Müslüman, doğru bilgisi, irfanı, dini- imanı, güzel ahlâkı, edebi, hayâsı, sanatı, mesleği, yetenekleri, becerileri, meziyetleri, maharetleri, farklı oluşu ile en üstün, en onurlu, olgun insandır. Yaratılış gayesine uygun, en güzel şekilde yaşar. Allah’ın yarattığı ilme, irfana, iyiliklere, güzelliklere uyar. Allah’ın emirlerini yapar. Yasakladıklarından sakınır, sakındırır. İyiliği yayar, kötülükleri engeller. Sorumluklarını, görevlerini hakkıyla ve layıkıyla yerine getirir. Sorumsuz, dikkatsiz, özensiz, ön düşüncesiz, vurdumduymaz, ilgisiz, bilgisiz değildir.

              En güzel İslâm ahlâkındadır. Maddi, manevi anlamda çok temiz, tertemizdir. Doğrudur, dürüsttür, iyilikseverdir. Allah’a kulluk borcunu eksiksiz, peygamberimiz gibi yapar. Sevgi, saygı, hoşgörü, bağışlama, barış, yardımlaşma içinde hareket eder. Sözünde durur. İnsanlıklıdır. İnsancıldır, insaniyetlidir. İslam’ıdır. Adaleti, eşitliği, özveriyi, diğerkâmlığı, efendiliği öne alır. Öyle kaba -saba, moloz, olumsuz asla değildir. Zaten olumsuz söz, yazı, davranışlı olandan, hak mümin hakiki Müslüman olmaz.

              İnsanları ve canlı, cansız dediğimiz tüm varlıkları, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah cc. Yarattı. Hiç yoktan yarattığı insan denen varlığın işlevin, işleyişini, çalışmasını, yaşayışını en güzel şekilde düzenlemek için İslam dinini ve peygamberleri gönderdi. Bizler bu peygamberlere ve kılavuz mesajlara- iletilere uymalıyız ki, iki âlemde huzurlu, mutlu olalım.

              Müslüman, çıkarcı- menfaatçi, kinli, duyarsız, saygısız, adam kayırmacı, narsis, bencil, kötülük yapan, cimri, düşmanlık eden, kul hakkına giren, hoşgörüsüz olmaz. Aldatan, kandıran, dine- imana saygısız, sorumsuz, ikiyüzlü veya iki yüz yüzlü, acımasız olmaz. Merhametsiz, haksızlık eden, zalim, zulmeden, haktan ve hakikatten nefret eden olmaz, olamaz, olmamalı.

              Müslüman, ilme, İslam dinine, Kur’ân ve sünnete uyarak, akıl ve zekâ ile uyarak, yaşar. Böyle yaşadığı içinde; acımasız, aç göz, alaycı, arabozucu, bencil, cahil, materyalist, putperest, cimri, hakaret eden, hırsız, yolsuz, dolandırıcı, hortumcu, hileci, sahtekâr olmaz. Yalan söylemez. İftira atmaz. Dedikodu yapmaz. İkiyüzlülük içinde müşrik duruma düşmez. Münafık olmaz. İnatçı değildir. Hakkı inkâr etmez. Hakkı yalanlamaz. Hakkı, hakikati bozmaya çalışmaz. Kaba değildir, kaba olmaz. Şiddet, anarşi, terör, yakma, yıkma içine düşmez. Kıskanç- çekemez değildir. Kibirli, büyüklenen, gururlanan, fors atan, olmaz. Korkak, pısırık, uyuşuk, tembel olmaz. Küs durmaz. Lakap takmaz. Öfkesine sahip olur. Sabırla, sabrederek hareket eder. Küfretmez, sövmez. Doğruyu, gerçeği inkâr etmez. Sapık felsefi görüş, bozuk fikir ve düşünce, sapkın ideoloji ve inanışla; asla, katiyen, kesinlikle davranmaz. Gerçek, doğru, dürüst mümin ve Müslüman; hiçbir olumsuzluğun, hilenin, zararın içine düşmez.

              Müslüman, dosdoğrudur. Gerçekçidir. Bilgindir, bilgedir. Sanatkârdır. Teknik, teknoloji bilir. Araştırma, geliştirme, inovasyon yapar. Yenilenir, değişir, gelişir, olgunlaşır. Atılımcıdır. Herkese yardımcı olur. Dayanışma içine girer. Ekip çalışması yapar. Çalışmalarını ibadet anlayışı ile yapar. Güzel örnek olur. İmanı ile ahlakı ile unvanı ile en güzel örnek olur.

              Allah cc. Enam süresi 162. Ayette buyuruyor: “ Kuşkusuz benim namazım, kurbanım, yaşantım ve ölümün, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

              Yunus Emre diyor ki:

              “Söz ola kese savaşı,

              Söz ola kestire başı,

              Söz ola ağulu aşı,

              Bal ile yağ eder, bir söz.”

              Dinimiz İslam, çok önemli, değerli, üstün, Rabbani, İlahi bir dindir. İnsanların iki dünyalarını huzur ve mutlu edebilmek için ilkeler, kurallar, kaideler koymuştur. “İnsanların can, din, nesil, akıl, mal güvenliğini sağlamayı en başta hedef koymuştur.” Bu önemli 5 değeri koruyamayan ebeveynden, amirden, memurdan, müdürden, şeften, kaymakamdan, başkandan, komutandan, validen, bakandan, başbakandan, başkandan bir değer çıkmaz. Bu değerler İslam inanıcının yerleşmesi ve yaşanması ile görevlerin buna göre eksiksiz yapılması ile korunur. İnsan canı, en başta korunmalıdır. Can çok değerli, önemli, kıymetlidir. Korumayan, katil olan, cehennemliktir! Her insanın canı, anne karnından itibaren mutlaka korunmalıdır.

