişman olacaklar. Ama son pişmanlık dünyada fayda etmediği gibi ahirette de yarar sağlamayacak. “ Allah’ın rızasını kazanmak; Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla, yarattıkları varlıklara iyilik, infak, hizmet etmekle olmaktadır. İslam dinini samimi şekilde yaşayanlar cennete gidecek. Yaşamayanlar, cehennemin dibine gidecektir. Bu bir Kur’ân ve peygamberinin insanlığa olan bildirisidir. İstersen de, istemesen de, hak ve hakikat budur.” Batıla, küfre, tağuta, zalime, zulme uyanların yeri cehennem olacaktır. Çok bilgili, dikkatli, özenli olmalı. Aldanan ve aldatan olmamalı. Batıl, küfür içinde olanlarla birlik beraberlik işbirliği içinde olmamalı. Onlara benzememeli. Küçük günahlardan da sakınmalı ki, büyük günah yapmaya götürmesin.

Allah’ın ve peygamberinin hoşnut olacağı söz, düşünce, yazı, eylem, davranış, hareket sahibi olmalı. Sapıtanlardan, şaşırmışlardan, materyalistlerden asla olmamalı. Zalime, zulme destek veren, yapılan zulme neden olduğu için işlenen günaha ortak olur. Bu günah o kadar ağır- çok olur ki, bunu yapılan ibadetlerle hafifletmek mümkün olmaz. PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve ülkemizdeki 123 terör örgütünün günahlarına bakınız. Onlara destek verenler, günahlarına ortaktır. Ben tüm zalimleri, zulmedenleri, sapıtmışları reddediyorum. Onlarla hiçbir ortak yönüm yoktur, ortaklık da asla yapmam, yapmıyorum. Allah, bizleri hidayete, dosdoğru yöne yönlendirir, inşallah. Tabii ki bizler bu istekte bulunmalı, isteğimize kavuşmamız için azmetmeli, gayret etmeli.

Materyalistler, insanın ölümünü bir bitki, ot, ağaç, hayvan ölümü gibi düşünürler ve kabul ederler. Engels: “ Ölüm sonrası insan yokluğa, hiçliğe karışır. Ölüm bir sondur. Canlılık faaliyetinin sonudur. Bireyin yok olmasıdır. İnsan bedeni, tıpkı hayvan gibi yok olur. Yokluğa karışır. Madde, ruhun bir ürünü değildir. Cennet, cehennem diye bir şey yoktur. Ölüm sonrası dirilişin felsefi olarak olması olanaksızdır.”

Materyalistler, ateistler böyle düşündüğünden, yaptıklarının karşılığını adalet, hak, hukuk, hakkaniyet olarak göreceklerine inanmazlar. Bunun için ahlak da kabul etmezler. Her türlü adiliği, sahteciliği, haksızlığı, hukuksuzluğu yapmakta bir özür- mahsur da görmezler. Bunun için dünyanın en korkunç dehşet saçan yaratıkları ateist komünistler, faşistler, imansızlar olmaktadır. Bu dinsiz imansız Allah tanımaz yaratıklardan, bunun için hiç bir varlık hayır, iyilik, yardım, hizmet görmemiştir. Görmüş ise de; ağına, tuzağına düşürmek içindir.

Al-i İmran süresi, 185. ayet: “ Her canlı ölümü tadacaktır.”

Hadis-i şerif: “ Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz.”