Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ)’nde "Uzay Yolculuğu Bir Örnek Uzay Sondası: Rosetta" konulu konferans gerçekleştirildi.
NEÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesinde "Uzay Yolculuğu Bir Örnek Uzay Sondası: Rosetta" konulu konferans gerçekleştirildi. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacit Özdemir’in konuşmacı olarak katıldığı konferansa TÜBA Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev, İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, NEÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, TÜBA Üyeleri, çok sayıda akademisyen ve öğrenciler katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Prof. Dr. Muzaffer Şeker programa katılanlara teşekkür etti. Türkiye Bilimler Akademisinin Konya’da konferans düzenlemesinden dolayı memnun olduğunu ifade eden Rektör Şeker, TÜBA’nın Elazığ’daki kanser-gıda ilişkisinin masaya yatırıldığı sempozyumun da çok verimli geçtiğini hatırlattı. Rektör Şeker, yurtiçinde ve yurtdışında kaliteli bilimsel çalışmalara imza atan diğer bilim insanlarını da TÜBA çatısı altında görmek istediğini ifade ederek, “TÜBA Türkiye adına çalışan insanların buluşma noktası. Hem şeref hem asli hem de asosiye üyelik olmak üzere 3 tür üyelik söz konusu, TÜBA’nın faaliyetlerini de web sayfalarından takip edebilirsiniz. Birçok çalışmayı biz elimizden geldiğince duyurmak üzere web sayfamızda yayınlıyoruz” dedi. Şeker, TÜBA’nın çeşitli ödüllendirme ve teşvik programlarının bulunduğunu hatırlatarak, genç bilim insanlarının bu ödülleri takip etmesini istedi.
Rektör Şeker, konferansın verimli ve bereketli geçmesi temennisinde bulundu.
"ANKARA DIŞINDA İLK KONFERANSTA KONYA’DA YAPMIŞ OLUYORUZ"
TÜBA Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev de konuşmasında, Rektör Şeker’e ev sahipliği yaptığı için teşekkür etti ve TÜBA’nın faaliyetlerinin desteklenmesinden dolayı da memnun olduklarını dile getirdi. Yurdusev, “TÜBA’nın akademi etkinliklerinin bir ayağı İstanbul’da diğer ayağı Ankara’da yapılıyor. Ankara’daki akademi konferanslarının adı Ankara olsa da Ankara dışında da yapılabiliyor ve Ankara dışında ilk konferansta Konya’da yapmış oluyoruz” dedi.
Necmettin Erbakan Üniversitesi ve TÜBA’nın bir arada olmasının önem arz ettiğini kaydeden Yurdusev, bilim akademilerinin işlevinin araştırma, eğitim ve danışmanlık olduğunu üniversitelerin araştırma ve eğitim ayağını, bilim akademilerinin de danışma ayağını oluşturduğunu belirtti. Bilim akademilerinin istişare kuruluşları olduğunu hatırlatan Yurdusev, “Üniversiteler araştırma ve eğitimin geliştiği kurumlardır ancak akademiler bunlardan farklıdır. Akademiler yapılan araştırmaların topluma yayılmasını sağlarken bu birikimi kullanarak kamuoyuna danışmanlık yapıyor. Takdir ve teşvik misyonu var, genç bilim insanları ödülümüz var. Özellikle Üniversiteniz Öğretim Üyelerini programlarımıza başvurmaya davet ediyorum. TÜBA’da son 3 yıldaki ödüllerin Türkiye geneline yayılması için bir takım açılımlar yaptık. GEBİT’in (Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı) Anadolu’daki üniversitelerde bulunan bilim insanları tarafından kazanılması bizi mutlu ediyor. Bu sayıların artmasına, daha verimli çalışmaların tüm Türkiye’ye yayılmasını umuyor sizleri TÜBA programlarına ilgi göstermeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
“İNSANOĞLU UZAYDA UZAK MESAFELERE AÇILMA YETENEĞİNE SAHİP DEĞİL”
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacit Özdemir de NEÜ’de kendilerini ağırlayan Rektör Şeker’e teşekkür ederek başladığı konuşmasında uzay bilimleri, uzay istasyonları, gök cisimlerinin oluşumları gibi konulara ayrıntılı olarak yer verdi. Uzay araştırmalarından bahseden Özdemir, insanoğlunun güneş sisteminden öteye geçemediğini, uzay araştırmalarımızı ancak yakın uzay denilen alanda yapabildiğimizi ifade etti. 1970’ler fırlatılan Voyager uzay sondalarının daha yeni Helyum House bölgesine ulaştığını kaydeden Özdemir, “İnsanoğlu uzayda uzak mesafelere açılma yeteneğine sahip değil. Uzayın keşfi için öncelikle uydu üretimi, uzay üssü, veri analizinin yorumu, uydunun sevk ve idaresi yapılması gerekir ki burada da mühendislik gerekiyor. Uzay üssü ise dünya üzerinde gelişmiş ülkelerde varken buralarda bilimsel araştırmalar, uzay araçlarının yörüngeye yerleştirilmesi, yörüngedeki araçların idaresi, hükümetlerin uzay ajans programlarını uzay üstleri gibi görevler yerine getiriliyor” dedi.