              Hoca Ahmet Yesevî Hazretleri diyor ki:

              “ Nerede görürsen, gönlü kırık, merhem ol, sen.

              Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol, sen.

              Mahşer günü dergâhına yakın ol, sen.

              Benlik güden kişilerden kaçtım, ben işte!”

Ali Ulvi Kurucu şiirinde diyor ki:

              “Ruhum sana âşık, sana hayrandır, Efendim.

              Bir, ben değil, âlem sana kurbandır, efendim!

……………………………………………………………..”

İbn Ebi Şeybe şöyle dua ediyor: “

              “Allah’ım! Hatalarımı azalt, ayıplarımı, kusurlarımı ört. Korkumu gider. Bana taşkınlık edene karşı beni koru…”

              Rabbimiz Hucurat süresi 10. Ayette buyuruyor: “ Müminler ancak kardeştir.”

Allah cc. Böyle buyurmasına rağmen bu iletiyi anlayan, kabul eden sözde müminlerin oranı çok azdır. Tüm dünyada ırk, soy, kavim, etnik kimlikler; ırkçılık- milliyetçilik yapılarak; dinin, inancın önünde kabul görmektedir. İş çıkara- menfaate, bireysel yarara dönüştüğünde, herkes kendini ön planda tutmaktadır. Oysa önce mümin ve Müslümanlar, önce insanlığın barışı önde olmalıdır. “İmanın, kardeşliğin özü; sevgidir.”

              Peygamberimiz buyuruyor: “ İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.”

              Allah cc. Hucurat süresi 12. Ayette buyuruyor: “ Mümin kardeşini hakir görmeyi, onun dedikodusunu yapmayı, hatalarını araştırmayı yasaklar.”

              Allah cc. Hicr süresi 47. Ayette de: “ Mümin, kardeşini incitmek, onun için kötü zanda bulunmak, kin gütmek, Allah’ın hoşuna gitmez.”

              Müslüman, iletişimi, diyalogu, haberleşmeyi, konuşmayı, yazmayı, davranmayı çok iyi bilmeli. İletişim, güzel konuşma, etkili konuşma dersleri almalı. Bilgiyi amacı, hedefi, maksadı en iyi şekilde sözlü, yazılı becerebilmeli. İnsanları ikna edebilmeli. İnsanlara gereken her bilgi anlamlı şekilde sunulmalı. Kaynaktan bilgi alırken; bilgili, bilinçli olmalı. Her görülen; gerçek, doğru sanılmamalı. Bugün, Türkçe konuşurken, konuşan ve dinleyenlerin büyük çoğunluğu ilkeli hareket edememektedir. Türkçe iyi kullanılamamakta, konuşurken din, gelenek, görenek, inanç, veri doğru kullanılmamaktadır. Keyfi ve yalan, yanlış iletişim kurulmamalı. Bunu siyasette ve günlük yaşantısında yapanlar, başarısız olmaktadır.

              İyi bir konuşma, iyi bir eğitim- öğretim sonucunda olmaktadır. Bilen konuşur. Bilmeyen mal gibi bakar. Bilen anlatır. Bilmeyen aval aval, bon bon bakar!

İletişim, güzel ve etkili konuşma, hızlı ve anlaşılır okuma ve yazma kurslarına katılmalı. Hatta pek çok kez katılmalı. Konuşurken; heyecanlanmamalı. Sinirlenmemeli. Güvensiz hal içine düşmemeli. Hazırlıksız konuşma yapmamalı. Deneme çalışmaları yaptıktan sonra konuşma yapmalı. Hoşa giden konuşma yapmalı. Sesiniz dinleyicilere ulaşmalı. Aklı, zekâyı, bilgiyi doğru kullanmalı. Irkçılık, ayrımcılık, hakaret yapmadan, konuşmalı. Üslup güzel olmalı. Çok yavaş veya hızlı konuşmamalı. Konuşma algılanmalı. Yazma ve konuşma dikkat çeker olmalı. Güncel olmalı.

              Yazarken de dikkat etmeli. Hakaret, aşağılama yapmadan konuşmalı. Bugün ne yazdığı, konuştuğunu bilmeyen ya da önemsemeyen kişiler, yaptığı karşılığında ceza almışlar, cezasını cezaevinde çekmektedirler! Abdurrahman Dilipak adında radikal İslamcı diye tanınan bir yazar ve hatip var. Sözde özgürlükçü olduğu için solcu- komünistlerin eylemlerinde boy göstermekten geri durmaz. Ama Ak Partili Kadınların tümüne, 27 Temmuz 2020 Yeni Akit Gazetesi makalesinde çok çirkin iftira ve hakaret yapıyor! Hem de özgürlük uğruna mücadele eden 20 milyon kadar kadına çirkin iftira etmiştir. Makalesini okudum. Haksızdır. Tüm İllerde, Ak Parti Kadın Kolları mahkemeye verecekmiş. ( Tüm İllerde mahkemeye verdiler ve de 500 bin lira tazminat istemektedirler.)

              Hakaret, aşağılama, karalama hiç kimseye yapılmamalı. Hele de haksız yere, yalan ve iftira atarak, kadınlara hiç yapılmamalı. Bir de o kadınların alıp, okuduğu gazetedir.

