Yıl 1915. Ölümle bombaların dans ettiği bir cephe, Yer Çanakkale. Her anının derin yaralar açtığı binlerce an birlerce hikaye.

Yıl 1915. Ölümle bombaların dans ettiği bir cephe. Yer Çanakkale. Her anının derin yaralar açtığı binlerce an birlerce hikaye. Ama öyle biri var ki içimizde onarılmaz bir yaraya dönüşüyor. En acı yanı gerçek olması. Gerçekten yaşanmış olması. Hikaye şöyle; İtilaf kuvvetlerinin askerleri,  Türk askerlerinin de yer aldığı ittifak bloğunu, denizden, havadan ablukaya almaya çalışıyordu. Hava açık olsa dahi,  atılan bombalardan oluşan ateş ve dumanından  dolayı kapalı görünüyor, yapılan saldırıların hızı  gittikçe artıyordu. Her yerde insan mezarlığı, ,şarapnel parçacıkları, yaralı askerler, yaralıları kaldırmaya çalışan sıhhiye erleri, kadınlarımız ve gönüllü sağlık ordusu.  Savaşın o esnasında cephe gerisinde görev yapmakta olan doktor elinde enjektör, enjektörün içinde morfin,  sanki kendini savunan sporcu gibi eli havada beklemekte. Taşınan yaralı askerler sedye ile çadıra alınıp, sadece cerrahi işlemle yaşayabilecek durumda olanlara  morfin yapılıyordu. O sırada,  erler elinde sedye ile koşarak yaralı askeri doktorun önüne getirir. Doktor,  yaralı askere bakar ve bu askeri kaldırın der. Bir başkası gelir, bir kolu yok, yüzü görünmez hale gelmiş, doktor askere bakar; Bu askeride kaldırıp götürün der. Askerler:    Yapın şu morfiniii hayır götürmeyin, bağrışları ile götürülürler.

Bir başka asker gelir yüzü görünmez halde. Doktor, bu askerimize de bakar ve bunu da kaldırın der. Bunun üzerine asker:   Babaaaa  benim, ben oğlun beni tanımadın mı?

Doktor bu sözler karşısında bir an durur ve enjektörü yere doğru indirerek oğluna son kez bakarken kulağında hala oğlunun sözleri yankılanır. Doktor baba, yutkunur kendisini toparlamaya çalışır .Kendine gelen doktor, sıhhiye erlerine bunu gölge bir yere kaldırın emrini verir. Doktor, görevini tamamladıktan sonra oğlunu son yolculuğuna uğurlamak için yanına gidip mezarına yerleştirir.

 Yukarıda anlatıldığı üzere,  o zamanlar cephaneden çok morfin sıkıntımız olduğu için herkese morfin yapılamıyordu. Sınırlı morfin,  sadece kurtulma imkanı olanlara uygulanmaktaydı. İşte biz bu savaşı hisse senetleriyle değil hissi senetlerimiz ile  kazanmayı başardık. Hissi senetleri olmayan bir ülke yok olmaya mahkumdur. Sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün Çanakkale de söylemiş olduğu, tespitiyle bitirmek isterim. "Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur..."