“KUYRUKLU YILDIZIN KUYRUĞU GÜNEŞE YAKLAŞTIKÇA OLUŞUR”
Rosetta’nın 2004’te fırlatıldığını belirten Özdemir onun yörüngeye oturtulan ilk uzay aracı olduğunu söyledi. Bu uzay sondasının bir kilometre taşı olduğunu ifade eden Sacit Özdemir, “Rosetta kuyruklu yıldızın çekirdeğine ulaştı bu on yıl süren bir seyahatti. On yılın sonunda yörüngeye girebildi. Ayrıca kuyruklu yıldızın kuyruğu da güneşe yaklaştıkça oluşur. Güneş ışığının basıncıyla birlikte arkasında uzun bir kuyruk oluşur. Biz bunu dünyadan gördüğümüzde buna kuyruklu yıldız desek de yıldızla hiçbir alakası yoktur” diye konuştu.
“UZAY SEYAHATLERİNDE İNSAN NELERLE KARŞILAŞIR?”
İnsanların uzayda hiç uyuyamayacağı, kalbinin anormal seviyede atacağı gibi iddiaların seyahat öncesi ortaya atıldığını kaydeden Özdemir, ilk astronotlar gitmeden evvel hayvanların uzaya gönderildiğini ve hayvanların canlı olarak indirilemediklerini hatırlattı. Rus ve Amerikalı hekimlerin, uzay seyahatinin insan vücudundaki etkilerinin tedavilerini geliştirdikleri ifade ederek, “Astronotlar uzaya çekimsiz ortama gidip dünyaya döndüklerinde başları dönüyor, ayakta zor duruyorlardı. Toplam kan miktarında azalma oluyordu. Kan ayaklardan yukarı aşırı baskıyla gidince, damarlardaki kan basıncı dağılımı değişiyor ve simetri bozuluyor. Beyin idrar yoluyla vücuttaki tuzu dışarı atıyor ve insanda susama, yemek yeme hissi yok oluyor ve bu çok tehlikeli. Kemik ve kas zayıflaması da uzaya çıkıldığında karşılaşılan sorunlardan biri. Kan yoluyla kemiklerdeki kalsiyum dışarı atılıyor uçuşların süresi artarsa kemik kırılmasına dahi sebep olabiliyor. Olası bir Mars seyahatinde bu nokta dikkate alınmalıdır” şeklinde konuştu.
Mars’a çıkacak ilk insanların geri dönemeyeceği gibi bir düşüncenin olduğunu oraya ölmek için gideceklerini söyleyen Özdemir, NASA’nın belirlediği kişilerin Mars’a gideceğini ve o insanlarında yüzde doksan dokuz oranda dönemeyeceklerinin altını çizdi.
Prof. Dr. Muzaffer Şeker’in konuşmacı Prof. Dr. Sacit Özdemir’e çini tabak hediye takdiminin ardından program verimli şekilde sona erdi.