              Yeni Akit Gazetesi 2 yıl kadar öncede büyük sayfa bulmacasında; İsmail Nacar adlı kişiyi; büyük âlim, mütefekkir diye koymuştu. Onun içinde tepki yazısı göndermiştim. İsmail Nacar’da solcu komünistler gibi hep Müslümanlara hakaret eden, aşağılayan bir tiptir. Ülkemizde bu gibi İslam dinini ve Müslümanları kullanıp, hakaret edenler çoktur! Müslüman, uyanık, öngörülü, derin düşünceli, dikkatli olmalı. Bu alçaklık edenlere kanmamalı.

Siz, o partiden olmayabilirsiniz ama saygılı olmayı bilmelisiniz. Yobazlığın yerine; medeni, saygılı, akıllı, zeki, ilmi, İslam’ı olmak çok güzel bir haslettir- yetenektir. Ak Partili, Refah Partili kadınlar kadar hak, hukuk mücadelesi veren başka bir grup yoktur. Yasalara uygun hukuk mücadelelerini başarılarıyla taçlandırmışlardır. Okulda öğrenim göremeyen, kamuya eleman olarak alınmayan, askeri alana ziyaretçi olarak bile giremeyen, hastane acil polikliniklerine hasta olarak bile alınmamış, bu kesimin kadınları; artık amir, müdür, milletvekili, bakan olmaktadır.

İlk defa 2012 yılında kamuya memur olarak tesettürlü kıyafetleri ile girdiler. 2020 yılında da ilk defa savcı oldular. Artık subay, polis, vali, kaymakam, başhekim, yargıç olabilmektedirler. Kadın, erkek ayrımı olmadığı gibi başörtülü, baş açık ayrımı da, Ak Partililerin mücadelesi sonunda kalmamıştır. Herkes ne yaptığını bilmeli. Faşist+ komünistler gibi hareket etmemeli.

Türkiye’mizde tüm kadınlara seçilme hakkı 2012 yılında verildi. TBMM’YE 2012 yılında başörtülüler girdi. Vekillik yapmaya başladı. 2012 yılında kadın, erkek; kıyafet yasağı olmadan, görev yapabildi. İlk defa bu yıl, 2020 yılında bir başörtülü kadın savcı yapıldı. Öyle dedikleri gibi 1934 yılında kadınlara seçme- seçilme hakkı verilmiş değil!  2020 yılı itibarı ile her kadın, kıyafetine, ırkına, soyuna bakılmaksızın her göreve atanabilmektedir. Daha önce inançlı, başörtülü kadınlara Türkiye’de zenci muamelesi yapılıyordu. Amerika’nın zencilere yaptığının daha kötüsü yapılıyordu!

              Bir insan; ilim= bilim= bilgi sahibi olabilir. Dünyada bilgi sahibi olanların sayısı çoğunluktadır. Ama “ irfan” sahibi henüz olamamışlardır. “ İrfan nedir? İrfan, ilmi doğru anlamaktır. İrfan; olgun, etkin, yetkin, yararlı insan olmaktır. İrfan; bilmektir, öğrenmektir. Pratik- uygulamalı bilgi sahibi olmaktır. Bilgi, usul, örf, adet, terbiye, güzel ahlak, edep, hayâ, kültür sahibi olmaktır. Hakkı, batıldan ayırt etmek, doğru ve gerçeğe ulaşmak, güçlü seziştir. Kültürlü, medeni olmak, gerçeğe varıştır. Güçlü seziş, sırlara eriş, dini gerçek ve sırları biliştir.”

 İrfan sözcüğü, dilimize Arapçadan girmiştir. Çok anlamlı bir kelime- sözcüktür. Bugün bu sözcüğün kapsamına girenler, gerçek anlamda bilgindir, bilgedir.

İrfan sözcüğünün anlamı doğru bilinmeden, ilim ile birlikte çok kullanılmaktadır. “ilim ve irfan sahibi denmektedir.” Ama gerçek ilim sahibi olanlar bile irfan sahibi üzgünüm ki, ne yazık ki, olamamaktadırlar. Materyalistler bilim sahibi olur, olmaktadır. Ama irfan sahibi hiç olamamaktadırlar. Hiç irfan sahibi olanını görmedim. Halkın gerçek anlamda beğendiği, sevdiği, yararlı olduğu, hizmet ettiği, infak ettiği, Allah cc. İçin çalıştığı, insan pek yoktur. Diyelim ki; bir tane olsa da, kimseye haksızlık etmeyelim. İnsanlık, bilim sahibi olmadığından değil, irfan sahibi olmadığından; acı, ıstırap, dert, bela, musibet, yokluk, savaş, katliam, afet, rezalet çekmektedir. “Gelin hep beraber ilim ve irfan sahibi olmaya çalışalım.”

Konuşanın, konuşmacının kişiliği çok önemlidir. Kişiliksiz bir bireyin konuşmasına değer, önem verilmez. Toplantı önemli olmalı. Konuşan önemli kişi olmalı. Toplantı programlı olmalı. Toplantı süresi bir saatten fazla olmamalı. Eğer olursa, dinlenme arası verilmeli. Konu güncel, anlaşılır, önemli olmalı. Sağlam ve sağlıklı bilgiler verilmeli. Materyalistler gibi yalan, abartılı, palavra, varsayımlarla doldurulmamalı. Yıkıcı değil yapıcı konuşma yapmalı. Anlaşılır, çözümleyici konuşma yapmalı. Dinleyicilerin ilgilerini, dikkatini çekmeli. Dinleyicilerin düzeyine uygun konuşma yapmalı. Canlı bir dil, hareketli bir üslup olmalı. Aksiyoner olmalı. Filmlerle, şiirlerle, animasyonlarla, simülatörlerle – benzetimlerle desteklenmeli.

Etkili söz, etkili konuşma, mimik ve jestler, hareketler yerinde olmalı. Ahlaklı kişiler etkilidir. Gözlemler anlatılmalı. Anlatılırken, onur kırıcı olmamalı. Abdurrahman Dilipak gibi olmamalı. Solcu komünistler gibi devlet, millet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, insanlık, din – iman, Müslüman düşmanlığı yapmamalı. İlginç konular anlatılmalı. Belli amaca yönelik konuşma yapmalı. Konuşmacı, dinleyicileri sıkmamalı. Beyni, dinlerken, ağıracak kadar yormamalı. Önce söylenenler, düşünülerek söylenmeli. Dinleyicilere güven verip, gözlerine bakarak konuşmalı. Sözcükler söylenirken, ses tonu ayarlanmalı. Bağırmamalı. Çok sessizde kalmamalı. Ses eğitimi almış olmalı. Güzel ve etkili konuşma kursuna katılmış olmalı.

Dinleyenlere not almaları için kalem, kâğıt dağıtmalı. Dinleme, işitme değildir. Doğal da değildir. Dinleyiciler konuyu hep aynı anlamazlar. Dinleme, anlama, algılama; doğru yorumlamadır. Dinleme becerisi olmalı. Dinleme asıl, esas anlamı ile gerçekleştirilmeli.

Konuşmacı, bir dakikada 200 - 250 sözcük konuşmalı. Dinleyici, söylenenlerin ancak üçte birini anlayabilir. Dinleyicileri rahatsız edici konuşma yapılırsa, toplantının ahengi, huzuru bozulur. Tepki görülür. Dinleyicilerin soru sorması, konuşmanın sonuna bırakılmalı. “Tuzak sorularla toplantı huzuru bozulabilir.” İyi bir dinleyici kitlesi oluşturmak için iyi bir konuşmacı olmalı. Konuşmacıya hatip denir. Ses ve sözü dinleyiciye iyi iletmeli. Ses cihazları modern, kaliteli, verimli olmalı. Ses, anlatım, konuşma dinamiği, sözcük çokluğu, üslup harika ve harikulade olmalı. Türkçe konuşmalı. Yabancı sözcük kullanıp, bilgiçlik taslamamalı. Her yabancı sözcüğün mutlaka Türkçe karşılığı vardır. Türkçe konuşmalı. Eğer yabancı, teknik bir sözcük söyleniyorsa, Türkçe açılımı yapılmalı.

Ülkemizde ve dünyada tartışma, kavga, dövüş, boğuşma, katil olma gibi dehşet verici vahşet olayları; sözlerin, yazıların, davranışların iyi, uygun, güzel olmayışlarından kaynaklanmaktadır. Aile bireyleri bile konuşmasını becermediğinden; kavga, boşanma olmaktadır. Aileler arası çatışma, milletler arası, devletlerarası savaş hep konuşma, anlaşmayı beceremediklerinden olmaktadır. Oysa biraz duygudaşlık, güzel konuşma, iyi davranma sonucu sorunlar azalacak. Vahşetler gerçekleşmeyecek. Bilgi açık, net, anlaşılır, doğru, edepli aktarılmalı. Objeler, süreçler, olaylar, kavramlar iyi değerlendirilerek, anlaşılmalı. Özel durumlar, özel konuşulmalı. Yaygara yapılmamalı. Sürekli bir etkileşim ve sürekli ortak amaçlar etrafında efendice konuşmalı. Bir diğerine baskı, şiddet, egemenlik, üstünlük, baskın olma durumu oluşturmamaya çalışmamalı. Böyle yapılırsa, hayvani bir durum oluşur!

Konuşmada baskın olmamalı. Anlaşma yolunu seçmeli. Gerilimi düşürmeli. Dayanışma yapmalı. Düşmanlık yapmamalı. Fikir ve öneriler tek tarafın yararına olmamalı. Aklı, fikri, düşünceyi doğru yerde, zamanda, doğru şekilde kullanmalı. Doğru anlaşma yapmalı. Serserilik yapmamalı. Gerilim düşürülmeli. 2019 yılında ülkemizde 148 bini aşan aile boşandı, ayrıldı, parçalandı! Çocuklar, annesiz, babasız kaldı.

Size bir olay anlatalım: “Benim 15 aylık Ela adında kız torunum var. Annesi pazara çıktı. Ela, annesinin elbisesini görüp, elbisesine bakarak, ağlamaya başladı.”

Ya boşanma nedeni ile annesiz veya babasız kalan o güzelim çocuklar! Beyni, akli, bilgiyi doğru kullanamayanlar, hep felaket oluştururlar! Akıllı, doğru fikirli olmalı. Boğalar, develer, köpekler, kediler, horozlar gibi dövüşmemeli. Artvin Boğa Güreşleri’nde, boğaların yarısı bile dövüşmüyor. Zorla dövüşmeye itilmesine rağmen dövüşmüyor. Her olaydan ders çıkarmalı. İbretler almalı.

Sorunlar tanımlanmalı. Nedenleri saptanmalı. Sorun, problem analiz edilmeli. Sorun çözme için ölçütler oluşturmalı. En iyi çözüm yolunu seçmeli. Herkes bireysel görevlerini yerine getirmeli. Tartışma ile sorun çözülmez. Anlaşma ile anlayış ile sorunlar çözülür. İnsanlar birbiri ile medenice konuşmalı. Bilgi paylaşımı yapmalı. Herkes sorumluluklarını yerine getirmeli.

Bugün, insanlar birbirini öldürmektedirler! Her yıl ülkemizde terör dışında, 4 bin kişi birbirini bireysel anlaşmazlıklar nedeni ile öldürmektedir! Her yıl 400 kadar kadın eşleri, sevgilileri tarafından katledilmektedir! Kadınlar öldürüldüğünde; sokağa çıkıp, protestolar yapılmaktadır! Bu öyle protestolarla halledilecek işler değildir. Güzel bir öğrenim, iyi bir eğitim, yüksek İslam ahlakı, bilgi, meslek edindirme ile yok edebilecek vahşetlerdir. İşi siyasete malzeme yapmak, işten yararlanmak; işleri daha da azdırır! Maddi, manevi anlamda iyileştirme yapmalı. İkna yöntemleri değerlendirmeli. Her konuda insan geliştirilmeli. İnsanlaştırılmalı.

Televizyon, gazete haberlerinde görüyoruz! “Kadın öldürülmelerini en çok konu edip, yaygara yapanlar; eşlerini en çok dövenler, boşayanlar olmaktadır. Yanı ölüm üzerinden istismar etmektedirler. Kendilerine siyasi getirim sağlamaya çalışmaktadırlar!”

Bendeniz, “iyi ve güzel iletişim,” “ güzel ve etkili konuşma,” “hızlı ve anlaşılır okuma” gibi davranış güzelleştirici kurslara katılıyorum. Katılan bazı erkek ve kadınlar diyor ki: “ Bu kurslara katılan, erkek ve kadınlar, eşleri ile olan davranış bozukluklarını giderirler. Daha barışçı, uyumlu, geçimli bir yaşantı kurarlar. Halkla iletişimi öğrenirler. Sorunları varsa daha kolay çözerler.

Öğrenim, öğretim, eğitim, güzel ve yararlı olmalı. Halkkitapevi Yayınları’ndan çıkan bazı saçma sapan, sapık, yararsız, zarar verici kitaplar; televizyonlardan çok kez yayınlanıyor. Hatta birbiri ardına, 4 – 5 kez aynı anda tekrarlanarak, yayınlandığı oluyor. O tip kitapları okuyanlar; sapıtır, saçmalar, sapkınlaşır! İnsanlıktan çıkar! Hayvanlar gibi boğuşur! İnsan neyi; niçin, neden, niye okuduğunu bilmeli. Sapkın felsefe ve ideolojilere götürücü, bilgiler edinmemeye çalışmamalı. Bilgi; doğru, yararlı, kullanılabilir olmalı. İnsanı olumlu, yararlı, iyi, güzel, doğru yönde geliştirici olmalı. Doğru ve gerçekçi, kullanılabilir, yararlı olan, hak din İslam içeriği olan olmalı. Bilgi, insanı götürüp; emperyalist, Siyonist, sapkın zalim katliamcılara mankut yapmamalı. Bilinçsiz köle yapmamalı. İrfan kişilikli, yüksek şahsiyetli, örnek, olgun insan yapmalı. Mankut tipli insanların hiç olgun olanı görülmemiştir!

Halkkitapevi Yayınları nerede bir sapkın, sapık düşünce, eylem varsa övücü kitaba dönüştürüp, televizyonlardan yüzlerce kez yayınını yapmaktadırlar! Nerede bir solcu katil, katliamcı komünist, darbeci, katliamcı terörist, anarşist, şiddetçi varsa onun övücülüğünü kitaba dönüştürmektedirler. Karl Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao Zedong, Fidel Castro, Che Guevara, eski batıl dini inanışlar, pagan inanışları, her ne sapkınlık varsa kitap edip, büyük bir iş başarmış gibi yüksek sesle, övgüyle yayınlamaktadırlar. İslam dini hakkında da buldukları, 5 kadar sapık İlahiyatçıların özel hazırladıkları fitne, fesat, nifak, sapkınlıkları yayınlamaktadırlar.  İşte gerçek mümin, doğru, bilgili, bilinçli, uyanık Müslüman, bu sapkınlıklara, sapkınlara inanmaz. Aldanmaz, kanmaz.

Solcu komünistler, Adolf Hitler’den, Musolini’den daha çok katliam yapmış, diktatör rejimlerle 50’den fazla ülkede yüz milyonlarca insanı katletmiş kişileri överek, reklam ederek, tanıtmaktadırlar! Pislik kendilerinden olunca iyi, başkalarından olunca kötü mü oluyor? Oysa hepsi benzer katliamcı, diktatör, darbeci hain, kahpe, adi, alçak kişilerdir! Hitler ile Lenin, Stalin, Mao arasında ne fark vardır? Ama bu farksızlığı fark edemeyenler, Hitler’e karşı hakaret ederken, diğer dinsiz, imansız, Allah tanımaz, hak - hukuk bilmezlere, övgüler yapmaktadırlar! ( Lütfen! İnternetten en katliamcı katil, zalim kişiler kimlerdir? Diye sorunuz. Daha çok komünistlerin katliamcı olduğunu göreceksiniz!  Hep katliam yapmışlar! Hem de terörü tüm dünyaya devrimcilik adı altına yaymışlar.)

İletişim en iyi şekilde kurmalı. Sürekli iletişim ve diyalog halinde olmalı. Duygu ve düşünceleri etkin, yetkin haline getirmeli. Sözlü, yazılı, davranışsal iletimi en iyi şekilde gerçekleştirmeli. Güvenilir, sağlıklı, güzel iletiler sunmalı. İnsan her hali ile giyim kuşam ile birlikte, her durumla en iyi olmalı. Birey, aile bireyleri, toplumla en iyi iletişimi kurmalı. Doğruluk, gerçekçilik, sabır, evrensel değerler, nitelikli, onurlu, yetkin iletişim kurmalı. Her kesime, kişiye, ülkeye, bireye, aileye iletişimle en güzel olmakla ulaşmalıyız. Materyalistlerin diktatörlüğünden insanlığı kurtarmalıyız.

En iyi rehber, kılavuz bizler olmalıyız. Zalimlerin zulmünü kırmalıyız. Zamanı en iyi, çok iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Ekip halinde çalışıp, iç destekler almalıyız. Hainler gibi iç ve dış şer destekli hareket etmemeliyiz. Duygusal ve gerçekçi olmalı. Yerine göre insanlığımızı kullanmalıyız. Kendimize ve başkalarına saygılı olmalıyız. İyi bir insan olmaya çalışmalıyız. Uzlaştırıcı, barışçı, yakın ilişki kuran olmalıyız. Çocuklara, insanlara; “iyi, yararlı bilgiler öğretmeli. Ne öğretirsek, onu yaşacağını bilmeli.” Hedef: “hak istikametli, doğru ve gerçeğe ulaştırıcı, insan oluşturma merkezli olmalı. Haktan, hakikatten ayrılıp; sapan, sapık, sapkın olmama azminde olmalıyız. Maddi, manevi, ilmi, insani, İslam’ı değerlerimizi öğrenip, yaşamalıyız. Başka kurtuluş yolu olmadığını da aklımızdan çıkarmamalıyız. Akli, zekâyı; ilim, bilim, doğru bilgi, din- iman merkezli çalıştırmalıyız.

                                                                                     Mehmet KASAP

                                             TEMİZ BİR GÜVEN TOPLUMU OLUŞTURMALI

              Temiz ve güven toplumları oluşturmanın yolu ve yöntemi, bilim ve İslâm ilkeleri çerçevesinde oluşturulan; öğretim, eğitim, terbiye, güzel ahlâk, edep, hayâ, hakkaniyet, adalet, eşitlik, eşit olanak sağlamaktan geçer. Bilim, yüksek ahlâk, değerler eğitimi yapmalı. Barış ve insanca davranmayı egemen kılmalı. Karakter- huy eğitimi yapmalı. Eğitimi; eğitimli, eğitimci azimli, karakterli öğretmenlerle gerçekleştirmeli. Bireyi, aileyi, toplumu, devleti düzeltmeyi hedefe almalı. Güvenilir bir millet ve devlet oluşturma amaçlanmalı. Amaç mutlaka ama muhakkak gerçekleştirilmeli.

              Önce iman ve İslam değerleri öğretilip; eğitimle ruha, genlere, beyine, kalbe yerleştirilmeli. Güvenli, temiz toplum oluşturmalı. Merhamet, barış, kanaat, ahde vefa, güçlü toplum oluşturmaya çalışmalı. Sevgi, saygı, adalet, merhamet, hoşgörü, kardeşlik, dostluk, birlik ve beraberlik ruhu aşılamalı. İstikamet; hak, hukuk, doğruluk, adalet, eşitlik, güzel ahlâk, edep, hayâ, barış olmalı. Paylaşma adil olmalı. Herkes yaptığının karşılığını almalı. Sömürü, çalma, hırsızlık, hortumlama, hak etmediğini çeşitli yollarla alma, asla olmamalı. Bu ruh, karakter mutlaka kazandırılmalı.

              İnsanlar, toplum, devlet, insanlık için fedakârlık yapabilmeli. Bencil, egoist, hodkâm, narsis, sadist, manyak tipli olmamalı. Her türlü olumsuzluktan arındırılıp, temizlenmeli. Bugün dünyada temiz ve güvenilir tek bir toplum yoktur. Müsamahalı, hoşgörülü, adil, eşitlikçi toplumda yoktur. İslam değerlerini içselleştiren, özümseyen toplum yoktur. Davasına sadakatli, hak davasına bağlı toplumda yoktur. Nefsine, şeytanına, edindiği putuna tapınanlar çoktur! İnsanlık, sapıklığının, sapkınlığının bedelini; acı, felaketli, kötü yaşamaktadır!

              Oysa mümin ve Müslüman hak değerleri içselleşirmiş, özümsemiş, benimsemiş, değerlerle yaşayan olmalıdır. Diğerkâm olmalı. En güzel ve yüksek ahlakta olmalı. Takva mümin olmalı. Affedici, bağışlayıcı, emanete hainlik etmeyen, olgun insan olmalı.

              Dünyada hiçbir yönetici gerçek anlamda doğru, dürüst, adil, güvenilir ve temiz toplum oluşturmayı henüz hedef edinmemiştir. Çünkü böyle bir toplum çıkarcıların işine gelmemektedir. Doğruluk ve güvenirlilik oluşturma azim ve kararlılığı, tutarlılığı henüz yoktur. İslam karşıtlığı, mümin düşmanlığı, ırkçılık, haktan nefret etme, cinayetler, katliamlar, zalimlikler; gerekli gibi meşru gibi insafsızca yapılmaktadır. Halka güven olmadığı gibi halkında devletlerine güveni yoktur. Her taraf kameralarla, emniyet, güvenlik, özel güvenlik güçleri ile doldurulmasına rağmen hala suç işlenmektedir. Kamera karşısında suç rahatlıkla işlenmektedir. Zira adalet yoktur. Yargı doğru, adil işlememektedir. 75 ve 236 suçu olan hala sokaktadır! Suç işlemeye devam etmektedir! Polis, asker, özel güvenlikçi, toplumu koruyamamaktadır. Zaten bu devlet birimleri büyük ölçüde hain, terör örgütü mensupları ile doldurulmuş.

              Mümin ve Müslüman toplum özelliği gösteren, tek toplum yoktur. Bu İslam ve Müslüman düşmanlığının sonucu olarak oluşturuldu. Dünya, cahiliye toplumu olarak, korkunç dehşet veren vahşetler içinde çok acı ve ölüm yaşamaktadır!

              Peygamberimiz gibi toplumu dert edinip; iyileştiren, düzelten bir lider yönetici var mı?

              Sahabe-i kiram gibi bir toplum var mı?

              Kur’ân ve sünnet içinde; akıllı, zekice, bilgiyle, samimiyetle yaşayan bir toplum var mı?

              Öğretmenler, İmam- Hatipler, eğitimciler, öğreticiler, yöneticiler, Allah cc. İçin görevlerini hakkıyla ve layığıyla yapıyorlar mı?

              Bütün bu sorumsuzlukların, haksızlıkların hesabı sorulmaz mı sanıyorlar!

 Fakir, yoksul, fakir- fukara, aç, açık, yetim, öksüz, gazi, şehit insanların hakkını yemenin hesabı sorulmayacak mı sanıyorlar. Hakkından fazlasını almanın günahı yok mu sanıyorlar.

İşte tüm bu cürümler, haksızlıklar yüzünden, halk da berbat duruma itilmektedir. Aklını bile yeterince doğru işletememektedir.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Hiç biriniz, kendisi için istediğini, mümin kardeşi içinde istemedikçe, iman etmiş olmaz.”

Mümin, isar mümin olmalı. Yanı kendinden önce başkasını düşünmeli. Yanı diğerkâm olmalı. Bencillikten, cimrilikten, kıskançlıktan kurtulmalı. “Peygamberimiz gibi yüce bir ahlak üzere olmalı.” Peygamberimiz, emin- güvenilir insan idi. Müminlerde peygamberleri gibi güvenilir olmalı.

Müslüman, iman ile küfrü- batılı bir arada yaşamamalı. Hak ile batıl, küfür ile hak ve hakikat, yalan - yanlış ile doğruluk bir kalpte durmaz.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.”

“Mümin’de, İnanların canları ve malları hususunda kendisine güvendikleri insandır.”

Peygamberimiz, Müslüman ve mümin insanı böyle tarif ediyor. Bu nitelik ve özellikte olduğunu açıklıyor. Pekâlâ, bu niteliklere uyan mümin ve Müslüman, toplumda, yüzde kaç oranında vardır? Niçin, neden, niye pek yoktur?

İnsanlar, Allah’a, peygamberine, insanlara, varlığa, vatana, millet devlete karşı sorumluluklarını niçin, neden yerine getirme, ısrar ve isteğinde pek değiller? Birey, aile, toplum ve devlet niçin; hak, hukuk doğruluk, adalet, hakkaniyet, eşitlik, güzel ahlak, din ve bilim üzerine işlerlik kazanmıyor?

Niçin toplumlar güven içinde huzurlu ve mutlu olamıyor? Engeller nelerdir?

Niçin insanlar sapık, bozuk felsefi görüşü, sapkın ve insan doğasına zıt ideolojik yapıları tercih ediyor da, İslam dinini yaşamayı tercih etmiyor?

 Bu sapkın durum insanların doğasına zıt olan faşizmi, komünizmi, kapitalizmi, liberalizmi, Siyonizm’i, emperyalizmi tercih ediyor? Nasıl, niçin İslam ve Müslüman düşmanlığı yapıyor? Bu düşmanlığa iten, götüren, güden kimdir? Bunlar Allah’ın dinini tercih etmediklerinden, azap göreceklerini düşünmüyorlar mı? Niçin, Allah’ın azabından korunmak istemiyorlar? Bu sapkınlar, niçin, Allah’ı inkâr ediyor, Allah’ın dinine ortak buluyor, dini yalanlıyorlar? Etkili olan nedir, kimlerdir?

Müslümanlar niyette, duyguda, düşüncede, eylem ve davranışlarda gönül birliği içinde olmalı. Yan çizenler; fitnecidir, fesatçıdır, bozucudur, bozguncudur, nifakçıdır. Öyle bozuk felsefi görüşlerle, ideolojik sapkınlıklarla, mezhepçilikle, cemaatçilikle, tarikatçılıkla birlik ve beraberlik oluşturulamaz. Birleştirici bir düşünce gerekir. O da Allah’ın dini, İslam dinidir.

Peygamberimiz buyuruyor: “ Ümmet kavramı içinde, birbirini sevmede, acımada, bir vücuda, başka bir deyişi ile binanın kenetlenmiş malzemelerine benzetmiş.”

Şimdiki sözde müminlerde böyle bir tek vücut, binanın kenetlenmiş malzemeleri olma durumu gözüküyor mu? Fitne, fesat, nifak, ayrılık, bölücülük, düşmanlık, yıkıcılık, hainlik; ne pislik ararsan var! Güvenilir insanlardan oluşan birey, aile toplum, devlet, cemaat, tarikat var mı?

              Dünyada sapkın olup, güç ve servete, teknolojiye, teknik donanıma sahip olanlar; bozgunculuk ve zalimlik yapmaktadırlar! Bizden daha büyük kimse olamaz, düşüncesi ile davrananlar, diğerlerinin büyümesini durdurmak için zalimlik yapmaktadırlar. Putçular, sapıklar, sapkınlar her zaman tehlike arz etmektedir. Hak yoldan çıkan, herkes bir tehlikedir. Şeytana, şehevi, nefsi isteklerine uyanlar, tehlikedir. Bunlar hak sese kulak vermezler. Ölçü, tartı, dengeye uymazlar. Helal, meşru iş yapmazlar. Barışın baş düşmanı cahil, cehalet içindeki, insan denen yaratıklardır. Bunlar hak çağrıya uymazlar. Nefislerine, şeytana, şeytanlaşmışlara, sapkınlığa, edindikleri putlara tapınırlar.

Ben, Marksist’im, komünistim, kapitalistim, liberalim, faşistim, haçlıyım, Siyonist’im, demokratım, laikim, seküler görüşteyim, der! Hindu, Budist, Tao ve yüzlerce, binlerce inanışta olduğunu söyler! İslam, İslamiyet, mümin, Müslüman düşmanlığı yapar. Bir şey dediğimiz yok! Sadece bizler hakka, hakikate çağırırız. En güzel rol model, iyi örnek olmaya çalışırız. Başkalarına zulmetmemelerini, zalimlik yapmamalarını söyler, uyarıda bulunuruz. Gerektiğinde kötülükleri engellemeye çalışırız. İyiliği egemen kılmaya gayret ederiz. Allah cc. Islah eder, inşallah. Kendileri hidayete ermek, ister, inşallah. Allah cc. Hidayet nasip eder, inşallah.

              İdeolojiler insanı maddi, manevi, psikolojik olarak bitirir, tüketir! İnsan, insanlık, varlık düşmanıdırlar. İnsanlar çok çalışıp, çok harcamaya alıştırılır. İnsan maddi, manevi anlamda tükenirken, kapitalist olanların sayısı artar. Kapitalistler, halkları meşru olmayan yaşama iter. Bundan maddi, manevi çıkar sağlar. Erkek demeden, kadın demeden, herkesi kendi çıkarı için kullanır. İsrafın ve sapıklığın bin bir çeşidinden fazlası düşüncesizce yapılır. Moda diye iffet bile önemsenmez. Para kazanmaları için insanlar terör ile çatıştırılır. Ülkeler savaştırılır. Kapitalistler kâr eder. Eşyaya taptırılır. Eşya için tüm ömrü tükettirilir. Liberalizm ile ahlâksızlaştılır. Batıl Batı toplumları kapitalizm ile israfı yaşar. Diğer toplumlar sefalet içinde sefil ve rezil bir çekilemez yaşantı içinde debelenip kalır. Tükettikçe, dünya yenerek, tükettirilir. Yerüstü, yer altı kaynaklar tükenir.

              İnsanların çalışması sınırlı, ömürleri sınırlı, kazançları sınırlı ama sınırsız bir tüketime başlatılır. Haram ve günah olan israf arşa ulaşmış. Dünyanın düzeni bozulmuş. Materyalist ideolojilerle insanlık unutturulmuş.

Komünist ve faşist yönetimler dünya inanlığını, varlığını tüketmiştir. İnsanların burnu pislikten kurtulmamış ama bunun niçin böyle olduğunu; akli işletip, bilen pek kalmamış. İffetinden, namusundan para kazanan, çirkin işleri geçim yolu edinenler, hep bu pis ideolojilerin sebebi ile olmaktadır. Ama hala insan bu sapkın, zalim ideolojilere, sahiplerine tapınmaktadır.

              Çocukların, ebeveynlerinin okuyamaması, ölmesi hep bu sapık sapkın, zalim, ideolojilerin uygulamaları ile olmaktadır. Adil bir yönetim kurulamamakta, yaşanılmaz bir dünya oluşturulmaktadır. Dünya insanlığı, bir top yüzünden kavga eden, aklı pek işlemeyen duruma düşürüldü. İdeolojilerin hiç birinin ahlak, fazilet, iffet değerleri yoktur. İyilik eder gibi görünmeleri de aldatmak, kandırmak, uyuşturmak içindir. İnsanın o güzelim yaratılışı, onurlu oluşu, bu sapkın ideolojilerle yok edilme aşamasındadır. Amaç; insanı hayvanlaştırıp, bir köpek, horoz, deve, öküz gibi kullanmaktır. Bunlar şer cephede olan emperyalist, Siyonist, ideolojik sapkınlardır.

              Milli, manevi, dini, insani, evrensel değerler sahibi olmalı. Bu değerlerle birey, aile toplum, devlet, insanlar olarak hep birlikte yaşamalı. Aksi halde dünya yaşanılamaz durum alır. Herkes akıllı, zekice, hakça, hukukça insanca yaşama azmi ile hareket etmeli. Bu hakça değerlere hainlik, düşmanlık, nankörlük asla etmemeli. Hainlik edenler, iki âlemde cezasını çekmektedir.